AB'li bakanlardan masaya davet
Davutoğlu, AB'li bakanların, Türkiye'nin AB masasında oturmasının zaruret halini aldığını söyledikleri belirtti.

Davutoğlu, AB'li bakanların, Türkiye'nin AB masasında oturmasının zaruret halini aldığını söyledikleri belirtti.***
ANKARA
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, AB Dönem Başkanı Polonya tarafından Sopot şehrinde düzenlenen "Gymnich" tipi AB Dışişleri Bakanları Gayriresmi Toplantısı'na katıldı. Davutoğlu, TRT Haber'in gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin 2012 yılında AB dönem başkanı olması dolayısıyla Kıbrıs'da bir ilerleme kaydedilmemesi durumunda Türkiye-AB ilişkilerinin donabileceği yönündeki açıklamalarının hatırlatılarak, şu anda Türkiye-AB ilişkilerinin hangi noktada olduğunun sorulması üzerine Davutoğlu, toplantının ana gündem maddesinin Türkiye'nin entegrasyonu olmadığını söyledi.
Toplantıda daha çok, dış politika koordinasyonu bağlamında AB'nin komşuluk politikalarının görüşüldüğünü ifade eden Davutoğlu, kendisinin Doğu Akdeniz konuları konuşulurken Kıbrıs konusuna da değindiğini belirtti.
Bu konuda Türkiye'nin tutumunun açık olduğunu vurgulayan Davutoğlu, konunun birçok bakanla toplantı sonrasında yaptığı görüşmelerde de gündeme geldiğini ifade etti.
AB Dış İlişkiler Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton'ın oturumu açtıktan sonra ilk sözü kendisine verdiğini belirten Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Gerek Kafkaslar, Karadeniz, gerekse özellikle Arap Baharı etrafında yaşananlar çerçevesinde uzun bir analiz yaptım. Benden sonra söz alan bakanların bir çoğu hep şunu söylediler. Özellikle Ortadoğu, Suriye, Libya meselelerine bakışımız konusunda, 'Bütün bu anlatılanlardan Türkiye'nin niye Avrupa Birliği'nde olması gerektiği ortaya çıkmaktadır' dediler. Özellikle Finlandiya Dışişleri Bakanı söz aldı ve 'Artık bu masa etrafında Türkiye'nin oturmasının bir zaruret halini aldığının herkes tarafından görülmesi lazım' dedi. Alman Dışişleri Bakanı, bir çok Dışişleri Bakanı, Portekiz, İspanya... hepsi bu konuda görüş beyan ettiler.
Tarih öyle akıyor ki, bu tarihin akışında herkes doğru yerde durduğu zaman geleceği planlayacak. AB'nin doğru yeri Türkiye ile ilişkilerde Türkiye'yi entegre etmektir. Türkiye'nin doğru pozisyonu da bir taraftan AB ile entegrasyonu gerçekleştirmek, bir taraftan da tarihi derinlik taşıdığı bütün coğrafyalarda etkin güç haline gelmek ve bunlar da birbirine alternatif değil. AB yaşanan her olaydan sonra Türkiye'nin stratejik değerini bir kez daha anlıyor."