Trump'ın bölge vizyonu: Netanyahu'ya rağmen normalleşme mümkün mü?
Trump'ın Netanyahu'yu Beyaz Saray'a davet etmesi, ABD'nin İsrail ile ilişkisini bu Suriye hamlesi-vizyonu ekseninde sürdürmek istediğini gösteriyor.
İstanbul
İstanbul Aydın Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tarık Oğuzlu, Donald Trump'ın Suriye'ye yönelik açıklamalarını ve ABD-İsrail ilişkisinde Suriye denklemini AA Analiz için kaleme aldı.
***
ABD Başkanı Donald Trump'ın İsrail Başbakanı Binyamin Netenyahu'dan yana sıkıntıları bitmiyor. Gazze ateşkesi sonrasında Trump'ın Orta Doğu'da inşa etmeye çalıştığı ya da başka bir şekilde söylemek gerekirse ortaya çıkmasından mutlu olacağı yeni bir bölgesel denklemden bahsetmek mümkün. Bu yeni bölgesel denklemin başarılı olması için İsrail'in zor kullanımına dayalı yayılmacı askeri politikalarına son vermesi, Türkiye, Mısır, Ürdün ve Körfez İşbirliği Örgütü üyesi devletlerle iyi geçinmesi ve Gazze'de ilan edilen ateşkesin kalıcılaşabilmesi adına saldırılarına son vermesi gerekiyor. Ayrıca İsrail'in, yeni Suriye yöntemi ile Suriye'nin topraksal bütünlük ve toplumsal barışına zarar vermeyecek şekilde ilişkiler geliştirmesi de lazım.
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.
🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı
Trump'ın kalbinde yatan aslan, 2020 sonlarında imzalanan Abraham Anlaşmaları'na ilk etapta Suudi Arabistan, ileride Türkiye gibi ülkelerin de katılması. Trump'a göre, böyle bir oluşum hem İran ve arkasındaki küresel güçlerin bölgedeki etkinliğini sınırlandıracak hem de Amerika'nın bölgedeki müttefiklerinin güvenliği adına ödediği askeri ve ekonomik bedelleri azaltıp Amerika'nın kendisi için daha öncelikli bölgelere yoğunlaşabilmesini mümkün kılacak.
Peki Netenyahu bu yönde hareket ediyor mu? Sahadaki gelişmelere bakıldığında bu sorunun cevabı, hayır. Trump açısından bakıldığında ABD, İsrail'in kendini güvende hissetmesi adına her şeyi yapmış durumda. Hamas'ın elindeki rehinelerin tamamının serbest bırakılması, İran ve bölgesel uzantılarının ciddi bir şekilde hırpalanması, Trump'un, kendine karşı açılmış davalardan suçlu bulunup mahkum olmaması adına Netanyahu'yu affetmesini İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog'dan istemesi ve İsrail'e uluslararası yaptırım ve eleştiriler karşısında kalkan olmaya devam etmesi, Trump'a göre Netanyahu'nun minnettar olması için yeterli nedenler.
ABD'nin Suriye politikasında yeniden inşa dönemi
Trump'ın son açıklamaları, ABD'nin Suriye politikasında görece "onarıcı-normalleştirici" bir yönelim içinde olduğunu gösteriyor. Öncesinde 2025'te Tom Barrack'ın hem ABD'nin Ankara Büyükelçisi hem de "Suriye Özel Temsilcisi" olarak atanması, ABD'nin Suriye'ye yönelik politikasını hem diplomatik hem de daha resmi kanallardan yeniden inşa etme yönünde olduğunun güçlü bir işareti. Süreç içinde ABD'nin Suriye üzerine konulmuş olan bazı ekonomik yaptırımları kaldırması ve izolasyon siyaseti yerine yeniden entegrasyon temelinde bir açılım başlatmış olması ayrıca not edilmeli. Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara'nın muhatap alınıp ihtiyaç duyduğu meşruiyetin ona verilmesi yeni yönetimin hem ülke içinde hem de uluslararası ortamda daha rahat hareket edebilmesi için gerekliydi ve Amerikan yönetimi bir yandan Türkiye diğer yandan da bölge ülkelerinden bu yönde gelen mesajları dikkate aldığını gösterdi.
Trump'ın "Suriye'nin müreffeh bir devlete dönüşmesi için elimizden geleni yapıyoruz." ifadesi, ABD'nin Suriye'yi yalnızca savaş sonrası enkazın içinde bırakmak istemediğini, bölgesel bir "normalleşme" ve yeniden düzen arayışına girdiğini gösteriyor. Barrack'ın açıklamalarında ortaya çıkan vurgu, Amerika'nın yeni Suriye'nin "tek ulus, tek merkezi devlet" vizyonu temelinde yeniden inşa edilmesi fikrini desteklediğini gösteriyor.
Bu arka plandan bakıldığında, Trump'ın Netanyahu'yu Beyaz Saray'a davet etmesi, ABD'nin İsrail ile ilişkisini bu Suriye hamlesi-vizyonu ekseninde sürdürmek istediğini gösteriyor. Aynı zamanda, ABD'nin Suriye'ye yaklaşımında İsrail'in rolünü tamamen dışlamadığını, onu yeni düzenin bir parçası gördüğünü belirtmek de gerekir. ABD'nin daveti, Netanyahu'ya "Suriye ile diyaloğu sürdür." çağrısının ardından geliyor ve içinde şu mesajı barındırıyor, "Suriye'nin istikrarı ve refahı senin güvenliğini de ilgilendiriyor ama bunu sağlarken bizim çizdiğimiz diplomatik yolu izle." Hal böyleyken, Netanyahu'nun Şara yönetiminden nerdeyse Şam'dan Golan Tepeleri'ne kadar olan bölgeyi askerden arındırılmış bir tampon bölge ilan etmesini istemesi, İsrail'in işi yokuşa sürmek istediğini gösteriyor.
Diplomatik bir süreç sonunda varılacak bir anlaşmayla İsrail'in hareket alanının kısıtlanmasını önlemeye çalışmak Netenyahu için çok daha önemli. ABD, Suriye’yi "meşru-yeniden yapılanan bir devlet" olarak görmek isterken, İsrail kendi güvenlik-kontrol alanlarını korumak istiyor. Orta Doğu'da askeri güç enstrümanları üzerinden rakipler üzerindeki baskı ve tehditlerin sürekli tutulması Netanyahu hükümetinin, 7 Ekim 2023 saldırılarından bu yana benimseyip inatçı bir şekilde uygulamaya devam ettiği yeni güvenlik politikası. Ülkesi içinde sıkışmış ve uluslararası ortamda ciddi bir itibar erozyonu yaşayan Netenyahu, çareyi sertlik ve uzlaşmazlık politikalarının sürdürülmesinde görmeye devam ediyor.
Suriye'nin güneyinde Dürzileri, kuzeyde de Kürtleri doğal ortakları gören Netenyahu hükümetinin, sahadaki askeri operasyonları ve tampon bölge önerisi gibi karşı diplomatik hamleleri, İsrail'in hem Trump Amerikası hem Türkiye hem de İran hariç diğer bölge ülkelerinin Suriye vizyonunu paylaşmadığını gösteriyor.
Diğer taraftan Türkiye, Suriye'ye sınırı, nüfusu, geçmişi ve jeopolitik konumu itibarıyla bu denklemin tam da içinde olan bir ülke. Suriye'nin yeniden yapılanma ve istikrarına katkı yaptığı müddetçe Türkiye, Suriyeli göçmenler, sınır güvenliği ve terör tehdidi sorunlarıyla çok daha kolay baş edebilir. ABD ve uluslararası aktörlerin Suriye'yi yeniden "normalleştirme" niyeti, Ankara için fırsat demek. Bunun yanında ABD ve İsrail arasında Suriye üzerinden bir "yeni denge" kurulursa, Türkiye'nin bu dengelemede arabulucu, köprü ya da bağımsız aktör olma potansiyeli de yüksek. Amerika'nın yeni bölge vizyonu ve buna paralel atacağı adımlar, İsrail'in jeopolitik ipoteğinden kurtulursa, bu Türkiye'nin sınır güvenliği, göç, enerji-lojistik ve Doğu Akdeniz dengeleri bağlamındaki politikalarını daha kolay uygulayabilmesini mümkün kılacaktır.
[Prof. Dr. Tarık Oğuzlu, İstanbul Aydın Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanıdır.]
* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
