Türk tiyatrosuna ömrünü veren sanatçı: Haldun Taner
"Keşanlı Ali Destanı", "Huzur Çıkmazı", "Gözlerimi Kaparım, Vazifemi Yaparım" ve "Ayışığında Şamata"nın da aralarında bulunduğu çok sayıda unutulmaz esere imza atan akademisyen, öykü ve tiyatro yazarı Haldun Taner'in vefatının üzerinden 39 yıl geçti.

İstanbul
Ömrünü Türk tiyatrosuna adayan usta edebiyatçı, 16 Mayıs 1915'te Meclis-i Mebusan'ın İstanbul milletvekillerinden hukukçu Ahmet Selahattin Bey ile Seza Hanım'ın oğlu olarak İstanbul'un Çemberlitaş semtinde dünyaya geldi.
Babasını 5 yaşında kaybeden Taner, büyükbabası Matbaa-i Amire Müdürü İsmail Hamit Bey'in Saraçhanebaşı'ndaki konağında annesiyle yaşamaya başladı.
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.
🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı
Konakta büyükannesi, teyzesi ve 4 dayısıyla hayatına devam eden Taner, Türkçenin inceliklerini, aile terbiyesini ve çalışma disiplinini annesinden öğrendi.
Küçük yaşlarda tiyatroya ilgi duyan Taner, bir açıklamasında, "Hasan Efendi'yi, Naşit'i, Cemal Sahir'i, Darülbedayi'yi, dayımın sınıf arkadaşı Şadi Fikret'in oyunlarını o dönemde gördüm. İlk gördüğüm sinema, Saraçhanebaşı'ndaki Milli Sinema idi. Daha sonra Alemdar ve Ali Efendi sinemalarına giderdik." ifadelerini kullanmıştı.
Okul tatillerinde deneyim kazanmak için gittiği Hamid Matbaası, yazarlık hayatı için de dönüm noktası olan Taner, bütün zamanını dedesinin matbaasında makine sesleri içinde geçirdi.
Daha sonra ortaöğrenimi için Galatasaray Lisesine (Mekteb-i Sultani) giden Taner, 1935'te mezun oldu.
Devlet bursuyla Heidelberg Üniversitesinde okudu
Usta edebiyatçı ekonomi ve politika üzerine eğitim almak üzere 1935-1938'de devlet bursuyla Almanya'daki Heidelberg Üniversitesine gitti.
Tüberküloz nedeniyle eğitimini yarıda bırakıp Türkiye'ye dönen Taner, 1938-1942'de Erenköy Sanatoryumunda tedavi gördü, bir taraftan da Ankara Radyosu için skeçler yazmaya başladı.
Hikaye yazmaya ilgisini her fırsatta dile getiren usta kalem, TRT Arşiv'de yer alan bir açıklamasında, hikaye yazmanın inceliklerine ilişkin şunları söylemişti:
"Hikaye bir anlatı türüdür. Her anlatı türü gibi bir iletişim ihtiyacından doğmuştur. Hikaye yazmak, roman yazmaktan daha zevklidir. Çünkü roman yazdığınızda siz, kahramanlarınızın esirisiniz. Gece, gündüz, bilinciniz, bilinçaltınız, uykunuz... Ertesi sabah yine bir kahramanınızın bıraktığı yerden alıyorsunuz, öbür kahramanınızın nerede ne yapacağını düşünüyorsunuz. Hikayede böyle bir işkence yok. Hikayede, hoşunuza giden bir konu, bir kişi, bir olay, herhangi bir hadise, sizi iter, 'Şunun hikayesi yazılabilir.' diye. Bazen bir hikaye başlığı bile sizi itebilir. Sizi iten bir şey olduğu için hevesle daktilonuzun ya da kağıt kaleminizin başına oturursunuz. Başlarsınız yazmaya. Yazdığınız o hikayenin kahramanı ya da kahramanları ile özdeşleşirsiniz. Fakat bu özdeşleşme, romandaki gibi uzun sürmeyecektir. Yani bunlarla küçük bir seyahate çıkmış gibisiniz. Bıktırıcı bir seyahat değil. Biraz sonra sizi bırakacaklar. Onun için nostaljik bir sevgi duyarsınız onlara. Bırakmak istemezsiniz. Elinizden kaçacak her şey gibi çok daha kıymetli bulursunuz onları ve başlarsınız yazmaya. Yazarken de o hikayenin atmosferi ne ise ona karışırsınız yani onunla özdeşleşirsiniz."
"Şişhane'ye Yağmur Yağıyordu" hikayesiyle New York'tan ödülle döndü
Lisedeyken Fransızca edebiyatı öğretmeni Mösyö Dard'ın tavsiyesiyle kaleme aldığı skeçlerle edebiyat dünyasına adım atan Taner'in "Töhmet" adlı öyküsü, 1946'da "Haldun Yağcıoğlu" takma ismiyle Yedigün dergisinde yayımlandı.
Öykü, oyun, skeç, kabare, senaryo ve hiciv türlerinde eserlere de imza atan usta edebiyatçının yazıları, Ülkü, Yücel, Varlık, Küçük ve Yeni İnsan dergilerinde de okuyucuyla buluştu.
Politik öykülerden oluşan "Yaşasın Demokrasi" kitabı 1949'da yayımlanan Taner, 1950'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Alman Dili ve Edebiyatı Bölümünü bitirdi ve sanat tarihi kürsüsünde asistan olarak görev aldı.
Usta yazar, ilk evliliğini 1954’te yaptı ve Oyun dergisini çıkardı.
"Şişhane'ye Yağmur Yağıyordu" kitabında yer alan aynı adlı hikayesi New York Herald Tribune gazetesinin 1953'teki uluslararası yarışmasında birinci olan Taner, 1956'da Varlık dergisince "Yılın En Beğenilen Öykücüsü" seçildi.
Viyana'da bulunduğu yıllarda 700'den fazla oyun seyretti
Taner'in 1954'te yayımlanan "On İkiye Bir Var" kitabı 1955'te verilmeye başlanan Sait Faik Hikaye Armağanı'nı alan ilk eser olurken, aynı adlı öyküsü, İsviçre Atlantis Yayınevinin düzenlediği "Zaman Üstüne Öyküler" yarışmasında ödül aldı.
Unutulmaz edebiyatçı, 1955-1957'de Viyana Üniversitesinde Prof. Heinz Kindermann'ın yanında ve Max Reinhardt Tiyatro Akademisinde felsefe ve tiyatro eğitimi gördü. Yeşilçam için senaryolar kaleme alan Taner, Viyana'da bulunduğu, klasik ve epik tiyatroyla da ilgilendiği yıllarda 700'den fazla oyun seyretti.
İstanbul Üniversitesinde 1957'de tiyatro tarihi ve dramaturgi dersleri veren Taner, aynı zamanda Tercüman gazetesinde "Devekuşuna Mektuplar" adı altında köşe yazıları kaleme aldı.
Haldun Taner, Türkiye’de epik tiyatronun ilk örneği sayılan "Keşanlı Ali Destanı" ile dünyaya açıldı. Haldun Taner Tiyatrosu ekolü oluşturan yazarın, 1955'te yazdığı "Tuş" öyküsüyle "Keşanlı Ali Destanı" oyunu filme uyarlandı.
İstanbul Üniversitesinde 1957'de tiyatro tarihi ve dramaturgi dersleri veren Taner, İktisat Fakültesinde 1 Mart 1960'ta okutman olarak çalışmaya başladı, darbe nedeniyle görevi bırakmak zorunda kaldı.
Fransız Filolojisi Kürsüsünde 1962'den 1976'ya kadar öğretim görevlisi olarak görev yapan yazar, 1968'de kuruculuğunu üstlendiği Language and Culture Center Özel Tiyatro Okulunda (LCC) öğrenciler yetiştirdi.
Haldun Taner, 1960'tan itibaren tiyatro çalışmalarına yoğunlaştı. Güncel olayları konu alan eleştirel oyunları sunmak için kabare tiyatrosunun kuruluşuna öncülük eden Taner, Ahmet Gülhan, Zeki Alasya ve Metin Akpınar ile 1967'de İstanbul'da Devekuşu Kabare Tiyatrosunu kurdu.
"Sersem Kocanın Kurnaz Karısı" oyunuyla 1972'de ödül aldı
Unutulmaz sanatçı Münir Özkul ile 1969'da Bizim Tiyatro, Ahmet Gülhan ile 1978'de Tef Tiyatro Grubunu kuran Taner, oyunlarında meddah geleneği ve tuluat tiyatrosunun özelliklerinden yararlandı. Tiyatrodaki ilk eserlerinde dramatik türün başarılı örneklerini veren yazarın kaleme aldığı "Keşanlı Ali Destanı" oyunu yurt dışında da sahnelendi.
"Sancho'nun Sabah Yürüyüşü" kitabı Bordighera Uluslararası Mizah Festivali'nde öykü ödülünü kazanan Taner'in "Sersem Kocanın Kurnaz Karısı" oyunu ise 1972'de Türk Dil Kurumu Tiyatro Ödülü'nün sahibi oldu.
Öykülerinde genellikle insan ve insani değerler, doğa, yaşam, zaman, psikolojik durumlar, seçme yetisi, seçicilik özelliği ve anormallik gibi başlıklara yer veren Taner, olayı ön planda tutan klasik örgülü hikayeler yazdı.
Entrikalı, sürprizli ve güldürücü durumlara eserlerinde yer ayıran yazar, Birleşmiş Milletler UNESCO kültür komisyonlarında da görev yaptı.
Haldun Taner, 7 Mayıs 1986'da kaldırıldığı Haydarpaşa Göğüs Hastanesinde hayatını kaybetti ve Küplüce Mezarlığı'na defnedildi.
Milliyet gazetesi tarafından 1987'den bu yana "Haldun Taner Öykü Ödülü" düzenlenirken, yazarın adı 1988'de İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosunun Kadıköy Sahnesi ile Caddebostan'da bir sokağa verildi.
Eserleri
Tiyatro oyunları:
"Keşanlı Ali Destanı" (1964), "Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım", "Sersem Kocanın Kurnaz Karısı", "Vatan Kurtaran Şaban", "Eşeğin Gölgesi", "Ayışığında Şamata", "Dışardakiler", "Zilli Zarife", "Dev Aynası", "Huzur Çıkmazı", "Fazilet Eczanesi", "Bir Kadın Geliyor", "Ve Değirmen Dönerdi"
Kitapları:
"Yaşasın Demokrasi" (1949), "Tuş" (1951), "Şişhane’ye Yağmur Yağıyordu" (1954), "Ayışığında Çalışkur" (1954), "On İkiye Bir Var" (1954), "Sancho’nun Sabah Yürüyüşü" (1969), "Konçinalar", "Kızıl Saçlı Amazon", "Devekuşuna Mektuplar", "Berlin Mektupları", "Yaldızlı Palyaço", "Kutu Kutu İçinde", "Çok Güzelsin Gitme Dur"
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.