"Sezar fotoğrafları"nı sızdıran Mezhen: Mağdurların sesleri, insan onuruna inanan bir dünyaya ulaştı
Mezhen, Baas rejiminin işlediği suçların dünya kamuoyuna açık biçimde ulaştığını ancak gerçek adaletin faillerin mahkemelerde hesap vermesiyle sağlanabileceğini vurguladı.
İstanbul
Baas rejiminin gözaltı merkezlerinde işkence gören kişilere ait, "Sezar fotoğrafları" olarak bilinen belgeleri dünyaya sızdıran, Şam Askeri Polisi Adli Kanıtlar Dairesinin eski Başkanı Ferid el-Mezhen, AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
Mezhen, Beşşar Esed rejimi tarafından işlenen suçların ortaya çıkarılmasındaki rolüne değinerek, küresel tepkinin yetersiz kaldığını ve Sezar Dosyası'nın eski rejim yetkililerine yönelik hukuki girişimleri şekillendirmeye devam ettiğini söyledi.
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.
🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı
Sednaya Hapishanesi'ne ilişkin Mezhen, işkencenin uluslararası kamuoyunda paylaşılmasının ardından derin acı ve üzüntü hissettiğini dile getirdi.
Sızdırılan fotoğraflarda Suriyelilerin yaşadığı ağır insan hakları ihlallerinin tüm çıplaklığıyla görüldüğüne işaret eden Mezhen, "Merhamet ve insanlık gösterilmeden hayatlarını kaybeden her masum için kalbim sessiz bir çığlık attı. Suçlu Esed rejiminin gizlemek için büyük çaba harcadığı gerçeğinin sonunda ortaya çıkmasından bir nebze de olsa rahatlama hissettim." dedi.
Sednaya'daki katliamlar her gündeme geldiğinde mağdurların çığlıklarının artık duyulduğunu dile getiren Mezhen, "Mağdurların sesleri, insan onuruna inanan bir dünyaya ulaştı." diye konuştu.
Mezhen, "Adalet, tek suçları özgürlük ve insanca bir yaşam talep etmek olan sivillerin kanına boğulan Suriye'ye doğru nihayet yol almaya başladı." görüşünü paylaştı.
İşlenen suçlara kamuoyu tepkisi "sınırlı" kaldı
Uluslararası kamuoyunun tepkisinin, işlenen suçların boyutuna kıyasla "sınırlı" kaldığına işaret eden Mezhen, "Evet, dünya bu vahşet karşısında şok oldu. Zulmün, kanın ve insanlık dışı uygulamaların boyutu herkesi sarstı ancak sahadaki somut ve etkili adımlar, bizim beklediğimizin çok altında kaldı." dedi.
Birçok kez hayal kırıklığı yaşadıklarını anlatan Mezhen, "Kendimizi defalarca terk edilmiş hissettik. Gösterilen sempati, ne cezaevlerinde kalanları koruyacak somut adımlara dönüştü ne de işkence mağdurları için adalet sağladı. Tepkiler, sessizlik, kaçan bakışlar ve endişe ifadelerinden öteye geçmedi." şeklinde konuştu.
Mezhen, Esed rejiminin 21 Ağustos 2013'te başkent Şam'ın Doğu Guta bölgesinde kimyasal silaha başvurarak 1400'den fazla sivili öldürdüğü saldırıların ardından Washington'ın harekete geçmediğini dile getirerek "Esed, bunu işkence ve öldürmeye devam etmek için bir yeşil ışık olarak gördü. (Eski ABD Başkanı Barack) Obama'nın 'kırmızı çizgileri', bunun en açık örneği." değerlendirmesinde bulundu.
Buna rağmen tarihin kalıcı olarak değiştiğini söyleyen Mezhen, "Sezar Dosyası, artık bir söylenti ya da gizli bilgi değil insanlığın ortak hafızasının bir parçası haline geldi." diye konuştu.
Adaletin halen tam olarak yerine gelmediğine işaret eden Mezhen, "Bu süreç ancak failler adil mahkemelerde yargılandığında tamamlanmış olacak." dedi.
Sezar Yasası kapsamındaki yaptırımların tutuklulara karşı işlenen suçların ifşa edilmesinin sonucu olduğunun altını çizen Mezhen, yaptırımlarla "rejimi ve işkence ile öldürmelere karışan herkesi hesap vermeye zorlamanın" amaçlandığını söyledi.
Mezhen, "Gıda ve ilaç, yaptırımların dışında tutuldu. Suriyelilerin yaşadığı acılar, rejimin yolsuzluğu ve ekonomik durumu istismar etmesinden kaynaklandı." görüşünü paylaştı.
Yaptırımların sistemin kalbine darbe vurduğunu savunan Mezhen, "Esed rejiminin çöküş sürecine girmesinin ana nedeni bunlardı. Rejimin mekanizmasını felç ettiler. Sezar Yasası olmasaydı Esed, onlarca yıl iktidarda kalırdı." değerlendirmesinde bulundu.
Mezhen, rejimin devrilmesiyle yaptırımların amacına ulaştığını belirterek "Bugün, kutsal devrimimizin zaferinden sonra, Kongre ve Senatodaki özgür Amerikan halkına Sezar Yasası'nın kaldırılması çağrısında bulunuyoruz. Bu zalim rejimin düşmesiyle yaptırımların gerekçesi artık ortadan kalktı." dedi.
"Her bir görüntü, numara, tarih ve mekanlar içeriyor. Bir araya geldiklerinde ulusal ve uluslararası mahkemelerde kullanılabilecek yapılandırılmış bir adli arşiv oluşturuyorlar." bilgisini paylaşan Mezhen, fotoğrafların yalnızca işkenceyi değil zorla kaybetmeleri de ortaya koyduğunu vurguladı.
Mezhen, "Rejim, mağdurların akıbetini hiçbir zaman kabul etmediği için bu görüntüler suçun devam ettiğini gösteriyor. Görüntüler, uluslararası hukuka göre insanlığa karşı suç olan sistematik kayıp ve ortadan kaldırma eylemlerinin ardındaki niyeti ortaya koyuyor." diye konuştu.
Esed rejiminin Suriye'de işlediği devlet işkencesine ilişkin ilk olan ve 2021-2022 yıllarında Sezar Dosyası'ndaki kanıtların bir kısmına dayanılarak iki eski istihbarat görevlisinin işkence, cinayet, cinsel şiddet ve insanlığa karşı suçlara yardım ve yataklıktan suçlu bulunduğu davaya dikkati çeken Mezhen, "Almanya'nın Koblenz kentindeki davada görüldüğü gibi bu görüntüler, suçların münferit değil sistematik olduğunu göstererek dokunulmazlık iddialarını çürütüyor." dedi.
"Bir sonraki adım, uygulama"
Sezar Dosyası'nın Uluslararası Adalet Divanındaki (UAD) Kanada-Hollanda davasını güçlendirebileceği yorumunu yapan Mezhen, fotoğrafların işkencenin devlet politikası halinde uygulandığının kanıtı olarak davaya dahil edilebileceği değerlendirmesinde bulundu.
Mezhen, UAD'nin bireyleri yargılamadığını hatırlatarak "Bu materyaller, fotoğraflar, videolar, haritalar, uydu görüntüleri ve belgelenmiş veriler gibi görsel kanıtlar, kimyasal saldırılara ilişkin dosyalarla ilişkilendirilmesi aracılığıyla Avrupa'daki kovuşturmaları da güçlendirerek sistematik devlet suçlarına dair birleşik bir hukuki tablo oluşturabilir." dedi.
Bir sonraki adımın uygulama olduğuna dikkati çeken Mezhen, "Davaların birleştirilmesi ve firari üst düzey yetkililere karşı yakalama emirlerinin yürürlüğe konulması, Sezar Dosyası'nı şok edici kanıtlardan hesap verebilirlik için sürekli bir hukuki araca dönüştürecek." değerlendirmesinde bulundu.
Mezhen, Esed rejiminin çöküşünün üzerinden bir yıl geçmesine rağmen Sezar Dosyası'nın gelecekteki etkisinin geçmişteki kadar önemli olduğunu vurgulayarak "Bunlar, ölmeyen belgeler. Sistemler ne kadar değişirse değişsin, zaman ne kadar geçerse geçsin, silinemeyecek bir gerçeği muhafaza ederler." diye konuştu.
"Sezar fotoğrafları"
Suriye rejim ordusunda görev yapan ve iç savaş boyunca askeri hastanelere getirilen cesetleri kayıt altına almakla sorumlu "Sezar" kod adlı askerin çektiği fotoğrafların, rejim tarafından işkence ve insanlık dışı yöntemlerle öldürüldüğü belirlenen, yaşları 20 ile 40 arasında değişen yaklaşık 11 bin kişiye ait olduğu düşünülüyor.
Mayıs 2011 ve Ağustos 2013 tarihleri arasında çekilen fotoğraflarda yer alan cesetlerdeki yaralar, rejim güçlerinin askeri tesislerinde tutulanların nasıl işkence gördüğünü ve öldürüldüğünü gösterdiği için kanıt değeri taşıyor.
"Sezar" kod adlı askerin çektiği 55 bin kadar fotoğraf, 2014'te ilk kez AA tarafından yayımlanmıştı. Bu fotoğraflar, Esed rejiminin sistematik işkence yaparak ve aç bırakarak öldürmek dahil işlediği savaş suçlarının delili olarak büyük yankı uyandırmıştı.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
