Dolar
38.56
Euro
43.65
Altın
3,252.50
ETH/USDT
1,842.10
BTC/USDT
96,927.00
BIST 100
9,078.43
Politika, arşiv

Asıl sizin vicdanınıza beton dökülmüş

Başbakan Erdoğan, Soma'daki madende '120 Suriyeli işçi öldü üzerlerine beton döküldü' diye sosyal medyada yazanlar olduğunu belirterek, "Asıl sizin vicdanınıza beton dökülmüş" dedi.

20.05.2014 - Güncelleme : 20.05.2014
Asıl sizin vicdanınıza beton dökülmüş

TBMM

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM Grubu'ndaki konuşmasına başlamadan önce, salonda bulunanları bir dakikalık saygı duruşuna ve Fatiha okumaya davet etti.

Soma'daki 301 şehidin ve tüm şehitlerin ruhlarının şad olmasını temenni eden Erdoğan, ölenlerin ailelerine sabır, yaralılara şifa diledi.

Erdoğan, konuşmasında geçen hafta Manisa'nın Soma ilçesinde maden ocağında meydana gelen faciaya yer verdi. Erdoğan, geçen salı günü Soma'dan gelen acı haberle milletçe derinden sarsıldıklarını ifade etti.

Soma'nın Eynez mevkinde bulunan, özel sektöre ait maden ocağında saat 15.10'da kaza meydana geldiğini anımsatan Erdoğan, haberin öğrenilmesinin ardından Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ile beraber olduğunu anlattı. Erdoğan, Yıldız'a, hemen Soma'ya hareket etmesi talimatını verdiğini belirterek, Yıldız'ın, ekibi ve Balıkesir, Manisa milletvekilleriyle Soma'ya hareket ettiğini kaydetti.

Erdoğan, Manisa İl AFAD birimi, Kızılay, Zonguldak'tan 19 kişilik Türkiye Taşkömürü uzman araştırma ekibi ve Genelkurmay Başkanlığı'na ait bir helikopterin Soma'ya ulaştığını anlattı.

Aynı anda İzmir ve Balıkesir'den uzman ekiplerin madene sevk edildiğini vurgulayan Erdoğan,  Manisa, İzmir ve Balıkesir'den 23 ambülans, İzmir'den 1 ambülans helikopterin bölgeye ulaştığını söyledi.

"Çalışmaları takip ettik"

Başbakan Erdoğan,  maden kazasını, arama kurtarma çalışmalarını Ankara'dan an ve an takip ettiklerini dile getirdi.

Erdoğan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Yıldız'a, ilk andan itibaren  bütün ekipleri koordine etmesi, orada yatıp, kalkması, 301 kişiyi maden ocağından  çıkarma işlemini bitirdiği ana kadar orada kalarak ortaya koyduğu gayreti nedeniyle teşekkür etti.

Olayın başından beri Soma'da bulunan Sağlık Bakan Yardımcısı Agah Kafkas ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakan Yardımcısı Halil Etyemez'e de teşekkür eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bakanımızın başkanlığında ilgili tüm kurumların yöneticileri, yerel yöneticiler üst kurul oluşturdular. Orada çalışmaları hep birlikte koordine etmenin gayretinde oldular. Kazanın ilk saatlerinde firmadan alınan bilgiler doğrultusunda 787 kişinin olduğu, bunların da 363'ünün kurtarıldığı tespit edildi. Karşımızda boyutları çok büyük bir facia vardı. Arama, kurtarma yapmak, madenci kardeşlerimizi çıkarmak, yaralıları acilen hastaneye ulaştırmak, madenci yakınlarını teskin etmek, acil ihtiyaçları karşılamak, güvenliği sağlamak gibi çok sayıda faktörü dikkate almak zorundaydık. Burada Ankara'da biz, Soma'da Sayın Bakanımız ve ekibi, ilk anda bütün detayları, muhtemel bütün ihtiyaçları tespit ettik, ilk andan itibaren ihtiyaçları karşılamaya başladık."

"Disiplin içinde yürütüldü"

Erdoğan, AFAD'ın 156 personel ve 45 araçla hizmet verdiğini belirtti.

TSK'ya, Genelkurmay Başkanlığı'na da teşekkür eden Erdoğan, 1 uçak, 2 helikopter ve değişik bir çok araç gereçle hizmet sunduğunu anlattı.

Erdoğan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın Zonguldak'tan Çayıralan ve Tunçbilek'ten 226 personel, Sağlık Bakanlığı'nın 405 personel, doktor, hemşire, 6 hava aracı, 62 ambulansla bölgede hizmet verdiğini vurguladı. Erdoğan,  Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, Sağlık Bakanlığı, doktor ve hemşirelere teşekkürlerini iletti.

Kızılay'ın,  100 personel, 12 araçla bölgede çalışmalarına başladığını kaydeden Erdoğan, "Olaydan yaklaşık 2-3 saat içinde Kızılay da oraya yerleşti. Çorba, yemek, aş pişmeye başladı. Bütün ocakta çalışanların yakınlarına da orada bu tür hizmet verilmeye başlandı. Hepsi disiplin içinde orada yürütüldü, en ufak kargaşaya fırsat vermeden bunlar orada gerçekleşti" dedi.

"2 bin 743 personelle hizmet"

Erdoğan, Aile ve Sosyal Politikalar, Milli Eğitim bakanlıkları, Ankara, İstanbul, Balıkesir, Denizli, İzmir, Manisa, Uşak, Kütahya belediyelerinin, personel ve araçlarıyla Soma'ya koştuğunu kaydederek, bu bakanlıklara da teşekkürlerini iletti.

Sivil toplum örgütlerinin de hemen Soma'ya intikal ettiğine işaret eden Erdoğan, Başbakan Yardımcıları Bülent Arınç ve Beşir Atalay, Sağlık Bakanı Müezzinoğlu ile olayın üzerinden 24 saat geçmeden, Soma'ya ulaştıklarını anlattı. Erdoğan, burada çeşitli incelemeleri gerçekleştirdiklerini dile getirdi.

Erdoğan, toplamda 2 bin 743 personel, 258 kara aracı ve 9 hava aracının, Soma'da arama-kurtarma çalışmalarına, yaralıların tedavisine, defin çalışmalarına, yakınların rehabilitasyonuna, çeşitli ihtiyaçlarının karşılanmasına hizmet ettiğini bildirdi.

"Cenaze masrafları için nakdi yardım"

Olay yerinde ve cenazelerin taşındığı Kırkağaç'ta, birer safra hastanesi kurduklarını anlatan Erdoğan, 280 personelin bu iki hastanede görev yaptığını kaydetti.  Erdoğan, iki hastanede şehitlerin ve yaralıların aileleriyle irtibat gerçekleştirildiğini ifade ederek, şöyle devam etti:

"İlk anlarda ocaktan çıkardığımız vatandaşlarımızın sıkıntısı yoktu ama son çıkan yaklaşık 15, 20 vatandaşımızda biraz sıkıntılar vardı, bu yanma işleminin meydana getirdiği, orada da DNA testleri yapılarak, eşleştirmeler yapıldı, şehitlerimizin ailelerine teslim edildi. Şehitlerimizin yakınlarına destek amacıyla 4 ilde 236 psikososyal meslek personeliyle, 272 aileye ulaşıldı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bu noktada ciddi gayret ortaya koydu, kendilerine teşekkür ediyorum. Aile ve Sosyal Politikalar, Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanlıklarımız, ailelerimize cenaze masrafları için acil ilk etapta nakdi yardımda bulundular. Milli Eğitim Bakanlığı okul odaklı kriz müdahalesi planlayarak, 83 psikolojik danışman ile 79 okulu ziyaret etti. Öğretmen ve öğrencilere destek programlarını başlattı. Kendilerine teşekkür ediyorum."

Yardım kampanyası

Erdoğan, 13 Mayıs salı günü, kazanın hemen ardından başlayan arama-kurtarma çalışmalarının 4 gün sürdüğünü anımsatarak, 17 Mayıs'ta madendeki tüm işçilerin çıkarıldığını anlattı. Erdoğan,  486 işçinin sağ çıkarıldığını, 301 işçinin de elim kazada hayatını kaybettiğini ifade ederek, şehitlerin tamamının naaşının çıkarıldığını, ailelerine teslim edildiğini söyledi. 

Ailelere manevi desteğin yanında maddi destek de sağlamaya başladıklarını bildiren Erdoğan, şunları kaydetti:

"Madende hayatını kaybeden işçilerimizin yasal olarak şehit sayılması için çalışmaların yapılması talimatını verdim. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı başta olmak üzere, bu çalışmayı yapacak. Bakanlar Kurulu'nda da bu konuyu değerlendirerek, bunun altyapısını hazırlayarak, adımlarımızı bu konuda atacağız.

İhtiyaçların tespit noktasında bir çalışmayı Çalışma ve Sosyal Güvenlik, Enerji ve Tabii Kaynaklar, Aile ve Sosyal Politikalar, Sağlık bakanlıkları, dörtlü ekiple, gerekirse tüm ailelerle tek tek görüşerek, taleplerini bizzat kendilerinden dinleyerek, böyle bir adım atalım diye düşünüyoruz. Gereken düzenlemeleri buna göre yapacağız. Anne, babaların, kardeşlerin, çocukların, şehit yakınlarımızın yararlandığı imkanlardan yararlanması için ne gerekirse bunu yapıyoruz, yapacağız.

Başbakanlıkça Soma için bazı suistimallerin önünü kesmek, bunları engellemek için AFAD'ın açtığı yardım kampanyası başlattık. Bir çok dernekler bu arada devreye girdi. Dernekler, belediyeler, vesaire olmasın istiyoruz, hepsi AFAD, -ki bu iş için kurulmuş bir kuruluştur- bununla yürütelim istedik. Sadece Soma'ya ait olmak üzere AFAD yürütecektir. Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, AFAD'ı koordine etmek suretiyle, zaten şu anda hesap açıldı, bu süreç devam edecektir. Bütün yardımları tek elde topluyor, ondan sonra AFAD'ın ihtiyaç sahiplerine bunun ulaştırılması noktasında da koordine ediyoruz."

"Takipçisi olacağız"

Soma'ya kazanın ertesi günü yaptığı ziyarette de ifade ettiğine işaret eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu acı hadisenin üzerini hiç kimse örtemez. Bu acı hadisede sorumluluğu olan hiç kimse saklanamaz, gizlenemez. Burada idari ve adli bütün soruşturmalar yapılacaktır ve bunu takipçisi olacağız. En ince detayına kadar bu kazanın, bu facianın takipçisi olacağız dedik. Sorumlu veya sorumlular her kimse, bizim yetkimiz dahilindeyse biz, yargının alanındaysa yargıya teslim etmek suretiyle bunun hesabını soracağız dedik. İnşallah bu facianın ardından her kesim gerekli dersleri çıkararak ve artık bu can alıcı sorunun üzerine çok daha kararlı şekilde gidilecektir. Biz denetimleri sıklaştırmak, yasalarda, mevzuatta eksiklikleri tamamlamak, gereken adımları atmak  konusunda çok daha kararlı olacağız. Özel sektörün ve sendikaların da bu alanda hassasiyetlerini artıracaklarını, bu acı tabloların tekrar yaşanmasının önüne geçeceklerine gönülden inanıyorum.  

Şunu biliyoruz ki ne yaparsak yapalım giden 301 can geri gelmeyecek. Ne yaparsak yapalım eşini, evladını, babasını, kardeşini yitiren  yüreklerin  feryadı dinmeyecek. Hiçbir söz, hiçbir temenni o kanayan yüreklere su serpemeyecek, o acılı gönülleri teselli edemeyecek. Evet, ateş tabii ki en başta düştüğü yeri yakar. Ama ben inanıyorum ki milletimizin kahir ekseriyeti -bak tamamı demiyorum-kahir ekseriyeti bu ateşi yüreğinde hissetti.  Yaşamadan, tecrübe etmeden hiç kimse o sofralarda, o evlerde, o yüreklerde oluşan boşluğu anlayamaz. Cenazeyi defnedip herkes evine dağıldığında, bir vakayla tabii karşı karşıyayız. O da ruhlarda esen fırtınayı hiç kimse tahayyül edemez.  Rabbim'e sonsuz kere hamd olsun ki biz bu topraklarda yaşıyoruz."

"Metanet duygusuyla yaşıyoruz"

Erdoğan, bu milletin  mensubu olarak bin yıllardan süzülüp gelen bir metanet duygusunu bir Müslüman olarak içlerinde hissettiklerini belirterek, " Bunu yaşıyoruz. Bunu yaşamayanlar da olabilir. O bizim de o kadar derdimiz değil. Ama biz inancımızdan gelen o metanet duygusuyla onu yaşıyoruz. Büyük acılar yaşamış, büyük facialar yaşamış bir millet olarak belki de yeryüzündeki her milletten çok dayanışmayı, paylaşmayı, acıları ortaklaştırmayı biliyor, bunu yaşıyor ve yaşatıyoruz. Cenaze evinde ocakların tütmeyeceğini düşünüyor,  evlerimizde yaptığımız yemekleri yas evlerine taşıyoruz. Bizim kültürümüzde bu var. Komşunun yaşadığı acıyı hissediyor, onunla aynı yası tutuyoruz. ortaya çıkacak ihtiyaçları düşünüyor, komşunun ihtiyaçlarını karşılamak için seferber oluyoruz. O yetimleri kendi evladımız gibi görüyor, kendi evladımızdan ayrı tutmuyor,  babalarının okşayamadığı başlarını biz okşuyoruz. İşte bizi millet yapan da budur" diye konuştu.

Acıları ortak olanların millet olduğunu vurgulayan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

" Aynı anda yas tutabilenler millettir. Kardeşinin hüznünü kendi hüznü gibi hissedebilenler millettir. İşti biz bin yıllardır aynı sevinçleri paylaşabildiğimiz aynı acılar için ortak yas tutabildiğimiz için milletiz. Bu ülkenin Başbakanı olarak açıkça ifade ediyorum ki; Dicle'nin kenarında kurdun kaptığı bir koyun bile benim mesuliyetim altındadır.  Bu ülkenin bakanları, milletvekilleri olarak aynı mesuliyet sizlerin de üzerindedir. 77 milyon içinde nasıl ki sevinenlerin sevinci benim sevincimse, üzülenlerin üzüntüsü de benim hüznümdür, üzüntümdür. İnsan bazen gözyaşlarını içine akıtır. İnsan bazen yutkunur, kendisini sıkar, hüznünü içine atar. Genç yaşta ahirete intikal eden her şehit için gözyaşlarımızı içimize akıttık. Zamansız her ölüm için gözyaşlarımızı içimize akıttık. Sel baskınlarında sofralarına çamur dolanlar için gözyaşlarımızı içimize akıttık. Yavrularını, ciğerparelerini, canlarından birer parçayı ebediyetle uğurlayan anneleri, babaları gördüğümüzde gözyaşlarımızı hep içimize akıttık. Bingöl'de, Kütahya'da, Van'da çatıları üzerlerine çöken o masum insanlar gözlerimizin önüne geldikçe gözyaşlarımızı içimize akıttık. Bingöl'de yavrularını korumak için canlı bombanın üzerine atılıp ölen bacımızı, Siirt'te kurşunlanan kızlarımızı, İstanbul'da yakılan Serap'ımızı hatırladıkça gözyaşlarımızı içimize akıttık. Burak Can'ımızı evinin önünde öldürüldüğü anı unutamadık, onun da hüznünü yaşadık. Gök ekin gibi zamansız aramızdan ayrılıp giden her kim varsa onlar için yutkunduk, hüzünlendik, yasımızı, kederimizi içimize akıttık."

"Onların geride kalan emanetleri, bizim kutsal emanetlerimizdir"

Kendilerinin yaşatmanın mücadelesini verenlerden olduklarını ifade eden Erdoğan, bu ülkede en ucuz şey can iken, canları, o kutsal emanetleri muhafaza etmenin mücadelesi içinde olduklarını söyledi. Erdoğan, "Faili meçhulleri durdurup canları yaşatmanın mücadelesini verdik, yoksulluğu azaltıp canları yaşatmanın, hem de iyi yaşatmanın mücadelesi içinde olduk,  yollar yaparak, konutlar inşa ederek aileleri afetlerden korumanın canları  yaşatmanını mücadelesi içinde olduk" dedi. 

Ülke tarihinde görülmemiş şekilde sağlıkta yatırımlar yaptıklarını anlatan Erdoğan, iktidarın başarı grafiği içerisinde birinci sırada sağlığın geldiğini, bu alanda Türkiye'nin dört bir yanında devasa yatırımlar gerçekleştirdiklerini ve bunları gerçekleştirmeye devam ettiklerini söyledi. "30 yıldır canımızdan can koparan, gencecik fidanlarımızı aramızdan söküp alan teröre karşı canımızı ortaya koyduk; çözüm, barış, kardeşlik dedik, canları yaşatmanın mücadelesi içinde olduk" diyen Erdoğan, sadece yaşatma mücadelesi vermediklerini,  77 milyonun her bir ferdinin iyi ve güzel yaşaması, mutlu, huzurlu ve  güvende olması için 12 yıl boyunca gece gündüz çalıştıklarını anlattı. Her afetten, her faciadan, her kazadan dersler çıkardıklarını, ibret  aldıklarını, yenileri yaşanmasın diye bir anne, bir baba hassasiyetiyle yollarına devam ettiklerini ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:

"Soma'da o kömür madeninde emeğiyle çalışan, alınteri dökerek kazançların en helali peşinde koşan, maalesef yaşanan kazayla hayatlarını yitiren her bir şehit benim öz be öz kardeşimdir. Biz aynı davanın neferleriyiz, biz aynı hissiyatın, aynı dünyanın, aynı iklimin kardeşleriyiz. Biz onların kömür karalarını onur bildiğimiz için birbirimize kardeş olduk. Biz birbirimizin alın terinden tiksinmediğimiz, emeğin ne olduğunu,  emekçi olmanın, işçi olmanın ne olduğunu bildiğimiz için birbirimizi anladık. Bize nasıl 'makarnacı, göbeğini kaşıyan adam, bidon kafalı' dedilerse, bizimle birlikte onlara da ne yazık ki aynısını söylediler. Bize nasıl 'iyi beslenmemiş, okumayan, cahil kitle' dedilerse, işte aynen onlara da bunu söylediler. Biz aynı damarın, aynı mahsun anne babaların evlatlarıyız. Her bir kardeşimizin yüzündeki kömür karası, benim de milletimin de iftihar kaynağıdır. O şehitler nasıl ki annelerinin, babalarının  evlatlarıysa, şimdi artık benim evlatlarımdır, sizin evlatlarınızdır, 77 milyonun evladıdır. Onların geride kalan emanetleri, şundan emin olunuz ki bizim kutsal emanetlerimizdir. O şehitlerimizin annelerine, babalarına  buradan sesleniyorum; siz evlatlarınızı yitirdiniz, bilin ki bizler de evlatlarımızı yitirdik, canlarımızdan canları yitirdik. Sizlerin nasıl yüreği yandıysa, bilin ki aynı derecede bizim de yüreğimiz yandı ve yanıyor. Sizin nasıl ocağınıza ateş düştüyse, bizim de ocağımıza kor düştü, bizim de  yüreğimiz kavruluyor. Şunu da bilin ki bu acıyı birlikte taşıyacağız, bu yası birlikte tutacağız. Bu ateş belki sönmeyecek ama sıkıntıları çözmek için yapılabilecek ne varsa, bunu birlikte yapacağız. Hakka kavuşan o yavruları geri getiremesek de sizin yürek yarınızı sarmak için birlik olacak, o acıyı hafifletmek için her an yanınızda olacağız. Biz onlara şehit dedik sevgili kardeşlerim. Biz onları şehit mertebesine yakıştırdık. Ülkesi, vatanı, toprağı için sofrasındaki ekmeği, çocuğunun rızkı için alınteri döken o kardeşlerimizi biz şehitlik makamında görüyoruz."

Erdoğan'ın, "Biliyorum ki bizim acizane arzularımızın bir kıymeti yoktur. İşe onun için Rabbim'e dua ediyorum, dua ediyoruz; 'Yarabbi, o kardeşlerimizi sen de şehitlerin olarak kabul et' diye yalvarıyoruz. 'Yarabbi o şehitleri rahmetinle kuşat, onları cennetinle mükafatlandır' diye dualar ediyoruz. Rabbim 301 şehidimizi rahmetiyle kucaklasın inşallah,  301 şehidimizin mekanı cennet olsun inşallah" sözlerine, milletvekilleri ve izleyiciler "amin" diye karşılık verildi.

Bir kez daha şehitlere hürmetlerini ve minnet hissiyatını ifade ettiğini belirten Erdoğan, yakınlarına sabır ve başsağlığı, yaralılara şifa diledi. 

"Siyasi istismar vasıtası olarak bakmayıp"

Başbakanlık olarak 3 gün milli yas ilan ettiklerini, bayrakları yarıya indirdiklerini anımsatan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Soma faciasının acısını yüreğinde hisseden, Soma'daki kardeşlerimize maddi, manevi destek sağlayan, özellikle duaları, Fatiha, Yasin'leriyle her an Soma'daki kardeşlerimizin yanında olan aziz milletime teşekkür ediyorum. Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Meclis Başkanı, Sayın Genelkurmay Başkanımıza, Soma'yı ziyaret eden, çalışmaları yerinde inceleyen, Somalıların acısını paylaşan tüm devlet erkanına teşekkür ediyorum. Meselenin duyulmasından itibaren bu elim faciaya siyasi istismar vasıtası olarak bakmayıp, sağduyulu, sorumlu şekilde, milletin acısını paylaşan siyasi partilerimize, temsilcilerine çok çok teşekkür ediyorum.  Sorumlu yayıncılık yapan, Soma'daki acıyı bir haber nesnesinden çok, milletin ortak acısı olarak gören, bu hissiyatla yansıtan medya kuruluşlarına, gazeteci arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum.  Milli Takım, spor kulüpleri, futbolcular, vakıf, dernek, sivil toplum kuruluşlarımıza şükranlarımızı sunuyorum."

Milli Gün resepsiyonunu iptal eden Norveç ve İsrail'e teşekkür

Başbakan Erdoğan, yurt dışından çok sayıda devlet başkanı, başbakan, bakan çeşitli vasıtalarla taziyelerini ilettiğini de bildirerek, şunları ifade etti:

"Bir kısmı telefon ederek, bu üzüntümüzü paylaştılar. Bir kısmı Sayın Cumhurbaşkanımızı, Sayın Meclis Başkanımızı aradı. Hepsi bu üzüntümüzü, hüznümüzü bizimle paylaştılar. Beni telefonla arayarak başsağlığı temennilerini ileten dost ve kardeş ülkelerin liderlerine teşekkür ediyorum. Pakistan, bir gün milli yas ilan ettiler, bayraklarını yarıya indirdiler. Pakistan Başbakanı Navaz Şerif, Pencap Eyaleti Başbakanı Şahbaz Şerif aradılar. Katar Emiri aradılar, 'Bize manen düşeni yapıyoruz ama madden ne düşüyorsa bunu da yapmaya hazırız' diye ısrarla söylediler. 'Bütün ihtiyaçları şu anda giderecek noktadayız, çok teşekkür ediyoruz' dedik. Rusya Federasyonu Başkanı Sayın Putin aradı, acımızı paylaştı. Her türlü desteğe hazır olduklarını söylediler. Hatta 'teknoloji noktasında müşterek olarak neler yapılabilir, bu konuda enerji bakanıma talimatı verdim, sizler enerji bakanınızı da görevlendirirseniz, müşterek çalışmaların içine girebiliriz' dediler. Bosna Hersek Cumhurbaşkanı Bakir İzzetbegoviç kardeşimiz de aradı, acımızı paylaştı. Onlar da bir sel afetiyle karşı karşıya. Orada ölenlere rahmet diliyoruz, geride kalan yakınlarına, Bosnalı kardeşlerimize başsağlığı diliyoruz. Sırbistan'da da felaket oldu. Sırbistan Başbakanı'nı da aradım, geçmiş olsun, başsağlığı dileklerimi milletim adına ilettim. Ankara'da milli gün resepsiyonlarını iptal eden Norveç ve İsrail'e teşekkür ediyorum. Türkiye'nin acısını yürekten paylaşan, kendi ülkelerinde de yası bizimle beraber paylaşan, yavru vatan KKTC de milli yas ilan ederek, bayraklar yarıya indirildi. KKTC  Cumhurbaşkanı, Başbakanı, Meclis Başkanı'na da teşekkür ediyorum. Dünyanın bir çok ülkesi, bir çok uluslararası kuruluş, basın açıklamalarıyla büyükelçilerimizi arayarak, mesajlar göndererek, acımızı paylaştılar. Hepsine tek tek şükranlarımı ifade ediyorum. Gerek Soma, gerek çeşitli illerde, hatta yurt dışında hatimler tertip eden, cenaze namazları kılan, dualar eden tüm kardeşlerimizden Allah razı olsun. AK Parti'nin gençlik kollarını,  81 ilde üniversitelerde düzenlediği dua programı nedeniyle tebrik ediyor, gençlerimize teşekkür ediyorum. "

"Asıl sizin vicdanınıza beton dökülmüş"

Yaşanan facianın ardından millet içinden yasını tutarken, daha ilk andan itibaren birilerinin çıkıp kin kusmaya başladığını belirten Erdoğan, "Bir acı karşısında, elem, vefat karşısında benim aziz milletim susar, dişini sıkar, kinini, öfkesini, nefretini bir kenara bırakır, can düşmanı da olsa hakkını helal eder, duasını, Fatiha'sını, Yasin'ini okur, boynunu eğip, vakarını muhafaza eder" diye konuştu.

Soma'da tahammül edilemez acısını bastıramayıp feryat edenlerin hissiyatını çok iyi anladıklarını vurgulayan Erdoğan, ancak Somalı olmayan, Soma ile hiçbir gönül bağı bulunmayan, hayatında kömür görmemiş, hayatında bir madencinin kömür karası elini tutmamış olan "sinsilerin, pusudakilerin" fırsatçılıklarını hiçbir zaman anlamadıklarını ifade etti.

İnsan olanın böyle bir istismarın, fırsatçılığın, sinsiliğin içine giremeyeceğini kaydeden Erdoğan, şunları söyledi:

"Daha ilk andan itibaren medyada, özellikle de sosyal medyada akla hayale gelmeyecek yalanlar yayılmaya başladı. Neymiş, 'içeride o kadar değil şu kadar işçi varmış.' Neymiş, 'kazanın sebebi işte şuymuş, madenin sahibi buymuş, madenin ortağı bilmem kimmiş, yardım ekipleri Soma'ya sokulmamış, AK Partili'ler avukatlara saldırmış, madende 15 yaşında çocuk çalıştırılmış, Suriyeli çocuklar çalıştırılmış...' 'İçeride 120 Suriyeli işçi öldü ve üzerlerine beton döküldü' diye yazanlar, konuşanlar bile çıktı.

Asıl sizin vicdanınıza beton dökülmüş vicdanınıza...Bu kadar ucuzluk olur mu? Bu kadar haysiyetsizlik olur mu? Neyin peşindesiniz? Neyin fırsatçılığı içindesiniz? 301 kardeşimiz vefat etmiş, 301 şehidimiz var. Onları içeriden çıkarmaya çalışırken, yasımızı tutarken, bunlar çıkıyor, buradan siyasi, ideolojik rant devşirmenin gayreti içine giriyor.

Her türlü yalan, iftira var. Her türlü alçakça, haince, insafsızca davranış var. Yok 'madenin sahibi AK Partili'ymiş, benim bir yakınımmış...' AK Parti'li olduğu için biz o madeni ona vermişiz. O malum medya kuruluşları, o malum siyasetçiler, malum odaklar, 301 şehit üzerinden fırsat devşirmek için avuçlarını ovuşturdular. 

Hani Gezi olaylarında, 'bir kaç ölüm olsa çok güzel olur' diyenler vardı ya; madenden daha fazla şehidin çıkması için ahlaksızca temennide bulundular. 'Soma'nın yerini haritada gösterin' deseniz, inanın gösteremezler. 'Hayatında bir kere kömür ocağına indin mi?' diye sorsan, mümkün değil. Bunlar çünkü kumsallarda dolaşıyor. Ne işi var onun kömür ocağında. Bunların yapısı bu. 'Maden nedir,' kömür nedir?' deseniz, inanın cevabını veremezler. Bunlar o madencileri, onların ailelerini değil evlerine değil kapılarına semtlerine dahi yaklaştırmazlar. Ama orada kendileri için bir siyasi rant görüyorlar. Orada istismar edecek cenazeler, orada cansız bedenler üzerinden sömürülecek fırsat görüyorlar."

"Buna nebbaşlık denir"

Erdoğan, şehitlerin aziz hatırasını çiğneyerek, acılı annelerin, acılı ailelerin acısını ayaklar altına alarak, zelil ve sefil şekilde tam bir yağmacı anlayışıyla, çirkin manzaralar resmedenlerin olduğuna dikkati çekti.

Buna bazı örnekler de gösteren Erdoğan, şöyle devam etti:

"Çıkmış bir insan müsveddesi, Soma'daki madencilerin bizim Manisa'da yaptığımız mitinglerde baretleri ile katılışlarını gerekçe göstererek diyor ki 'Bunlar buna müstehaktır." Neymiş, sadece Zeybek oynarken kendisi diz çökermiş. Şimdi diyorum ki önce sen patronunun önünde diz çöktüğü söyle. Paranın önünde nasıl diz çöktüğünü söyle. Şöhretin, seviyesizliğin, basitliğin önünde nasıl diz çöktüğünü söyle. Sadece Zeybek oynarken diz çökermiş. Evet, sürüngen sürüngendir. Ayağı kalkamaz ki diz çökebilsin.

Bir başkası çıkmış, yine aynı patronun dalkavuklarından, o da diyor ki 'ne şehit ne gazi bunlar Niyazi...' Bu da bu kadar alçak.

Bir başka edepsiz, bir başka ahlaksız çıkmış, bunun bir musibet olduğunu, o madencilerin ve bu milletin bunu hak ettiğini söyleyecek kadar şerefini, insanlığını, haysiyetini ayaklar altına alıyor. Niye, Pensilvanya'daki örgüt liderini, bir elebaşı gibi değil haşa bir mehdi gibi haşa bir mesih gibi görüyor. 'Ocaklarına ateş düşsün dedi' ya... Zavallı. Liderinin o bedduasının tuttuğunu, o bedduanın da gidip Soma'daki mazlum, masum madencileri bulduğuna inanıyor. Bırakın bu milleti, bırakın bu toprakları, bu dine yaptığınız ahlaksızca saldırıdan dolayı yazıklar olsun.

Bir başkası, uluslararası bir televizyonun Türkiye'deki muhabiri gidiyor, iki tane figüran buluyor ve madenci yakınıymış gibi onlara rol yaptırıyor. Bunu da bütün dünyaya servis ediyor. Bir başka zavallı, 'AK Parti'ye oy verenler evlat acısı yaşasın' diye tweet atıyor. İçerideki bu fırsatçılar, dışarıda uluslararası basına da yalan iftira ne varsa servis edip kendi ülkesine, düşmanın yapamayacağını yapmaya yelteniyor. Biz bu fırsatçılığa pabuç bırakmayız, biz bu ahlaksızlığa 'eyvallah' demeyiz. Bizim medeniyetimizde, bizim kültürümüzde buna nebbaşlık denir. Mezar soygunculuğu denir.

Bu kirli ellerin, kirli zihniyetin şehitlerimizin aziz hatırasına dokunmasına müsaade etmeyiz. Bir grup geldi oraya, Taner Bakanımla görüşmeye. Şu anda bunlar bu parlamentoda. Neymiş, ocakta Suriyeliler varmış, işte 'bize müsaade edin ocağa girelim, içeride gerçekten Suriyeli var mı yok mu bunu yerinde tespit edelim...' Adama bak. Türkiye Cumhuriyeti'nin Enerji Bakanı, 'burada Suriyeli yok' diyor. Kendi Enerji Bakanı'nın söylediğine inanmıyor, neymiş, kendisi ocağa girecekmiş, orada Suriyeli arayıp bulacakmış. Ya sen orada ölürsen, senin halin ne olacak? Bir de afedersin, senin sorumluluğunu mu üstleneceğiz? Bakanımız da 'hayır' dedi.

Böyle bir şey olabilir mi? Bu nasıl bir anlayış? Bunlar siyaseti bu kadar basite indirgediler. Millet yasını tutuyor, 77 milyon acı içinde kıvranıyor, burada siyasi ideolojik rant devşirmeye çalışıyor. Biz, 77 milyon bu acıyı paylaşacağız. Biz milletçe yasımızı tutacağız. Milletçe vakar içinde dualarımızı edeceğiz, şehitlerimiz üzerinden rant devşirmenin değil, geride bıraktıkları yaralı yüreklerin tedavisi için uğraşacağız."

Sokaklardaki çirkin manzaranın Türkiye manzarası olmadığına işaret eden Erdoğan, "Benim aziz milletim acısını polisle çatışarak, molotof atarak, havai fişekler atarak, sağı solu taşlayarak göstermez. Bu aziz millet acısını, bin yıllık bir medeniyetin takipçisi olarak vakarla gösterir, sabırla, tahammülle gösterir. Türkiye bu acıyı aşacak. Türkiye bu yaraları saracak. Biz büyük bir devletiz, büyük bir milletiz. Nice acılar yaşadık, nice badireler atlattık. Hepsinden kardeşlikle çıktık. Bu acıyı da aşacak, inşallah gönülleri ferahlatarak, kırık kalpleri tamir ederek geleceğe umutla yürüyeceğiz" diye konuştu.

Bosna-Hersek ve Sırbistan'daki göç

Erdoğan, Türkiye Soma'nın acısını yaşarken, Bosna-Hersek ve Sırbistan'ın büyük bir sel felaketi ile mücadele ettiğini anımsattı. 

"Verdikleri kayıpların acısını aynen biz de yaşıyoruz" diyen Erdoğan, Bosna-Hersek Başbakanı ve Cumhurbaşkanlığı Konseyi Başkanı ile görüştüğünü söyledi. Başbakan Erdoğan, Bosna-Hersek'e talepleri doğrultusunda ihtiyaçlarını gidermek üzere yardım gönderdiklerini ve göndermeye devam ettiklerini ifade ederek, şöyle konuştu:

"Sırbistan Başbakanı ile telefon görüşmemizi yaptık. Onlara da TİKA, AFAD ve Kızılay vasıtasıyla yardımlarımızı gönderiyoruz. Bütün yardımlarımızı bölgeye ulaştırdık, ulaştırıyoruz. Her iki ülkenin de bizden çok sayıda istekleri var. Çünkü Sava Nehri'nin taşması sebebiyle çok ciddi manada Saraybosna, Bosna-Hersek, Sırbistan sel afetiyle karşı karşıya. Bizden bol miktarda kum torbası istediler ki kum doldurup bu afeti engelleyelim... Biz de kendilerine ilk etapta 120 bin kadar kum torbasını gönderdik. Bin adet battaniye, jeneratör gibi malzemeler, arama kurtarma ekipmanları bu ülkelere ulaştı. Gerek Bosna Hersek'e, gerekse Sırbistan'a yaşadıkları bu afetten dolayı geçmiş olsun dileklerimizi, başsağlığı mesajlarımızı tekrar iletiyor, her türlü yardıma desteğe hazır olduğumuzu burudan tekrar, tekrar ifade etmek istiyorum."

Başbakan Erdoğan, geçen hafta vefat eden CHP İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'na rahmet, ailesine ve CHP'ye başsağlığı diledi.  

18. Dönem CHP Milletvekili Rıza Ilıman'ın Meclis'teki cenaze töreni ile ebediyete uğurlandığını da belirten Erdoğan, Ilıman'ın ailesine başsağlığı dileklerini iletti. 

"Bir kez daha Rabbim, aziz milletimize ve de başka milletlere bu tür acılar yaşatmasın temennisinde bulunuyorum" diyen Erdoğan, milletvekillerine Meclis çalışmalarında kolaylıklar temennisinde bulundu.

Bu arada AK Parti Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş, TBMM Başkanlığı'nın Soma faciası ile ilgili başlattığı yardım bağışı kampanyasını duyurdu.

Muhabir: Meltem Öztürk

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
İlgili konular
Bu haberi paylaşın