Dolar
32.45
Euro
34.71
Altın
2,336.59
ETH/USDT
3,121.60
BTC/USDT
63,576.00
BIST 100
9,915.62
Yaşam, Suriye'nin işkence mağdurları

'Verdikleri elektriğin acısıyla bağıracak gücü dahi kendimde bulamadım'

Esed rejiminin cezaevlerinde işkence gören mühendis Abdülhamid Kvieder, barışçıl bir gösteriye katıldığı için maruz kaldığı insanlık dışı muameleleri anlattı.

Aşkın Kıyağan  | 26.06.2019 - Güncelleme : 26.06.2019
'Verdikleri elektriğin acısıyla bağıracak gücü dahi kendimde bulamadım'

Burgenland

Suriye’de Esed rejiminin hapishanelerinde yaşanan işkencelere tanıklık eden Abdülhamid Kvieder, rejim karşıtı bir gösteriye katıldığı için elektrik verilerek işkencesine maruz bırakıldığını, özellikle ayağındaki rahatsızlığı fark eden işkencecilerin bu ayağında kalıcı hasara yol açtıklarını söyledi.

Suriye’de halk ayaklanmasının yeni başladığı dönemde başkent Şam’da Esed karşıtı bir gösteriye katıldığı için gözaltına alınan Abdülhamid Kvieder, alıkonulma süreci, tutuklu bulunduğu zamanda gördüğü işkenceler ve sonrasında baş etmek durumunda kaldığı fiziki ve psikolojik sorunlara ilişkin yaşadıklarını AA muhabirine anlattı.

Bilgisayar mühendisi Kvieder, 2011’de Şam’ın merkezinde rejim karşıtı bir gösteriye katıldığı için iki kişi tarafından gözaltına alındığını, gözlerinin bağlandığını, gözleri açıldığında ise kendini küçük bir odada bulduğunu belirtti.

Yolculuk süresinde "Yolda bir ara şoför, arabayı durdurarak yanıma geldi ve Esed’e karşı gösterilere katıldığım için ülkeyi felakete sürüklediğimi söyleyerek ağır hakaretler eşliğinde bana defalarca vurdu." diyen Kvieder, tutuklu bulunduğu yerin ismini daha sonra öğrendiğini ve orasının ülkenin en kötü hapishanelerinden biri olan Filistin Şubesi olduğunu kaydetti.

Saat başı işkence seansları

Hapishanede anlatılması çok zor bir 5 gün geçirdiğini vurgulayan Kvieder, şunları aktardı:

"Büyük bir odada tutuluyordum. Vücuduma kablolarla elektrik verildi. Saat başı, bazen de iki saatte bir birileri gelerek, bana hakaretler ederek, silah kabzası, sopa ve demir zincirlerle vuruyordu. Bulunduğum oda çok soğuktu. Isınmamı sağlayacak herhangi bir örtü verilmiyordu ve çok üşüyordum."

Kvieder, hapishanede bulunduğu sürede zaman mefhumunu kaybettiğinin, yemek, tuvalet gibi insani ihtiyaçlarının da giderilmesine büyük oranda müsaade edilmediğinin altını çizdi.

Günde bir kere yemek verdiklerini söyleyen Kvieder, "Kirli, küflenmiş bir ekmek parçası ve pişmemiş patates. Çoğunlukla yememiz için verdikleri yiyecekleri odada benimle beraber bulunan küçük hayvanlara (böcek, fare gibi) veriyordum çünkü bir insanın yiyebileceği şeyler değildi." dedi.

Farklı işkence teknikleri

Çeşitli işkence tekniklerine maruz kaldığını kaydeden Kvieder, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Kabloyla göğsüme elektrik verdiler. Katlanılması güç bir acıydı. Verdikleri elektriğin acısıyla bağıracak gücü dahi kendimde bulamadım. Tutuklanmadan önce sağ ayağımda kas yırtılması vardı. Beni döven kişilere ayağımın çok acıdığını ve o ayağıma vurmamalarını söyledim. Bunun üzerine özellikle sorunlu olan ayağıma daha çok vurmaya başladılar. Bu nedenle bugün dahi futbol, basketbol gibi sporları yapamıyorum. Soğuk kış günlerinde ayağımın ağrısı nüksediyor ve dayanılmaz bir hal alıyor."

Kvieder, özelikle geceleri farklı hücrelerde tutulan kişilerin ağlama, bağırma seslerini duyduğunu, bu kişilerin o vakitte işkenceye maruz kaldıkları için değil, gün içinde yaşadıkları insanlık dışı muamele yüzünden yüksek sesle feryat ettiklerini düşündüğünü söyledi.

"Esed'i seviyor musun?" sorusu

Kvieder, işkence seanslarının ardından gözleri kapalı olarak bir kişi tarafından sorguya çekildiğini, onlarca soruya cevap vermek zorunda kaldığını dile getirdi.

Sorguyu yürüten kişinin Esed’i sevip sevmediği ve rejime karşı olup olmadığı sorusunu yönelttiğini belirten Kvieder, "İlk önce bu soruya karşı sessiz kaldım. Daha sonra eğer onu sevmediğimi söyleseydim tekrar işkenceye maruz kalacağımı bildiğim için benden istedikleri şeyleri onlara söyledim. Beni, rejime karşı gösteri düzenlemeyeceğimi, tekrar çağırdıkları taktirde geleceğimi, bulunduğum bölgeyi terk etmeyeceğimi taahhüt eden bir kağıt imzalatarak serbest bıraktılar." bilgilerini paylaştı.

Çıktıktan sonra yaşadıkları

Kvieder, serbest bırakılmasını takip eden iki hafta süresince hep aynı kabusla uyandığını kaydederek, "İlk iki hafta çok zor geçti benim için. Hem hastalanmıştım hem de psikolojik olarak çok kötü durumdaydım. Bugün dahi orada geçirdiğim her dakikayı, her saniyeyi hatırlıyorum." şeklinde konuştu.

Fiziksel olarak biraz toparlandıktan sonra hemen yurt dışına çıkmak için gerekli evrakları hazırlayan Kvieder, başka bir ülkede yaşayan bir arkadaşının yardımıyla Suriye’den çıktığını belirtti.

Kvieder, ülkede kalmayı sürdürmesi durumunda hem kendisinin hem de ailesinin daha ağır bedeller ödeyebileceğinden korktuğu için Suriye’yi terk etme kararı aldığını söyledi.

Kvieder, gördüğü işkencelerin kendisinde fiziki ve psikolojik kalıcı hasarlara yol açtığını dile getirerek, "Yaşadıklarımın bende oluşturduğu travma nedeniyle her gece istisnasız aynı kabusu görüyorum. Suriye’den birileri geliyor ve bana 'Hadi kalk Suriye’ye dönüyoruz.' diyorlar. ya da beni Viyana’daki evimde, yatağımda dövdüklerini görüyorum. Bu duruma şahit olan eşim, psikolojik sorunlarımın artmasından kaygı duyuyor. Bu durumla baş etmemde eşim bana çok yardımcı oluyor. Kendisi psikoloji eğitimi almış biri." açıklamasını yaptı.

Suriye’den ayrıldıktan sonra bulunduğu çeşitli ülkelerde mülteci konumuna düşen hemşerilerine yardımcı olmak için çalışmalar yürüttüğünü anlatan Kvieder, Viyana’da kurduğu dernek aracılığıyla hem Avusturya’daki hem de Avrupa’daki mültecilerin sorunlarına çareler bulmak için çeşitli faaliyetlerde bulunduğunu bildirdi.

Bu kapsamda Belçika’nın başkenti Brüksel’deki Avrupa Parlamentosunda 3 kere konuşma yaptığını belirten Kvieder, son 4 yıldır Viyana'da web tasarım uzmanı olarak çalışıyor.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
İlgili konular
Bu haberi paylaşın