"İslam Düşüncesinin Meseleleri Uluslararası Sempozyumu"nun sonuç bildirgesi açıklandı
Beytül Hikme İslam Düşünce Enstitüsünce düzenlenen "İslam Düşüncesinin Meseleleri Uluslararası Sempozyumu"nun sonuç bildirgesi açıklandı.
İstanbul
Bahariye Mevlevihanesi'nde 14-16 Kasım arasında gerçekleşen sempozyuma ilişkin 35 maddelik sonuç bildirgesi paylaşıldı.
Farklı ülke ve üniversitelerden 38 bilim insanının 10 oturumda bildiri sunduğu sempozyumun sonuç bildirgesinin ilk maddesinde, İslam düşüncesinin "ilahi" ve "beşeri" olmak üzere iki temel kaynağı olduğu belirtildi.
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.
🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı
Dünyanın büyük bir bunalımdan geçtiğinin altı çizilen bildirgede, "Tek boyutlu olan çağdaş Batı uygarlığı ve onun dayandığı postmodern düşünce sistemi, varlığı bütüncül olarak izah edememektedir. İslam düşüncesi, varlığı bir bütün halinde izah edebilecek bir düşünce sistemi olarak hala insanlık için bir imkan ve ümit olma hüviyetini devam ettirmektedir." ifadelerine yer verildi.
Bildirgede, İslam dünyasının içinde bulunduğu durumda kendi gerçekliğiyle yüzleşmekten çekinmemesi gerektiği ancak böyle bir tavrı gerçekleştirdiğinde kendine dair olumlu ve olumsuz boyutlarını tespit edebileceği vurgulandı.
İslam düşüncesinin, geçmişin birikimlerini yalnızca nakletmek suretiyle bugünün ve geleceğin sorunlarını çözemeyeceğinin artık açık olduğu, bu nedenle karşılaştığı meseleleri kendi referanslarından kopmadan fakat çağın mevcut yöntem ve birikiminden yararlanarak ve gerektiğinde yeni yöntemler ile yeni bir müktesebat geliştirmekten çekinmeyerek ele alması gerektiği aktarılan bildirgede, şunlar kaydedildi:
"İslam düşüncesi sadece Müslüman toplumlar için değil, dünya insanına yönelik kapsamlı söylem, öneri ve pratikler geliştirmelidir. Özellikle küresel sorunlar çerçevesinde İslam düşüncesinin dünyaya hitap edecek strateji ve ufku önemlidir. Dünya tarihinde paradigmal kırılmalarda kozmoloji ve bilim anlayışının öne çıktığı görülmektedir. Bugün Müslümanlar geleceğe doğru değişimde kozmoloji ve bilim üzerine yaygınlaşan bir damarı işlemeli ve genişletmelidirler. İslam düşüncesi geleneksel ve modern dönemdeki farklı bilim dalları ile işbirliğini sağlamalı ve bu bilimlerin müktesebatını değerlendirerek onlardan yararlanmalıdır. İslam bilim tarihinin parlak geçmişi, nostaljik bir savunma mekanizmasına dönüştürmekten ziyade bu mirasın günümüz sorunlarından kaçış için değil, geleceği kuracak özgüveni ve insanı nesneleştirmeyen bilimsel yöntemi yeniden inşa etmek için rasyonel bir zemin olarak kullanılmalıdır. Gelenek-modernlik ilişkisini çatışma ekseninden çıkaran, beyan ilimleri, tasavvuf, felsefe ve sosyal bilimleri birlikte düşünen, yerel gerçekliği gözetirken evrensel ölçekte konuşabilen yeni bir kurucu paradigma oluşturulmalıdır. İslam düşüncesi, içinde yaşadığımız çağda daraltıcı birçok düşünce, grup ve yaklaşımların sınırlarına indirgenmeden, tüm farklı ekol, grup ve felsefeleri değerlendiren bir yaklaşım içinde olmalıdır."
Teknoloji ve yapay zeka değerlendirmesi
Bildirgede, İslam dünyasının modern dünya ile farklı karşılaşmaları sonucunda kendi iç bütünlüğünü neden muhafaza edemediğinin felsefi, sosyal, siyasi ve kültürel sebepleri üzerine kafa yorması, bunun için düşünce mirasını yeniden ele almaktan ve onu gerektiğinde tahlil, tahkik ve tenkit ederek geliştirmekten çekinmemesi gerektiği vurgulandı.
Müslümanların yaşadıkları mevcut sorunların bir yerlerde hazır çözümlerinin olduğu vehminden kurtulmaları gerektiği belirtilen bildirgede, "Bu yapılmadıkça son iki yüzyıllık tecrübenin bize kazandırabilecekleri ve öğretebileceklerinin önü açılamaz. Modern düşünce ile felsefi değeri olan bir etkileşime girilmesi elzemdir. Bu etkileşim kurulmadıkça modern çağda bir İslam düşüncesinin inşası mümkün değildir. Son iki yüzyıllık tecrübenin değerlendirmesi yapılmadıkça ne klasik ile ne de modern düşünce ile bir etkileşim karşılıklı alışveriş kurulamaz." değerlendirmesi yapıldı.
Bildirgede, İslam bilimsel mirasının, modern teknoloji ve yapay zekanın etkin kullanımıyla yenilenmesi gerektiğine dikkat çekilerek, "Ancak mevcut yapay zeka sistemleri, nitelikli İslam uzmanları tarafından eğitilmedikleri için Müslümanların dini meseleleri için uygun değildir ve bu da onları ilahi bilgiyi aktarma konusunda güvenilmez kılmaktadır. Bu nedenle, Müslüman toplum, İslami bilginin güvenli, doğru ve yanlış bilgilendirmeden uzak bir şekilde iletilmesini sağlamak ve yanlış yönlendirmeleri önlemek için kendi güvenilir yapay zeka araçlarını geliştirmelidir." ifadeleri kullanıldı.
İslam düşüncesi içinde bu çağda kendi paradigması üzerinde temellenecek ve İslami aklın imkanları çerçevesinde fakat insani müktesebattan da faydalanarak sorunları çözmeye çalışılmasının gerektiği ifade edilen bildirgede, dönemsel baskılardan bağımsız, tutarlı, fonksiyonel ve yenilikçi bir düşünsel zemin oluşturmak için yorumcu öznenin imkanları, içtihadın güncelliği ve eleştirel aklın rolünün pekiştirilmesi gerektiği kaydedildi.
"Kurumsal, eğitsel, ekonomik ve sosyal tedbirler alınmalı"
Bildirgede, İslam düşüncesinin jeopolitik ve sosyopolitik dünyada yeni bir konumlanmaya ihtiyacı olduğuna işaret edilerek, yeni dünya düzeninin ortaya çıkardığı meydan okumalar ve fırsatların doğru analiz edilmesi, İslam dünyasının düşünsel birikiminin küresel tartışmalarda etkin bir aktör olacak şekilde organize edilmesi gerektiği belirtildi.
Bildirgeye şöyle devam edildi:
"İsrail'in haksız, adaletsiz ve ahlaki sınırları oldukça aşan saldırıları karşısında Filistin meselesi tüm Müslümanların olduğu kadar insanlığın da ortak sorunu haline gelmiştir. İslam düşüncesi çalışmalarının Filistin'in yakın gelecekte kurtuluşu için farklı boyutlarda stratejiler üreten ciddi araştırma ve önerilere ağırlık vermesi acil ve zorunlu bir durumdur. İslam düşüncesinin aynı zamanda dünyanın farklı coğrafyalarında sömürgeciliğe ve zulme maruz kalan dini, dili ve rengi ne olursa olsun tüm insanlığın kurtuluşuna ümit oluşturması bakımından farklı masalar oluşturarak çalışmalar yapması beklenmektedir. Aile kurumu günümüzde yalnızca yapısal bir dönüşüm değil, aynı zamanda köklü ve kapsamlı bir değer aşınması süreciyle karşı karşıyadır. Sekülerleşmenin etkisiyle nikah, geleneksel toplumlarda taşıdığı kutsallık, süreklilik ve ilahi ahit niteliğini büyük ölçüde yitirmekte, modern söylem onu giderek bireysel tercihe dayalı, hukuki bir sözleşme düzeyine indirmektedir. Bu dönüşüm karşısında kurumsal, eğitsel, ekonomik ve sosyal tedbirler alınmalıdır."
İslam düşüncesinde tekfirci ve aşırı radikal eğilimler ne ölçüde tehdit oluşturuyorsa, dini hükümlerin bağlayıcılığını gevşeten ibahiyeci yorum ve yaklaşımlar da benzer düzeyde riskler taşıdığı vurgulanan bildirgede, bu nedenle dini hükümleri işlevsizleştirme potansiyeli taşıyan ibahiyeci yönelimlerin mahiyeti üzerine kapsamlı çalışmalar yapılması gerektiği, toplumun bu tür eğilimlerin doğurduğu fikri ve pratik sonuçlar konusunda bilinçlendirilmesinin önemine değinildi.
Bildirgede, dünyada yoksulluk, çalışan yoksulluğu ve ekonomik-sosyal krizlerin kaynak kıtlığından değil, üretim, bölüşüm ve dağıtım mekanizmalarındaki yapısal adaletsizliklerden doğduğu, emeği değersizleştiren tahakküm ilişkilerinin insanı nesneleştirdiği ve küresel ölçekte derin insani maliyetler ürettiği kaydedildi.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
