Eğitim

Milli Eğitim Bakanı Selçuk: Öğrencilerimizi 2 Temmuz'a kadar okulda tutmakla ilgili çalışmalar var

Milli Eğitim Bakanı Selçuk, "Öğrencilerimizi 2 Temmuz'a kadar okulda tutmakla ilgili planlama çalışmaları var. Ara tatil yok." dedi.

Sefa Mutlu, Hatice Şenses Kurukız, Çiğdem Münibe Alyanak  | 08.03.2021 - Güncelleme : 09.03.2021
Milli Eğitim Bakanı Selçuk: Öğrencilerimizi 2 Temmuz'a kadar okulda tutmakla ilgili çalışmalar var

İstanbul

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, CNN Türk'te Ahmet Hakan'ın sunduğu Tarafsız Bölge'de yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını döneminde eğitimde merak edilenlere ilişkin soruları yanıtladı, değerlendirmelerde bulundu.

İstifa edeceği söylentilerinin yayıldığının, bazı sosyal medya hesaplarından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'yı takipten çıkardığı ve "Milli Eğitim Bakanı" sıfatını sildiği iddialarının hatırlatılması üzerine Selçuk, şöyle konuştu:

"Twitter hesabımla Instagram hesabımda biraz farklılık var. Genelde Milli Eğitimle ilgili konuları Twitter üzerinden resmi bir kanal gibi kullanıyorum. Instagram'da da herhangi bir siyasi ya da başka konulardaki uzmanları başından beri takip etmiyorum. 'Çıkarmış' denince sanki eksiden vardı da çıkarmış gibi bir algı oluşturuluyor. Bu eskiden de yoktu. Dolayısıyla çıkarmış olmak söz konusu değil. Tamamen mantıksız ve bir şekilde karmaşa oluşturmak ya da fitneye yol açmak için basit bir amaç. Kurumsal olarak 'Asılsızdır' diye bir tweet attık. Çok bilinmeyen küçük bir siteden çıkmış ve yayılmış. Hiç önemsemedim."

Yüz yüze eğitimde ilk hafta

Yüz yüze eğitimde ilk haftayı değerlendirmesi istenen Selçuk, ilk hafta Türkiye'deki bazı illeri ve ilçeleri gezdiğini, hem açılışlar yaptıklarını hem de okulların açılışının nabzını tuttuğunu ve gözlemler yaptığını söyledi.

Selçuk, "Çocuklarda bir zıplama hissiyatı var. O kadar mutlular ve gözleri parıldıyor ki okulu çok özlemişler, yerlerinde duramıyorlar. Bugün de Ankara Bahçelievler'de bir ortaokula gittim. Acayip mutlular. Sarılmaya, tokalaşmaya çalışıyorlar. Öğretmen odasına gittiğimde öğretmenlerden teşekkür alıyorum." diyerek gözlemlerini dile getirdi.

Milli Eğitim Bakanı Selçuk, yüz yüze eğitime katılıma ilişkin ise, "İlkokullar ve ortaokullarda öğrencilerde yüzde 80'in biraz üzerinde katılım var. Liselerde biraz daha az, yüzde 74 katılım var. Orada sınava hazırlık ya da başka nedenlerin etkili olduğunu düşünüyoruz. Kimseyi 'Okula gelin' diye özellikle davet edip zorlamıyoruz. Bu gönüllü bu konu. Gönüllü olarak insanların yüzde 80-82'sinin katılıyor olması zaten velinin de çocukların da bunu istediğini gösteriyor. Ayrıca bazı durumlarda çocuklar gelmek istemeyebiliyor, veliler göndermek istemeyebiliyor. Evde hasta olabiliyor, başka nedenler olabiliyor. 2 gün sosyal duygusal uyum açısından çok verimli geçti diye düşünüyorum. Çocuklar akademik eksikliklerini ne kadar tamamladılar, bu konuda çok büyük bir çalışma olduğunu düşünmüyorum ama önemli olan öğretmen ve öğrencilerin buluşması. Bu konuda müthiş bir enerji var. Daha fazla açılması konusunda da talepler çok yoğun olarak geliyor. Bu ilk haftayı çok olumlu geçirdiğimizi gördüm." değerlendirmesinde bulundu.

"Yerinde karar süreci başladı"

"Vaka sayılarının artması halinde okulların durumu ne olacak?" sorusuna Selçuk, "Geçen sene martta söylediğimiz bir şey vardı. Duruma göre kısmi açılma, kısmı kapanma, tamamen kapanma ya da yerinde kararla şehir bazlı açılıp kapanabilir diye. Böyle bir senaryo sunmuştuk. Süreç bizi bu dördüncü senaryoya getirdi. Şu anda yerinde karar süreci başladı. Okullar, hava durumuna bakıp 'Bugün açalım, yarın kapatalım' biçiminde kurumlar değil, biraz geçişkenlik içeren kurumlar ve sosyal hayatın kendi devinimini isteyen kurumlar. O yüzden valilikler şehirlerindeki il hıfzısıhha kurullarıyla beraber yapılan istişarelerde duruma somut olarak bakıp yerel kararlar alabilirler. Bizim buradaki beklentimiz çocukların ani 'Gittin geldin, açıldı kapandı.' şeklinde değişikliklere maruz kalmaması." diye konuştu.

Koronavirüs risk haritasında geçen hafta orta riskli (sarı) kategoride olan Ankara'nın bu hafta yüksek riskli (turuncu) kategoriye, İstanbul'un ise yüksek riskliden (turuncu) çok yüksek riskli (kırmızı) kategoriye geçtiği hatırlatılarak, bu illerde okulların kapatılıp kapatılmayacağını kimin açıklayacağının sorulması üzerine Selçuk, açıklamanın valilikler nezdinde yapılacağını söyledi.

Bakan Selçuk, vaka sayıları yüksek olan bazı ülkelerde okulların kısmen ya da tamamen açık olduğunu aktararak, Türkiye'nin okulların açılması konusunda çok ihtiyatlı davrandığını, gerekli koşulların oluşturulması için beklediklerini ifade etti.

"Yaklaşık 80 bin küsur öğretmenimiz aşılandı"

Öğretmenlerin Kovid-19'a karşı aşılanmasına değinen Selçuk, aşı tedariğine bağlı olarak açılan sınıfların öğretmenlerinden başlanarak 1 milyon 259 bin öğretmen ve çalışanın aşılanması konusunda Sağlık Bakanlığına liste ulaştırdıklarını ve aşılamanın başladığını anımsatarak, "Yaklaşık 80 bin küsur öğretmenimiz aşılandı. Tedarik süreci hızlandığında aşı süreci de hızlanacak." dedi.

Selçuk, "Okullarda kaç kişinin Kovid-19 olduğunu tespit etmek mümkün mü?" sorusu üzerine şunları anlattı:

"Şunu tespit edebiliyoruz. Telefondan olan kişiye özel bir yazılım var. Bu yazılımla bütün sınıflarda kaç çocuğumuzun ailesinde temaslı ya da pozitif var, bunu görebiliyorum. Bunların toplam sayısını da günlük olarak görebiliyorum. Renk haritası ve dağılımı da var. Son bir haftada gördüğümüz farklılık şu, kısmi olarak bir artış var. Çocuklarımızın ailelerindeki temaslılar, servis şoförleri de var, hepsi var. Bu çocuklar okula gidiyor ama bunlardan bu tür bir durumda olan okul müdürünün cep telefonuna mesaj olarak gidiyor. Böyle bir bilgi Sağlık Bakanlığının ilgili sitesine, o bilgi bize de düşüyor. Aile bizi bilgilendirmezse aile bilgilendiriliyor. O anda oluşan fiili bir durum söz konusuysa özel bir odaya alınıyor. Sağlık kuruluşuna ve ailesine haber veriliyor, gereken süreç başlatılıyor. Bu 2 türlü. Çocuğumuzun kendisinin Kovid olmasıyla ailesinde Kovid olması şeklinde iki kanallı bir bakış açısı var. Aileyle konuşulup elimizdeki bilgiye göre bir temas ve pozitiflik söz konusuysa sağlık çalışanlarımıza da danışıp okula devam edip etmemesi konusunda öngörü alıyoruz. Kişiye özel tedbir alınıyor."

Milli Eğitim Bakanı Selçuk, okullarda Kovid-19 pozitif görülmesi ya da temaslı bulunması durumunda ne yapılacağına ilişkin sürecin ve bilgilendirmenin; kılavuzlarda, öğrenci ve veli bilgilendirme rehberleri ile yönetici ve öğretmen rehberlerinde yer aldığını kaydetti.

"Riski minimize etmeye çalışıyoruz"

Literatüre göre 10 yaş altında okula gidenlerdeki Kovid-19 bulaştırma ve taşıma oranının gitmeyenlere göre daha düşük olduğunu aktaran Selçuk, okullarda öğretmenler odasındaki etkileşimden endişe duyduklarını, vakalara bakıldığında çocuktan çocuğa bulaşma riskinin düşük, öğretmenden öğretmene bulaşma riskinin yüksek olduğunu belirtti.

İlkokullar ile köy okullarının tamamının açıldığını anımsatan Selçuk, şunları kaydetti:

"Ortaokulun ve lisenin tamamını niye açmadık? İstatistiklere baktığımızda tamamen açılacak bir sayısal dağılım yok. O yüzden tamamen açmıyoruz ve gönüllüğe bırakıyoruz. Kronik hastalığı olan ve 65 yaş üstü öğretmen gelmiyor. Riski minimize etmeye çalışıyoruz. Dünyada 'İstiyorsanız her şeyi kapatın ama okulları açık tutun.' şeklinde bir genel slogan var. Bizim böyle bir bakış açımız elbette yok, bunun dengede olması gerektiğini düşünüyoruz. Bu yüzden büyük sınıfları açarken de biraz ihtiyatlı açtık. Mavilerde tamamını açtık, sarılarda açtık, kırmızı ve turuncuda açmadık. Liseyi kırmızıda yine açmadık. 12'lerle ilgili sorunumuz şu. Niye açıyorsunuz peki? Okulun tamamı boş ve sadece 12'ler var. Bu çocuklar 5-6 kişilik gruplar halinde dağılabiliyorlar. Mekan geniş, hafta sonu gelebiliyorlar. 12'lerle ilgili şöyle bir endişemiz var. Bazı çocuklarımızın gerek erişim gerek motivasyon sorunları gerek sosyal duygusal problemler nedeniyle adapte olamamasını düşünerek 8'leri ve 12'leri ayrıcalıklı tutup eşitsizliğe yol açmayalım diye 'Hepimiz Destekleme ve Yetiştirme Kurslarına (DYK) gelebilirsiniz.' dedik. 31 Ağustostan beri okullar açık. Çocuklar geliyorlar 8'ler, 12'ler, 1 milyon civarındaki öğrencimiz geliyor. Sınava girecek çocuklarımızın imkanlarını eşitlemek için hepsini okula davet ediyoruz."

Bakan Selçuk, "Orada bir vaka artışı veya endişe ettirecek bir durum yok herhalde ki devam edebiliyor." şeklindeki yorum üzerine de "Hiçbir endişemiz yok orada ki sürdürdük. Bunu günlük izliyoruz ve biz devam ettirdik bunu. Bir endişe oluşturmadı bizde. Tabloyu görüyoruz, temaslı ve pozitif sayısını görüyoruz bu çocukların ailelerinde, kendilerinde varsa. Onlara baktığımızda nasıl genelde 'hemen kapatmaya' ihtiyatlı olduğumuz için karar veriyorsak orada da verirdik ama vermedik. Çünkü sorun çıkmadı." şeklinde yanıt verdi.

İllerdeki tablonun değişmesi halinde kapatma kararlarına ilişkin bir soru üzerine Selçuk, buna ilin hıfzıssıhha kurulunun genel tabloya bakarak karar vereceğini, otomatik kapanma diye bir durumun söz konusu olmadığını söyledi.

Selçuk, "Tablo içerisinde 'Bunu şu kadar kontrol edebiliriz, edemeyiz, tamamen her şeyi kapatalım.' gibi bir karar da alabilir bazı valilerimizin aldığı gibi." ifadelerini kullandı.

İl Milli Eğitim Müdürlerinin illerin hıfzıssıhha kurulunun içerisinde yer aldığını aktaran Selçuk, yüz yüze sınavlara ilişkin soru üzerine, şu yanıtı verdi:

"Gençler haklıdır. Bir defa öyle bakmak lazım meseleye. Yani biz eğitim bilimi alanında çalışan insanlar olarak gençler, çocuklar bir tepkide bulunduğunda ya da bir şeyi göstermeye çalıştığında onu suçlamak değil, anlamakla meşgul olan insanlarız. Niye söylediği, nasıl bir ihtiyaçtan dolayı ortaya çıktığına bakarız. Biz bağımsız bir araştırma kuruluşuna yaptırdığımız çalışmada, kendi çalışmamız da var ama başka bağımsız kuruluşların çalışmalarını da çok önemsiyoruz, öğrencilerin yüzde 77'sinin bu sınavla ilgili bir iptal istemi yok. Ailelerin de öğretmenlerin de benzer oranda 'muhakkak sınava girmeliler' şeklinde bir genel görüşleri var. Önce bu büyük çerçeveyi paylaşmak isterim. İkincisi şu, bizim lise öğrencilerimizin yüzde 40'ından fazlası bu sınava yüz yüze girdi, birinci dönem girdi. Yani yüzde 55-60'ına yakını da girmedi. Bizim bir denge tutturmamız gerekiyor. Bir grup 'Biz girdik de onlar niye girmiyor?' hukuksal birtakım sıkıntılar ya da 'Yüz yüze olsaydı daha yüksek alırdım.' ya da 'Uzaktan olsaydı daha düşük alırdım.' 'Benim notum düşük oldu, haksızlık olduğu gibi.' daha önce yaşadığımız bir sürü problemler var, hukuksal, eğitimsel sorunlar var. Şu anda ilk okullar devam ediyor mu, ediyor. Köy okullarını 15 Şubat'ta açtık. DYK'lar 31 Ağustos'tan beri devam ediyor ve liseliler okula gidiyorlar. Toplamda 1 milyona yakın sınav öğrencisi var DYK'ya katılan. Onun dışında orta okullar, liseler, okula renklere göre okula devam ediyorlar. Eğer biz tamamen her şeyi durdurursak çocuklarda EBA'da yüzde 90'ın üzerinde bir geri çekilme oluyor. Her şeyi bırakıyorlar ve artık ilgilenmiyorlar. Bu çocuklarımız geleceğe dönük olarak biz eğer orta vadede çözümler bulmazsak ya da planlamalar yapmazsak emin olun bu 5 senelik döngüyü olumsuz etkileyecek bir durum. 9'da hiç ders görmeyen bir çocuk 10'uncu sınıfı yapamaz. Bunlar sarmal, ardışık konular."

Okul başarı puanı

Okul başarı puanının bu yıla özel olarak kaldırılması yönünde taleplerin olduğunun belirtilmesi üzerine Bakan Selçuk, "LGS'ye ilişkin olarak şunu söyleyebilirim; bizim yaptığımız çalışmalar şunu gösteriyor, bir öğrencinin normal dönemde çalışma disiplini, alışkanlığı neyse uzaktan eğitim döneminde de aşağı yukarı onu gösteriyor. Bunu şunun için söylüyorum, çocukların bu tür durumlarla ilgili etkilenmeleri istatistiksel olarak manidar dediğimiz bir çerçevede çok büyük farklılıklar oluşturmuyor." diye konuştu.

Öğrencilerin öğretmenleri tarafından tanındığını dile getiren Selçuk, şu anda bir kılavuz hazırlığı içerisinde olduklarını, Eğitim Bilim Kurulu'nun buradan bir görüş ortaya çıktığını, kılavuz yayınlandığında ayrıntıların görülebileceğini aktardı.

Bakan Selçuk, bu yıl öğrencilerin sınavda iki dönemden de sorumlu tutulmasına ilişkin bir soru üzerine, geçen yıl mart ayında okullar kapandığında ellerinde hiçbir şey olmadığını ancak şu anda EBA, DYK kursları, hafta sonu sınav gruplarına özel iki kanalda ders anlatımı, öğrencinin kendi öğretmeninden canlı ders alma imkanı, EBA Destek Merkezi, Akademik Destek Yazılımı, video kütüphanesi gibi öğrencinin ulaşabileceği birçok imkanın bulunduğunu dile getirdi.

Selçuk, geçen sene bu imkanların hiçbirinin olmadığını, bu yıl ise birçok imkan bulunduğunu ve öğrencilerin iki dönemden de sorumlu tutulduğunu aktardı.

LGS sorularının kısalıp, kısalmayacağı yönündeki soruya da Bakan Selçuk, LGS için çıkan örnek soruların geneline bakıldığında paragraf sorularının çok azaldığının fark edileceğini belirtti. Selçuk, bu seneye has olmak üzere dil bilgisinden soru sormayacaklarını, daha çok akıl yürütme, muhakeme, tahmin becerisi gibi beceriler üzerinden soru sorulacağını ifade etti.

Selçuk, "Bu sınavda okuduğunu anlamayı çok önemsiyoruz. Bunu ölçeceğiz. Eğer okuduğunu anlama becerisi yüksekse kitap okuması çok fazladır. Bu tür soruların geçen seneye göre çok çok azaldığını görecekler." diye konuştu.

İki yıldır uluslararası taksonomi kullandıklarını, bunların PISA ve TIMSS sınavlarında olan standartlar olduğunu aktaran Selçuk, bu standartların da ezberi gerektirmediğini söyledi.

Okuduğunu anlama noktasında bütün şehirlerde okuma kampanyalarının başladığını ve bu konunun çok öne çıktığını dile getiren Bakan Selçuk, "Biz geçen sene PISA'da, bu sene TIMSS'te birden bire büyük bir başarı elde ettik ve bunu uluslararası kuruluşlar da onaylayıp da söylediği için rahat konuşuyoruz, bunu daha da ileriye taşıyacağız. Niye, bu alt yapı çalışmalarımızdan dolayı. Önümüzde yeni müjdeler var uluslararası verilerle ilgili. Onlar da gelecek yakında inşallah. Bunu yapabildiğimizi göstermiş olmaktan büyük mutluluk duyuyoruz ve daha ileri taşıyacağız, veriler onu gösteriyor." değerlendirmesini yaptı.

Selçuk, "Özel okul ile devlet okulu arasında eşitsizlik var mı yok mu? Ya da varsa ortadan nasıl kaldırabilirsiniz?" şeklindeki soruya da "2023 eğitim vizyon dokümanında bizim söylediğimiz bir şey var. Türkiye'de okullar arasındaki öğrenme ve imkan farkı yüksek. Diyelim ki AB ortalamasına göre ciddi bir yükseklik var bizde. Yani birinde yüzde 10'ların altında, birinde yüzde 70'e yakın bir fark var. Bu fark kapanmadıkça sınav temelli bir sistem ortadan kalkmaz. Yani okulların imkanlarının ve öğrenme farklarının azaltılması lazım." yanıtını verdi.

Bu kapsamda yürüttükleri çalışmalara ilişkin bilgi veren Selçuk, şöyle devam etti:

"Alttakini ortaya çekerek bir baz oluşturma amacımız var. Baz oluşmadan kalite konuşulmaz. Önce baz oluşacak, ondan sonra kaliteden söz edeceğiz. Özel ve devlet okullarının farkı ya da devlet okullarının kendi arasındaki farkına baktığımızda, bu aslında genel sosyoekonomik durumundan farklı bir durum değil. Bu 10, 30, 50 sene önce de, salgın öncesinde de salgında da bu böyle. Küresel salgın eşitsizliğin azalmasına hizmet etti. Şundan dolayı, bir çocuk isterse gerçekten çok kaynak var. Çalışmak isterse... Burada şunu sormak lazım, mesela bilgisayarı olduğunu bildiğimiz, evinin ortamının belli standartların üzerinde olduğunu bildiğiniz ama 'canım istemiyor' diyerek derse katılmayan milyonlarca çocuk var. İmkan olduğu halde katılmayan çocuklarımız da var. İmkan bulamayanları geçen sene mart ayında ilk ben söyledim. '1,5 milyon çocuğumuzun yarısına yakınının televizyon, bilgisayar sorunu var' dedim ki onların tamamını hallettik. Şu anda televizyon sorunu yok, bilgisayar sorunu olan kısmen hala var. 740 küsur bin, 25 GB internet de var. Bunu daha da artıracağız."

"Ara tatil yok"

MEB Bakanı Ziya Selçuk, nisan ayında bir ara tatil verilip verilmeyeceğine yönelik soru üzerine, "15 Şubat'taki iki haftayı üç hafta yaptık. Yani bu ara tatili alarak oraya ekledik ve bir ara tatilden ziyade hatta okulun uzatılmasıyla ilgili de planlamalarımız var. Bizim okullarımız seminer dönemi dahil, 2 Temmuz'da bitiyor ama öğrenciler ondan önceki haftalarda bırakıyorlar. Ama bu sefer öğrencilerimizi 2 Temmuz'a kadar okulda tutmakla ilgili planlama çalışmaları var. Ara tatil yok." diye konuştu.

Aslında desteklemeyi, telafiyi zaten süreçte yaptıklarını, destekleme ve yetiştirme kurslarını hep açık tutmalarının aslında bir telafi olduğunu aktaran Selçuk, "Biz her bir öğrencinin durumunun ne olduğunu, canlı derse katılımını ya da çeşitli ödevlere olan yaklaşımını, süreçteki birtakım özelliklerini, geçmişteki notlarını bunların hepsini biliyoruz." ifadelerini kullandı.

Eksiği olan öğrenciyi belirlediklerini ve öğretmenlerin o çocuklara özel ders verdiğini, bunun bir tamamlama çalışması olduğunu ifade eden Selçuk, yazın kritik gruplara özel kamplar düzenleneceğini aktardı.

"TED'in okula dönüş kampanyasında 10 yaş altının eğitim kaybının kapatılması neredeyse imkansız deniliyor. 10 yaş altına özel sınıf geçirmek değil ama müfredat değişikliğiyle yeni bir programa gidilmesi öneriliyor." şeklindeki soruya Bakan Selçuk şu yanıtı verdi:

"Bu tür teorik çalışmalar ya da tartışmalar çok fazla. Pratiğe baktığımızda bizim bitmiş, basılmış olan kitaplarımız var. Yeni hazırladık ama kamuoyuyla henüz paylaşmadık. Her bir kitap, diyelim ki siz 3'e gidiyorsunuz 3. sınıfın kitabı 2. sınıfın kritik kazanımlarından başlıyor. Biz bu konularda bazı kazanımları kritik görürüz. Eğer o temel kazanımları almazsan bir üst sınıfı yapamazsın, diğerleri onun tamamlayıcısıdır. Bunların haritasını çıkardık. Hangi kazanımlar kritiktir? Bu haritaları çıkardıktan sonra bu kitaplarımızı her bir öğrenci ve öğretmenimize vereceğiz. Öğretmen mesela 'Siz 5'e gidiyorsunuz ama 4'ün kritik kazanımlarını gözden geçireceğiz, acaba siz 5'e hazır mısınız?' diyecek, dolayısıyla biz bunu yapmış durumdayız. Hazırlıklarımız tamamlandı."

Öte yandan yüz yüze sınava katılamayan öğrencilerin sınıfta kalıp kalmayacağının sorulması üzerine Bakan Selçuk, öğrencilerin tekrar sınavlarına girebileceğini söyledi.

Bazı özel okulların haftanın 5 tam günü eğitim verdiğine ilişkin kamuoyundaki bilgileri değerlendiren Selçuk, "Hiçbir okulun böyle bir inisiyatifi yok. Bununla ilgili bize bazı şikayetler var. Bu bir soruşturma konusu. Bunlar, okulların kendilerinin alacağı kararlar değil. İl hıfzıssıhha kurullarının, valiliklerin, Milli Eğitim Bakanlığının genel şemsiyesi çerçevesinde alacakları karar. Kabine kurulunun da ön gördüğü şekilde bu böyle olacak. Bunu yapan okul varsa ki somut şikayetler var. Bugün orta Anadolu'da bir ilimizden böyle bir şey geldi ve valimiz bununla ilgili hemen tedbir aldı." ifadelerini kullandı.

Selçuk, okulların açılma tarihinin 1 Mart'tan 2 Mart'a alınmasına ilişkin ise şunları kaydetti:

"Bu çok dinamik bir süreç ve Sağlık Bakanlığının iller düzeyinde şu haritayı ortaya koyması, 'Hemen oturduk da harita yaptık.' biçiminde yapılan bir şey değil. Çok dinamik bir süreç. Bazı illerdeki ani artışlar, yeni bir değerlendirmeyi ortaya koydu. Bu ani artışlar, tabii ki önceden ön görülemeyebilir, ön görülebilir. Haritanın oluşturulması için pazar gününün verisine ihtiyaç olduğu noktasında o haftanın 7 günlük değerlendirmesinde yeni bazı durumlar ortaya çıktı. O yüzden de Sağlık Bakanlığı da ister istemez bunu sonucunu görerek, değerlendirmek istedi."

Karnelerin verilmesi

Bakan Selçuk, okulların 2 Temmuz'a kadar eğitim vermesine yönelik çalışmaların ardından, karnelerin ne zaman verileceğine dair oluşan soru işaretlerine açılık getirdi.

Karnelerin belirli bir tarihi olduğunu dile getiren Selçuk, "Örneğin lise veya ortaokul öğrencilerinin nisan sonunda notlarının tamamlanmasını bekleriz. Ondan sonra karneyle ilgili çalışmalar başlar. Liselerde daha karne vermedik. Bu duruma göre nasıl bir ihtiyaç doğarsa, şunu net söylemem lazım. 'Önceden bir şey söylüyoruz da bunu asla değiştirmiyoruz.' gibi bir durumumuz yok. Karnenin tarihini de ona göre düzenleriz. Duruma bir bakmamız lazım. Süreci izlememiz lazım. Vakalara ilişkin tabloda çok daha farklı bir durum ortaya çıkacak ve biz yeniden kararlarımızı yeniden gözden geçirmek durumunda kalacağız." diye konuştu.

Selçuk, karnelerin 1-2 hafta önce veya sonra verilmesinin kendileri açısından çok büyük problem olmadığını dile getirerek, "Bizde üniversite sınavını kazanmış fakat geçen sene lise mezuniyetinin notlarıyla ilgili sorumluluk dersi olduğu için henüz daha karnesini alamamış binlerce çocuk var." dedi.

Bakan Selçuk, "Bir nesil kayıp gibi iddialar da var. Gerçekten öyle bir risk var mı? Geçen yıl veya bu yıl okula yeni başlayan çocuklar okumayı, yazmayı öğrendiler mi?' sorusunu yanıtladı.

Kendisinin de en büyük meraklarından birinin de bu konu olduğunu dile getiren Selçuk, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Okul okul, sınıf sınıf dolaşıyorum. İlkokul 1'lerin okumasıyla ilgili öğretmenlerimizin başlangıçta bir inancı yoktu. Meslektaşlarım, beraberiz, onların adına da rahatlıkla söylüyorum. 'Bu olmaz.' diyorlardı. 'Uzaktan okuma olmaz, biz yapamayız bunu.' diyorlardı. Zaman geçti, ocaktan itibaren inanılmaz bir şey oldu, mesafe aldılar. Şimdi, diyorlar ki 'Okumayı kesinlikle hallettik, yazmada bazı sorunlarımız var.' diyorlar. Benim gördüğüm şey bu. Yazma biraz daha bire bir çalışmayı, geri bildirim vermeyi gerektiren bir durum. 'Onu da yüz yüze başladığında hallederiz.' diyorlar. Ben deneme yapıyorum. Sınıflara giriyorum. 'Kuzum okur musun?' diyorum. Emin olun, çok güzel okuyorlar."

- Öğretmen atamaları

Milli Eğitim Bakanı Selçuk, konuşmasının devamında öğretmen atamaları hakkında bilgiler verdi.

Milli Eğitim Bakanlığı olarak her zaman daha çok atama sayısını tercih ettiklerini ve bunun için çalıştıklarını aktaran Selçuk, "Milli Eğitim Bakanlığına tahsis edilen kadro kullanım izninin artırılmasını istiyoruz. Bunu kabine toplantılarında da talep ediyoruz. Maliyeyle olan görüşmelerimizde de... Bunun kararı sadece Milli Eğitim Bakanlığına ait bir karar değil. Bütçe imkanlarıyla ilgili bir konu bu. Her bakanlığa bir kadro kullanım izni veriliyor." ifadelerini kullandı.

Selçuk, kamuoyu gündemindeki "pedagojik formasyon" konusuna ilişkin de değerlendirmelerde bulundu. Öğretmenlik meslek bilgisine ilişkin öğretmenlik sınavını kazananlara 1 yıl süren eğitimleri olduğunu dile getiren Selçuk, şöyle devam etti:

"Bu eğitimi Milli Eğitim Bakanlığı kazananlara ücretsiz verecek. Yüz binlerce şu anda pedagojik formasyon belgesi olan öğretmenlerimiz var. Sadece 2020'de 439 bin kişi eğitim bilimlerinde KPSS'ye girdi. Her sene eğitim fakülteleri ortalama 40 bin mezun veriyor. Türkiye'nin öğretmen ihtiyacı, okul sayısı, nüfusu belli. Bizim şu andaki gibi 500-600 bin... Öğretmen olmak isteyenleri almamız zaten mümkün değil. Her yıl 40 bin kişi mezun oluyor, ortalama 15 bin kişi emekli oluyor. Bunun bir döngüsü var. Bütçe imkanları çerçevesinde dikkat ederseniz kamunu toplam kadrosunun en büyüğünü her zaman Milli Eğitim alır. Bu sene de Milli Eğitim alıyor. Bu bizim için yeterli değil, daha fazlasına ihtiyacımız var. Yaklaşık 74 bin civarında bir açık görülüyor. Geçen sene alınan 40 bin vardı, ondan önce alınan 40 bin vardı. Onlardan önce 100 binin üzerindeydi sayı ama şimdi 70 civarında bir açık var. Şimdi 20 bin daha gelecek. Yine açık kalacak. Onu da ücretli öğretmenler vasıtasıyla kapatabiliyoruz. Onların desteği bizim için çok önemli. Onlarla ilgili de birtakım planlamalar var. Planlamayla ilgili bir çalışma bu formasyon konusu. 2021 Ocak ayına kadar formasyon almış yüz binlerce meslektaşımız var. Bunların tamamının formasyonu geçerli, fakat bundan sonrasında eğitim fakültelerinde zaten öğretmen yetiştiren bir kuruluş olduğu için çocuklara yönelik gelişim ve öğrenme psikolojisine yönelik bazı dersler işin doğası gereği var. Formasyonun ötesinde. Üniversiteler şu anda hazırlıktalar. Tezsiz yüksek lisans programları açacaklar."

Sınavlar için gerekli tedbirlerin alındığını dile getiren Bakan Selçuk, "Sınavın gerektirdiği tedbirler var. Normal tedbirlerin dışında gözetmenler, giriş çıkışların daha kontrollü olması, belirli dakikalar üzerinden standart getirilmesi, sınavda öğrencilerin birbirine bakmamasıyla ilgili tedbirler, sosyal mesafe ve maske." dedi.

Sınav disiplininin geçen sene LGS'de görüldüğünü belirten Bakan Selçuk, sınavlarda dersin dışında daha yüksek bir disiplin seviyesinin oluştuğunu, bu yüzden bu sınavları çok kontrollü şekilde yaptıklarını söyledi.

Bakan Selçuk, sınavlara ilişkin sözlerine şöyle devam etti:

"Ben onların Ziya öğretmeniyim ve onlara şunu sorarım. Derim ki bu 3 haftaya yayılıyor. Bir günde tamamını yapmıyorsunuz, yoğunlaştırılmış saatlerce orada kalmıyorsunuz. Bu sınavlar seyreltilmiş sınıflarda yapılıyor. Sizler sınavlarınıza hiç girmediğinizde, hiç ders çalışmadığınızda emin olun ki gelecek senelerde büyük zorluklar yaşayacaksınız.

Biz sizin öğretmeniniz olarak, öğretmen arkadaşlarla oturup konuşuyoruz 'bu sınavların kesinlikle olması lazım' şeklinde geri bildirimler alıyoruz. Bu nedenle biz 4 sınav yapıyor muyuz? Tabi ki yapmıyoruz. Niye yapmıyoruz? Salgın var da onun için yapmıyoruz. Sınavı da seyreltiyoruz. Çünkü oraya ek madde koyduk. Bunu da azalttık."

"Üniversiteye doğru gittikçe akademik amaçlarımız yükseliyor"

İlkokul ve ortaokuldaki öğrencinin sınava girmesinin, lisedeki kadar artık çok daha kritik olmadığını ifade eden Selçuk, sözlerine şöyle devam etti:

"İlkokulda ilk 3 sınıfta zaten sınav olmaz. Ortaokulda başka araçlarımız var. Küçük bir çocuğun sosyalleşmesi, kendini tanıması, arkadaşlığı, motivasyonu... Küçük çocuklarda bizim için başka amaçlar var. Üniversiteye doğru gittikçe akademik amaçlarımız yükseliyor. Bizim yüksek öğretimi de ileride riske atmamız söz konusu eğer böyle olursa. Şunu net görüyoruz, 'sınavı kaldıralım'. Canlı derse katılımda yüzde 90'a varan düşüş oluyor. Biz görüyoruz tamamen bıraktıklarını. Bu olmadığında ne yapacak benim çocuklarım? Sosyal medyaya mı takılacaklar? Dışarı mı çıkacaklar? Kafelerde mi oturacaklar? Ne yapacak bu çocuklar boş zamanlarında?"

Bugün, öğrencilerin 1 Kasım'a kadar sorumlu oldukları biyoloji, fizik, kimya ve matematik kitaplarının sayfa sayılarını çıkardığını anlatan Selçuk, sınavın tamamının 30-40 sayfalık bir içerikten oluştuğunu, öğrencilerin buna çalışması gerektiğini, bunun ikinci döneme ve bir üst sınıfı da lazım olduğunu vurguladı.

"EBA'nın tıklanma oranı 18 milyar oldu"

"Lisede sınıfta kalma var mı?" sorusu üzerine Bakan Selçuk, öğrencilerin sorumluluk sınavları ile bir üst sınıfa geçebildiğini, hatta üniversiteyi kazanıp gitseler bile alttan ders bırakmışsa yine o sınava girebildiklerini söyledi.

Bakan Selçuk, EBA'nın tıklanma oranının 18 milyar olduğunu, şu an Türkiye'nin öğretmenin ve öğrencinin en çok yararlanma oranı ile dünyada birinci sırada yer aldığını belirtti.

Kimseye zorla bir şey öğretilemeyeceğini, çocuğun istemesi gerektiğini dile getiren Selçuk, "Eğer bir geniş çember çizip de çocuğun hareket etmesine izin vermezseniz çocuk bunalır. Hiç çemberiniz olmazsa o zaman da çocuğun kişiliği gelişmez. Dar bir sınıra çocuğu hapsederseniz başka psikososyal sorunları olur çocuğun. Ama sınır bilmeyen çocuğun şahsiyeti gelişmez." dedi.

TRT EBA'da velilere yönelik her hafta 3 gün yayınlarının olduğunu aktaran Selçuk. "EBA 28 milyon androidde, 3 milyon da İOS'ta indirildi. Bu, şu açıdan memnun ediyor bizi, gelecekteki eğitimsel dönüşümümüzün fırsatını yakaladık." dedi.

Bir sınıfta pozitif vaka varsa...

"Sınıfta pozitif vaka ile karşılaşıldığında öğretmen, müdür ne yapacağını biliyor mu?" sorusu üzerine, okul yöneticilerinin bu konuda özel eğitim aldığını, öğretmenler için de uzaktan eğitim yaptıklarını belirtti.

Kovid şüphesi varsa veya kovid vakası varsa, ikisinin yol haritası birbirine benzemekle beraber kısmi farklılıklar olduğunu belirten Selçuk, şüphe varsa okullarda özel bir odanın ayarlandığını, en yakın sağlık kuruluşuna çağrı yapıldığını, öğrenci velisi okula davet edilerek, sağlık çalışanı tarafından test yapıldığını, testin sonucu pozitif çıkarsa 10 gün evde veya hastanede öğrencinin gözlem altına alındığını söyledi.

Bakan Selçuk, bir vaka varsa yine evinde ve hastanede gözetim altına alındığını, sınıfın kurallara uygun şekilde eğitim-öğretiminin devam ettiğini, sınıfta 14 gün boyunca semptom takibi yapıldığını, ikinci vakada bütün sınıfın evine gönderildiğini aktardı.

"İllerin renklerinden kaynaklı, eğitimde farklılıklar doğar mı?" sorusu üzerine Bakan Selçuk, "Öğrencileri yoklukta eşitlemek gibi bir duruşumuz elbette olamaz. İmkan olan her yerde bunu açmamız lazım. Mavi olan yerler öğrenci sayısının yüksek olduğu ve öğrenme eksikliği bakımından kısmi dezavantajlıların yüksek olduğu bölgeler. Oraların 5 gün açık olması, o bölgelerdeki eğitimin daha yüksek şekilde yapılmasını sağlıyor bize." yanıtını verdi.

Selçuk, bir il çok kapalı kaldıysa, o ilin milli eğitim müdürü ve vali başkanlığındaki heyet, bu ilin ihtiyacı konusunda nasıl tedbir alıyorsa, bu ilin eksiğinin giderilmesi konusunda da bu tedbirleri alacağını, bunun için ekstra kaynaklar oluşturduklarını belirtti.

Bu kapsamda üniversite sınavına girecek olan öğrencilere 14 kitaplık bir set verdiklerini ifade eden Selçuk, ayrıca mobil soru hattı kurduklarını anlattı.

Selçuk, hangi sınıf seviyesinde, hangi çocuğun eksiği olduğunu isim isim bildiklerini ve nerede eksik fazlaysa oraya yönelik kısmi çalışmalarla desteklemeler yapabileceklerini belirtti.

Bakan Selçuk, İstanbul'u İçişleri Bakanlığı ile ilçe ilçe masaya yatırarak geniş kapsamlı bir çalışma yaptıklarını aktararak, hangi ilçede nasıl davranacaklarına ilişkin bir yol haritası çıkardıklarını söyledi.

Bakan Selçuk, "Çocuklar böyle 10 saat sıranın üstünde teorik ders dinlemesinler, atölyeye girsinler istiyoruz. 10 bin atölye açtık ve hedefimiz 100 bin atölye. Yani her çocuk otomasyonu, robotiği, tarımı, müzik, drama, şiir atölyesini bunları görerek büyümeli ilkokul birden, ana sınıfından itibaren. Yoksa kağıt, kalemle eğitim söz konusu olur. Sadece soru çözer ama sorun çözemez. Sorun çözebilmesi için deneyim kütüphanesini büyütmesi gerekiyor." dedi.

"Özel okullarda KDV'nin yüzde 1'de devam etmesi yönünde çalışmalar sürüyor"

Bakan Selçuk, özel okullarda KDV'nin yüzde 1'e indirildiğini, bunun devam etmesi yönünde çalışmaların sürdüğünü, Hazine ve Maliye Bakanlığı'yla görüştüklerini belirtti.

Bu süreçte özel okullardaki öğretmenlerin uzaktan eğitimle derslerine devam ettiklerini, açıldığında okula geldiklerini aktaran Selçuk, şu değerlendirmede bulundu:

"Bir özel okulun en büyük harcama kalemini maaş oluşturuyor. Dolayısıyla personel kısmı zaten devam ettiği için geriye kalan yemek, servis, okul forması gibi bir takım konular var. Özel okullar da bu konularda gereken hassasiyeti gösteriyorlar. Şöyle bir şey olmuyor, 'Uzaktan eğitim dönemine geçtik, sizin maaşınızı yarıya indirdim. Çünkü iade yapmam gerekiyor.' bunu diyemez çünkü okulun sürdürülebilirliği de önemli. Birçok okulda KDV ve ücret iadesi konusunda hassasiyeti görüyoruz ama bazı okullarda da velilerimizin haklı şikayetleri var. Bu şikayetlerin kimi zaman dava konusu olabilecek kadar taşındığını da görüyoruz. Hukuksal olarak karşımıza ne çıkarsa bu hukuksal çerçeve içerisinde hareket ediyoruz. Bu tefe tüfenin ortalamasından kaynaklanan bir ücret artışını nispi olarak zaten gözetim altında tutuyoruz. Elbette enflasyonun artışına bağlı olarak da bazı farklılaşmalar var. Okul türüne göre de değişiyor. Bazı okullarda veliler bu konularla ilgili hiç talepte bulunmuyorlar ama bazı okullarda da çok talepte bulunuyorlar. Kurumlarımızın sürdürülebilirliği, öğrencilerimizin eğitiminin kaliteli şekilde devam etmesi gibi hassasiyetlerimiz de önemli. Özel okullar sistemin önemli, değerli kuruluşları. Onlar için de KDV ve diğer konularda neler yapılabileceğini gözetiyoruz."

Bir öğrencinin televizyonda bütün derslerini dinleyebileceğini, uzaktan eğitim için televizyonun yeterli olduğunu dile getiren Selçuk, televizyondan dersleri takip etmenin her evde mümkün olmadığını, bu yüzden EBA TV'den derslerin 3 kere tekrarını verdiklerini, hafta sonu televizyonu ve EBA Destek Merkezi kurduklarını söyledi.

Selçuk, öğrencilerin evine en yakın EBA Destek Merkezi'ne gidebileceğini belirterek, "Bütün Türkiye'de ilçe düzeyinde 14 bin 800 civarında EBA Destek Merkezi var. Çocuk oraya gidiyor, ücretsiz internet var. Orası kütüphane gibi sessiz çalışmanın yapıldığı bir yer. Başka kaynaklar var, nöbetçi öğretmenler var. Hiçbir sorun yok. Sadece öğrencinin ya da velinin talep etmesi yeterli. Hiçbir kayıt olma yok, 'Geldim.' demesi yeterli. İlk önce 2 bin 500 EBA Destek Merkezi açtık. Sonra 5 bine çıkardık. Talep arttıkça sayıyı yükselttik. Talep var. Şimdi bunu 20 bine çıkarmaya çalışıyoruz. Bunlar okulların içinde ama dışında olan da var. Bazen muhtarlıklarda var." diye konuştu.

"Karneyi 2 Temmuz'da verebiliriz"

Milli Eğitim Bakanı Selçuk, diğer ülkelere bakıldığında salgın sonrası eğitime ilişkin yapılan iş ve işlemlerde Türkiye'nin ilk 5'in içerisinde olduğunu vurguladı.

Karne konusunun muğlak kaldığını ifade eden Selçuk, "Karneyi 2 Temmuz'da verebiliriz." dedi.

Bakan Selçuk, bir sonraki yılın takviminin sorulması üzerine de "Bizim planımız şu, biz bundan 5 ay önce salgının ne olacağını tahmin edemiyoruz ama biz diyoruz ki bir yılın tüm derslerinin video kaydını çekelim, bitirelim. Biz hazırlayıp, bitiriyoruz, masaya koyuyoruz. 2021-2022 için de yapacağız bunu. Henüz 22'ye başlamadım. Ama 21 bitti ve biz okul tam olarak açılsa da EBA televizyonunu, EBA interneti orada tutacağız. Şundan dolayı biz bütün velilere farklı imkanları vermek istiyoruz. Yani isteyen demesin ki 'Ben başka bir hocadan da dinlemek istiyorum, yok.' demesin. Orada imkan var, siz buyurun istiyorsanız orada da var." ifadelerini kullandı.

"EBA devam edecek. Ama uzaktan eğitim seçeneği gibi bir hak tanımayı düşünmüyorsunuz herhalde." şeklindeki yorum üzerine Bakan Selçuk, şunları kaydetti:

"Şöyle düşünüyoruz, biz iki sene önce bir şey açıkladık orta öğretim tasarımıyla ilgili. Yani liselerde bütün dünyada yılda 5-6 ders var, bizde niye 14 ders var? Bunun azaltılması lazım. Bir derinleşme olması lazım. Yani her dersten küçük küçük parça alacağına bir yerde uzmanlaşsın, üniversitede tamamen uzmanlaşsın istiyoruz. Fakat hangi ders azaltılsın şeklinde bir tartışma oldu ama bir taraftan da şu oldu, bir çocuğun günde 8, 9, 10 saat teorik ders almasını ben doğru bulmuyorum. Peki ne yapalım? O zaman şöyle bir çözüm önermiştik, salgın yoktu ortada, dedik ki bunun 2-3 dersi uzaktan alınır ve çocuk orada 2-3 saati spor, sanat, kültürle, arkadaşlarıyla birtakım projelerle geçirir. Uzmanlaşacağı alana gider. 'Bunun için uzaktan ders olur mu?' diye birçok tartışma yapıldı. Ama şimdi deniliyor ki 'Sakın bunu bırakmayın.' Biz şimdi yeni bir projeye başladık. Dünya Bankasından 160 milyon dolar kredi aldık ve bu krediyi çok geniş bir platform oluşturmak üzere kullanıyoruz. Yani veli de öğrenci de öğretmen de sertifika biriktirmek, sertifikaları diplomaya dönüştürmek, bu alanda hayat boyu öğrenmenin içeriğini oraya sokmak, öğretmen eğitimini oraya yüklemek, böyle büyük bir eğitim platformu oluşturuyoruz. Seç, beğen, izle ve bunlardan da puan al. Bir puan alacak ve o sertifikalar onun yükselmesinde işe yarayacak."

Bakan Selçuk, "Bitti pandemi, eski normale döndük, siz velilere isteyen çocuğunu uzaktan eğitime devam ettirebilir?" şeklindeki soru üzerine, "Bazı dersler için planlıyoruz. Liselerden başlamak üzere bazı derslerin uzaktan eğitimle verilmesi konusunda bir mevzuat çalışması yaptık ve bu tamamen taslak şu anda. Bunu bilim insanlarıyla, öğretmenlerle, yöneticilerle tartışıyoruz. Çocuklar böyle 10 saat sıranın üstünde teorik ders dinlemesinler, atölyeye girsinler istiyoruz. 10 bin atölye açtık ve hedefimiz 100 bin atölye. Yani her çocuk otomasyonu, robotiği, tarımı, müzik, drama, şiir atölyesini bunları görerek büyümeli ilkokul birden, ana sınıfından itibaren. Yoksa kağıt, kalemle eğitim söz konusu olur. Sadece soru çözer ama sorun çözemez. Sorun çözebilmesi için deneyim kütüphanesini büyütmesi gerekiyor. Bunun için atölyede denemesi gerekiyor. Kendisini izlemesi, arkadaşını gözlemesi gerekiyor. 'Ben neyi yapabiliyorum, ben nerede iyiyim?' Yıllarca bunu binlerce kez tecrübe etmesi gerekiyor. O zaman lise sona geldiğinde kendisinin ne olduğunu zaten bilecektir, yönelmek için 'Acaba hangi bölümü seçsem?' diye asla sormayacaktır. Çünkü okul öncesinden itibaren o tecrübeyi çocukta yaşatmam mümkün. Tasarım, beceri atölyesi meselesine bu kadar vurgu yapmamızın nedeni bu. Bir senede 10 bin atölye açtık." şeklinde konuştu.

Öğretmenlerin özlük hakları

Selçuk, "Öğretmenlerin özlük haklarında bazı iyileştirmeler yapılabilir mi?" sorusu üzerine şu değerlendirmede bulundu:

"Geleceğe yönelik olarak Öğretmenlik Meslek Yasası adında bir meslek yasası tasarısı var elimizde. Bu hususlar Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde eskiden olduğu gibi bakanlıkların kanun teklifi vermesi şeklinde olmuyor. Biz alt çalışmayı yapıyor ve olgunlaştırıyoruz. Burada öğretmenlerin özlük ve okul yöneticilerin özlük hakları, bazı bölgelere dair tazminatların oluşturulmasına ilişkin hususlar var. Bu da bütçe imkanları ölçüsünde ilk fırsatta hayata geçtiğinde öğretmenlerimiz açısından da birtakım açılımlar söz konusu olabilir. Bu elimizde hazır. Öğretmenlerimizle ilgili asıl husus... Uzaktan eğitim yüz yüze eğitimden en az iki kat daha zordur. Meşakkatlidir, yorucudur. Bütün toplumumuzun özellikle bunu bilmesini isterim. Çünkü öğretmenler de çok yoruldu. Köy köy gezip çocuklara ulaşmaya çalışmak hatta bazen vefa gruplarında çalışmak, onun dışında çocuklar için soru paketlerini alıp evlerine ulaştırmak, velilerle saatlerce gece gündüz demeden telefonla konuşmak, bunlar çok yorucu şeyler. Onlar da bir an önce normale dönmeyi, okulun açılmasını istiyor. Onların da becerilerinde ciddi bir dönüşüm oldu. Bundan dolayı da mutluyuz."

"EBA memnuniyet oranı 2021'de yüzde 93.5"

"Okullar açılalı ikinci haftaya girdik. Birçok ile gittiniz. Çocuklar, öğretmenler 'salgın zamanı nereden çıktı bu iş' gibi bir tutum içindeler mi yoksa 'harika oldu' mu diyorlar?" sorusu üzerine Bakan Selçuk, öğrencilerin kendi istekleriyle geldikleri için çok mutlu olduklarını, katılımın yüzde 80 olduğunu belirtti.

Geçen sene EBA ile ilgili memnuniyetin yüzde 49 olduğunu ama 2021'de memnuniyet oranının yüzde 93,5'a çıktığını aktaran Bakan Selçuk, eskiden devam oranının çok düşük olduğunu, bugün yüzde 80'lere çıktığını anlattı.

Öğretmenlerin de uzaktan eğitimden yorulduğunu ve okula gelmek istediklerini ifade eden Selçuk, "İlkokullardaki yüzde 80 katılımı görünce aslında toplumun da ihtiyacı buymuş diyebiliyoruz rahatlıkla. Gelmeyen velilerimizin, çocuklarımızın da endişelerini anlayabiliyoruz. Onlar için de hizmetimizi devam ettiriyoruz." dedi.

Okulların sürekli açılıp kapatıldığı söylemlerine ilişkin soru üzerine Bakan Selçuk, "Diyorlar ki 'açıyorsunuz ama yine kapatabilirsiniz'. Ben şunu söylüyorum, okulu mümkün olduğunca açık tutmak lazım. Benim vazifem, varlık nedenim bu. Fakat kapatma ile ilgili de Bilim Kurulu'nun, Sağlık Bakanlığı'nın ortaya koyduğu tablolar çıkınca, bu çocukların bir ay da olsa okula gelip gitmeleri benim için bir kazançtır. Hani 'açıyorsunuz kapatıyorsunuz' diyorlar ama bunu emin olsunlar keyfi olarak yapmıyoruz, mecburiyetten yapıyoruz." yanıtını verdi.

Bu açıp kapamaların öğretmen ve öğrencide psikolojik sorunlara yol açıp açmayacağına ilişkin soruya karşılık Bakan Selçuk, "Açabilir." dedi.

"Bir sene içinde 540 bin öğretmenle Zoom üzerinden görüştüm"

Bir sene içinde 540 bin öğretmen ile Zoom üzerinden görüştüğünü anlatan Bakan Selçuk, "540 bin hanenin içine girdik ve gördüm ki 'bir an önce okulları açın.' Bunun sağlamasını da okullar açılınca kaç çocuk okula geldi?" diye konuştu.

Kapanma kararı gelecekse bunu da valiliklerin belirleyeceğini hatırlatan Selçuk, "Genel prensipte ilkokullar, özel eğitim okulları, okul öncesi, 8,12'ler koşullara bağlı olmaksızın her yerde açık. Biz bunun devam etmesini arzu ediyoruz. Diyelim ki bir ilde büyük bir zaruret doğdu, tabi ki kapanabilir. Biz, mümkün olduğu kadar bilimsel çalışmaların gösterdiği sınırlarda kalarak oraları açık tutmak istiyoruz." dedi.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
İlgili konular
Bu haberi paylaşın