Dolar
40.24
Euro
46.83
Altın
3,340.42
ETH/USDT
3,171.90
BTC/USDT
118,977.00
BIST 100
10,266.01
Ekonomi, Kurumsal Haberler, arşiv

Notla ilgili bir değişiklik beklemiyorum

Yapı Kredi Başekonomisti Cevdet Akçay, Türkiye ekonomisi ve küresel piyasalardaki gelişmelere ilişkin soruları yanıtladı.

24.03.2014 - Güncelleme : 24.03.2014
Notla ilgili bir değişiklik beklemiyorum

İSTANBUL

Yapı Kredi Başekonomisti Cevdet AkçayAnadolu Ajansı (AA) Finans Masası'nda 30 Mart seçimleri öncesinde ve sonrasında Türkiye piyasalarında yaşanabilecek gelişmelere ve global ekonomiye ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Türkiye ile gelişmekte olan piyasaların burada sıkıntıya düştüğünü dile getiren AkçayFed'in tapering, geriye çekilme sürecinin başlamasına en hazır merkez bankasının TCMB olduğu yorumunda bulundu.

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı'nın geçmişte sürekli, Fed'in normalleşmeye gideceğini, Türkiye'nin de hazırlığını buna göre yaptığını defalarca vurguladığını hatırlatan Akçay, şöyle devam etti:

"Dolayısıyla MB'nin, insanların 'yanlış' dediği politikası, aslında o geçiş dönemi politikasıydı, elbette onu ortam normalleştiği zaman bırakacaktı. Önce MB'nin felsefesini anlamak lazım. MB'nin politikası şu, 'Olağan dışı zamanlarda kullandığım araçlarda, olağan araçlar değildir. Ne zaman ki ortam olağanlaşır, ben de olağan araçlara dönerim.' MB'nin temel felsefesi bu kadar basit. Bu yüzden son faiz hareketini de, 'Olağan dışı dönem, daha da olağan dışı olmuşken, MB olağan dönem silahını kullanmaya zorlandı' şeklinde yorumlayabiliriz. Piyasa- merkez bankası kapışması her yerde var, Fed içinde var, sanılmasın ki sadece TCMB'ye karşı var bu kapışma. Bu, oyunun kuralıdır. Ama şunu söylemek gerek, belki piyasalar, kendi fiyatlama amaçlarına uygun bir şey yaptırdı Merkez Bankası'na, ama orta-uzun vadesi için doğru bir ittirme değil."

"Türk bankalara 'Endişe verici' demek tuhaf"

Cevdet Akçay, kendisinin daha çok "merkez bankacı" olduğunu dile getirerek, piyasaların, fiyatlama yapma yöntemini anladığını, ancak sevmediğini söyledi. Türkiye ile ilgili varlık fiyatlamasının bakıldığında yanlış olduğunu belirten Akçay, bunun da algıdan kaynaklandığını anlattı.

"Kamunun borç yükünü özel sektörün devraldı" yorumlarına değinen Akçay, olması gerekenin bu olduğunu, bir ülkede borçlu olanın kamu değil, özel sektör olması gerektiğini kaydetti.

Kamu dengesinin bozuk olmasının özel sektörü de etkileyeceğini vurgulayan Akçay, "Doğru şeyi yaptı Türkiye. Özel sektörle ilgili belki biraz fazla endişeler var ama 10 ay evvel yine dünyanın en iyi bankaları Türk bankalarıydı, 10 ay sonra hakkında ciddi endişeler doğan bir banka sistemi falan demek pek olmaz. ABD'de 30 bankadan 29'u stres testinden geçiyor, sen Türk bankaları hakkında 'endişe verici' diyeceksin. Bu da biraz tuhaf" dedi.

Akçay, Türkiye'de eskiden bir oyuncu olarak faizin kolaylıkla yükseltilip düşürülebildiğini belirterek, "Bu bir ilerlemedir, bunu vurgulamak lazım. Yönetim olsam ben bunu vurgularım ama tersini vurguladığınız zaman etkisi de kötü oluyor zaten. Sizi terse düşürecek faiz lobisinin varlığından bu kadar bahsederseniz bu aslında zafiyet ilamı anlamına geliyor, bundan kaçınmak lazım" diye konuştu.

Türkiye'nin arka arkaya şoklarla karşılaşmasına rağmen gösterge faiz oranının yüzde 11,60 olduğuna dikkati çeken Akçay, şunları kaydetti:

"Tapering'in lafı edildi ve 'gezi' oldu, tapering'in kendi oldu ve soruşturmalar başladı, her gün bir kaset, bir video ve geldiğimiz yer faiz oranında 11,60... 2008 yılındaki faiz 23-24 aralığındaydı. Siyasi riskin var, şu var, bu var ve faiz gele gele 11,60'a geliyor. Demek ki o kadar da faiz lobisi diye bağırmanın anlamı yok. Demek ki tam tersini yapıp 'ne durumdayız artık biraz algılasanız iyi olur' demek lazım. Artık burada o lobi bile fazla çalışmıyor demek daha doğru. Çünkü o lobi denen şey, oyunun kuralının bir parçası. Ben lobi değilim ama bugün faizin 13'e fırladığını dolar kurunun da 2.40'a fırladığını görürsem direkt ondan faydalanırım. Ben de mi lobi olacağım yani şimdi. Bu oyunun kuralının bir parçası.

Diyelim ki Türkiye'nin temel göstergeleri şu anda mükemmel ve 9,50 faiz, 2,50 döviz sepeti olacak. Şimdi siz bir piyasa oyuncusuysanız bu piyasada gücü olan döviz kurunun 2,50'den 2,70'e gelmesini, faizin de 9,50'den 11,50'ye gelmesini ister misiniz? İsterseniz dışardaysanız, istemezseniz içerideyseniz. Dışardaysanız size çok iyi bir alım fırsatı yaratacak bu. Temel göstergeler değişmiyor. Değişmeden aslında 9,50 olan faiz ülkede 11,50'ye çıkmış, sepet de 2,70'e çıkmış. Döviz ve faiz 2,50 ve 9,50'ye yani göstergelerle uyumlu hale geldiğinde oldukça para kazanmış olursunuz. Şimdi bunu yapacak gücüm olsa, etik olmadığı için ben yapmam ama yapana bir şey diyemem. Bu oyunun kuralının bir parçası bunu anlamak lazım. Bunları anlarsak, bence biraz daha doğru yorumlayacağız ve gücümüzü gösteren şeyler hakkında zafiyet sloganları atmayacağız, çünkü ters oluyor etkisi. Bunu yöneticilerin anlaması lazım."

"Not değişimi beklemiyorum"

Akçay, Türkiye'nin notuna ilişkin bir değişim beklemediğini aktararak, "Ben notla ilgili bir değişim beklemiyorum. Öyle bir zamandayız ki ne bekleyeceğimizi çok fazla bilmiyoruz" değerlendirmesinde bulundu.

Akçay, Türkiye'nin kaotik ortamda bile her gün daha fazla istikrar kazandığını ve daha fazla normalleştiğini söyleyerek, şöyle devam etti:

"Bu bir çok insana ters gelebilir. Çünkü onlara göre 1 sene evvel çok istikrarlı ve normaldi, şimdi anormal ve istikrarsız. Aslında öyle değil. Çünkü temelde istikrarsızlık ve anormallik kaynağı olan bazı şeylerin şu anda daha fazla ortaya çıkmaya başladığını görüyoruz. Türkiye bunlarla baş etmediği sürece yani bu ülke sosyal kontratlı bir anayasa yazmadığı sürece bu problemler sürekli olarak bizi rahatsız edecek ve hiçbir zaman istikrarlı ve normal bir ülke olmayacağız. Sosyal kontrat niteliği olan bir anayasanın niye gerekli olduğunu biz maalesef çok anlamadık. İstikrarın tanımı bellidir. Sosyal kontrat niteliğinde bir anayasanız olacak. Türkiye'nin, insanların çoğunluğunun üzerinde mutabık kaldığı bir anayasası olması lazım. Siyasetin devletin üzerinde konuşlanması gerektiğinin insanların tümü tarafından anlaşılması lazım. Yani devlet siyaset üzerinde olmaz, siyaset devlet üzerinde olur. Bunu biz Türkiye olarak daha hazmedemedik."

Türkiye'nin bir çok para birimine karşı değer kaybettiğini hatırlatan Akçay, faiz artırımı sonrası TL'nin bir miktar yukarı hareket yaptığını şimdi ise kararsız ve bir miktar aşağı bir seyirde bulunduğunu söyledi.

Akçay, opsiyon fiyatlarından aldıkları volatilitede TL'nin şu anda en volatil gelişmekte olan ülke parası olduğunu belirterek, "Demek ki volatiliteyi öldürmek de işe yaramadı demeyelim. Bence hala politik risk devrede olmasaydı, TCMB zaten o faiz artışına zorlanamazdı. Zorlansaydı da boyun eğmezdi" dedi.

"Yabancı yatırımcıya, 'erenlerin sağı solu belli olmaz' yaklaşımıyla bakmak gerek"

Akçay, Türkiye'de cari açığın sürdürülebilirliğine ilişkin olarak da cari açığın bir tehdit olduğu değerlendirmesini yaptı. Türkiye'de finansman kalitesinde düzelme olduğunu belirten Akçay, cari açığın sürdürülebilirliği konusundaki algının yanlış olduğunu söyledi. Bunun yanlış olmasının çok endişeli olmayan insanlar açısından hem avantajı hem de dezavantajı olduğunu ifade eden Akçay, şöyle devam etti:

"Herkes basit bir aritmetik hesapla, 'şu kadar rezerv var hiç fonlama olmazsa ortalama her ay şu kadar cari açık verirsek rezervler ne kadar zamanda tükenir, TCMB rezervsiz kalır. Türkiye patlar...'Bir dolu ülke için başka göstergelerde böyle dünyanın sonu değerlendirmeleri yapıyor musunuz? Çünkü hiç finansman gelmeyecek, herkes Türkiye'den elini çekecek, baya cari açık vereceğiz.... Bunlar dünyanın sonu değerlendirmesi. Dolayısıyla olsa ne olur diye konuşmanın anlamı yok. Cari açık vermek tasarruf eksikliği demek, yani borçlanıyorsunuz. Bu finansmanın bir kısmı borç bir kısmı değil. Cari açığın finansmanının hepsini siz borçlanmayla finanse etmiyorsunuz."

Yabancı yatırımcının Türkiye'ye doğrudan yatırıma uzun yıllar ülkede kalmak amacıyla geldiğinin altını çizen Akçay, siyasi risk veya diğer olumsuz etkenlerin ortaya çıkmasıyla bu sürenin oldukça kısalabileceğini söyledi.

Akçay, yabancı yatırımcıya "erenlerin sağı solu belli olmaz" yaklaşımıyla bakılması gerektiğini dile getirerek, sonunda her şeyin algıya geldiğine dikkati çekti. Algının iyi yönetilmesi gerektiğini vurgulayan Akçay, şunları kaydetti:

"Algıyı iyi yönetecek insan kaynağına gitmek lazım. Bu kaynak yoksa, algınızı iyi yönetemiyorsanız, cari açığın sürdürülebilirliği konusunda yabancı yatırımcıya mahkumsunuz. Yabancı yatırımcı 5 yıl derse 5'tir. Bunu tekrar 20 yıla çekebilecek bir insan gücünün olması lazım. Yabancı bir gazetede Türkiye hakkında kötü bir yazı mı çıkıyor? Ertesi gün ona aynı mecrada karşılık verebilecek bir gücünüz olması lazım onun neden kötü bir yazı olduğunu gösteren... Bunu yapamıyorsanız algı her gün sizi yer. Bugünün dünyasında siyasi iktidarlar ellerindeki araç sayısının ne kadar az olduğunun ve ne kadar az hüküm güçleri olduğunun farkında değiller. Buna Amerika dahil değil onlar farkında. Kuzey Kore değiliz, olmak istemiyoruz. Bunun için bu gücümüzün az olduğunu ve yönetebileceğimiz tek kanalın beklenti kanalı olduğunu anlamamız lazım. Bunu kabul etmek lazım. Bana bu çok söylendi, Türkiye olarak uluslararası arenada 1-0 mağlup başlıyoruz. Bu, sizin kullandığınız personelin Brezilya'nın kullandığı personelle aynı kalitede aynı kalitede olma lüksü yok, daha yukarıda olması gerekiyor."

"Dünyadaki en büyük hikaye Türkiye - Kuzey Irak hikayesidir"

Türkiye'nin yakın coğrafyasındaki siyasi gelişmelerin ülke ekonomisine ve piyasaya etkilerini değerlendiren Akçay, "İran'a uygulandığı gibi bir ambargonun Rusya'ya uygulanma ihtimali var mı?" şeklindeki soruya şöyle cevap verdi:

"Öyle bir ambargonun devreye gireceği kanaatinde değilim. O kadar sert bir tavrı hayat alamayacaklar. Çünkü aradaki ilişki çok kuvvetli. Başta Almanya olmak üzere AB'nin doğalgaz ve petrole bağımlılığı çok fazla. Onun için biraz esip gürleyecekler ve sonunda pek birşey olacak gibi gelmiyor bana. Türkiye'nin jeopolitik konumu itibariyle etrafındaki sıkıntıların Türk varlıklarının fiyatlarına yansımasının endirekt yollardan olduğu kanaatindeyim...Türkiye'nin çevresindeki en önemli şey Türkiye'nin Kuzey Irak'la ilişkisidir. Tabii Irak Merkezi hükümeti ile ilişkiler de önemli ama Kuzey Irak'la olan ilişki daha önemli. Ben çok büyük yabancı bir bankanın emtia bölümünün başındaki kişiden duydum. 'Bugün dünyadaki en büyük hikaye Türkiye - Kuzey Irak hikayesidir' dedi ve bence de öyle. Kürt meselesini çözmüş ve Kuzey Irak ile ilişkilerini normalleştirmiş ve yakınlaştırmış bir Türkiye bambaşka bir ülke olacaktır. Kanaatim bütün bu sıkıntılara, endişelere ve engellemelere rağmen üç-dört sene içinde biz kimliği gösterip Kuzey Irak'a girip çıkacağız ki onlar içinde aynı şey geçerli. Pasaporta gerek olmayacak. O denli bir yakınlaşma olacağının çok ihtimal dahilinde olacağını düşünüyorum. Sadece buranın değil aynı zamanda çevrenin de çehresini değiştireceğini düşünüyorum. Ben 5 tane Türkiye'de yaşadım, hiçbiri birbirine benzemiyor. O da 6. Türkiye olacak ve bambaşka olacak inşallah."

Akçay, finansal piyasaların sadece Türkiye için değil, tüm gelişmekte olan ülke piyasaları için hayal kırıklığına uğradığını ve bekledikleri büyüme rakamlarına ulaşamayacaklarını gördüklerini söyledi.

Muhabir: Eda Fatma Topçu

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
İlgili konular
Bu haberi paylaşın