
Osmanlı'nın sofrasında kadar eksik tutulmayan şerbet, hastalıklara karşı korunmakta büyük fayda sağlıyor.***
İSTANBUL - Sultan Çoğalan
![]() |
Osmanlı'nın şerbeti |
Osmanlı'nın günlük yaşantısında, geleneksel davranış kalıplarını etkileyen, Sultanın sofrasından en fakirinin sofrasına kadar eksik tutulmayan şerbet, başta kış hastalıkları olmak üzere hastalıklara karşı korunmakta büyük fayda sağlıyor.
Osmanlı'da taze meyve ve gül, zambak, menekşe, fulya, yasemin, muhabbet, iğde ve nilüfer gibi çiçeklerden yapılan yaklaşık 300 şerbet çeşidi bulunuyordu. Günümüzde ise bu geleneği yaşatmaya çalışan 123 yıllık ''Hacı Abdullah Lokantası''nda 15-20 çeşit şerbet ikram ediliyor.
Kuruluş beratını 1888 yılında Sultan 2. Abdülhamit'in verdiği lokantanın Genel Müdürü Abdullah Korun, mevlit, düğün, böğürtlen, çilek, kızılcık, kayısı, ağaç çileği, portakal, mandalina, şeftali, turunç, gül, amber, fulya çiçeği, menekşe, yasemin çiçeği, demirhindi ve keçiboynuzu gibi yaklaşık 300 çeşit şerbet yapıldığını dile getirdi.
Toplumsal hayatta önemli bir yeri bulunan şerbetin Osmanlı'da kış ve yaz fark etmeksizin tüketildiğini dile getiren Korun, ''Eskiden insanlar kendilerini hastalıklara karşı korumak için doğal yöntemleri kullanıyordu. Osmanlı'da ise en yaygın tüketilen ürün şerbetti. Tabii ki eskiden ilaç sektörü bu kadar gelişmemiş, hastalıklar da bu kadar yaygınlaşmamıştı. Bu nedenle şerbet, en büyük ilaçtı'' dedi.
Korun, özellikle kızılcık, ayva, karadut ve dağ çileği şerbetinin öksürük, bademcik ve soğuk algınlığına iyi geldiğini anlattı.