Dolar
32.34
Euro
35.16
Altın
2,161.39
ETH/USDT
3,429.50
BTC/USDT
65,874.00
BIST 100
8,718.11
Analiz

Çin-Hindistan sınır kavgası ve ABD'nin Hint-Pasifik Stratejisi

Çin ile Hindistan arasında yaşanan sınır kavgası nükleer silahlara sahip iki gücü karşı karşıya getirirken bölgedeki tansiyonu da iyice artırmış durumda.

Hüseyin Korkmaz  | 24.06.2020 - Güncelleme : 24.06.2020
Çin-Hindistan sınır kavgası ve ABD'nin Hint-Pasifik Stratejisi

İstanbul

ABD’nin Çin’i “çevreleme” stratejisi içerisinde önemli bir yer tutan Hindistan’ın hem bölgesel hem de küresel açıdan stratejik bir sıkışma içinde olduğu görülüyor. Bir yandan sınırında Çin’le cebelleşen Hindistan, bu kavganın ülke ekonomisine maliyetini düşünürken, ABD ise stratejik bağlamda Hindistan’ın Çin’e yönelik “öfkeli yaklaşımını” destekliyor.

Çin ve Hindistan arasındaki sınır gerginliğinin ve bölgedeki problemlerin uzun ve karmaşık bir tarihi var. 1962 yılında yaşanan savaşa kadar uzanan bu problemler 2017’deki Doklam krizinden bu yana iyice derinleşmeye başladı. İki ülke de sınır hattında yoğunlaşan inşa faaliyetlerini illegal olarak değerlendiriyor. Zaman zaman yaşanan gerginlikler bu sene ölümlü kavgalara dönüşmüş durumda. Mayıs ayında sınır hattında meydana gelen sınır kavgaları sonucunda iki taraftan da askerler yaralanmıştı. 15 Haziran’da gerçekleşen olay ise tam bir faciayla sonuçlandı. Taşlı sopalı kavga sonucunda Hindistan yirmi askerini kaybederken Çin ise henüz kayıplarıyla ilgili resmi bir açıklama yapmadı. Bu arada söz konusu sınır çatışmalarında 1975 yılından beri ilk kez kayıplar verildi.

Çin ve Rusya’nın yakınlaşmasının akabinde bölgede Çin ve Hindistan’ın da yakınlık kurması ABD açısından stratejik anlamda kâbusla eş değer. Ancak bölgede askerî açıdan güçlü olan ABD, müttefik olarak gördüğü ülkelere ekonomik açıdan destek vermekte zorluklar yaşıyor. Çin, Kuşak ve Yol Girişimi ile bölgeyi domine ederken ABD’nin kurumsal kapasite konusunda yaşadığı problemler bölgede istediği gibi bir karşı hegemonya alanı inşa etmesine izin vermiyor. Bütün bu değişkenler bir arada değerlendirildiğinde Hindistan’ın ABD-Çin arasında yaşanan rekabetten uzak durmaya çalıştığı ve Çin ile bir denge kurmaya çalıştığı görülüyor. Sınır kavgası bu dengenin bozulmasına neden olsa da uzun vadede Hindistan’ın ve Çin’in tercihi rekabete dayalı dengeli bir ilişki modelini sürdürmek olarak görünüyor.

Çin’in bölgesel nüfuzu artıyor

Çin’de yayın yapan Global Times gazetesi Çin tarafının kayıplarının olduğunu açıklarken sayı konusunda bir detay vermedi. Buna karşılık Hindistan merkezli kaynaklar Çin’in kayıplarının daha fazla olduğunu iddia ediyor. Bölgeden gelen haberler iki ordunun da sınır civarında askeri birliklerini yoğunlaştırdığını gösteriyor. İki ülke de sınır sorunlarıyla başa çıkmak için 1993 yılında “Hindistan-Çin Sınır Alanlarındaki Fiili Kontrol Hattı Boyunca Barış ve Huzurun Korunması Anlaşması” ile temel bir çerçeve belirlemesine rağmen o günden bu yana dönem dönem sıklaşan bir sınır anlaşmazlığı mevcut. Aslında bölgedeki krizi tetikleyen öncüllerden birinin Hindistan’ın geçen sene Cammu Keşmir’e bir ölçüde özerklik veren Hindistan Anayasasının 370. maddesini kaldırması olarak yorumlanıyor. Çin, Birlemiş Milletler Güvenlik Konseyinde (BMGK) bu hamleyi şiddetle kınamıştı.

Bu arada 2018 yılında Vuhan'da bir araya gelen Hindistan Başbakanı Narendra Modi ile Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in sınır anlaşmazlığıyla ilgili “birbirlerinin hassasiyetlerine, endişelerine ve isteklerine saygı duyduklarını” ilan ettiklerini belirtmek gerekiyor. 15 Haziran’da yaşanan büyük kavganın ardından iki ülkenin diplomatik ve askeri kanallar üzerinden yoğun bir iletişim içinde olduğu biliniyor. Özellikle Çin tarafından genel olarak yatıştırıcı mesajların geldiğini not etmek gerek. Hindistan ise kayıpların verdiği öfkeyle özellikle içerideki tepkiyi de dindirmek için Hint ordusuna verilen talimatlarını sürekli yenilemek ve duyurmakla meşgul. Öte yandan Çin’in de Tibet’in doğusunda bulunan yüksek kesimlerde gerçek mermilerin kullanıldığı ve 7 bin askerin katıldığı büyük bir askeri tatbikat düzenlediğini eklemek gerekiyor.

Çatışmaların genişlemesi ihtimali şu an için zayıf. İki ülke arasında yakın tarihlerde yaşanan sınır anlaşmazlıkları da krize dönüşmüştü. 2013 yılında Çin Ordusu, kuzey Ladakh’daki Depsang Vadisi’nde Kontrol Hattı yakınında bir Hindistan gözlem karakolunun inşasına itiraz etmişti. Bunun üzerine 21 günlük bir kriz yaşanmıştı. Yine 2017 yılını hatırlarsak iki ülke Doklam Platosunda karşı karşıya gelmiş ve 72 gün süren bir kriz yaşanmıştı. Kriz, Çin’in bölgedeki stratejik bir yol inşaatına Hint ordusunun müdahalesiyle başlamıştı. Bugüne gelindiğinde ise Çin’in yaptığı açıklamalarda özellikle Galwan Vadisi’nin Çin sınırları içinde kaldığı vurgusu dikkat çekiyor. Çin, Hindistan’ın Nisan ayından bu yana Galwan Vadisi’ndeki Fiili Kontrol Hattını (LAC) sürekli ihlal ettiğini ve bununla birlikte yollar, köprüler ve tesisler inşa ettiğini iddia ediyor.

Çin’in Kuşak ve Yol Girişiminin en önemli koridorlarından biri 15 Haziran çatışmasının yaşandığı Galwan Vadisi’ne yakın Karakurum’dan geçiyor. Bu nedenle Çin açısından buranın anlamı büyük ve önemli bir bölge. Galwan Vadisi aynı zamanda 1962 yılında gerçekleşen savaşın kilit yerlerinden biri olarak biliniyor. Çin söz konusu sınır hattıyla ilgili uygun zamanın gelmesini bekleyen bir stratejik kararlılık sergilemeye çalışıyor. Çin’in küresel yükselişiyle paralel bir şekilde bölgedeki nüfuzu artarken uluslararası konjonktürün Çin açısından bölgede statükonun devamını gerektirdiğini söylemek mümkün. Çin, Hindistan’a göre daha güçlü bir ekonomiye sahip ve GSYİH açısından Hindistan’ın beş katı büyüklüğünde. Ayrıca yıllık savunma harcaması Yeni Delhi’den üç kat fazla. Bu noktada Hindistan ve Çin’in birlikte küresel ekonominin yüzde 17,6’sını oluşturduğunu ve ikili ticaretin 92 milyar dolar düzeyinde olduğunu belirtmek gerek. Öte yandan söz konusu ikili ticarette Hindistan aleyhine asimetrik bir ilişki söz konusu.

2018 yılında ABD ve Hindistan arasında iletişim ve ekipman alışverişini kolaylaştıran İletişim Uyumluluğu ve Güvenlik Anlaşması (COMCASA) imzalanmıştı. Ayrıca Trump’ın yaptığı Hindistan ziyareti ve ardından Hindistan’a yapılan üç milyar dolarlık silah satışı da önemle not edilmesi gereken bir hamle. Bu açıdan bakıldığında Hindistan, Çin’le yaşadığı anlaşmazlıklarda ABD’yi özellikle diplomatik ve askeri destek açısından yanında görmek isteyecektir. Fakat Hindistan, bölgede tansiyonun artması sonucunda iki ülke arasında kalmak yerine “riskten kaçınma stratejisine” de yönelebilir ki bu daha olası bir hamle olacaktır. Başbakan Modi’nin “stratejik özerklik” ilkesine burada bir kez daha vurgu yapmakta yarar var.

Hindistan bölgesel hegemonyasını pekiştirmek istiyor

Çin’in Cibuti’de askeri üs kurması, Hint Okyanusu’nda aktif olması, komşu devletlerle ilişkilerini geliştirmesi ve Kuşak-Yol Girişimi üzerinden ilişkilerini derinleştirmesi gibi gelişmeler sonrasında Hindistan’ın bir caydırıcılık stratejisi ortaya koymaya çalıştığını söylemek mümkün. Aynı zamanda bölgedeki hegemonyasını da hem genişletmeye hem de sınır hattında bir meşruiyet inşa etmeye çabalıyor. Hindistan’ın kontrol hattı boyunca 2022 yılında bitmesi beklenen 60’ın üzerinde “stratejik yol” inşa ettiğini söylemek gerekiyor. Benzer faaliyetler Çin tarafında da mevcut.

Hindistan, sınır anlaşmazlığını içinden geçtiğimiz jeopolitik konjonktürde çözmek yerine belli bir dönem sonra giderek güçlendiği bir konjonktürde çözmeyi daha mantıklı görüyor. Modi’nin “21. yüzyılın Hindistan’a ait olmasının tek yolu, kendimize güvenmektir” söylemi her ne kadar tarafsız bir pozisyon sağlama isteği olarak öne çıksa da bölgede ABD ile derinleşen ilişkiler Hindistan’ın stratejik açıdan Çin’e mesafeli ve dengeli olmaya devam edeceğini gösteriyor. Söz konusu sınır anlaşmazlıklarını belli bir şiddette sürdürme eğilimini Hindistan’ın bölgede Çin’e karşı ortaya koymaya çalıştığı caydırma stratejisinin bir parçası olarak görmek mümkün.

Bu arada son yaşanan olaydan sonra Hindistan Başbakanı Modi’nin Çinlilerin sınırı geçmediğini açıklaması özellikle içerde büyük bir tepkiyle karşılanmışa benziyor. Hint medyası bu açıklamayı bir geri adım olarak yorumluyor. Bu durumda aslında söz konusu çatışmayla ilgili Çin'in argümanları geçerlilik kazanıyor. Öte yandan Modi’nin bu açıklaması Galwan Vadisi’nin tamamında hak iddia eden Çin’in tezlerine de zımnen destek veriyor. Diğer taraftan da hem Hindistan yönetiminin hem de ordusunun güvenilirliğini zedeliyor.

Hindistan her ne kadar Çin’le ciddi sınır problemleri yaşasa da genel stratejide Çin’e yönelik dengeli bir yaklaşımı tercih ediyor. Hindistan’ın Rusya ve ABD ile olan ilişkileri de hesaba katıldığında aslında büyük güçlerle ilişkilerinin olumlu ve belirli bir düzeyde seyrettiği görülüyor. Ancak son dönemde yaşanan gelişmeler ve Donald Trump yönetiminin Çin’e yönelik ortaya koyduğu sert yaklaşım Hindistan’ı öne çıkarırken aynı zamanda tercih yapmasını da zorunlu hale getiriyor. Bu arada ABD’nin stratejik anlamda Hindistan’a olan yaklaşımı da giderek derinlik kazanıyor. 2019 yılı içinde ABD tarafından yayınlanan Hint-Pasifik Stratejisi raporu bu bağlamda büyük bir önem arz ediyor.

Söz konusu raporda Çin, “en büyük rakip” olarak tanımlanırken Asya-Pasifik kavramından Hint-Pasifik kavramına yapılan dönüş ise dikkat çekici. Bunun temel sebebinin ABD’nin bölgede Çin’i dengelemek açısından Hindistan’a verdiği stratejik önem olduğunu söylemek mümkün. Raporda dikkati çeken en önemli ifadelerden birinde “Özgür ve baskıcı dünya düzeni vizyonları arasındaki jeopolitik rekabet, ABD ulusal güvenliği için temel endişe kaynağıdır” deniyor. Aslında bu ifade bile ABD ve Çin arasındaki stratejik rekabetin ideolojik kökenleri hakkında önemli veriler içeriyor. Dolayısıyla ABD tarafından Hindistan’ın “taraf seçmesi” bekleniyor.

Hindistan, sınır anlaşmazlığını içinden geçtiğimiz jeopolitik konjonktürde çözmek yerine belli bir dönem sonra giderek güçlendiği bir konjonktürde çözmeyi daha mantıklı görüyor. Modi’nin “21. yüzyılın Hindistan’a ait olmasının tek yolu, kendimize güvenmektir” söylemi her ne kadar tarafsız bir pozisyon sağlama isteği olarak öne çıksa da bölgede ABD ile derinleşen ilişkiler Hindistan’ın stratejik açıdan Çin’e mesafeli ve dengeli olmaya devam edeceğini gösteriyor. Söz konusu sınır anlaşmazlıklarını belli bir şiddette sürdürme eğilimini Hindistan’ın bölgede Çin’e karşı ortaya koymaya çalıştığı caydırma stratejisinin bir parçası olarak görmek mümkün.

Akışkan jeopolitiğin gölgesinde “Hint-Pasifik Stratejisi”

ABD’nin yayınladığı Hint-Pasifik Stratejisi raporunda Hint-Pasifik bölgesinden “ABD için geleceğin en kritik bölgelerinden biri” şeklinde bahsedilmesi dikkat çekiyor. Bu arada küresel deniz ticaretinin yüzde 60’ının bu bölgeden yapıldığını not etmek gerek. ABD’nin bahse konu stratejisi Hindistan’ın Çin’e yönelik çevreleme yaklaşımında kilit bir ülke olduğunu bir kez daha önemle teyit ediyor. Öyle ki ABD, Pasifik Komutanlığı (USPACOM) olarak bilinen biriminin adını 2018 yılında Hint-Pasifik Komutanlığı (USINDOPACOM) olarak değiştirdi. Bu hamle bile ABD’nin bölgeye ve söz konusu stratejiye verdiği önemi gösteriyor. Raporda ayrıca Çin’in revizyonist bir güç olarak tanımlanması önemle not edilmesi gereken bir söylem. Bununla beraber 21. yüzyılın en belirleyici unsurlarından birinin Çin’in yükselişi olduğu da önemle vurgulanıyor.

Bunların yanı sıra ABD ve Hindistan arasında askeri ilişkiler de gelişmeye devam ediyor. 2018 yılında ABD ve Hindistan arasında iletişim ve ekipman alışverişini kolaylaştıran İletişim Uyumluluğu ve Güvenlik Anlaşması (COMCASA) imzalanmıştı. Ayrıca Trump’ın yaptığı Hindistan ziyareti ve ardından Hindistan’a yapılan üç milyar dolarlık silah satışı da önemle not edilmesi gereken bir hamle. Bu açıdan bakıldığında Hindistan, Çin’le yaşadığı anlaşmazlıklarda ABD’yi özellikle diplomatik ve askeri destek açısından yanında görmek isteyecektir. Fakat Hindistan, bölgede tansiyonun artması sonucunda iki ülke arasında kalmak yerine “riskten kaçınma stratejisine” de yönelebilir ki bu daha olası bir hamle olacaktır. Başbakan Modi’nin “stratejik özerklik” ilkesine burada bir kez daha vurgu yapmakta yarar var.

Bölgeye muazzam bir jeopolitik karmaşa hâkim. Bu da söz konusu jeopolitiği akışkan hale getiriyor. Bölgedeki akışkan jeopolitiğin üç ülkenin de ilişkilerini belirleyebilecek bir yapıda olduğu görülüyor. Çin bölgesel açıdan nüfuzunu artırmaya çabalarken küresel salgının da zorladığı ekonomik problemler nedeniyle mevcut durumda Hindistan ile karşı karşıya gelmek istemiyor. Hindistan ise Çin’i çevrelemek için Washington’un Hint-Pasifik stratejisinin bir parçası olmayı pragmatik bir gereklilik olarak görmekle beraber bölgede bağımsız bir güç statüsü inşa etmeyi hayal ediyor. Uluslararası sistem, Antonio Gramsci’nin Hapishane Defterleri adlı eserinde altını çizdiği ve “eski düzenin öldüğü ancak yeni bir düzenin doğmadığı lidersiz bir ara döneme” (interregnum) doğru kaymaya devam ediyor. Bu kayma aynı zamanda Çin ve Hindistan gibi ülkelerin “çok kutuplu dünya” söylemlerine işaret ederken ABD ise çatlayan ve dağılmaya yüz tutan “tarihi yapıları” bir arada tutma ve hegemonyasını sürdürme endişesi taşıyor.

Çin ve Rusya’nın yakınlaşmasının akabinde bölgede Çin ve Hindistan’ın da yakınlık kurması ABD açısından stratejik anlamda kâbusla eş değer. Ancak bölgede askerî açıdan güçlü olan ABD, müttefik olarak gördüğü ülkelere ekonomik açıdan destek vermekte zorluklar yaşıyor. Çin, Kuşak ve Yol Girişimi ile bölgeyi domine ederken ABD’nin kurumsal kapasite konusunda yaşadığı problemler bölgede istediği gibi bir karşı hegemonya alanı inşa etmesine izin vermiyor. Bütün bu değişkenler bir arada değerlendirildiğinde Hindistan’ın ABD-Çin arasında yaşanan rekabetten uzak durmaya çalıştığı ve Çin ile bir denge kurmaya çalıştığı görülüyor. Sınır kavgası bu dengenin bozulmasına neden olsa da uzun vadede Hindistan’ın ve Çin’in tercihi rekabete dayalı dengeli bir ilişki modelini sürdürmek olarak görünüyor.

[ABD-Çin İlişkileri ve Çin’in Dış Politikası alanında çalışmalarını sürdüren Hüseyin Korkmaz Polis Akademisi Güvenlik Bilimleri Enstitüsü Uluslararası Güvenlik Anabilim Dalında doktora çalışmalarına devam ediyor]

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.