Dolar
32.39
Euro
35.04
Altın
2,233.04
ETH/USDT
3,541.80
BTC/USDT
70,078.00
BIST 100
9,142.33
Dünya

Tunus Cumhurbaşkanı'nın yetkilerini giderek genişletmesi içeride ve dışarıda muhaliflerini artırdı

Arap Baharı'nın tek demokratik başarı örneği olarak gösterilen Tunus'ta siyaset, ekonomi ve sağlık alanında yaşanan krizler aynı şekilde devam ederken Cumhurbaşkanı Kays Said'in ülke yönetimindeki hakimiyetini artırması destekçilerini azalttı.

Mehmet Akif Turan  | 21.10.2021 - Güncelleme : 21.10.2021
Tunus Cumhurbaşkanı'nın yetkilerini giderek genişletmesi içeride ve dışarıda muhaliflerini artırdı

Tunus

Cumhurbaşkanı Said, ekonomi, siyaset ve sağlık alanındaki krizlere tepkiyle gerçekleşen kitlesel protestolar karşısında, 25 Temmuz'da "ülkenin tehlikede olduğu" gerekçesiyle Anayasa'nın 80. maddesini hayata geçirdiğini, Meclisin çalışmalarını 30 gün boyunca durdurduğunu, tüm milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırıldığını, başbakanı azlettiğini ayrıca yolsuzluk dosyaları için kendisini başsavcı olarak görevlendirdiğini açıkladı.

Bazı kesimler bu kararları "ülkedeki siyasi krizden çıkış yolu" olarak değerlendirip desteklerken bazı siyasi partiler ve sivil toplum örgütleri ise Cumhurbaşkanı'nın kararlarını "darbe" şeklinde niteledi.

Uluslararası arenada, bazı Arap ülkelerinden Cumhurbaşkanı'na destek açıklamaları gelirken, Batılı ülkelerin bir kısmı "bekle-gör" siyaseti benimsedi, bazılarından da "kaygılıyız" benzeri düşük tonda uyarılar geldi.

Ancak, Cumhurbaşkanı Said, 27 Eylül'de yayımladığı cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle yasama ve yürütme yetkilerini devraldığını duyurdu.

Ülkenin kalıtsal sorunları çözüm beklerken Cumhurbaşkanı'nın yetkilerini giderek genişletmesi, muhaliflerin uğradığı baskının artması, Said'in bazı destekçilerini şüpheye iterken muhaliflerinin sayısının da artması sonucunu doğurdu.

Cumhurbaşkanı Said’in olağanüstü kararları

Tunus Cumhurbaşkanı Said, 25 Temmuz'da Meclisin çalışmalarını dondurması ve başbakanı azletmesinden sonra 22 Eylül'de yetkilerini genişleten yeni kararnameler yayımladı.

Yeni kararnamelerle Cumhurbaşkanı'nın yasama ve yürütme yetkisine yönelik olağanüstü düzenlemeler yapıldı ve yasa tekliflerinin Anayasa'ya uygunluğunu denetleyen geçici komisyon feshedildi.

Cumhurbaşkanı'nın yetkilerini genişleten kararnameler Resmi Gazete'de yayımlandı.

Buna göre, Tunus Cumhurbaşkanı'na Bakanlar Kurulunun görüşünü aldıktan sonra cumhurbaşkanlığı kararlarıyla "yasama metinleri" çıkarma yetkisi verildi.

Kararname uyarınca, Bakanlar Kurulu artık Meclise değil cumhurbaşkanına karşı sorumlu olacak. Cumhurbaşkanı, başbakanı atayacak, kabine üyelerini, hükümetin siyasetini ve kararlarını belirleyecek.

Cumhurbaşkanı'na ayrıca her türlü cumhurbaşkanlığı kararını halk oylamasına sunma yetkisi de verildi.

Said, bu kararlarından kısa bir süre sonra uluslararası aktörlerden gelen Tunus'ta bir an önce hükümet kurulması yönündeki çağrılara yanıt için Necla Buden Ramazan'ı başbakan olarak görevlendirdi. Tunus'un ilk kadın Başbakanı Buden, yakın zamanda kabinesini açıklayarak göreve başladı.

Tunus'ta siyasetin çoğunluğu süreçten rahatsız

Ülkedeki sivil toplum kuruluşları ve birtakım siyasi partiler, Said'in söz konusu kararlarına itirazları olsa da tansiyonu yükseltecek adımlardan uzak durdu.

Said'in 22 Eylül'de yetkilerini yasama ve yürütmeyi de kapsayacak şekilde genişletmesi üzerine, Cumhurbaşkanı'na sivil toplum ve siyaset kanatlarından temkinli yaklaşanlar itiraz eden cepheye katıldı.

Tunus'ta 2011 yılındaki devrim sonrasında siyasette merkez rolde yer alan ve Meclisin en büyük partisi Nahda Hareketi, Cumhurbaşkanı Said'in kararlarını "anayasal darbe girişimi" şeklinde niteleyerek itiraz etti.

Hareket, daha sonra Said'e krizden çıkış için diyalog çağrısı yapsa da Said bu teklife, Nahda Hareketi'ni itham eden karşılıklar verdi.

Nahda Hareketi Meclis Grubu, tarafından yapılan açıklamada, "Cumhurbaşkanı'nın aldığı karar, Anayasa'nın filli olarak askıya alınması, onun yerine geçici bir kamu otoritesi ikame edilmesi, otokratik yönetime açık bir eğilim ve anayasal meşruiyete karşı tam bir darbedir." ifadeleri kullanıldı.

Tunus Meclisindeki sırasıyla ilk dört parti Nahda Hareketi, Tunus'un Kalbi, Demokratik Akım ve Onur Koalisyonu, Cumhurbaşkanı'nın kararlarına açıkça itiraz etti.

Said’in 80. maddeyi hayata geçirmesine Meclisteki eylemleriyle çalışmaları tıkayarak ortam hazırlamakla övünen Özgür Anayasa Partisi Lideri Abir Musi, 25 Temmuz’un hemen ardından Said’i destekleyen cephede yer almıştı.

Ancak Musi, milletvekillerinin maaşlarının kesilmesi ve Meclisin açılması süresiz ertelenince Said’e karşı açıklamalar yapmaya başladı.

Musi, Meclisin açılmasının süresiz ertelenmesinin ardından basın mensuplarına yaptığı açıklamada, “Cumhurbaşkanı'nı İslamcı Nahda Hareketi’ni bitireceği için destekledik fakat Nahda Hareketi siyasi hayatına devam ettiği gibi Said parlamentoyu da açmadı." dedi.

Mecliste yer alan Yaşasın Tunus Partisi'nin yanı sıra Meclis dışında siyaset yapan Tekettül Partisi, Tunus İşçi Partisi, Tunus İrade Hareketi Partisi, Cumhuriyetçi Parti gibi siyasi oluşumlar, Said’in kararlarına karşı çıkan cephede yerlerini aldı.

Halk Hareketi Partisi, İleri Tunus Partisi ve Tunus Baas Partisi ise Said’in kararlarını ülkedeki siyasi ve ekonomik kriz için bir çıkış noktası olarak yorumladı.

Tunus eski Cumhurbaşkanı Munsif el-Merzuki’nin tutumu

Tunus'un devrimden sonraki ilk Cumhurbaşkanı unvanı ve uluslararası arenada tanınması nedeniyle Said’in söz konusu kararlarına karşı Munsif el-Merzuki’nin sert muhalefeti büyük yankı uyandırdı.

Merzuki, Said’in kararlarını "darbe" olarak nitelendirdiğini ve ilk günden buna karşı çıktığını her fırsatta söyledi.

Cumhurbaşkanı Said tarafından bizzat görevlendirilen Tunus Adalet Bakanı, Merzuki’nin Said aleyhine yaptığı açıklamalardan dolayı dava açtı. Ayrıca, Merzuki'nin diplomatik pasaportunun iptali için işlem başlatıldı.

Merzuki ve Tunuslu yetkililer arasındaki tartışmanın odağında Tunus’ta kasım ayında yapılması planlanan "Uluslararası Frankofoni Zirvesi"nin ertelenmesi yer aldı.

Said ve yakın çevresi tarafından zirvenin iptali için çalışmak ve bu yüzden "vatan haini" olmakla suçlanan Merzuki, katıldığı bir televizyon programında, şunları söyledi:

"Hakkımda yapılan karalama politikasının farkındayım, bunun sebebi 25 Temmuz'da yaşananları darbe olarak nitelemem ve bu darbeye ilk saatlerinden itibaren karşı durmamdır. Zirvenin ülkemde yapılmasını tabii ki istiyorum, ama bu, gelecek yıllarda ve darbenin olmadığı demokratik bir Tunus'ta olmalı."

Tunus Genel İşçi Sendikasının tutumu

"Arap Baharı" sürecinde aldığı rol ile ülkedeki en önemli kurumların başında gelen Tunus Genel İşçi Sendikası (TGİS), 25 Temmuz sürecinde uzun süre sessizliğini koruyarak, bir nevi Cumhurbaşkanı Said’e destek oldu.

TGİS, Said'in yasama ve yürütme yetkilerini devralması üzerine bu adımı reddederek "Cumhurbaşkanı'nın şartları yerine getirmeden Anayasa'yı değiştirmesine" karşı olduğunu bildirdi.

Bunun dışında, Tunus'ta siyasete etki etmekte önemli bir yer işgal eden sendikalar, iş dünyasının bir araya geldiği oluşumlar, bağımsız denetleyici kuruluşlar, Said'in yetkilerinin kapsamını genişletmesine, içeride muhaliflere yönelik gözaltı ve tutuklamalara karşı tutum takındı.

Said’in olağanüstü kararlarına uluslararası tepkiler

Cumhurbaşkanı Said, 25 Temmuz’da aldığı kararların ardından siyasi ve ekonomik krizden yorulan halkın ve çatışmadan kaçınan siyasi grupların sessiz kalmasıyla Tunus’ta sert bir muhalefetle karşılaşmadı.

Fakat uluslararası arenada özellikle Avrupa Birliğinin ve ABD'nin açıklamaları Said’i zor durumda bıraktı.

Birleşmiş Milletler (BM) ve Afrika Birliği sükunet çağrısı yapmakla yetinirken, Almanya, Rusya ve Fransa da benzer açıklamalar ile Tunus’taki gelişmeleri endişe ile izlediklerini duyurdu. Said ise adımlarının halkın iradesinin karşılığı olduğu ve Tunus'un egemenliği vurgusuyla bu açıklamalara karşılık verdi.

AB ve ABD, her ne kadar 11 Eylül’de Başbakan Necla Buden Ramazan hükümetinin kurulmasına olumlu baksalar da yaptıkları son açıklamalarla Tunus’un bir an önce demokrasiye dönmesi ve Meclisi açması yönünde telkinlerde bulunuyor.

Tunus’taki siyasi durumu görüşmek üzere düzenlenen oturumda konuşan AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, Necla Buden Ramazan'ın Tunus'un yeni başbakanı olarak atanmasını memnuniyetle karşıladıklarını fakat Tunus'ta Meclisin süresiz kapatılamayacağını ve bir an önce faaliyetine yeniden başlaması çağrısında bulundu.

ABD ise 25 Temmuz kararlarının ardından yaptığı açıklamalarda süreci "darbe" olarak nitelendirmese de Said’i "parlamenter demokrasiye dönüş" konusunda uyardı.

Tunus’un kongrede görüşmeye alınacağını bildirmesi üzerine Cumhurbaşkanı Said, ABD’nin Tunus Büyükelçisi'ni Cumhurbaşkanlığı Sarayına çağırarak memnuniyetsizliğini açık bir şekilde belirtmişti.

Arap dünyasının Said’in kararlarının ardından Tunus’taki siyasi sürece bakışı

Arap dünyasında Said’e en büyük destek hiç kuşkusuz Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Suudi Arabistan ve Mısır’dan geldi.

Nahda Hareketini kendileri için tehdit kabul eden Müslüman Kardeşler Teşkilatının (İhvan) Tunus’taki uzantısı olarak değerlendiren bu ülkeler, Nahda Hareketine karşı olduklarını her fırsatta dile getirdi.

BAE’nin Nahda Hareketine karşı Tunus’ta askeri darbe yapmaya çalıştığı yönündeki iddiaların ardından Tunus’ta yaşanan sürecin dış destekli olduğu ileri sürüldü.

Söz konusu kararların ardından Nahda lideri Raşid el-Gannuşi TRT’ye verdiği röportajda bunu açık açık dile getirmiş ve şu ifadeleri kullanmıştı:

"Dış medyaya bakınca ne olduğunu anlayabiliyoruz. Birleşik Arap Emirlikleri’nin medyası, darbeye giden yolu hazırladı. Nahda Hareketini sürekli hedef gösterdi. Halbuki bizim hiçbir devlet ile bir problemimiz yok. Onlar tarihi ve stratejik nedenlerle, nerede olursa olsun 'siyasal İslam' diye tabir ettikleri hareketleri hedef alıyorlar. Oysa herkes kendi iç işleriyle ilgilenmeli."

Arap dünyasının bir diğer önemli ülkesi Cezayir de Said’in açıklamalarının ardından yoğun bir diplomatik faaliyet yürüttü.

Tarafsızlık ilkesiyle hareket eden Cezayir’in süreçte aktif olarak yer aldığı öne sürülse de Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun tarafından yapılan, "Kardeş Tunus'un iç işlerine müdahale edemeyiz, çünkü o sorunlarını kendisi çözebiliyor. Biz, iyi ve kötü gününde Tunus ile beraberiz." açıklamasıyla yetinildi.

Ordu henüz sessizliğini koruyor

Tunus ordusu, 2011 yılında ülkeden kaçan devrik lider Zeynel Abidin Bin Ali döneminden bugüne "darbe" endişesiyle iç politikadan uzak tutulmuş ve siyasi otoritenin emrinde bir yapı olarak biliniyor.

Tunus Cumhurbaşkanı, Anayasa gereği dış politika ve milli güvenlik konularında son söze sahip ve başkomutan sıfatını taşıyor.

Kays Said'in söz konusu kararlarıyla birlikte görevden aldığı kritik bakanlar arasında Savunma Bakanı da yer almıştı ve ordu, şu ana kadar Cumhurbaşkanı'nın emirlerini uyguluyor.

Tunus'ta Başbakanlık ve Meclis binalarında ordu birlikleri nöbet tutuyor. Aynı şekilde, silahlı kuvvetlerin, başkent ve diğer kritik bölgelerdeki kontrol noktalarında bekleyişi sürüyor.

Said, 29 Temmuz'da İçişleri Bakanlığına, emniyet teşkilatı içinden Cumhurbaşkanlığı Güvenlik Genel Müdürlüğü dahil olmak üzere birçok görevde bulunan Rıza Garsillavi'yi getirdi.

Tunus Cumhurbaşkanı, başkent ve kırsalda görev yapan kolluk kuvveti Ulusal Muhafızlık, Ulusal Güvenlik Direktörlüğü gibi kritik güvenlik kurumlarının başına da yeni isimler atadı.

Benzer şekilde, ülke içinde birçok vali, yüksek yargı mensupları, üst düzey bürokrat da görevden alındı ve yerlerine yeni isimler getirildi.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.