Gazze'nin yeniden inşası ve başlıca aktörler için yol haritası
Adil ve etkili bir yeniden inşa modeli, İsrail'i hesap verebilir kılmalı ve sürecin merkezine Filistin halkının iradesini yerleştirmelidir.
İstanbul
Amasya Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Yusuf Bahadır Keskin, Gazze'nin yeniden inşa sürecini, uluslararası sorumluluk mekanizmalarını ve bölgesel aktörlerin rolünü, AA Analiz için kaleme aldı.
***
Gazze son iki yılda, tüm dünyanın canlı yayınlarda izlediği bir soykırıma ve modern tarihin en yıkıcı tahribatlarından birine sahne oldu. Yaklaşık iki milyon insan evsiz kalırken, kentin dokusu, altyapı sistemleri, sağlık ve eğitim kurumları ile sosyal hayatın tüm unsurları İsrail ordusunun saldırıları sonucu felç edildi. Bu yıkım döneminde uluslararası hukuk ve küresel kurumlar sorumluluklarını yerine getiremedi. Şimdi ise dünya yeni sınavlarla karşı karşıya. Hem küresel hem bölgesel aktörlerin temel sorumlulukları bulunuyor. Öncelikle İsrail üzerinde ateşkese uyması yönünde baskı kurulmalı. Ardından Gazze'nin yeniden inşa süreci etkin şekilde koordine edilmelidir. Yeniden inşa sadece fiziksel yapıların onarılmasından ibaret değildir. Aynı zamanda toplumsal iyileşmeyi, insanca yaşamı, özgürlüğü, egemenliği ve kalıcı barışın temellerini güvence altına alacak siyasi bir çerçeve gerektirir. Bu nedenle Gazze'nin yeniden inşası yalnızca bir inşaat faaliyeti değil, aynı zamanda onur, aidiyet ve adalet mücadelesidir.
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.
🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı
Gazze'nin yeniden inşası nasıl olacak ve bizi nasıl bir süreç bekliyor?
Ateşkesin ardından Gazze'nin yeniden inşası hem teknik hem de diplomatik açıdan son derece karmaşık bir süreç olacak. İlk öncelik, İsrail saldırılarının yol açtığı yıkımın tam kapsamının tespit edilmesi. Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası kuruluşlara göre Gazze, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana sivil altyapının en ağır yıkımını yaşadı. Bu nedenle kısa vadeli insani yardımlar tek başına yeterli olmayacaktır. Gazze için uzun vadeli ve sürdürülebilir bir kalkınma planına ihtiyaç vardır.
Bu yeniden yapılanma sürecinin geleceği ağırlıklı olarak siyasi dinamiklere bağlı. İsrail, Gazze üzerindeki abluka ve baskısını, uluslararası hukuku ihlal eden uygulamalarını sürdürdüğü sürece uluslararası yardım yetersiz kalacak, yardımların ihtiyaç sahiplerine ulaşması da zorlaşacaktır. Süreci belirleyecek başlıca unsurlar arasında Refah Sınır Kapısı'ndaki denetim mekanizması, Birleşmiş Milletler'in koordinasyon kapasitesi, Katar'ın finansal katkıları ve Türkiye'nin teknik desteği öne çıkıyor. Geçiş döneminde insanların geçici barınma alanlarından kalıcı konutlara taşınması sağlanmalıdır. Öte yandan enerji altyapısından eğitim sistemine kadar pek çok kritik unsurun bütüncül bir plan çerçevesinde yeniden inşa edilmesi gerekmektedir. Uluslararası toplum sadece Gazze'yi yeniden ayağa kaldırmakla yetinmemeli, gelecekte yaşanabilecek İsrail saldırılarını da engelleyici önlemler almalıdır. Siyasi bir çözüm olmaksızın yapılacak her yeniden inşa, bir sonraki saldırıda yıkılmayı bekleyen yapılardan ibaret kalacaktır. Gazze'yi ayağa kaldırmak yalnızca bir inşaat faaliyeti değil, uluslararası adaletin, bölgesel dayanışmanın ve insan vicdanının tarihi bir sınavıdır.
Yeniden inşa sürecinin finansmanını hangi ülke ve kurumlar üstlenmeli?
Gazze'nin ayağa kaldırılması ciddi mali kaynak gerektiriyor. Ancak bu kaynakların şeffaf, hesap verebilir ve sürdürülebilir bir yapıda toplanması da en az finansman süreci kadar önem taşıyor. Geçmişte benzer durumlarda bağış konferansları gibi yöntemlere başvuruldu, fakat Gazze için bu model tek başına yeterli olmayabilir. Bu kez süreç çok katmanlı, güvenilir ve uzun vadeli kalkınmaya odaklanan bir niteliğe sahip olmalı. Belirli dayanaklara oturan bir çerçeve, daha somut ve etkili sonuçlar üretebilir.
Bu çerçevenin ilk ayağını Filistin halkına destek veren ve bölgesel dayanışmayı temsil eden Türkiye, Katar, Mısır, Suudi Arabistan ve Kuveyt gibi ülkeler oluşturabilir. Bu aktörler insani ve teknik nitelikteki finansman konusunda öncülük edebilir. Özellikle Körfez ülkelerinin finansal kapasitesinin Türkiye'nin inşaat, sağlık ve eğitim alanlarındaki teknik birikimiyle buluşması, güçlü bir ana fonun ortaya çıkmasını sağlayabilir. Mısır'ın sınır yönetimindeki rolü de sürecin güvenliği ve işlerliğini artıracaktır. Bu ülkeler birlikte hareket ederek yeniden inşanın en kritik ilk aşamalarını şekillendirebilir.
Bu yapının ikinci ayağını uluslararası kurumlar oluşturmalıdır. Kalkınma odaklı Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı gibi ajanslar ile Dünya Bankası ve İslam Kalkınma Bankası gibi kuruluşlar, proje temelli hibeler ve faizsiz ya da düşük faizli kredilerle sürece katkı sunmalıdır. Bu kurumlar aynı zamanda teknik standartlar, denetim ve izleme mekanizmaları sağlayarak sürecin sağlıklı ilerlemesine yardımcı olur. Böyle araçlar sayesinde hesap verebilirlik, şeffaflık ve sürdürülebilirlik güvence altına alınabilir.
Tüm bu finansmanı koordine etmek için "Gazze Yeniden İmar Fonu" gibi şeffaf bir yapı kurulabilir. Bu fonun, uluslararası destek ve denetimle birlikte yerel Filistin kurumları tarafından yönetilmesi hem mali kaynakların daha verimli kullanılmasını sağlar hem de yerel kapasitenin sürece dahil edilmesini kolaylaştırır. Etkili bir denetim mekanizması olmadan yerel aktörlere aktarılacak büyük bütçeler boşa harcanabilir ve önemli fırsatlar kaybedilebilir.
Gazze'de yeniden inşanın maliyetini kim üstlenecek?
Bu mesele yalnızca siyasi veya ekonomik bir konu değildir. Aynı zamanda hukuki ve ahlaki sorumluluk çerçevesinde ele alınması gerekir. Uluslararası hukuk açısından sivil bölgeleri sistematik biçimde tahrip eden, altyapıyı hedef alan ve orantısız güç kullanan taraf, yeniden inşa maliyetini karşılamakla yükümlüdür. Bu ilke savaş sonrası tazminatlara ilişkin birçok çok taraflı kararda da yer alır. Gazze örneğinde ise yıkımın başlıca sorumlusu olan İsrail, hem hukuken hem de ahlaken bu yükümlülüğü üstlenmesi gereken taraf konumundadır.
Ancak bu hukuki ve ahlaki normlara rağmen mevcut siyasi tablo farklı bir yönü işaret ediyor. İsrail'in iç siyasetindeki dinamikler, uzun süredir uluslararası soruşturmalardan kaçmaya dayalı politikaları ve hesap verebilirlikten uzak güvenlik söylemi, tazminat mekanizmalarının işletilmesini zorlaştırmaktadır. Buna rağmen uluslararası toplumun bu sorumluluğu dolaylı yollarla işletme imkanı bulunuyor.
Örneğin, küresel piyasalarda dondurulmuş İsrail varlıklarının bir kısmı, oluşturulması muhtemel "Gazze Yeniden İmar Fonu"na aktarılabilir. Birleşmiş Milletler çatısı altında kurulacak zorunlu tazminat havuzları veya İsrail tarafından el konulan Filistin vergi gelirlerinin yeniden yönlendirilmesi de değerlendirilebilecek hukuki araçlar arasında yer alıyor. Bu araçların devreye sokulması, gelecekte İsrail tarafından gerçekleştirilebilecek saldırıların önlenmesi açısından caydırıcı bir etki de yaratabilir.
Yeniden inşa sürecinde dikkatle ele alınması gereken bir başka konu da İsrail'in bu sürece dahil edilme biçimidir. İsrail'in sürece, siyasi meşruiyeti tartışmalı hale getiren veya Filistin halkının onurunu zedeleyen bir şekilde katılması kabul edilemez. Tel Aviv'e verilecek herhangi bir rol, uluslararası denetim altında ve kesin olarak teknik sorumluluklarla sınırlandırılmalıdır. Aksi halde yeniden inşa, gerçek bir toparlanma yerine İsrail için yeni bir kontrol aracına dönüşerek yeni bir bağımlılık döngüsü yaratabilir. Adil ve etkili bir yeniden inşa modeli, İsrail'i hesap verebilir kılmalı ve sürecin merkezine Filistin halkının iradesini yerleştirmelidir.
[Dr. Yusuf Bahadır Keskin, Amasya Üniversitesi Öğretim Üyesidir.]
* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
