Gazze'de sporcu katliamı: İsrail spor müsabakalarından men edilmeli
Sporu önemseyen herkesin ortak sorumluluğu, çok geç olmadan İsrail’i küresel spordan men etmek için birlikte hareket etmektir.

İstanbul
New Brunswick Üniversitesi’nden Doç. Dr. Nathan Kalman-Lamb ve Irish Sport for Palestine üyesi, eski milli basketbolcu Rebecca O’Keeffe, İsrail'in sporcuları da hedef alan soykırım politikalarını ve buna karşı gelişen spor boykotlarını AA Analiz için kaleme aldı.
***
19 Ağustos'ta Filistin Milli Basketbol Takımı'nın eski oyuncusu Muhammed Şa'lan, böbrek yetmezliği çeken kızının da aralarında bulunduğu ailesi için yardım arayışındayken İsrail askerleri tarafından Gazze'de vurularak öldürüldü. Şa'lan'ın ölümü, yardım ararken katledilen binden fazla kişiyle birlikte, yüzlerce sporcunun da yaşamına mal olan ve neredeyse iki yıldır süren soykırımda hayatını kaybeden on binlerce Filistinliden yalnızca birini temsil ediyor. Bu tablo karşısında dünyanın dört bir yanında aynı soru soruluyor, Gazze için ne yapabiliriz? Bunun tek bir cevabı var, spor boykotları örgütlemek. Üstelik bu bir temenni ya da soyut bir öneri değil, hem İrlanda'da hem de Kanada'da spor boykotu kampanyaları yürüten kişiler olarak biz, sporcu ve akademisyen kimliğimizle, dayanışma ruhuyla bu çağrıyı yapıyoruz.
Yakın zamanda yardım ararken İsrail tarafından öldürülenlerden biri de 43 yaşındaki Gazze'nin efsane futbolcusu, "Filistin'in Pele'si" olarak bilinen Süleyman Ubeyd idi. Ubeyd'in, İsrail'e ait bir quadcopterden atılan mühimmatla hayatını kaybettiği bildirildi.
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.
🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı
Ne yazık ki Ubeyd'in ölümü, İsrail'in soykırım sürecinde katlettiği sporcular açısından bir istisna değildi. Bu durum o kadar yaygın hale geldi ki, "Sociology of Sport Journal" dergisinde yayımlanacak bir makalede "athleticide" adıyla kavramsallaştırıldı. Athleticide, sporcuların sistematik olarak öldürülmesini, kültürel kimliğin bu önemli ifadesini yok etmeyi amaçlayan daha geniş bir soykırım politikasının parçası olarak tanımlıyor.
İsrail'in Filistin halkını ve kimliğini yok etme çabaları durmaksızın sürüyor. Bu süreç, akıl almaz bir insani bedel, derin bir toplumsal travma, kitlesel yerinden edilmeler, altyapının yıkımı ve kültürel ile akademik mirasın tahribatı olarak kendini gösteriyor. Spor alanı da bu yıkımdan payını aldı: spor tesisleri yerle bir edildi, stadyumlar toplama merkezlerine dönüştürüldü, Filistinli sporcular ve antrenörler katledilmeye devam etti. Filistin Futbol Federasyonu'na (PFA) göre, 7 Ekim 2023'ten bu yana 808 sporcu hayatını kaybetti, bunların neredeyse yarısı çocuktu. Ayrıca uluslararası spor organizasyonlarında Siyonist propaganda bir araç olarak kullanıldı (sports washing). Üstelik bu tablo, mevcut soykırımdan çok önce başlamıştı. Filistinliler yıllardır spor kulüplerine yönelik sistematik saldırılara, sporcuların hedef alınmasına, hareket özgürlüklerinin kısıtlanmasına ve altyapının tekrar tekrar yıkılmasına maruz kaldı. Tüm bunlar, Filistinli sporcuların tarih boyunca eşit şartlarda mücadele etmesini engelledi.
Apartheid Güney Afrika ile benzerlikler
Süregelen bu vahşetler karşısında, içinde bulunduğumuz alanlarda sahip olduğumuz kültürel gücü kullanabilmek için yakın zamanda İsrail’in soykırım politikasına son vermesi amacıyla spor boykotu kampanyalarında yer aldık. Bunu yaparken, Güney Afrika’yı uluslararası spordan dışlayarak apartheid rejiminin çöküşüne giden yolu açan aktivistlerin mirasını sürdürüyoruz. Nitekim ünlü yazar Ta-Nahesi Coates da srail’in bugün içine düştüğü durumla o dönemde yaşananlar arasında çarpıcı paralellikler kuruyor.
İrlandalı sporcular, "Irish Sport for Palestine" aracılığıyla hem seslerini yükseltiyor hem de somut adımlar atıyor. 2023’te 300’den fazla tanınmış İrlandalı sporcunun imzaladığı açık mektupta Filistin halkıyla dayanışma ilan edildi, İsrail’in tüm uluslararası spor organizasyonlarından men edilmesi çağrısı yapıldı ve spor tüzüklerinin ihlallerine ilişkin soruşturma talep edildi. Aynı mektupta kalıcı bir ateşkes, soykırımın sona erdirilmesi ve işgalin bitirilmesi de istendi. Kendi tarihimizde yerli sporları emperyalizme karşı bir direniş aracı olarak kullanmış olmamızdan hareketle, sporun yalnızca sömürgeci güçlere karşı koymak için değil, aynı zamanda tanınma, eşitlik ve saygı talep etmek için de kullanılabileceğine inanıyoruz.
Rebecca’nın basketbol geçmişi, özellikle eski bir milli oyuncu olması nedeniyle, İrlanda’nın 2023 Kasım’ında Eurobasket Elemeleri’nde İsrail’le karşılaşmasının planlandığı dönemde İsrail’in turnuvadan çıkarılması talebi gündeme geldi. Ardından Basketbol İrlanda’ya maçı boykot etmesi yönünde çağrılar yapıldı, son olarak sporculara doğrudan boykot çağrısı iletildi. Maç güvenlik gerekçesiyle Şubat 2024’e ertelense de toplumsal baskı bu süreçte giderek arttı. Basketbol İrlanda boykot taleplerini reddetti ve olası yaptırımları gerekçe gösterdi. Kurumun CEO’su, boykotun "en ufak bir fark yaratmayacağını" ve sadece İrlanda kadın basketbolunu önümüzdeki on yıl boyunca olumsuz etkileyeceğini savundu.
Tam boykot çağrıları sonuçsuz kalsa da (yalnızca beş cesur oyuncu hariç), İrlanda’nın maç öncesi seremonilere katılmaması büyük bir yankı uyandırdı ve soykırımcı bir rejimin spor müsabakalarında yer almaya devam etmesini uluslararası gündeme taşıdı. Bu tavır, sonraki iki karşılaşmayı -3x3 Dünya Serisi maçı ve Eurobasket rövanşını- daha da mercek altına aldı. Aralarında yönetim organlarına gönderilen 70 bin protesto mektubunun da bulunduğu yoğun sivil toplum baskısına rağmen rövanş karşılaşması Letonya’da tarafsız sahada, kapalı kapılar ardında oynandı. Oysa Letonya, Spor Yoluyla Soykırımın Önlenmesi Sözleşmesi’ne taraf bir ülke olarak İsrail’i sorumlu tutmakla yükümlüdür.
Talihin acı bir cilvesi olarak, İrlanda kadın milli takımı Eurobasket 2027 Elemeleri’nde bir kez daha İsrail’le aynı gruba düştü, grupta ayrıca Bosna-Hersek ve Lüksemburg da bulunuyor. Oysa FIBA ilk anda sorumluluğunu yerine getirip İsrail’i turnuvadan men etseydi bugün bu durum yaşanmazdı. Ancak böyle bir irade gösterilmediği için artık ulusal federasyonların ve hükümetlerin sorumluluk alıp harekete geçmesi gerekiyor.
Sporcunun sesinin gücü
Irish Sport for Palestine’in çizgisini izleyen Kanadalılar, Eylül ayında Halifax'ta oynanması planlanan Kanada-İsrail Davis Kupası tenis maçına karşı kendi kampanyalarını başlattı. Bu kapsamda yürütülen birçok girişimden biri de Nathan’ın öncülük ettiği bir mektup oldu. Tenis Kanada ve Spor Kanada’ya hitaben kaleme alınan bu mektupta, söz konusu kurumlara "bu karşılaşmayı meşru görmeyi reddetmeleri ve Kanadalı sporcuların Davis Kupası'nda ya da diğer uluslararası etkinliklerde İsrailli sporcularla karşılaşmasını yasaklamaları" çağrısı yapıldı.
Bu mektup şu ana kadar 451 Kanadalı ya da Kanada’da yaşayan sporcu, spor yöneticisi, aydın, akademisyen ve spor gazetecisi tarafından imzalandı. İmzacılar arasında olimpiyat gümüş madalyalı atlet ve ulusal kahraman Moh Ahmed, eski olimpiyat plaj voleybolu antrenörü Hernan Humana, Kanada Spor Şöhretler Müzesi üyesi ve eski kadın milli futbolcu Andrea Neil, eski olimpiyat biatloncusu Megan Bankes, ayrıca Naomi Klein, Avi Lewis ve üç eski BM Özel Raportörü de yer alıyor. CIJA’nın imzacıları "küçük bir aşırıcı grup" olarak nitelemesine yanıt olarak Ahmed’in kaleme aldığı çarpıcı şiirde şu dizeler öne çıktı:
"Toprakların çalındığını dile getirmek/ Bitmeyen vatansızlığı hatırlatmak/Yetmiş yılı aşkın süredir işgal edilip silinen bir halkı haykırmak, Aşırılık mı? Hayır/ Aşırılık tepki değil/ Aşırılık sessizliktir/ Umursamazlıktır/ Acının normalleştirilmesidir."
Gerçek şu ki Ahmed’in talepleri, neredeyse bütün hukukçuların söylediklerinden daha güçlü bir yankı uyandırıyor. İşte spor boykotunun sahip olduğu potansiyel güç bu.
FIFA ve UEFA, İsrail’in işlediği vahşeti ve "İsrail’e kırmızı kart göster" çağrısıyla yürütülen uluslararası kampanyaları görmezden gelse de futbol efsanesi Muhammed Salah’ın sosyal medyada yazdığı birkaç cümle, Süleyman Ubeyd’in öldürülmesinin ardından UEFA’yı tepki vermeye zorladı. Salah, UEFA’nın Ubeyd’in ölümüne dair muğlak paylaşımını alıntılayarak "Nasıl öldü, nerede ve neden" diye sorduğunda, UEFA hemen ertesi gün Süper Kupa finalinde "Çocukları öldürmeyi bırakın, sivilleri öldürmeyi bırakın" yazılı bir pankart açtı. Elbette bu, İsrail’in ve İsrail kulüplerinin müsabakalardan men edilmesiyle kıyaslandığında etkisizdi, ki bu karar UEFA’nın yetkisi dahilindedir. Ancak bu anlamsız gösteri bile spor boykotunun ne kadar güçlü bir etki yaratabileceğini gösterdi.
Buna rağmen, o gösteriden sadece bir gün sonra UEFA Başkanı Aleksander Ceferin bir röportajda şu ifadeleri kullandı, "İsrail’in UEFA müsabakalarına katılıp katılmaması meşru bir sorudur… Gelecekte ne olacağına dair yorum yapmak benim için çok zor… Artık başka bir gezegende yaşayan bir spor örgütüymüşüz gibi davranmayı bırakmamız gerektiğini düşünüyorum."
Nitekim The Athletic dergisi de Süleyman Ubeyd’in öldürülmesine dair haberinde, "aralarında tanınmış futbolcuların da bulunduğu 50’den fazla sporcunun bu konuda tavır almayı planladığını" öne çıkardı. İşte ihtiyaç duyulan şey tam olarak budur.
Tavır almak, sosyal medyada üstü kapalı paylaşımlar yapmaktan çok daha fazlasını gerektirir. Bu, İsrail’e karşı gerçek ve somut bir duruş sergileyerek, onun bir zamanlar Güney Afrika’nın, bugün ise Rusya’nın yaşadığı uluslararası dışlanmayı hissetmesini sağlamak demektir. İsrailli bir rakiple karşılaşmamak için turnuvadan çekilen Ürdünlü tenisçi Abdellah Shelbayh ya da Dünya Kupası’nda İsrail’le oynamayı reddeden Ürdün U19 basketbol takımı, mesleki ve kişisel bedelleri olsa da bu tavrın örneklerini ortaya koyuyor.
Sporcuların soykırıma karşı cesurca ayağa kalkabilmeleri için ihtiyaç duydukları destek ve dayanışmayı sağlamak, taraftarlara ve spor camiasındaki diğer tüm aktörlere düşüyor. Bunun için örgütlenmek şart. Sporu önemseyen herkesin ortak sorumluluğu, çok geç olmadan -eğer şimdiden geç kalınmadıysa- İsrail’i küresel spordan men etmek için birlikte hareket etmektir.
[Doç. Dr. Nathan Kalman-Lamb, New Brunswick Üniversitesi’nde Sosyoloji bölümünde Öğretim Üyesidir. Rebecca O’Keeffe yazar, aktivist ve araştırmacıdır. Eski bir milli basketbolcu ve Irish Sport for Palestine üyesidir.]
*Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.