Gündem

Pandemi, tasarım ve mimariye yeni kriterler getirecek

Uzmanlar, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını sürecinin mimariye de etkileri olabileceğini, bu alanda yeni kriterler ortaya çıkabileceğini ifade etti.

Kübra Kara, Mücahit Türetken  | 10.06.2020 - Güncelleme : 10.06.2020
Pandemi, tasarım ve mimariye yeni kriterler getirecek

İstanbul

İstanbul Medipol Üniversitesi Güzel Sanatlar, Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Attila Dikbaş, pandemi sürecinin mimariye etkileri, yeni normalleşme ile şehircilik alanında yapılması muhtemel yeniliklere ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada, kısa vadede salgının yayılma riskini azaltabilmek adına var olan mekanlarda sosyal mesafeyi koruyup teması minimuma indirebilmek adına yeni düzenlemeler yapılması gerektiğini söyledi.

Uzun vadede kentsel tasarım, toplu konut ve konut mimarisi için yeni kriterlerin hayata geçmesinin önemli olduğunu belirten ve salgının konut mimarisine etkisinin orta ve uzun vadede görüleceğini ifade eden Dikbaş, şöyle konuştu:

"Uzun vadede ise sadece tasarıma değil, doğa ile olan daha geniş ilişkimize de odaklanmak gerekecektir. Evlerde geçirilecek zamanın kaliteli olabilmesi adına, kendine ait açık havaya çıkmaya olanak sağlayan balkon, teras veya bahçesi olan konut tasarımlarına ağırlık verilecektir. Bu son yüzyılda gerçekleşen yoğun kentleşme, dikey mimari ürünleri bu salgınla birlikte elenip, şehirsel evrim bizi eski mimari anlayışımıza geri dönmeye zorlayabilir. Eski Anadolu mimarisinde pek çok evde iç avlu, bahçe yani 'hayat' mevcuttu. Tek tip dikey yapılaşma bu salgının da etkisiyle zamanla asimile olup yerini kendi iklimine, bölgeye uygun yeni konut tiplerine bırakabilir."

"Kentten kasabaya göç tetiklenebilir"

Dikbaş, salgınla birlikte evlerden çalışmaya olanak sağlayan yeni iç mekan planlarının geliştirilebileceğini, gayrimenkul sektöründe de bu yenilikçi projelerin daha çok tercih edilebileceğini dile getirdi.

Bu durumun, yakın çevrede, ufak merkezler etrafına yerleşen, araç ihtiyacının minimum olduğu, kentten kasabaya göçü tetikleyen bir yaklaşım doğurabileceğini aktaran Dikbaş, "Sonuç olarak, her alanda olduğu gibi pandemi döneminde yaşadığımız süreç, algılarımızı başta sağlık olmak üzere kent, mekan, sosyal ve ekonomik alanlarda değiştirmiş ve pandemi öncesinde olağan kabul ettiğimiz alışkanlık ve koşulların eskisi gibi olamayacağı gerçeğini görmemizi sağlamıştır." diye konuştu.

 "Sağlığa yatırım yapıldığı için geri dönüşü paha biçilemez"

Medipol Üniversitesi Kentsel Tasarım ve Peyzaj Mimarlığı Bölüm Başkanı Dr. Yazgı Aksoy ise yeni planlanacak kentsel alanlar ve bünyesindeki donatı alanları ve yapılar, yaşam mekanları, özellikle de yapılardaki bina giriş ve çıkışlar, merdivenler, asansörler gibi ortak kullanım alanları tasarlanırken salgın hastalıklar bağlamında risk azaltıcı yeni tasarım anlayışlarının ortaya çıkabileceğini vurguladı.

Bu alanların büyütülebileceğini ifade eden Aksoy, "Örneğin, binalarda birden fazla asansör ve birden fazla ortak merdiven bulundurmayı ya da daha geniş tasarlanmış koridorları düşünebiliriz. Sadece bunları yapmak dahi, birçok insanın aynı alanı kullanmaya çalıştığı ve bu esnada insanların birbirine çok yakın olduğu ve bulaş riskinin arttığı sıkışma noktalarının ortaya çıkmasını önleyecektir." diye konuştu.

Koronavirüs salgınıyla birlikte insanların hayata bakış açısının değiştiğini söyleyen Aksoy, şöyle devam etti:

"Bu nedenle bu yeni anlayışla hem yeni yapıların inşasında gerek planlama, gerek kullanılan malzeme olsun sağlığa yatırım yapıldığı için geri dönüşü paha biçilemez. Pandemi süreci her alanda olduğu gibi başta sağlık olmak üzere algılarımızı kent, mekan, sosyal ve ekonomik alanlarda değiştirmiş ve pandemi öncesinde kabul ettiğimiz alışkanlık ve koşulların eskisi gibi olmayacağı gerçeğini görmemizi sağlamıştır. Kentler, binalar ve mekansal kullanımlar, kent ölçeğinden ürün ölçeğine yeni kriterlere göre yeniden tasarlanacak ve değişecek, tasarım eğitiminde köklü değişikliklere neden olacaktır." 

"Kentsel planlar sağlık perspektifiyle tasarlanmalı" 

İstanbul Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Şehnaz Cenani Durmazoğlu ise pandeminin yaşamın düzenli bir parçası olması halinde insanların ihtiyaç duyduğu esnek, sürdürülebilir şehirler için kentsel planların bir sağlık perspektifi ile değerlendirilmesi ve tasarlanmasının akılcı olacağını söyledi.

Salgın dönemi için yapılan merkezlerin de önemine işaret eden Durmazdoğlu, şunları kaydetti:

"Böyle bir esneklik şu anda içinde olduğumuz gibi bir kriz sırasında, geçici barınakların ve sağlık merkezlerinin inşa edilebilmesi ve şehirlerde bunlar için yer olması anlamına gelmektedir. Bu hızlı, geçici yapıları yaratma alanlarına ve kapasitesine sahip olmak, bir salgın ihtimali düşünülerek tasarlanmış ve inşa edilmiş bir şehrin temel bir parçası olacaktır."

Yeşil alanların pandemi sürecine olumlu katkı sunduğu bilgisini veren Durmazoğlu,"Dolayısıyla var olan ve yeni planlanacak kentsel alanlar bünyesindeki yeşil alanlar nicelik ve nitelik anlamında bu bilgiler eşliğinde mutlaka yeniden irdelenmelidir." dedi.

Yeniden normalleşme sürecine girerken insanların güvenle kent içerisinde sosyal mesafeyi korumasına olanak sağlayacak yeni ulaşım ve akıllı kent sistemlerinin tasarlanması gerektiğini vurgulayan Durmazoğlu, veri odaklı akıllı kent sistemlerinin geliştirilmesine ağırlık verilerek kısa, orta ve uzun vadeli yaşam şekillerinde önemli değişiklikler yapılmasının önemini vurguladı.

Durmazoğlu, "Hem konut hem de çalışma alanlarının bu tür veriye dayanarak planlanması gerekmektedir. Akıllı bina teknolojilerinin mevcut yapılara entegrasyonu ile salgın hastalıklar için gerekli önlemler hızlı bir şekilde alınabilir." diye konuştu.

"Tarih boyunca salgın hastalıklar mimaride yenilikleri zorunlu kılmıştır"

Kentsel Tasarım ve Peyzaj Mimarlığı Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Mustafa Erdem de 1800'lerde kolera salgınlarıyla mücadele etmek amacıyla yeni sıhhi tesisat ve kanalizasyon sistemleri inşa edildiğini, bununla ilintili olarak kent içi yolların asfaltlandığını, sıhhi tesisat ve kanalizasyon sistemine uygun olarak yeniden düzenlendiğini söyledi.

Erdem, ayrıca bu dönemde aşırı kalabalıklaşmayı önlemek için yeni imar yasaları oluşturulmuştur." diye konuştu.

20. yüzyılda tüberküloz, tifo, çocuk felci, İspanyol gribi gibi salgın hastalıklarla mücadele etmek amacıyla konut ve sanayi alanlarının birbirinden ayrıldığını, gecekondu alanlarıyla mücadele edilmeye başlandığı vurgulayan Erdem, kentsel atık yönetimlerinin geliştirildiğini, konutlarda doğal aydınlatma ve havalandırma ile ilgili temel yapı standartlarının uygulandığını ifade etti.

Erdem, sözlerini şöyle tamamladı:

"Sonuç olarak bugün içinde yaşadığımız kentsel alanların ve yapıların gelişim ve devingenlik sürecinde geçmişte yaşanan salgın hastalıkların zorunlu kıldığı değişikliklerin payı büyüktür. Şüphesiz ki benzer bir şekilde içinde bulunduğumuz Kovid-19 süreci de dünya mimarisi ve şehir planlamasında gerekli kıldığı değişimlerle tarihsel süreçteki yerini alacaktır."

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.