Eğitim

Okul öncesi eğitim, akran zorbalığını azaltmada "kilit rol" oynayabilir

Akademisyenler, bazı öğrencilerin maruz kaldığı, birçok akademik ve sosyal probleme zemin hazırlayan akran zorbalığı sorununun önlenmesinin okul öncesi eğitimden başladığını belirtti.

Buğrahan Ayhan  | 10.12.2025 - Güncelleme : 10.12.2025
Okul öncesi eğitim, akran zorbalığını azaltmada "kilit rol" oynayabilir Fotoğraf: Özge Elif Kızıl/AA

Ankara

Türkiye'de ve dünyada son günlerde sosyal medyaya da yansıyan okullardaki akran zorbalığına ilişkin görüntüler tepkiyle karşılanıyor.

Yapılan araştırmalar fiziksel, sözel, duygusal ya da siber yollarla gerçekleşen akran zorbalığının, maruz kalan çocuklarda akademik başarının düşmesi, içe kapanma, saldırganlık, düşük empati ve depresyon gibi olumsuzluklara yol açtığını ortaya koyuyor.

📲 Artık haberler size gelsin
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.

🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı

Akran zorbalığına ilişkin öğretmenlere önemli sorumlulukların düştüğünü de belirten uzmanlar, ailelere de bu konuda çocuklarına her istediği yapılan ve kontrolsüz çocuklar için kullanılan "tapılan çocuk" kavramından uzaklaşmalarını öneriyor.

"Okulda saygı içeren davranışlar sergilenmesi gerektiği mesajı iletilmeli"

Ankara Üniversitesi (AÜ) Eğitim Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İlhan Yalçın, AÜ Eğitim Bilimleri Fakültesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Metin Pişkin ve AÜ Eğitim Bilimleri Fakültesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gökhan Atik, konuya ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.

Prof. Dr. Yalçın, akran zorbalığının zaman zaman fiziksel, sözel, ilişkisel ve gelişen dijital dünyayla birlikte siber şeklinde gerçekleşebildiğini, bunların tamamıyla hem yapan hem de yapılan bireyler için olumsuz sonuçlara yol açtığını ifade etti.

"Zorbaca" davranışlarda, bireysel, ailesel, çevresel ve toplumsal faktörlerin bulunduğuna değinen Yalçın, toplumda şiddetin kabul edilemez olduğuna dair bir uzlaşının bulunması gerektiğine dikkat çekti.

Okulda akran zorbalığının önüne geçebilmek ve öğrencilerin güçlü yönlerini desteklemek için çeşitli çalışmalar yapılmasına ve bu çalışmalarda veliler de dahil olmak üzere okuldaki tüm görevlilerin işbirliği içerisinde olmaları gerektiğine işaret eden Yalçın, "Ancak bu şekilde okul bünyesi içerisinde şiddet davranışlarının azaltılabileceğini düşünüyoruz. Okulun güvenli bir ortam olduğu, okulda saygı ve sorumluluk içeren davranışlar sergilenmesi gerektiği ve bu konuda herkesten bir beklenti içerisinde olunduğu mesajının öğrencilere iletilmesi gerekiyor." diye konuştu.

"Empatinin geliştirilmesi çok büyük önem arz ediyor"

Prof. Dr. Yalçın, ailelerin herhangi bir sorun ortaya çıktığında sorunu nasıl ele aldıklarına dair çocuklara rol model olduklarını dile getirerek, ebeveynlerin sorunu çözmede izledikleri yolları çocukların, sosyal hayatlarında ve okullarda kullanmaya çalıştıklarını vurguladı.

Ailelerin bu konuda bilinçlendirilmesi gerektiğinin altını çizen Yalçın, şunları kaydetti:

"Eğitim ortamına geldiğimiz zaman da okul öncesi yıllarından itibaren başlayarak öğrencilerimizin olumlu özelliklerini güçlendirmeye, sosyal duygusal becerilerini güçlendirmeye yönelik çalışmalar yapmamız çok önemli. Bu çalışmaları yaparak zorbalık davranışları ortaya çıkmadan önce aslında çocuklarımızı belirli açılardan güçlendirdiğimiz için zorbaca davranışların azalacağını düşünüyoruz. Özellikle öğrencilerimize okulun güvenli bir ortam olduğunu belirtebilirsek, okulda güvenli bir okul iklimi havası oluşturabilirsek, zorbalık içeren davranışların da azaltılabileceğini söyleyebiliriz."

Yalçın, "Okul öncesi yıllardan itibaren başlayarak öğrencilerimizde empatinin geliştirilmesi, sosyal duygusal becerilerin geliştirilmesi, duygu düzenleme becerilerinin geliştirilmesi çok büyük önem arz ediyor. Zorbaca davranışlar yapmak niyetinde olan öğrencide bir empati duygusu geliştiği zaman, sosyal duygusal beceriler geliştirildiği zaman, duygu yönetimi becerileri geliştirildiği zaman o sergilemeyi düşündüğü davranışların karşı tarafta ne tür etkiler bırakacağını idrak ettiğinde bu davranışları yapmaktan geri adım atacaktır." dedi.

"Yetişkin hayatına gelen bu insanlar maalesef daha büyük suçlar işliyor"

Prof. Dr. Pişkin de akran zorbalığının okullarda yaşanan en yaygın sorunlardan biri olduğunu bildirdi.

Araştırmaların her 3 öğrenciden 1'inin sistematik biçimde zorbaca söz ya da eylemlere uğradığını ortaya koyduğunu aktaran Pişkin, bunun fiziksel, sözel ve dışlama ve siber olarak gerçekleşebildiğini söyledi.

Bu durumun önemli bir sorun olduğunu vurgulayan Pişkin, çocukların zorbalığa uğradıkları zaman okula gitmek istemediklerini, okula olan sevgilerinin azaldığını ve buna bağlı olarak başarısızlığın beraberinde geldiğini ifade etti.

İskandinavya bölgesindeki ülkelerde yapılan araştırma bulgularının okul yıllarında zorbalık yapan öğrencilerin 24 yaşına gelmeden suç işleme ve hapse girme oranlarının diğer ülkelerdeki öğrencilere kıyasla dört kat daha yüksek olduğunu gösterdiğini anlatan Pişkin, "Biz bu problemi okul öncesi eğitimden itibaren önleyemezsek, ortaokula, liseye, oradan üniversite ve yetişkin hayatına gelen bu insanlar maalesef daha büyük suçlar işliyorlar. O yüzden küçük yaşlardan itibaren bunu önlememiz gerekiyor." diye konuştu.

"Zorbacı" rolünü üstlenen öğrencilerin akranlarından genellikle fiziksel olarak daha büyük ve psikolojik olarak daha güçlü olanlardan oluştuğunu dile getiren Pişkin, bu öğrencilerde empati becerilerinin geliştirilmesi gerektiğini söyledi.

Bu konuda ailenin çocuklar üzerindeki önemine değinen Pişkin, şöyle devam etti:

"Ailede şiddet varsa, bunu model olarak öğrenebiliyor. Bir diğer husus, aileler çoğu zaman çocuklarına şöyle mesajlar veriyor; 'Sakın eve ağlayarak gelme, o dövmeden önce sen vur.' Dolayısıyla şiddeti, şiddetle önleme gibi bir yöntemi çocuklarına maalesef aşılayabiliyorlar. Çocuğuna en ufak bir şey olduğu zaman ertesi gün hemen okula gidiyor, hesap soruyor. Ama kendi çocuğu bir başkasını rahatsız ettiği zaman, zorbalık yaptığı zaman bunun hesabını sormuyor. Bununla da ilgilenmiyor. Oysa ki bu çocuk, yarın daha büyük suçlar işleyecek, belki hapse düşecek. Dolayısıyla çocuğuna başkalarına zorbalık yaptığı zaman da, şiddet uyguladığı zaman da ailelerin sahip çıkması gerekiyor. Aile eğitimi son derece önemli."

"İyi bir insan olmanın eğitimini kazandıramazsak zorbalığı önleyemeyiz"

Prof. Dr. Pişkin, okullarda akran zorbalığını önlemek için kurumda görev yapanları ayırt etmeksizin bu konuya ilişkin eğitimler verilmesi gerektiğini belirtti.

Çocuklara değerlerin kazandırılması gerektiğini vurgulayan Pişkin, "Çalışma hayatına atıldığı zaman iyi bir çalışan, evlendiği zaman iyi bir eş, çocukları olduğu zaman iyi bir anne veya baba, kısacası iyi bir insan olmanın eğitimini çocuklarımıza kazandıramazsak toplumda şiddeti de zorbalığı da önleyemeyiz." değerlendirmesinde bulundu.

Çocukların akademik gelişimi kadar sosyal ve duygusal becerilerinin de geliştirilmesi gerektiğine işaret eden Pişkin, şunları kaydetti:

"Bunun için okulların rehberlik ve psikolojik danışma birimlerine çok önemli görevler düşüyor. Ama akran zorbalığı toplumsal bir sorun olduğu için tek başına okuldaki danışmanlarla değil, velisiyle, öğretmeniyle, yöneticisiyle, toplumuyla hep beraber mücadele edersek sonuç alabiliriz. Olabildiği kadar bu çalışmaya erken yaşlardan başlamak lazım. Okul öncesi yaşlardan itibaren çocuklara bu bilinci kazandırmamız gerekiyor."

"Başkalarını anlamayı küçük yaşlardan itibaren öğretmemiz gerek"

Doç. Dr. Atik ise akran zorbalığını önlemek için topluma önemli görevler düştüğünü, bunun toplumsal bir sorun olduğunu söyledi.

Ailelerin ve öğretmenlerin, çocukların en yakınlarında oldukları için daha fazla görevi bulunduğunun altını çizen Atik, ebeveynlerin çocuklarıyla daha yakın bir iletişim halinde olmaları gerektiğini, ihmal edildiği takdirde onların daha kontrolsüz hale gelebildiklerini ifade etti.

Ailelerin çocukları yargılamadan yaşantılarını ve duygularını dinlemesi ve birlikte konuyu çözebilmek için istişarelerde bulunması gerektiğini belirten Atik, şunları kaydetti:

"Yaptıkları davranışların doğru ve kabul edilebilir davranışlar olmadıklarını onlara ifade etmek ve buna izin vermemek gerekiyor. Bu tür olayların yaygınlaşmaması, daha fazla büyümemesi açısından da hem ev hem de okul ortamında çocuklara kazandırılması gereken bazı pozitif ve olumlu davranışlar söz konusu. Bu okul öncesi eğitimden başlayıp liseye kadar hatta üniversite süreci bile bunun içerisine dahil edilebilir. Okul öncesi dönem, çocuğun kendi gelişimsel özelliklerine haiz olarak daha ben merkezci, paylaşmama eğilimi ve davranış sorunları olarak gördüğümüz problemler söz konusu olabiliyor. Eğer bunlar, yeteri kadar ele alınmazsa zaman içerisinde zorbalık davranışına bürünen davranışlara doğru dönüşmesi söz konusu olabilir. Çocukların gelişim özellikleriyle paralel olarak bu konularda nezaketli olmayı, başkalarını anlamayı, onların sınırlarını görmeyi ve onlara dikkat etmeyi küçük yaşlardan itibaren öğretmemiz gerekir."

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.