Göldeki kuraklık tarımsal üretimi ve ekonomik sürdürülebilirliği olumsuz etkiliyor
Sapanca Gölü Havzası'nda yağışların azalması ve düzensizleşmesi, su seviyesini ve tarımsal üretimi olumsuz etkilerken uzmanlar, suyun doğru yönetildiği sistem kurulmadan kalıcı iyileşmenin mümkün olmadığını belirtti.
İstanbul
Anadolu Ajansının (AA) "Sapanca Gölü Alarm Veriyor" başlıklı haber dosyasının bu bölümünde göl ve çevresindeki yağış düzensizliklerinin tarım faaliyetlerine etkisi ile göç potansiyeli tablosu ele alındı.
Sapanca Gölü Havzası'nda son yıllarda belirginleşen yağış düzensizlikleri, uzayan kurak dönemler ve artan buharlaşma oranları, su seviyesini düşürürken bölgedeki tarımsal üretimde baskı oluşturuyor.
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.
🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı
Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Araştırmacısı ve Merkez Danışma Kurulu Üyesi Dr. Tufan Turp, AA muhabirine, havzanın genel olarak Marmara-Batı Karadeniz geçiş iklimine sahip nemli ve ılıman yapıda olduğunu söyledi.
Göl ve çevresinde son yıllarda kurak periyotlarda belirginleşen uzama ve yağış rejimindeki düzensizliklerin etkisinin görüldüğüne işaret eden Turp, Meteoroloji Genel Müdürlüğünün verilerine göre 1 Ekim 2024-30 Eylül 2025 dönemini kapsayan 2025 su yılında yağışın en fazla sırasıyla Güneydoğu Anadolu, İç Anadolu ve Marmara bölgelerinde azaldığını dile getirdi.
Turp, Marmara'da bu yıl fazla yağış alan illerin gölü çevreleyen Sakarya ve Kocaeli olmasına rağmen her ikisinde de normalin çok altında yağış görüldüğüne dikkati çekerek, "Normalde 800 milimetre civarında yağış alan Sakarya ve Kocaeli'nin 2025 hidrolojik yılında toplam yağış miktarı, 600 milimetrenin altına düşmüş. Her iki il için de yüzde 30'a yakın bir azalmadan söz ediyoruz. Farklı referans ve değerlendirme dönemleri dikkate alındığında havzada son dönemlerde şiddetli bir kuraklık yaşanıyor. Sakarya Su ve Kanalizasyon İdaresinin verilerine göre 10 Aralık itibarıyla gölün su seviyesi, 28,56 metre olarak ölçüldü." ifadelerini kullandı.
Bölgede uzun yıllar düzenli sayılabilecek mevsimsel yağış dağılımı varken son dönemlerde yağış miktarının azaldığını ve düzensizleştiğini belirten Turp, kış ve ilkbahar yağışlarının yerini kısa süreli ama şiddetli sağanaklara bıraktığını, yaz aylarının ise geçmişe kıyasla daha uzun kurak dönemlerle karakterize olduğunu kaydetti.
Turp, yakın ve orta vadeli projeksiyonların bu eğilimin gelecekte de süreceğine işaret ettiğinin altını çizerek, artan sıcaklık ve buharlaşma nedeniyle su girdilerinde azalma ve göl seviyesinde dönemsel düşüşlerin beklendiğini dile getirdi.
Mevsimsel dalgalanmalar ve yağış düzensizliklerinin havzanın hidrolojik dengesini bozabileceğine dikkati çeken Turp, bölgenin kendi normaline göre daha uzun kurak periyotlarla karşı karşıya kalabileceği uyarısında bulundu.
Turp, bu değişimlerin yalnızca toplam yağış miktarını etkilemediğine dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Aynı zamanda yağışın göle ulaşma biçimini de değiştirip dönüştürüyor. Önceden düzenli ve toprak tarafından daha kolay emilen yağışlar, bugün ani ve yoğun sağanaklar biçiminde gerçekleştiği için yüzey akışı artıyor, toprağın su tutma kapasitesi düşüyor ve bu durum gölün beslenmesini zayıflatıyor. Düzensiz yağış rejimi, göldeki su seviyesinin mevsimsel olarak dalgalanmasına neden olarak göl ekosisteminin doğal işleyişini bozuyor. Bu durum, tarımsal sulama, içme suyu temini ve ekolojik denge açısından da kaynak dağılımı arasında büyük bir rekabet oluşturuyor."
Geleneksel ürün desenleri, iklim koşullarıyla uyumsuz hale geliyor
Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Öğretim Üyesi Nazan An da tarım sektörünün, göl çevresindeki en etkilenebilir alanlardan biri olduğunu belirterek, geleneksel ürün desenlerinin giderek değişen iklim koşullarıyla uyumsuz hale geldiğini, çiftçilerin sulama maliyetlerinin arttığını ve verimliliğin azaldığını söyledi.
An, gölün yağış rejimindeki düzensizliğin bölgenin su güvenliği ve tarımsal üretim koşullarının sürdürülebilirliği açısından kritik olduğuna işaret ederek, düzensiz yağışların hidrolojik dengeyi bozduğunu, toprak nemini azalttığını ve tarımsal üretim riskini artırdığını vurguladı.
Yaz döneminde görülen uzun süreli yağışsızlığın göl çevresindeki yer altı suyu seviyelerini de etkilediğine dikkati çeken An, bu durumun ekosistem ve su yönetimi üzerindeki baskıyı artırdığını dile getirdi.
An, ekim ve hasat zamanlarının belirsizleşmesiyle çiftçilerin üretim alışkanlıklarının değiştiğinin altını çizerek, bu periyotların bölgelere göre farklılık göstererek 2-3 hafta kaydığını ifade etti.
Ürün deseninin ve suyun nasıl kullanıldığının önemli olduğunu vurgulayan An, şöyle devam etti:
"Sapanca ve çevresinde ürün deseni, yüksek su tüketen bitkilerden kuraklığa dayanıklı baklagiller, aromatik bitkiler ve derin köklü meyvelerin yerine geçmek zorunda. Daha az su tüketen ve kuraklığa dayanıklı bitkilere geçiş sağlanırken mevcut ürünlerde su verimliliği koşullarının kararlılıkla uygulanması gerekir. Daha uzun kurak periyotlar, özellikle suya bağımlı üretim yapan çiftçiler için ciddi bir risk oluşturuyor. Toprak neminin azalması, yer altı su seviyelerinin düşmesi ve sulama maliyetlerinin artması, ürün verimliliğini ve üretimde sürekliliği tehlikeye sokuyor. Bu koşullar, uzun vadede tarımsal faaliyetleri ekonomik açıdan sürdürülemez hale getirebilir."
"Çok boyutlu bir iklim riski olarak ortaya çıkıyor"
An, kırsalda üretimdeki belirsizlikler ve gelir kayıplarının şehirlere göçe yol açabildiğini dile getirerek, göçün yalnızca kuraklık ya da tarımsal risklerden değil bölgedeki sosyoekonomik koşullar, sınırlı istihdam imkanları, eğitim ve sağlık hizmetlerine erişim, kentleşme baskısı, endüstriyel faaliyetlerin su kaynakları üzerindeki etkileri ile geleneksel bağlılıklar gibi unsurların birleşiminden kaynaklandığını ifade etti.
Gölün uzun vadeli korunması için iklimsel eğilimlerin dikkate alındığı bütüncül su yönetimi yaklaşımının zorunlu olduğunun altını çizen An, şunları kaydetti:
"Havzada suyun doğru yönetildiği, kıyı ve sulak alanların korunduğu, kirliliğin azaltıldığı ve dağ-orman ekosisteminin güçlendirildiği bir sistem kurulmadan kalıcı iyileşme mümkün değil. Göçü durdurmanın yolu da insanları yerinden eden koşulları ortadan kaldırmaktan geçiyor. Su güvencesi ile tarımsal verim ve gelir korunmadıkça kırsalda yaşamın sürdürülebilirliği zorlaşıyor. Özetle, göl ekosistemi korunduğunda ve tarımsal geçim sürdürülebilir hale geldiğinde hem ekosistem hem de sosyal yapı birlikte iyileşebilecektir."
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

