Solingen'in gölgesinde Almanya'nın aşırı sağ ile imtihanı
AfD’nin ötekileştirilmesinin partiyi yumuşatacağına inanmak zor. Tam tersine, bu hamle devletin "halkın düşmanı" ve "güçlü liberal elitlerin çıkarlarına hizmet eden bir yapı" olduğu yönündeki anlatıyı daha da pekiştirebilir.

İstanbul
The Bridge Initiative’de Kıdemli Araştırma Üyesi ve William & Mary Üniversitesinde Uluslararası İlişkiler Öğretim Üyesi Farid Hafez, Solingen katliamının yıl dönümünde Almanya'da yükselişte olan aşırı sağ hareketin iç yüzünü AA Analiz için kaleme aldı.
***
Köln yakınlarındaki Solingen'de 29 Mayıs 1993'te Neonaziler, Türk kökenli 5 kadını katletti; aşırı sağcılar Genç ailesinin evini kundaklayarak ateşe verdi. Kurbanların sözde "suçları" yalnızca Türk olmaktı. Hoyerswerda, Rostock-Lichtenhagen ve Mölln gibi diğer Alman kentlerinde de mülteci konutlarına yönelik benzer büyüklükte saldırılar gerçekleşti. Kurbanların yakınları anılarını yaşatmak ve ırkçılıkla mücadele etmek için çaba gösteriyor. Alman siyasetçiler de 30 yılı aşkın süredir saldırıların yıl dönümünde Solingen'i ziyaret etmeye büyük önem veriyor.
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.
🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı
2. Dünya Savaşı'nın sona ermesinin ardından onlarca yıl boyunca ülkede aşırı sağ bir parti faal olmamışken, Almanya için Alternatifin (AfD) son dönemdeki yükselişi ırkçı söylemlere çok daha geniş bir sahne sundu. Son seçimlerde oy oranlarını neredeyse iki katına çıkaran AfD, Sosyal Demokrat Partiyi (SPD) az bir farkla geride bırakarak Bundestag'da ikinci en büyük siyasi parti konumuna yükseldi.
Göçmenlere yönelik şiddet
Neonazilerin parlamentoya taşınması, illegal etkinliklerini azaltmadı. Anayasayı Koruma Dairesinin (BfV) 2024 Yıllık Raporu'na göre, aşırı sağcıların sayısı 2022'ye kıyasla yaklaşık 2 bin kişi artarak 40 bin 600'e ulaştı; bunların üçte birinden fazlası şiddet eylemlerine hazır olarak sınıflandırıldı. Aynı raporda, sağcı aşırı uç kaynaklı 1270 şiddet eylemi kaydedilirken, ırkçı suçlar yüzde 39 artışla 10 bin 400’e yükseldi.
Aşırı sağcılar 90'larda mültecilerin konutlarına saldırmakla kalmadı. Ulusal Sosyalist Yeraltı Örgütünün (NSU) 2000-2007 yılları arasındaki ırkçı cinayetlerinde, ki genel olarak Türk kökenli insanlar hedef alınmıştır, 10 kişi hayatını kaybetti. Hanau’da 2020'de gerçekleşen ırkçı motivasyonlu saldırıda 9 kişi öldü. Son 10 yılda camilere yönelik yıllık saldırılar 100'ün üzerine çıktı. Ancak bu şiddet etnik azınlıklarla sınırlı kalmadı. 2019’da muhafazakar ve göç yanlısı bölge valisi Walter Lübcke’nin öldürülmesi, Alman kamuoyunu derinden sarstı. Halk olayı münferit bir saldırgana indirgese de İçişleri Bakanlığı 2018’de SPD'ye illegal faaliyet gösteren aşırı sağ grupların hazırladığı sözde "ölüm listelerinde" 25 binden fazla ismin yer aldığını bildirmişti.
Bu grupların çoğu rastgele insan öldürmekle kalmıyor; arkalarında belirli amaçlar var. Almanya'da 2015'te kurulan ve "Hannibal" adıyla bilinen uluslararası suç ağı, eski istihbarat ajanları, askerler ve polislerin yanı sıra aşırı sağcı bireyleri bir araya getirip onları "X Günü" -yani muhtemel bir darbe girişimi- için hazırlıyor. Yahudilerden Müslümanlara, genel olarak göçmenlere yönelik bu grupların ve onların şiddet eylemleri bir anda ortaya çıkmadı. Bu durum, devlet kurumlarına duyulan güvenin zayıflaması, aşırı sağcı hareketlere ve partilere verilen desteğin artışıyla doğrudan bağlantılı.
Almanya, AfD'ye karşı harekete geçiyor
Almanya, bazı anketlerde birinci sırada yer alan AfD'yi "aşırı uç" olarak nitelendirip BfV gözetimine aldı. Peki bu adım bir şeyi değiştirecek mi? Partiye desteğini, bağlılığını ya da üyeliğini kamuoyunda açıkça dile getirmekten çekinenler olabilir; ancak AfD’nin ötekileştirilmesinin partiyi yumuşatacağına inanmak zor. Tam tersine, bu hamle devletin "halkın düşmanı" ve "zengin, güçlü liberal elitlerin çıkarlarına hizmet eden bir yapı" olduğu yönündeki anlatıyı daha da pekiştirebilir.
AfD'yi yasaklamaktansa, daha demokratik bir yaklaşım benimsenebilir. Ülkedeki bu tehlikeli yükselişin ana sebepleri iyi düşünülmeli. Siyasi elitler tüm yurttaşları temsil edebiliyor mu? Yoksulluk ve dışlanmışlığı azaltmada neler yapılabilir?
Bu sorular cevaplanmadan, marjinal gruplar ve etnik azınlıklar dinlenmeden Almanya için daha adil bir gelecek vizyonu ortaya koymak boşa kürek çekmekten öteye geçmeyecektir.
[Farid Hafez, The Bridge Initiative’de Kıdemli Araştırma Üyesi ve William & Mary Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler Öğretim Üyesidir.]
* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.