Yapay zeka kullanımı akademisyenlerin öğretim metotlarını da şekillendiriyor
Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) Eğitim Fakültesinden bazı akademisyenler, öğrencilerin teknolojiyi etik, üretken ve bilinçli kullanmalarını sağlamak için ders yapısını ve ödev sistemini çağın gerekliliklerine göre değiştirdi.

İstanbul
Hayatın her alanında kendine yer edinen ve gün geçtikçe gelişen yapay zeka uygulamalarının teknolojiyle iç içe yaşayan genç neslin eğitiminde kullanılması kaçınılmaz hale geldi.
Gençlerin ödevleri yaparken, sınava hazırlanırken, tez yazarken yapay zekadan sıklıkla faydalanmaları, eğitmenlerin öğretme metotlarını değiştirip, klasik eğitim sistemini kısmen de olsa terk etmelerine yol açtı.
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.
🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı
YTÜ Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Başal, AA muhabirine, hesap makineleri, bilgisayar ve arama motorları ilk çıktığında bazı eğitmenlerin artık kendilerine ihtiyaç duyulmadığı gibi endişelere sahip olduğunu söyledi.
Bu yeniliklerin zaman içinde eğitim sisteminin destekçileri olarak varoluşlarını sürdürdüğünü dile getiren Başal, yapay zeka çağının ise hayatın tam ortasında yer aldığını, ilkel değil üretken bir teknoloji olduğunu anlattı.
Prof. Dr. Başal, "Bizler eğitim fakültesi olarak öğretmen yetiştiriyoruz. Bunu yaparken öğrencilerin teknolojiyi derslerine doğru ve sağlam entegre etmelerini istiyoruz. Bu anlamda yapay zekayla ilgili derslerimiz mevcut. Öğrencilerimizi teknik açıdan donatmaya, geliştirmeye ve sahaya öyle salmaya özen gösteriyoruz." dedi.
Yeni neslin teknolojiyi genellikle eğlence, video oynatma ve vakit geçirme aktiviteleri olarak kullandığına dikkati çeken Başal, şöyle devam etti:
"Eğitim öğretimde teknolojinin doğru kullanımı son derece önemli. Gençlerimiz yapay zekayı kullanıyor, haliyle biz de kullanıyoruz ama yapay zekayı gerçekten mekanik süreçlerimize yardımcı olacak, işlerimizi hızlandıracak şekilde ve etik bir takım gerekçelerle kullanabilmemiz lazım. Bunun dışında kullanımlar aslı itibarıyla bilişsel tembelleşme getiriyor. Eğer sürekli biçimde bize verilenleri yapay zekaya yaptırıyorsak ve işin içine kendi insan filtremizi koymuyorsak sonrasında bu ürettirdiklerimizin hiçbirini hatırlamıyoruz. Dolayısıyla bilişsel tembellik ve gerilik ortaya çıkıyor. Yapay zekayı, son dokunuşu insana ait olarak kullanabilmek etkili kullanım alanlarından birini bize açıyor."
"Yapay zekaya dirençli ödevler verebilmemiz lazım"
Prof. Dr. Başal, öğrencilerin artık her verilen ödevi beynini kullanmadan yapay zekaya yaptırıp getirebildiğine değindi.
Bu nedenle akademisyenlerin alternatif değerlendirme sistemlerine doğru gidebilmesi ve yapay zekaya dirençli ödevler verebilmesi gerektiğini vurgulayan Başal, "flipped learning" denilen ters yüz öğrenme tekniğini kullandıklarını söyledi.
Prof. Dr. Başal, öğrencilere çok fazla ödev vermediklerinin altını çizerek, şu ifadeleri kullandı:
"Ödevleri ders içine taşımaya veya yapay zekaya dirençli ödevler vermeye, alternatif değerlendirmeleri işin içine katmaya çalışıyoruz. Öğrenciyi bu sürecin içine aldığımızda sadece yapay zekadan kısır döngü biçiminde yararlanmıyor, aynı zamanda bilişsel ajandasında da mutlaka önemli bir yer ediniyor. Dolayısıyla mecburen derslerin özellikle ödev kısmını dersin içerisine taşımaya ya da süreç değerlendirmesi yapmaya özen gösteriyoruz. Eskisi gibi 'haydi bakalım, bu ödevi verdik. Araştırın, bulun. O kaotik bilgi havuzuna gidip derleyin, örüntüleyin, kurgulayın ve derse gelin' demiyoruz. Çünkü öğrenci bu kurgulamayı artık tamamen yapay zekayı yaptırmaya çok meyilli. Hocaların da bu anlamda mutlaka önlem alması lazım. Bu önlem öğrencilerin ödev yapmasının önüne engel değil. Öğrencilerin yaptıkları ödevlerde, projelerde, sunumlarda bizatihi kendi beyinlerini işin içine katması önemli. Yapay zekayla ilgili duruma önlem almadığımız sürece maalesef öğrencinin öğrenme zenginliğini yaşatamıyoruz."
Tek boyutlu öğretimle yeni neslin ilgisini çekmek ve derse adapte etmenin çok mümkün olmadığına işaret eden Başal, yapay zekanın aslı itibarıyla bir vitrin olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Başal, pedagoji ve teknoloji arasında anlamlı bir köprü kurulmadığında teknolojinin çok da etkili kullanılamadığını sözlerine ekledi.
"Temel mantık, sınıf içindeki öğretimin dersin öncesine, uygulamanın sınıf içine taşınması"
Aynı fakülteden Doç. Dr. Mithat Korumaz ise yapay zekayla birlikte eğitimde ciddi dönüşüm yaşandığını, buna direnilmemesi gerektiğini söyledi.
Yapay zekanın aslında öğrenme ortamlarında iyi kullanıldığında eğitimi standardın ötesine çıkardığına dikkati çeken Korumaz, şu ifadeleri kullandı:
"Bilginin bu kadar kolay ulaşılabilir hale gelmesinin bizi sınıf ortamlarında sadece bilgiyi aktaran olmaktan çıkartması gerektiğini düşünüyoruz. Eğitim ortamlarında geleneksel öğretimin dışında artık yeni modeller ya da uygulamaları sınıfa taşımaya, zaman zaman ters yüz edilmiş yani tamamen tersine çevrilmiş bir öğrenme modeli uygulamaya çalışıyoruz. Temel mantık, sınıf içindeki öğretimin dersin öncesine, uygulamanın sınıf içine taşınmasıdır. Bu bize şöyle bir imkan veriyor. Yapay zekanın öğrencinin öğrenmesini engelleyen ya da öğrenciyi aradan çıkarıp bütün öğrenmeyi yapay zekanın yapmadığı onun yerine öğrencinin öğrenmesini zenginleştiren bir ortam yaratmasını istiyoruz."
Doç. Dr. Korumaz, böylelikle öğrencinin gerçekten öğrendiğini gerçek zamanlı olarak gördüklerini dile getirdi.
Bilgiye yapay zeka araçlarıyla çok kolay ulaşılabildiğini vurgulayan Korumaz, "Artık önemli olan uygulama yapabilmek, beceriye sahip olmak, bu beceriyi uygulamaya dönüştürebilmek ve uygulamayı olabildiğince zenginleştirmeye çalışmak. Dolayısıyla sınıf ortamları artık daha çok uygulamanın yapıldığı ya da öğrencinin ürününün değerlendirildiği, iyileştirildiği bir ortamına dönüşmeye başladı." dedi.
"Böylece ölçme, bir baskı aracı olmaktan çıkıyor."
Doç. Dr. Korumaz, geleneksel ders anlatma sisteminin aksine sınıf ortamında uygulamalı eğitim verilmesinin öğrencilere sağladığı katkıları da anlattı.
Geleneksel öğretimde sınav, ölçme ya da değerlendirme bir otorite figürü olarak sadece öğrencinin nihai ürününe odaklanırken bugünkü yeni paradigmada öğrencinin öğrenme sürecini değerlendirmeye çalıştıklarına değinen Korumaz, "Öğrenciyle ilgili yaptığımız ölçmeler aslında öğrenmenin bir parçası haline gelmiş oluyor. Böylece ölçme, bir baskı aracı olmaktan ya da öğrencinin nihayetinde sahip olduğu ne varsa onu gösterebildiği bir şov olmaktan çıkıyor." diye konuştu.
Mithat Korumaz, özelikle geleneksel lise öğreniminden çıkıp üniversite hayatına başlayan öğrencilerin bu yeni sınıfta uygulamalı öğrenme metoduyla karşılaştıklarında heyecanlandığını aktardı.
Bu tür bir uygulamanın öğrencileri yetkinliklerini ortaya çıkartabilmeleri açısından motive ettiğinin altını çizerek, "Dönemin sonuna geldiğinizde öğrenci sadece bir dersten geçmiş olmak ya da sadece bir harf notu almış olmak değil çok yoğun bir beceri edinimi kazanmış oluyor. En çok deneyimlediğim ve gördüğüm şey dönemin sonuna gelindiğinde öğrenci ölçülmüş, değerlendirilmiş ya da sınanmış olmaktan korkmuyor. Çünkü bunu öğrenmesinin bir parçası olarak görüyor." ifadelerini kullandı.
Doç. Dr. Korumaz, yüksek lisans öğrencilerinin tez yazarken metinlerini yapay zeka araçlarıyla iyileştirebileceklerini ancak bunların yapay zekaya yazdırılmasını kabul etmediklerini, kontrol için de benzerliği sınayan bazı yazılımları kullandıklarını sözlerine ekledi.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.