Dolar
39.24
Euro
44.51
Altın
3,280.09
ETH/USDT
2,600.00
BTC/USDT
105,079.00
BIST 100
9,019.39
Kültür

İstanbul'un fethinde Kerkoporta Kapısı'nın açık unutulduğu iddiası gerçeği yansıtmıyor

FSMVÜ Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fahameddin Başar, İstanbul’un fethinde Kerkoporta Kapısı’nın açık unutulduğu iddiasının gerçek dışı olduğunu, dönemin Latin ve Bizans kaynaklarının kuşatmayı ayrıntılı şekilde aktardığını belirtti.

Mücahit Türetken  | 29.05.2025 - Güncelleme : 29.05.2025
İstanbul'un fethinde Kerkoporta Kapısı'nın açık unutulduğu iddiası gerçeği yansıtmıyor

İstanbul

Tarih boyunca birçok kez farklı devletler tarafından alınmak istenen dünyanın en önemli şehirlerinden İstanbul, Fatih Sultan Mehmet komutasındaki Osmanlı ordusu tarafından 6 Nisan 1453'te kuşatılmaya başlandı, 54 gün sonra yoğun ve çetin geçen bir muharebe sonrasında 29 Mayıs 1453'te fethedildi.

Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi (FSMVÜ) İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fahameddin Başar,  572 yıl önce yaşanan İstanbul'un fethi ile ilgili merak edilenler, kuşatmanın seyrini değiştiren dönüm noktaları ve bazı kaynaklarda geçen iddialara ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.

📲 Artık haberler size gelsin
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.

🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı

Gemilerin karadan yürütülmesi

Gemilerin karadan yürütülerek Haliç'e indirilmesi ve güzergahı ile bazı kaynaklarda bir gecede gerçekleşen sürpriz bir harekat olduğu yönündeki iddialara değinen Başar, 20 Nisan'da Bizans'a yardım için gelen üç Ceneviz gemisinin Zeytinburnu açıklarında Osmanlı donanmasını yenilgiye uğrattığını, bu mağlubiyetin orduda moral bozukluğuna sebep olduğunu ve kuşatmanın kaldırılması yönündeki tekliflerin yenilenmesine yol açtığını söyledi.

Sultan II. Mehmet'in bu deniz mağlubiyetinin telafisi için gemilerin karadan yürütülerek Haliç'e indirilmesi projesini devreye aldığını belirten Başar, "Deniz mağlubiyetinin sebep olduğu moral bozukluğunun giderilmesi ve ordunun yeniden surlara hücum etmek için cesaretlenmesi amacıyla bu plan devreye alındı. Sürpriz değildi, bir sene öncesinden hazırlıkları başlamıştı. Dönemin Türk, Bizans ve Latin kaynaklarında gemilerin karadan yürütülerek Haliç'e indirildiği kayıtlıdır. Ancak bu kayıtlarda gemilerin hangi güzergahtan çekilerek Haliç'e indirildiği kesin olarak belirtilmemiştir." ifadelerini kullandı.

Aşık Paşazade, Neşri, Tursun Bey gibi Türk tarihçilerin 60-70 parça kadırgadan oluşan savaş gemilerinin Galata'nın arkasından 21 Nisan'ı 22 Nisan'a bağlayan gece Haliç'e indirildiği yönündeki kayıtlarını aktaran Başar, bunun hazırlıklarının aylar öncesinde başladığını dile getirdi.

Kaynaklarda, güzergahın tesviye edilerek hazırlık yapıldığı ve Okmeydanı'nda da bazı küçük gemilerin inşa edildiğine dair bilgilerin yer aldığını kaydeden Başar, güzergaha ilişkin şu bilgileri paylaştı:

"Bazı kaynaklarda Dolmabahçe'den, Galata ensesinden, Tophane'den, Kasımpaşa ya da daha geriden Eyüp'ün karşısına indirildiği şeklinde bilgiler yer alır. Ancak son yapılan araştırmalar neticesinde dönemin çağdaş görgü tanıklarının eserlerinde, Tophane'den gemilerin o yokuş yoldan taşınarak Kasımpaşa'ya indirilmesinin daha güç olması nedeniyle muhtemelen bugünkü Kabataş-Dolmabahçe arasındaki mevkiden çekilerek Galata arkasından Haliç limanına indirildi şeklinde bilgiler yer alır."

Prof. Dr. Başar, Haliç'e gemilerin indirilmesinin son derece önemli olduğunu vurgulayarak, "Haliç surları İstanbul'un üç kademeli, yüksek, korunaklı kara surlarına göre daha zayıftı. Şehir, Haliç surlarından kuşatılmadıkça elde edilememişti o güne kadar. Hatta Haçlılar, 4. Haçlı Seferi sırasında Bizans'ın müttefiki olarak İstanbul'a geldiklerinde önce Galata'yı ele geçirip, zinciri kırarak Haliç limanına girmişlerdi. Haliç surlarından şehri işgal etmiş, burada 57 yıl kadar sürecek olan bir Latin devleti kurmuşlardı. Onun haricinde kuşatan hiçbir ordu, İstanbul surlarını aşamamıştı. İşte bu sebeple Fatih Sultan Mehmet de donanmasını Haliç'e almak ve Haliç surlarından da kuşatmayı yapmak için önceden planlar yapmıştı." değerlendirmesini yaptı.

İmparator, Sultan'ın teklifini kabul etmedi

İstanbul'un sulh ile Osmanlılara bırakıldığı yönündeki iddiaların gerçek olmadığını ifade eden Başar, şehrin Osmanlı hükümdarı Sultan II. Mehmet tarafından askeri hazırlıkların ardından 54 gün süren kuşatma muharebesi neticesinde savaşla fethedildiğini dile getirdi.

Sultan II. Mehmet'in İslami geleneğe uygun olarak hem kuşatma öncesinde hem kuşatma esnasında üç defa Bizans İmparatoru'ndan şehri teslim etmesini istediğini anlatan Başar, "Sultan II. Mehmet, şehrin zarar görmemesi, can kaybı olmaması için savaşsız teslim etmesini teklif etmiş ise de İmparator XI. Konstantinos bu teklifi kabul etmemiş ve şehri müdafaa etmişti ve nihayet 29 Mayıs 1453 Salı günü Sultan II. Mehmet'in kuşatması fetihle sonuçlandı." diye konuştu.

Kerkoporta Kapısı'nın açık unutulduğu iddiası

Prof. Dr. Başar, Dukas Tarihi'nde yer alan ve Stefan Zweig'ın da yazdığı, İstanbul'un fethinde Kerkoporta (Cambazhane) Kapısı'nın kilitlenmesinin unutulmasından dolayı Osmanlı ordusunun içeri girdiği ve böylece fethin kolaylaştığı iddiasının ise gerçeği yansıtmadığını söyledi.

Bizanslı tarihçi Dukas'ın kuşatma sırasında İstanbul'da bulunmadığına ve fetihten sonra eserini kaleme aldığına dikkati çeken Başar, şunları aktardı:

"Dukas, eserinde Osmanlılardan 50 kadar bir birliğin bugünkü Ayvansaray ile Tekfur Sarayı dediğimiz bölgedeki surlarda, Bizanslılar tarafından açık unutulan Kerkoporta isimli bir kapıdan içeri girerek şehri fethettiklerini kaydetmiş. Dukas, yanlı bir şekilde Osmanlı'nın başarısını gizlemek için böyle bir kayıtta bulunmuş ve bu kaydı Hammer, Franz Babinger gibi bazı modern dönem Batılı tarihçiler de ileri sürmüşlerdir. Bu tamamıyla gerçek dışı. Bütün görgü tanıkları, Latin kaynakları, Dukas dışındaki Bizans kaynakları, o 54 günlük kuşatmanın safhalarını günlük şeklinde kaleme almışlardır."

Prof. Dr. Başar, kuşatma sırasında özellikle Edirnekapı ile bugünkü Topkapı arasındaki surlara yoğun top atışları yapıldığını, kaynaklara göre de Topkapı'dan şehre girildiğini belirtti.

Osmanlı ordusu ve Bizans kuvvetlerinin sayısına ilişkin çok farklı bilgiler paylaşılmasına değinen Başar, "Kaynaklarda, Osmanlı ordusunun mevcudu hakkında 100 binden 300 bine kadar kayıtlar bulunmaktadır. Bütün bu kaynaklardaki bilgiler değerlendirildiğinde, şehri savunanların Batı'dan gelen yardımcı birliklerle 9-10 bin kadar olduğunu, şehri fethetmek için gelen Sultan II. Mehmet'in ordusunun ise 90-100 bin arasında olduğunu söyleyebiliriz." şeklinde konuştu.

Şehir fethedilirken 28 Mayıs'ı 29 Mayıs'a bağlayan gecenin sabahına karşı her taraftan kara ve deniz surlarına hücuma geçildiğini ifade eden Başar, Osmanlı birlikleri şehre girerken surlara ilk çıkanın Ulubatlı Hasan isminde bir yeniçeri olduğu bilgisini, kuşatma sırasında şehirde bulunan Françes isimli bir Bizans tarihçisinin verdiğini aktardı.

Başar, "Françes'in yazdığı ancak orijinal nüsha olmayıp 16. yüzyılda genişletilmiş olan bir nüshada, Ulubatlı Hasan adı geçmektedir. Sonraki dönem Türk kaynaklarına da Ulubatlı Hasan adı kaydedilmiştir. Fatih dönemi Osmanlı kroniklerinde Ulubatlı Hasan'ın adı geçmez. Yalnızca 2. Bayezid döneminde, Behişti Sinan Çelebi, Tevarih-i Ali Osman adlı eserinde babası Süleyman Bey'in burçlara ilk bayrak diktiğini kaydetmiş. Sinan Çelebi, bu sebeple Fatih Sultan Mehmet tarafından fetihten hemen sonra şehrin subaşısı olarak tayin edildiği şeklinde bir kayıtta bulunmuştur. Bunun dışında başka bir kayıt yoktur." diye konuştu.

Büyük Osmanlı tarihçisi Halil İnalcık'ın, fetihten önce İstanbul'a ölü bir şehir benzetmesi yaptığını hatırlatan Başar, şehrin 1204'teki Latin işgali sonrası nüfusunun azaldığını, binaların, mabetlerin yıkılmaya yüz tuttuğunu ve eski görkemine ulaşamadığını dile getirdi.

Başar, "İstanbul'un fethi aslında bu şehir için kurtuluş olmuş ve Fatih Sultan Mehmet, fetihten hemen sonra kentin bir Türk-İslam şehri olması için imar ve inşa faaliyetleriyle nüfusunun artması için iskan tedbirleri almıştır. Böylece şehir kısa sürede Türk-İslam kimliğine bürünmüş, nüfusu artmış ve gelişmesini sürdürmüştür." değerlendirmesinde bulundu.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.