Dolar
42.48
Euro
49.42
Altın
4,260.22
ETH/USDT
2,843.00
BTC/USDT
86,791.00
BIST 100
11,070.45
Analiz

Sosyal medyada şiddet içerikleri neden ilgi görüyor? Psikolojik ve sosyoteknik dinamikler

Sosyal medyada şiddet içeriklerinin yaygınlaşması, sadece içerik üreticileri ya da kullanıcıların bireysel tercihleriyle açıklanamaz. Dolayısıyla bu sorunun çözümü de çok aktörlü ve bütüncül olmalıdır.

Dr. Ömer Akgül  | 01.12.2025 - Güncelleme : 01.12.2025
Sosyal medyada şiddet içerikleri neden ilgi görüyor? Psikolojik ve sosyoteknik dinamikler

İstanbul

Sağlık Bilimleri Üniversitesi Psikoloji Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Ömer Akgül, sosyal medyadaki şiddet içeriklerine yönelik ilginin psikolojik nedenlerini AA Analiz için kaleme aldı.

***

Günümüzde dijital platformların hızla yayılması, bireylerin şiddet içerikleriyle karşılaşma olasılığını dramatik biçimde artırmıştır. Sosyal medya, yalnızca iletişim kurulan bir mecra olmanın ötesine geçerek bireylerin davranışlarını, duygusal tepkilerini ve normatif yargılarını etkileyen güçlü bir psikososyal alan haline gelmiştir. Bu ortamda şiddet içeren videoların, hesapların ve içeriklerin hızlı bir şekilde yayılması, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde psikolojik etkileri beraberinde getirir.

Şiddet içeriklerine yönelim: Merak, duygusal uyarılma ve belirsizlik arayışı

Psikoloji literatürüne göre, bireylerin tehdit içeren uyaranlara karşı doğuştan gelen bir dikkat eğilimi vardır. Evrimsel psikoloji, tehlike unsuru taşıyan uyaranların hayatta kalma mekanizmalarını tetiklediğini öne sürer ve bu, sosyal medyada şiddet içeriklerinin yüksek çekiciliğini açıklamak için önemli bir temel oluşturur.

📲 Artık haberler size gelsin
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.

🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı

Merak ve belirsizlik arayışı: Bilgi kuramı ve bilişsel psikoloji perspektifinden, belirsiz bilgi bireyde bilişsel gerginlik yaratır ve kişi bunu gidermek için bilgiye yönelir. Şiddet içerikleri genellikle “şok edici”, “görülmemiş” gibi başlıklarla sunulduğunda, bu merak duygusunu tetikler. Bu motivasyon, hem bilinçli hem bilinç dışı düzeyde çalışabilir. Kişi içeriğin ne olacağını merak ederek bir bağlantı tıklar, ancak beyin bunu “dikkate değer bilgi” olarak kaydedebilir.

Duygusal uyarılma ve heyecan arayışı: Genç kullanıcılar arasında, dopamin sisteminin hassasiyeti nedeniyle riskli ya da yoğun duygusal içerikler özellikle çekicidir. Şiddet içerikleri, kısa vadeli bir adrenalin ve uyarılma patlaması yaratabilir. Bu, dopaminerjik ödül mekanizmalarını yeniden aktive eder ve izleyici, bu duygusal “yüksek” deneyimini tekrar yaşamak için benzer içeriklere yönelir.

Kontrollü korku ve kaygıyla baş etme: Bazı bireyler için şiddet izlemek, “güvenli bir korku” sağlar. Travma sonrası stres modeline benzer şekilde, kişi doğrudan tehlikeye maruz kalmasa da şiddeti gözlemleyerek kaygıyı yönetebilir. Bu yaklaşım, hem duygusal katarsis sağlar hem de bireyin tehdit algısını “pratik zeminde” sınamasına olanak tanır.

Güç, kontrol ve idealleştirme: İçerik üreticilerinin otoriter, agresif veya baskın figürleri idealize eden izleyiciler olabilir. Psikodinamik teoriler açısından, bu izleyiciler erken bağlanma dönemlerinde eksik hissettikleri kontrol veya güven duygusunu şiddete dayalı figürlerle telafi etmeye çalışabilirler. Bu durum, içerik üreticisinin güçlü, manipülatif ya da çekici bir figür olarak içselleştirilmesine ve izleyicinin hem merak hem de hayranlık duygusuyla bu içeriklere takılı kalmasına neden olabilir.

Şiddetin yaygınlaşmasında algoritmaların rolü

Sosyal medya platformlarının tasarımı, kullanıcıları mümkün olan en uzun süre platformda tutmak üzerine kuruludur. Bu amaç doğrultusunda, algoritmalar yüksek etkileşime sahip içerikleri öne çıkarır; bu da şiddet içeriklerinin yayılmasında önemli bir psikoteknik aracıdır.

Algoritmik geri besleme döngüsü: Kullanıcıların birkaç saniyelik izleme, hızlı beğeni veya yorum gibi etkileşimleri bile algoritmalar tarafından “ilgi” olarak değerlendirilir. Bu durum, platformun bilinçli ya da bilinç dışı dikkat süreçlerini “okuyarak” şiddet içeriklerini daha sık önerdiği bir geri besleme döngüsü yaratır.

Duyarsızlaşma ve duygusal işlemleme bozulması: Sürekli tekrar edilen şiddet içeriklerine maruz kalma, izleyicide duygusal duyarsızlaşmaya yol açabilir. Nöropsikolojik bir çalışmada, medya şiddetine maruz kalan bireylerin, duygusal yüz ifadelerine verilen tepkilerde N170 ve P200 gibi event-related potential (ERP) bileşenlerinin azaldığı gözlemlenmiştir. Bu, bireyin başkalarının duygusal durumlarını işlemekte daha az bilişsel kaynak kullandığını ve empati ile duygusal tepki verme kapasitesinin zayıflayabileceğini gösterir.

Toplumsal normun yeniden üretilmesi: Algoritmalar, sık izlenen ve paylaşılan şiddet içeriklerini sistematik olarak yeniden önererek, bu içeriklerin “normal”, “görülmeye değer” ya da “popüler” olduğu algısını pekiştirir. Bu, toplumsal düzeyde şiddetin olağanlaşmasına, normatif algıların kaymasına ve “şiddetin görsel bir eğlence biçimi” haline gelmesine katkıda bulunabilir. Yerli medya kaynakları da benzer bir normalleşme riskine dikkat çekiyor.

Bağımlılık ve dopamin mekanizmaları: Algoritmik öneri sistemlerinin kullanıcıların “uyanıklık”, “merak”, “heyecan” gibi duygusal ihtiyaçlarını hedef alarak dopamin salınımını artırmakta ve dijital bir bağımlılık yaratabilmektedir. Bu da kullanıcıları daha fazla izleme ve daha yoğun içerik arama döngüsüne sokmaktadır.

İçerik üreticileri: Görünürlük, takipçi artışı ve ekonomik motivasyonlar

Sosyal onay ve güç arayışı: İçerik üreticileri, kitlelerin dikkatini çekerek hem sosyal kapital hem de ekonomik kazanç elde eder. Albert Bandura’nın sosyal öğrenme teorisi bağlamında, bu üreticiler hem rol model hem de değerlerin yeniden biçimlendirildiği bir kaynak haline gelir. İzleyiciler, bu şiddet figürlerini izleyerek ve paylaşarak onların gücünü pekiştirir ve aynı zamanda bu figürlerden öğrenme gerçekleştirebilir.

Ticarileştirilmiş şiddet ve “şiddetin kültürel ekonomisi”: İçerik üreticileri, şiddeti bir strateji olarak araçsallaştırabilir. Bu yaklaşım, dijital etik açısından büyük bir sorun doğurur çünkü izleyici ne kadar şiddet izlerse, içerik üreticisinin daha provokatif ve kışkırtıcı içerikler üretmek için motivasyonu o kadar artar.

Toplumsal etki ve aktivizm boyutu: Bazı içerik üreticileri ise şiddeti aktivizm amacıyla kullanabilir. Örneğin, kadına yönelik şiddet ya da toplumsal adalet konularında çalışan üreticiler, şiddet içeriğini görünürlük ve farkındalık yaratmak için bir araç olarak kullanabilir. Bu, salt kar motivasyonunun ötesinde, sosyal sorumluluğa dayanan bir strateji olarak görülebilir.

Kullanıcıların sorumluluğu: İzleyici olarak pasiflik de bir katkıdır

Kullanıcılar, sosyal medyada şiddet içeriklerinin yayılmasında yalnız pasif izleyiciler değildir aksine, her etkileşim algoritmaya veri sağlar ve içerik üreticilerini besler.

Her etkileşim bir sinyaldir: Kullanıcıların “az bile olsa izleme”, beğeni, paylaşım veya yorum gibi yaptıkları tüm eylemler algoritmalar tarafından “ilgi” olarak algılanabilir. Bu, algoritmanın şiddet içeriğini daha fazla kişiye sunma eğilimini güçlendirir.

Duyarsızlaşma ve empati kaybı: Sürekli maruz kalma, izleyicinin duygusal tepkilerini bastırmasına yol açabilir. Nöral düzeydeki çalışmalar, şiddet içeriği maruziyeti sonrası duygusal yüz ifadelerinin işlenmesinde azalma olduğunu gösteriyor. Bu da empati kapasitesinin zayıflamasına ve prososyal davranışlarda düşüşe neden olabilir.

Medya okuryazarlığı ve eleştirel bilinç eksikliği: Kullanıcıların dijital psikolojik farkındalığa sahip olmamaları, şiddet içeriklerinin algoritmik yayılım döngüsüne katkıda bulunmalarını kolaylaştırır. Her beğeni ya da paylaşım, sistemde geri besleme yaratır. Dolayısıyla medya okuryazarlığı, kullanıcı sorumluluğunun kritik bir parçasıdır.

Psikolojik zarar ve travma riski: Sosyal medyada şiddet içeriklerine yoğun şekilde maruz kalan bireylerde, kaygı, güvensizlik, uyku bozuklukları ve travma belirtileri görülebilmektedir. Bu içeriklerin toplumsal düzeyde normalleşmesinin duygusal travmaları artırabileceği uyarısında bulunmak gerekmektedir.

Sorumluluk kime ait?

Şiddet içeriklerinin sosyal medyada yayılması, tek bir aktöre indirgenemeyecek kadar karmaşık bir sorundur. Sorumluluk, kullanıcı, içerik üreticisi ve platform (algoritma) eksenlerinde paylaştırılmalıdır.

Algoritmalar ve platformlar: Sosyal medya şirketleri, öneri sistemlerini düzenleyerek “yüksek duygusal yoğunluklu içerikler” konusunda daha sorumlu olmalıdır. Platformlar, öneri algoritmalarında etik mekanizmalar oluşturmalı ve kullanıcıları potansiyel zarar konusunda uyaran özellikler sunmalıdır.

İçerik üreticileri: Üreticiler yalnızca tıklanma ya da takipçi kazanma motivasyonu ile değil, toplumsal etki ve etik sorumluluk bilinciyle hareket etmelidir. Şiddet temalı içerik üretimi, farkındalık yaratmak için kullanılabileceği gibi kolay yoldan görünürlük kazanmak için de istismar edilebileceği için bu denge kritik önemdedir.

Kullanıcılar: İzleyiciler, dijital psikolojik farkındalık geliştirmeli ve medya okuryazarlığını artırmalıdır. Beğeni, paylaşım ya da yorum yapmadan önce içeriklerin ne tür bir etkiye sahip olabileceğini değerlendirmek, algoritmayı beslemeden sorumluluk almak açısından önemlidir.

Kurumlar ve düzenleyiciler: Hükümetler, medya düzenleyici kurumlar ve sivil toplum, sosyal medyada şiddet içeriklerinin etkilerini sınırlamak için politika ve eğitim projeleri geliştirmelidir. Okullarda ve toplum genelinde medya okuryazarlığı programları, duygusal eğitim ve kriz müdahale mekanizmaları oluşturmak kritik olabilir.

Sosyal medyada şiddet içeriklerinin yaygınlaşması, sadece içerik üreticileri ya da kullanıcıların bireysel tercihleriyle açıklanamaz. Bu yayılım, biyolojik (dikkat ve ödül sistemleri), bilişsel (merak, belirsizlik), duygusal (korku, heyecan), sosyal (norm oluşturma) ve teknolojik (algoritmalar) dinamiklerin kesiştiği çok katmanlı bir süreçtir. Dolayısıyla bu sorunun çözümü de çok aktörlü ve bütüncül olmalıdır.

Eğitim kurumları medya okuryazarlığı ve duygusal farkındalık becerilerine odaklanmalı, sosyal medya platformları algoritmik sorumluluğu benimsemeli, içerik üreticileri etik ve toplumsal etki perspektifini göz önünde bulundurmalı, kullanıcılar ise aktif bir izleyici konumuna geçerek her etkileşimin yaratacağı sonuçları düşünmelidir. Bu yaklaşımlar birlikte ele alındığında, sosyal medya ortamında şiddetin normalleşmesi, duyarsızlaşmanın yaygınlaşması ve psikolojik zarar riskleri azaltılabilir.

[Dr. Ömer Akgül, Sağlık Bilimleri Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesidir.]

* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.