Dolar
32.47
Euro
34.66
Altın
2,332.31
ETH/USDT
3,105.50
BTC/USDT
63,509.00
BIST 100
9,915.62
Analiz

DEAŞ'ın askeri stratejik aklı

DEAŞ'ın askeri stratejisinin en önemli yönlerinden biri, kameraya alınan, internet ve sosyal medya aracılığıyla geniş kitlelere ulaşabilen meşhur mezalimi ve canice infazları olmuştur.

29.11.2017 - Güncelleme : 30.11.2017
DEAŞ'ın askeri stratejik aklı

France

PARİS - Can Kasapoğlu

DEAŞ Ortadoğu'nun güvenlik ortamının başına on seneden uzun bir zamandır bela oldu. Sergilediği vahşet bölgesel sınırların çok ötesine taşarak Batı başkentlerine kadar uzandı. Bu terör ağı, mezheplerin arasındaki kırılma hatlarını ve son derece gelişmiş bir askeri yaklaşımın eşlik ettiği kıyamet senaryosu niteliğinde bir şiddet konseptini kullanageldi. Bu tehlikeli kombinasyon, kaçınılmaz olarak, DEAŞ'ın kimyasal silah kullanmaktan dahi çekinmediği, terörün hüküm sürdüğü bir zaman dilimini doğurmuş oldu.

DEAŞ Irak'taki Baas güvenlik mekanizmasının kalıntılarından, yabancı terörist savaşçılardan, birtakım yerli aşiret gruplarından, Zerkavi terör ağının ardıllarından ve bir dizi çıkar amaçlı ittifaktan oluşan siyasi-askeri bir canavar olarak varlığını sürdürüyor. Bu çok yönlülük, yıkıcılığı büyük ve mahut bir yenilikçiliği de olan askeri bir stratejiyle sonuçlandı. Şüphesiz ki DEAŞ'ın stratejik düşüncesine dair kapsamlı bir anlayış sahibi olabilmek, muhtemelen "el-Kaideleşmiş" küresel bir terör dalgası olarak karşımıza çıkacak müstakbel versiyonuyla mücadelede yardımcı olacaktır.

DEAŞ'ın siyasi savaşı ve kasti şiddet kullanımı

DEAŞ'ın askeri stratejisinin en önemli yönlerinden biri, kameraya alınan, internet ve sosyal medya aracılığıyla geniş kitlelere ulaşabilen meşhur mezalimi ve canice infazları olmuştur. DEAŞ teröristlerinin vahşeti, hiç şüphe yok ki yalnızca Ortadoğu için değil, tüm insanlık için dehşet verici bir tecrübe olmaya devam ediyor. Yine de bir askeri planlamacının gözüyle bakılacak olursa, reklamı "korkutucu biçimde ancak teknik bir anlayışla" yapılan bu katliamlar, terör örgütünün siyasi savaşının ve psikolojik operasyon stratejisinin bir parçasıydı.

Doktrinde düşmanın algılarını yönetmek etkili bir caydırıcılık oluşturabilme konusunda hayati öneme sahiptir. Bu yüzden psikolojik operasyonların özü, hedef kitlenin davranışlarını şekillendirmek için bilgi ve propaganda kullanmaktır. Psikolojik bir operasyonun varması arzulanan son nokta, avantajlı bir davranış kalıbı oluşturabilmektir. Böyle bir kalıp, sonraki adımda düşmanın savaşma isteğini kırmayı hedefler.

Belli ki DEAŞ, herkesin kendisiyle uğraşmaktan kaçınacağı akıl almaz derecede vahşi, kana susamış ve acımasız bir katil olarak sunulmayı özellikle istemiştir. Dahası, bu terör ağı, bölgede yaşayan toplulukların üzerindeki otoritesini, onları terörize ederek ve kanlarını donduracak eylemlerde bulunarak sağlamıştır. Özellikle vahşi kafa kesme görüntülerinin internet üzerinden yayılması, korkutucu ve esrarengiz bir şekilde kutsanıp ölümsüzleştirilen terörizm kültüne çok etkin bir şekilde hizmet etmiştir.

Özellikle bu siyasi savaş ve psikolojik operasyon stratejisi, Batılı ülkelerin Suriye ve Irak'ta askeri irtibat ve özel kuvvetler operasyonları haricinde asker konuşlandırmaktan uzak durmasını sağlayarak büyük ölçüde işe yaramıştır. Nitekim Türkiye, bölgeyi DEAŞ'tan temizlemek ve sağlam bir askeri güçle elde tutabilmek için operasyon alanında büyük konvansiyonel bir askeri güç konuşlandıran tek NATO üyesi ülkedir.

DEAŞ'ın siyasi savaşı ve psikolojik operasyon stratejisi daima siber âlemde etki oluşturma emelleriyle de yakından bağlantılı olmuştur. Terör ağı interneti, propagandasını yaymanın ve yeni savaşçılar devşirmenin bir vasıtası olarak kurnazca kullanıyor. DEAŞ'ın amiral gemisi mahiyetindeki yayınlarına çevrimiçi ulaşılabiliyor. Ayrıca video kliplerinde şok edici derecede ileri, hatta neredeyse mükemmel derecede profesyonel bir teknik kullanıyor. Ayrıca, bu medya malzemeleri Facebook ve Twitter gibi web platformları üzerinden geniş bir kitleye erişim imkanı yakaladı. Diğer bir tabirle, DEAŞ 21. yüzyılın müthiş bir hızla artan bilgi ve telekomünikasyon devrimine dair sağlam bir anlayış geliştirdi.

Acımasız savunma yaklaşımı

Askerî açıdan bakıldığında, DEAŞ'ın taktik düzeyde çok ölümcül ve belirleyici bir performans sergilediği, ancak kontrol ettiği toprakları elinde tutmak için savunma operasyonları yürütürken çeşitli aksaklıklarla karşılaştığı düşünülüyor. İlginçtir ki sayıca az kalıp dezavantajlar yaşadığında bile, DEAŞ sadece savunmaya saplanıp kalan bir yaklaşımdan uzak durdu ve taarruz odaklı anlayışa, bir saplantıya dönüşecek derecede, haddinden çok fazla önem verdi. Bu taarruz girişimlerinden bazıları kötü planlanarak örgüt için büyük maliyetlere yol açtı. Dahası, birtakım uzmanlar, bu terör ağı Selefi aşırıcı gruplardan tutun da Irak Baas güvenlik biriminin eski mensuplarına, yerel tetikçilerden yabancı terörist savaşçılara uzanan çeşitli gruplardan oluştuğu için, bu grupların arasındaki büyük farkların kaçınılmaz şekilde DEAŞ'ın saflarında stratejik ve taktik seviyelerde büyük fikir ayrılıklarına sebep olduğuna işaret ediyor.

Sonuç olarak, terör örgütü 2015'in başlarıyla 2016 sonları arasındaki dönemde, kontrol ettiği toprakların dörtte birini kaybetti. Buna rağmen DEAŞ bu toprak kayıplarını, kendisiyle savaşanlara çok pahalıya ödetmeye muvaffak oldu. DEAŞ'ın planlama ekibi -bazen mantıksız derecede- aşırı taarruza endeksli savunma hatları kurdu. Bu bağlamda, el yapımı patlayıcılarla donatılmış intihar araçları (SVBIED), öldürmeyi kanıksamış elemanlardan oluşan sinsice gizlenmiş keskin nişancı noktaları, bubi tuzakları kurulmuş evler ve hatta ellerine geçirdikleri kimyasal maddelerden oluşan taktik sürprizler kullanarak savunma hatlarının ölümcüllüğünü artırmayı tercih ettiler.

Kısaca, dünya DEAŞ'ın sadece toprak kaybetme şeklinde gelen başarısızlıklarına değil, vahşiliğinin "göz kamaştırıcı" sınırlarına da tanık oldu. Bu karanlık miras, DEAŞ'ın muhtemel bölge bazlı olmayan dönüşümünde veya "el-Kaideleşme" sürecinde kullanacağı mahut fakat etkili ana sermayesi olmayı sürdürüyor.

Roket operasyonları, intihar araçları ve İHA'lar

DEAŞ roket saldırılarını çeşitli askeri bağlamlarda gerçekten etkili bir şekilde kullandı. Özellikle İkinci Dünya Savaşı'nda kullanılan adıyla "Katyuşa" isimli 122 mm'lik BM-21 Grad türevleri, terörist ağın yıpratma savaşında tercih ettiği silah oldu. Terör örgütünün roket kullanımındaki en önemli unsur, lançerlerin (fırlatma platformu) taşınabilirliği ve manevra kabiliyetidir. DEAŞ yaklaşık 20 km'lik bir menzil içinde etkili olan Grad türevlerini fırlatabilmek için 4x4 ve 6x6 platformlar kullandı. Bu saldırılardan hemen sonra DEAŞ milisleri karşı saldırılara maruz kalmamak için lançerlerin konumunu hemen değiştiriyorlar. DEAŞ'ın roket saldırılarının en talihsiz kurbanı muhtemelen Türkiye ve özellikle güneydoğudaki sınır şehri Kilis oldu. Bu nedenle Fırat Kalkanı harekâtının en büyük hedef ve kazanımlarından biri, terörist ağın Türkiye'yle sınır olan bölgelerdeki bütün fırlatma konumlarından olduğu kadar, Suriye'deki el-Bab şehrindeki roket üretim tesisinden de mahrum bırakılması olmuştur.

DEAŞ tedhiş kampanyasında insansız hava araçlarını (İHA) da çok geniş bir şekilde kullandı. Keşif operasyonlarından nokta vuruş terör saldırılarına uzanan geniş bir görev skalasında, çeşitli türde İHA'lardan istifade etti. Terör örgütünün en ses getiren İHA misyonları olarak, piyasada da bulunabilecek olan DJI Phantom FC40 Quadcopter marka İHA'yı 2014'te Suriye Arap Ordusu'nun Rakka'daki 93. üssünü istila etmek için kullanması veya -daha yakın zamanlardan bir örnek olarak- ABD öncülüğünde doğu Suriye'de yapılan operasyonları kesintiye uğratmak için 40 mm'lik mühimmat taşıyan İHA'ları kullanmış olduğu hemen akla gelebilir.

DEAŞ Irak'ta da İHA uçurdu. Özellikle dikkati çeken şu ki, Ekim 2016'da Musul yakınlarında patlayıcılarla donatılmış sabit kanatlı bir İHA iki Peşmergeyi öldürdü ve iki Fransız özel kuvvetler personelini yaraladı. Bu saldırının en can alıcı noktası ise patlayıcıların Peşmergelerin üstüne düştüğünde yahut onlar tarafından ele geçirildiklerinde patlamamış olması. İHA bir bubi tuzağıydı ve Peşmergeler patlayıcıları o sırada bir Fransız askeri irtibat bürosuna ev sahipliği yapan operasyon üslerine götürdüklerinde, önceden ayarlanmış bir zamanlayıcı veya uzaktan kontrol edilen fünyeyle patlatıldı. Bu olay, DEAŞ'ın taktik planlama ve infaz kapasitesini göstermesi bakımından endişe verici bir dönüm noktası oldu.

Son olarak, terör örgütünün el yapımı patlayıcılarla donatılmış intihar araçlarını kullanması da çok mühim bir gelişme. DEAŞ zırhlı kamyonları ve zırhlı personel taşıyıcılarını modifiye ederek anında müdahale eden hava desteği veya güdümlü tanksavar füzeleri olmadan neredeyse durdurulamayan dehşetli terör silahlarına dönüştürdü. Nitekim bu patlayıcı yüklü intihar araçları, Fırat Kalkanı harekâtında şehit düşen Türk askerlerinin başlıca ölüm nedenlerinden biriydi.

Küreselleşen bir DEAŞ'a doğru mu?

DEAŞ son zamanlarda bir devletçik haline gelme çabalarında büyük bir gerileme yaşadı; zira muazzam bir hava gücü kendisine meydan okuyordu ve çok düşük irtifalarda etkili olabilen birkaç MANPADS ve uçaksavar silah kapasiteleri hariç hiçbir hava savunma sistemine sahip değildi. Yine de daha önce de bahsettiğimiz gibi, Türkiye'nin haricinde hiçbir Batı ordusu DEAŞ'la mücadele etmek için sahaya konvansiyonel bir kara kuvveti süremedi.

DEAŞ hakkındaki bütün değerlendirmeler, neticede çok kritik bir soruya gelip dayanıyor: Canavar, sahiplendiği topraklar elinden çıktıktan sonra daha tehlikeli bir surette geri dönüş yapabilir mi? Bu sorunun cevabı, yabancı terörist savaşçılarının geri dönme oranlarına, terör ağının dünyanın farklı yerlerinde bölgesel olmayan ittifaklar oluşturma kabiliyetine ve liderliğin kendisini ne derecede yenileyebileceği gibi çok sayıda etkene dayanıyor. Bununla birlikte ortada olan bir gerçek var: DEAŞ'ın yapısı oldukça komplike; bu da hibrid savaş şeklinde tezahür eden son derece zorlu bir askeri stratejiye sahip olmasının yolunu açan şey olmuştur. Bu mahut stratejik akıl, içi yeniden doldurulmuş küresel bir terör dalgasına kolaylıkla zemin oluşturabilir.

[Dr. Can Kasapoğlu İstanbul merkezli bir düşünce kuruluşu olan Ekonomi ve Dış Politika Araştırma Merkezi'nde (EDAM) savunma analistidir]

Mütercim: Ömer Çolakoğlu

“Görüş” başlığıyla yayımlanan makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansı’nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
İlgili konular
Bu haberi paylaşın