Dolar
32.32
Euro
34.94
Altın
2,206.04
ETH/USDT
3,587.90
BTC/USDT
71,000.00
BIST 100
9,064.26
Yaşam, Çocukları Yuvaya Kavuşturan Model: Koruyucu Aile

Kızlarına kavuşmayı beklerken 'kalben hamilelik', kucağına aldığında 'doğum anı'nı yaşadı

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bağlı Atatürk Çocuk Yuvası'ndan biri 4 aylık, diğeri 3,5 yaşındayken iki kız çocuğunun koruyucu ailesi olan Ülkü Aydeniz, şimdi 8 yaşındaki ilkokul ikinci sınıf öğrencisi kızlarıyla hayata daha sıkı tutunuyor.

Yeşim Sert Karaaslan  | 07.01.2022 - Güncelleme : 07.01.2022
Kızlarına kavuşmayı beklerken 'kalben hamilelik', kucağına aldığında 'doğum anı'nı yaşadı Fotoğraf: Esra Hacioğlu/AA

Ankara

Koruyucu Aile, Evlat Edinme Derneği (KOREV) Başkanı Ülkü Aydeniz, koruyucu ailesi olduğu iki kızıyla değişen hayatını AA muhabirine anlattı.

Ekonomist olan 52 yaşındaki Aydeniz, anne olmaya karar vermeden önce çok yoğun bir iş temposu içinde yaşadığını ve bu süre içinde biyolojik çocuk sahibi olmayı ötelediğini söyledi.

Aydeniz, bir gün okuduğu gazete haberiyle koruyucu ailelik hakkında bilgi sahibi olduğunu ifade ederek, bunu eşiyle paylaştığını anlattı. Haberi okuduktan sonra koruyucu ailelik üzerine araştırma yapmaya başladığını ve eşiyle bu konuda girişimde bulunmaya karar verdiklerini aktaran Aydeniz, "Biz bu haberi okuduğumuzda cuma günüydü, pazartesi günü Aile Bakanlığına ve il müdürlüğüne gidip 'Biz koruyucu aile olmak istiyoruz.' dedik. Öykümüz bu şekilde başladı." dedi.

Aydeniz, 2013 yılında başvuruda bulunduğunu ve 8 ay kızıyla buluşma anını beklediğini söyledi. Bu dönemi "kalben hamilelik süreci" olarak tanımlayan Aydeniz, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bakanlık yetkilileri bizim bu sorumluluğu almaya hazır olup olmadığımızı inceledi, evimizde ziyaretlerde bulundu. Sonra 'Evet, koruyucu aile olabilirsiniz.' denildi ve o an doğum anıydı benim için. Bu sürecin biyolojik çocuğunuza kavuşmaktan hiçbir farkı yok. Çünkü, bu zaman diliminde aslında anne ve baba olmaya hazırlanıyorsunuz.

Kızımla Atatürk Çocuk Yuvası'nda tanıştık. Kızım, o zaman iki aylık bir bebekti. Kucağıma verdiklerinde pembe bir kundağın içerisindeydi ve uyuyordu. Yüzünü açtım, inanılmaz güzel bir bebekti. Aslında hepsi birbirinden güzel çocuklar ve bir süre sonra hepsinin ailesi olmak istiyorsunuz. Kızım gözlerini açtı, dikti gözlerini ve bana baktı. O zaman, 'İşte benim için bu dünyaya getirilmiş. Tamam, emanetimi almaya geldim, verin kızımı ben gideyim.' dedim."

Bir süre sonra yuvaya gidip eşiyle birlikte kızlarıyla vakit geçirmeye başladıklarını belirten Aydeniz, 15 gün boyunca sabahtan öğlene kadar bebekle birlikte olduklarını dile getirdi. Aydeniz, "Her defasında ağlayarak çıktık. 15 günün sonunda kızımızı verdiler ve evimize geldik. Kızım şimdi 8 yaşında." dedi.

"Onlar başkasının çocuğu değil, doğurmadığımı hatırlamıyorum"

Koruyucu anne Aydeniz, ilk kızına kavuştuktan 3,5 yıl sonra ikinci kızlarının hayatlarına girdiğini söyledi. Aydeniz, "İkinci çocuğum da yine Atatürk Çocuk Yuvası'nda kızımla aynı yatakları paylaşmış. İki kardeş gibi onlar aslında. Kan bağıyla değil ama can bağıyla kardeşler. Hatta ikizler bile diyebiliriz çünkü doğumlarının arasında 25 gün var. Yakında ilk kızımın, sonra da diğer kızımın doğum günlerini kutlayacağız." diye konuştu.

İkinci kez koruyucu aile olmak istediğinde ilk çocuğunu buna hazırladığını belirten Aydeniz, yaşadıkları süreci şöyle anlattı:

"Kızıma, 'Bir kardeşin olsun mu, o da senin gibi çok mutlu olsun mu?' dedim. Onlar benim için başkasının çocuğu değil, doğurmadığımı hatırlamıyorum. Ben yapabileceğime inandığımı için bir kızımın daha olmasını çok istedim. Aslında kız-erkek diye bir ayrımım da yoktu, tesadüfen kızımız hayatımıza katıldı. Kızım, son derece sağlıklı, okulunda son derece başarılı bir çocuk. Kızlarım, koruyucu ailede olduklarını rahatlıkla paylaşabiliyorlar, benim ve babalarının kalbinden doğduklarını biliyorlar. Bir aileyiz ve çok mutlu bir şekilde yaşamaya devam ediyoruz. Biyolojik ailelerden bir farkımız yok."

Aydeniz, kızları hayatına girdikten sonra bireysel konforun kendisi için hiçbir şey ifade etmediğini gördüğünü vurgulayarak, "Bireysel konfor bir anlam taşımıyordu. Bir başkasıyla birlikte iyileşebildiğimi gördüm. Benim için hayat artık onlardan öncesi ve onlardan sonrası diye akmaya başladı. Onların iyileştiklerini, mutlu olduklarını görmenin verdiği manevi tatminin bu dünyada başka bir şeyle alınabileceğini düşünmüyorum. Ne kadar insana dokunursanız, o kadar iyileşiyorsunuz. Aslında, çocuklar bizim hayatımıza dokunuyor. Çünkü onlar aslında iyiliği, sevgiyi yaymak için bu dünyaya gelmiş melekler." diye konuştu.

Her çocuğun sevgi dolu bir ailede büyümeyi hak ettiğini vurgulayan Aydemir, asıl şiddetin sevgisizlik olduğunu ifade etti.

"Kızlarım umudu aşıladılar bana, iyiliği öğrettiler, yolları açtılar"

Çocukları kendisine ilk kez "Anne" dediğinde ağlamaya başladığını anlatırken gözyaşlarını tutamayan Aydemir, duygularını şöyle aktardı:

"Bir hafta içinde bile ne kadar değiştiğini görüyorsunuz. 4'üncü aydan itibaren 'Anne' demeye başladı. Her gece yatarken ikisine de sarılıyorum ve hep şükrediyorum. İyi ki benim yoluma çıktılar, iyi ki başka çocukların hayatlarına vesile oldular, dünyaya görevlendirilmiş olarak geldiler, iyi ki bu dünyayı değiştirmek için yola çıktılar. Hepimizin onlara ihtiyacı var. Çünkü, hepimizin onlardan öğreneceği çok şey var.

Onlar, her 'Anne' dediklerinde hep bunları hatırlıyorum ve bunu düşünüyorum. Ne zaman yorulsam, ne zaman umutsuzluğa kapılsam, ne zaman bazı şeyleri önemsesem, 'bunların hiç birin önemi yok ki' diyorum. 'Umutla devam edeceksin, umutla çalışacaksın, onların yanında olacaksın ve başka çocukların da hayatına dokunacaksın çünkü senin yolun bu' diyorum kendime. Kızlarım, umudu aşıladılar bana, iyiliği öğrettiler, yolları açtılar."

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
İlgili konular
Bu haberi paylaşın