Türk asıllı Norveçli doktor Nil Ekiz, Gazze'de gördüklerini "gerçek bir korku filmine" benzetti
Türk asıllı Norveçli doktor Nil Ekiz, Gazze'de gördüklerine ilişkin, "Gerçek bir korku filminin içindeydim. Gündüz gördüğüm manzara, korku filmi gibiydi ama bu bir film değildi, gerçekti." ifadelerini kullandı.
Ankara
Eylülde Norveçli bir kuruluş aracılığıyla Gazze'deki Han Yunus kentinde bulunan Nasır Hastanesinde bir ay görev yapan Ekiz, yaşadıklarını AA muhabirine anlattı.
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.
🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı
Gazze’ye gitme hikayesine değinen Ekiz, Norveç'teki bir kuruluşla görüştüğünü, ardından kendisinin de içinde bulunduğu 4 kişilik sağlık ekibiyle eylül ayında Gazze'ye girmeyi başardığını söyledi.
Ekiz, "2 Eylül akşamı Gazze’ye girdik. İlk gördüğüm manzara, bombalanmış evler, araçlar ve yıkıntılardı. Aracımızı duyan çocuklar koşarak geldiler, ağızlarını işaret ediyor, 'açız' demeye çalışıyorlardı. Han Yunus’a yaklaştığımızda çadır kentler başladı, her yer doluydu. Hiç sağlam bina yoktu, hepsi yıkılmıştı." diye konuştu.
Nasır Hastanesinin 340 kişilik kapasitesi olduğunu aktaran Ekiz, şunları kaydetti:
"340 yataklı hastanede, 800’den fazla hasta vardı. İnsanlar yerde yatıyordu, merdivenlerde, asansör önlerinde, koridorlarda...Bazılarının yatakları vardı ama genel olarak yerlerde yatıyordu. Hastaların çoğu kurşunla, şarapnelle veya bombayla yaralanmıştı. Orada normal hastanelerde gördüğümüz hastalar yoktu. Örneğin; kalp, kanser veya şeker hastaları yoktu. Onlar da çadırlarında ölüyordu."
Ekiz, hastanede bulunduğu sürede genellikle ameliyathanelerde çalıştığını, ilaç ve tıbbi malzemenin çok yetersiz olduğunu dile getirdi.
"En temel narkoz ilaçları bile yoktu olanlar da yetersizdi. Ameliyat sonrası ağrı kesici, parasetamol gibi basit ilaçlar bile yetersizdi. Hastalar, ameliyat sonrası büyük acı çekiyordu, acıdan bağırıyorlardı." diyen Ekiz, ameliyat sonrası yer sıkıntısından ötürü hastaların "zorunlu" taburcu edildiğini, hastanede yatması gereken hastaların çadırlarına gönderildiğini belirtti.
"Yoğun bakımda kafalarından vurulmuş çok sayıda çocuk vardı"
Ekiz, Gazze'de otopsi yapan bir adli tıp uzmanıyla konuştuğunu aktararak, şunları söyledi:
"Adli tıp doktoruyla konuştum. Bana, 'ölülerin yaklaşık yüzde 30’unun çocuk olduğunu' söyledi. Yani öldürülen 1000 kişiden 300'ü çocuktu. Benim gördüklerim arasında vurulan çocukların en küçüğü 6 aylık kız bebekti, akciğerinden vurulmuştu, kurşun karnına kadar inmişti. Ameliyat ettik ama kurtaramadık. Bu çocuk sadece 6 aylıktı. Yoğun bakımda başından vurulmuş çok sayıda çocuk vardı. Bunlar 3, 5, 7 yaşında küçük çocuklar. (Başından vurulan) çok sayıda genç de vardı."
Vurulanların çoğunun yemek dağıtım noktalarına giderken vurulan insanlar olduğuna işaret eden Ekiz, tanıkların anlattığına göre İsrail askerlerinin yiyecek dağıtılan alanları bilinçli şekilde hedef aldığını dile getirdi.
Ekiz, özellikle yemek dağıtım saatlerinde hastaneye getirilen kişi sayısında yoğunluk yaşandığının altını çizdi.
Gazze'deki doktor ve hemşirelerin çadırlarda yaşadığını, birçoğunun 15-20 kilo verdiğini vurgulayan Ekiz, "Sağlık çalışanları susuz ve aç. Kimi zaman ayakta kalabilmek için kendi kendilerine serum takıyorlar. Çoğu ailesini, çocuklarını kaybetmiş, buna rağmen çalışmaya devam ediyorlar. Onları motive eden tek şey, birbirlerine ve halklarına yardım etmek. Maaşları çok az ya da hiç yok, hastaneden alabildikleri yemeği evlerine götürüyorlar." diye konuştu.
Ekiz, Gazze'de kendisini etkileyen çok sayıda hikayenin olduğunu, kafasından vurulmuş 11-12 yaşlarında bir çocuğun babasının kendisine, "Lütfen Norveç’e götür, kurtar çocuğumu." diye yalvardığı anı unutamadığını belirterek, "Elimden gelse yapardım ama mümkün değildi. Birkaç gün sonra çocuk hayatını kaybetti. Bu çaresizlik çok ağırdı." dedi.
Hijyensiz ortam, gıda yetersizliği ve enfeksiyonların yaygın olması nedeniyle daha önce ameliyat edilen çok sayıda hastanın tekrar operasyon geçirmesini gerektiren şartların oluştuğunu anlatan Ekiz, "Özellikle karın bölgesinden vurulan çocukların yaraları iyileşmiyordu. Bağırsaklar kaynamıyor, enfeksiyon kapıyorlardı. Bu yüzden tekrar tekrar ameliyat etmek zorunda kalıyorduk." ifadelerini kullandı.
Ekiz, İsrail’in saldırılarında çocukların hedef alınmasının bilinçli bir tercih olup olmadığına ilişkin "Ben doğrudan görmedim ama hastaneye gelen vakalara bakınca, bunun tesadüf olmadığını düşünüyorsunuz. Çünkü ölenlerin yaklaşık üçte biri çocuktu. Normal bir savaşta böyle bir oran görülmez. Bu, bilinçli bir hedefleme gibi görünüyor." değerlendirmesinde bulundu.
"(Gazze'ye) Girdiğimde aklımdan geçen ilk şey 'kıyamet kopmuş' oldu"
Gazze'de İsrail saldırılarına ve bombardımanına sık sık şahit olduğuna işaret eden Ekiz, şöyle devam etti:
"İlk günler çok korktum ama sonra 'Ben buradayım, elimden geleni yapacağım.' dedim. Bir gece bomba öyle yakına düştü ki binanın sallandığını sandım. Meğerse ben titriyormuşum, o an anladım bu insanlar, her gece bunu yaşıyor. Gazze, tamamen yok olmuş durumda. Sağlam bina kalmamış, bombalanan binalar yeniden bombalanıyor, adeta toz haline getiriliyor. (Gazze'ye) Girdiğimde aklımdan geçen ilk şey 'kıyamet kopmuş' oldu. Gerçek bir korku filminin içindeydim. Gündüz gördüğüm manzara, korku filmi gibiydi ama bu bir film değildi, gerçekti. Çok üzüldüm ve aynı zamanda korktum. Gazze’ye tekrar gitmek istiyorum. Bu yıl mümkün olmadı ama gelecek yılbaşından sonra yeniden gitmeyi planlıyorum. Ayrıca gördüklerimi anlatmayı, yazmayı, duyurmayı düşünüyorum. Çünkü tanık olduklarımı anlatmak, unutturmamak çok önemli."
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
