Dolar
41.70
Euro
48.62
Altın
3,980.40
ETH/USDT
4,477.50
BTC/USDT
121,483.00
BIST 100
10,814.11
Analiz

Trump'ın yeni nitelikli göçmen politikası ABD'nin geleceğini nasıl etkileyecek?

Donald Trump'ın H1-B vizesiyle ilgili almış olduğu karar hem ABD'nin en önemli teknoloji şirketlerini hem metropollerine dağılmış olan nitelikli göçmenleri ve onların ekonomiye getirdikleri katma değeri etkileyecektir.

Dr. Soner Tauscher  | 07.10.2025 - Güncelleme : 07.10.2025
Trump'ın yeni nitelikli göçmen politikası ABD'nin geleceğini nasıl etkileyecek?

İstanbul

Sakarya Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Soner Tauscher, ABD Başkanı Donald Trump'ın H1-B vizelerinin maliyetini artırma kararını ve bu adımın arka planını AA Analiz için kaleme aldı.

***

Trump'ın 19 Eylül Cuma günü ülkesine yurt dışından nitelikli çalışanların gelmesine izin veren H1-B vizesinin birkaç bin dolarlık başvuru ücretini 100 bin dolara çıkarması, birçok küresel şirketin paniklemesine yol açmıştır. On binlerce H1-B vizesine sahip çalışanı olan Microsoft, Amazon ve Google gibi şirketler, aynı gece tüm personeline e-postayla yurt dışına çıkmamalarını, yurt dışında olanların ise 24 saat içinde ABD'ye gelmelerini salık vermiştir.

📲 Artık haberler size gelsin
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.

🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı

Oval Ofis'ten yapılan ilk açıklamalara bakıldığında, pazar gece yarısından sonra yurt dışında olan vize sahipleri ülkeye girebilmek için 100 bin dolarlık vizeye başvurmak durumunda kalacaklardı. Ancak iki gün sonra Trump'ın sözcüsü Karoline Leavitt'in sosyal medyada, yeni alınan kararın halihazırda H1-B vizesi sahiplerini kapsamadığı ve ülkeye sorunsuzca seyahat edebilecekleri, 100 bin dolarlık ücretin yeni başvurularda geçerli olacağı yönündeki açıklamaları şirketlerin ve çalışanların şimdilik rahatlamasını sağladı. Bu noktada iki gün içerisinde yabancı nitelikli iş gücünün yüzde 70'inden fazlasının istihdam edildiği bankacılık, teknoloji ve iletişim şirketlerinin hükümetin kararlarında yumuşama sağladığı anlaşılmaktadır. Ancak bu yumuşamaya rağmen Trump hükümetinin göçmen politikasındaki yön değişimi, nitelikli göçmenlerin durumunda da önemli değişimlerin yaşanacağını göstermektedir.


H1-B vizesi ve nitelikli göçmenler

H-1B vizesi, ABD'nin "uzmanlık gerektiren meslek" (specialty occupation) tanımına giren işlerde çalışmak isteyen nitelikli yabancılara verilen geçici (nonimmigrant) çalışma iznidir. 1990'da oluşturulan vize programına başvuru sınırı yıllık 65 bindir. Ayrıca, ABD'de lisansüstü eğitim görmüş mezunlar için 25 bin ek kontenjan bulunmaktadır. Bunun dışında kotadan muaf olan yükseköğretim kurumları, kar amacı gütmeyen kuruluşlar ve devlete bağlı araştırma kurumları da mevcuttur. Bu vize sayesinde özellikle teknoloji, sağlık sektörü, akademi ve küçük ölçekli şirketler ile start-uplar nitelikli iş gücüne hızlıca erişebilmektedir.

Göçmenlerin vizeye başvurabilmek için en az bir lisans derecesi göstermesi gerekirken, ABD'li şirketlerin de getirecekleri nitelikli göçmenle ulusal ekonominin ve ABD vatandaşlarının olumsuz etkilenmeyeceğini kanıtlamaları gerekmektedir. Üç yıllığına verilen vize bir üç yıl daha uzatılabilmektedir. Ancak Trump'ın yeni kararnamesiyle işveren her yeni dilekçede bir defaya mahsus olarak 100 bin dolar ödemek zorunda kalacak.

Onaylanan H1-B vize başvurularının sayısı 2000'de 178 bin 803, 2022'de 442 bin 425 ve 2024'te ise 399 bin 403'ü bulmuştur. 2023'te alınan vizelerin sahiplerinin yüzde 73'ü Hindistan ve yüzde 12'si Çin doğumludur. Nitelikli göçmenlerin istihdam edildiği şirketlere bakıldığında 2023 mali yılında Amazon 11 binden fazla H1-B vizesine sahip çalışanla birinci sırayı almaktadır. Onu 7 bin çalışanla 654Cognizant Technology, 7 bin 349 çalışanla Solutions Infosys, 6 bin 914 çalışanla Tata Consultancy Services, 5 bin 465 çalışanla Google ve 3 bin 821 çalışanla Apple gibi bilgi teknolojisi ve iş hizmetleri sunan şirketler takip etmektedir. Nitelikli göçmenler en çok New York (55.420), Washington (34.628), California (67.114), Chicago (20.171) metropol bölgelerinde istihdam edilmektedir. [1]

Hükümet yetkilileri vize uygulamasında yapılan yasal değişiklerin "gerçek" nitelikli göçü çekme, sistemin kötüye kullanımını engelleme ve yerli çalışanları koruma amacıyla gerçekleştirildiğini öne sürmektedir. Ayrıca, Trump'ın ABD ekonomisini yerlileştirmeye çalıştığı ve göçmen karşıtı bir politik çizgisi olduğu malumdur. Trump'ın ilk döneminde de ABD'nin güney sınırına duvar örülmesi, çoğunluğu Müslüman olan yedi ülke vatandaşının ülkeye girişinin engellenmesi, sığınmacıların Meksika'da bekletilmesi ve ailelerin çocuklarından ayrıştırılması gibi uygulamaları bulunmaktadır. Ocak 2025'te yeniden göreve başlayan Trump, benzer uygulamalarına devam etmektedir. H1-B vize uygulamasının revize edilmesini de bu bağlamda görmek mümkündür. Trump'ın H1-B vizesiyle ilgili almış olduğu ani karar hem ABD'nin en önemli teknoloji şirketlerini hem metropollerine dağılmış olan nitelikli göçmenleri ve onların ekonomiye getirdikleri katma değeri etkileyecektir.

Nitelikli göçmenler açısından etkiler

Yeni vize başvurusunda istenecek 100 bin dolarlık ücretin özellikle yeni mezunlar, giriş seviyesi teknik çalışanlar ve kaynakları sınırlı şirketler için önemli bir mali engel yaratacağı ortadadır. Küçük ölçekli şirketler mecbur kalmadıkça nitelikli göçmenlerin vizeleri için sponsor olmaktan kaçınmak durumunda kalacaklarından göçmenler rekabetin daha fazla olduğu büyük teknoloji şirketlerine yöneleceklerdir. ABD'de ortaya çıkacak bu sert rekabet, nitelikli göçmenlerin çalışmak için farklı göç rotalarına yönelmelerini beraberinde getirecektir. Özellikle İrlanda, Kanada, Avustralya, Körfez ülkeleri ve özellikle göç yasasını yeni reforme etmiş olan Almanya, nitelikli göçmenler için önemli cazibe merkezleri haline gelebilir.

Bunun yanında vize için bu kadar yüksek maliyetin işverenler tarafından üstlenilmesi, göçmen işçilerin işverenlerine bağımlılığını artıracaktır. Kendisini yüksek maliyetlerle ABD'ye getirmiş işverene karşı duyulan sorumluluk ve iş değiştirmenin maliyetli olması, iş güvencesi, iş değiştirme esnekliği ve sendikal haklara erişimi ciddi şekilde zayıflatabilir. Bu durum göçmen işçilerin istismar edilme riskini doğurucu yapısal eşitsizliklerin yerleşmesinin önünü açarken, zaten maddi olarak zorlanmayan expatları daha değerli hale getirecektir. Böylece mevcut küresel eşitsizlik, yeni kariyer hedefleyen nitelikli göçmenlerin aleyhine işlemeye devam edecektir. Uluslararası öğrenciler açısından da benzer durum söz konusudur. Mezuniyet sonrası H-1B vizesine erişimde zorlanacaklarını gördüklerinde, Kanada, Almanya veya Avustralya gibi ülkelerin eğitim sistemlerini tercih etmeye yönelecekler, böylece ABD'nin uluslararası öğrenci çekme kapasitesi giderek azalacaktır.

ABD ekonomisi ve toplumu açısından etkiler

Nitelikli göçmenler, bir ülkeye sağladıkları ekonomik katkının yanında getirdikleri özgün bakış açıları ve kültürleriyle toplumun yenilikçi kapasitesinin artmasını sağlamaktadır. Farklı ülkelerden gelen bireylerin bilgi birikimleri, problem çözme tarzları ve deneyim çeşitliliği, inovasyon ekosistemini de zenginleştirmektedir. H-1B vizesiyle çalışanların ve eşlerinin ABD'ye yılda yaklaşık 86 milyar dolar ekonomik katkı sağladığı ve 24 milyar dolar vergi ödedikleri düşünüldüğünde, göçmen sayılarındaki olası düşüşün doğrudan ABD ekonomisini, patent üretimini ve teknolojik inovasyon döngüsünü olumsuz etkileyeceği açıktır. Ayrıca göçmenler, aileleriyle birlikte konut, araç, tüketim malları ve hizmet sektörü harcamalarıyla yerel ekonomilere de katkıda bulunmaktadır. Bu katkılar sadece makroekonomik değil, aynı zamanda yerel istihdamı destekleyici etkiler doğurmaktadır.

Göçmenler, özellikle bilim ve teknoloji alanlarında özgünlük ve yenilik üretiminde kilit rol üstlenmektedir. Çeşitlenen araştırma grupları, farklı kültürel arka planlardan gelen uzmanların katkısıyla daha yaratıcı ve küresel sorunlara duyarlı çözümler yaratabilmektedir. Bu durum ABD'nin uzun yıllardır sürdürdüğü teknolojik liderliğin en önemli dayanaklarından birini oluşturur. Nitelikli göçmen istihdamının sınırlandırılması, uzun vadede ABD'nin küresel rekabet avantajını zayıflatma riski taşımaktadır.

Trump'ın "Amerikalıları" önceleyen popülist vurgusu, ABD'nin küresel cazibesinin azalmasına ve dışlanmaktan çekinen yetenekli göçmenlerin "Amerikan Rüyasını" tercih etmemesine yol açabilir.

Trump'ın ABD vizyonu: Geleceğin Amerika'sı?

ABD'nin son 25 yılda yaşadığı finans krizleri, girdiği savaşlarda nihai sonuçlara ulaşamaması, soğuk savaş sonrası ortaya çıkan çok kutupluluk ve küreselleşmenin getirdiği göç olgusu, seçmen tabanın önemli kısmında yabancı karşıtlığı ve içe kapanma isteği doğurmuştur. Trump, göçmen ve sol liberal ideoloji karşıtlığını, kullandığı popülist söylemlerle siyasetinin merkezine oturtmaktadır. Bu söylemde özellikle "Önce Amerika" sloganıyla yerli işçileri koruma, göçmen karşıtı tabanı konsolide etme ve küresel rekabetten ziyade ulusal iş gücüne yatırım yapma iddiası bulunmaktadır. Bu bağlamda Trump'ın göçmenlik politikaları ve özellikle nitelikli göçmenlere yönelik kısıtlamaları, sadece kısa vadeli bir siyasi tercih değil, aynı zamanda onun ABD'nin geleceğine dair vizyonunu da yansıtmaktadır. Bu vizyon, temelde milliyetçi, korumacı ve içe kapanmacı bir anlayışa dayanmaktadır.

Nitelikli göçmen işgücü yerine Amerikan vatandaşlarının istihdam edilmesi kısa vadede seçmen gruplarına güvence sunmakla beraber, uzun vadede küresel ölçekteki yetenek rekabetinde ABD'nin diğer ülkelerin gerisinde kalmasına neden olabilir. Özellikle dünya genelinde Bilim, Teknoloji, Mühendislik, Matematik (STEM) alanlarında yetenek açığının ciddi boyutlara ulaştığı bilinirken, göçmen emeğini sınırlamak ABD'nin kendi dinamik ihtiyaçlarıyla çelişmektedir.

Donald Trump, ABD'nin dışa bağımlılığını azaltıp sanayinin yeniden canlanmasını arzulamakta, düşük maliyetli yabancı iş gücü yerine yerli işçilerin istihdam edilmesi ve şirketlerin üretimlerini ABD'ye geri getirmelerini hedeflemektedir. Ancak bir yandan teknoloji liderliği hedeflenirken, diğer yandan inovasyonun gerektirdiği uluslararası işbirliğinin sınırlandırılması bir paradoks oluşturmaktadır. Çünkü ABD'nin bugünkü teknoloji altyapısının önemli kısmı, yabancı uzmanların emek gücüne dayanmaktadır. Trump'ın vizyonu, milliyetçi kalkınma ve teknoloji yatırımı odaklı bir ABD olmakla beraber dışa kapalı bir inovasyon stratejisi uzun vadede sürdürülebilir olmayacaktır.

Trump'ın vizyonu, ABD'yi yeniden "büyük" yapma iddiası, küresel yetenekleri çekmek yerine ulusal kaynakları seferber etmeyi ön plana çıkarmaktadır. "Amerikan Rüyası" artık göçmenlerin erişebileceği küresel umut değil, daha çok Amerikan vatandaşlarının ayrıcalığına dönüştürülmüş bir olgu haline gelecektir. Oysa tarihsel olarak ABD'nin cazibesi, dünyanın dört bir yanından gelen göçmenlere fırsat sunabilme kapasitesinden kaynaklanmaktaydı. Ancak içe kapanmacı yaklaşım, ABD'nin uzun süredir sahip olduğu kültürel çekim, yenilikçilik, akademik cazibe gibi yumuşak güç unsurlarını ciddi şekilde zayıflatacaktır. Bu durum nitelikli göçmenlerin Kanada, Almanya, Güney Kore gibi diğer gelişmiş ekonomilere yönelmelerini doğuracaktır.

Trump'ın çizdiği "geleceğin Amerika'sı", kendi içinde çelişkili ve sürdürülemez bir yapı taşımaktadır. Trump, bir yandan nitelikli iş gücüne sınırlamalar getirirken, aynı gün üzerinde kendi resmiyle Özgürlük Anıtı bulunan ve ismine "Gold Card" adını verdiği yeni bir ikamet izni programını duyurmuştur. Buna göre, yabancılar 1 milyon dolar karşılığında ABD'de kalıcı ikamet iznine sahip olacaklardır. H1-B vize başvuru ücretinin 100 bin dolara çıkarılması ve 1 milyon dolarla ikamet ve vatandaşlık erişiminin önünün açılması, geleneksel göçmenlik sistemlerinin etik ve demokratik ilkeleriyle ciddi şekilde çatıştığı gibi Trump'ın Amerikalıları mı yoksa yüksek servet sahiplerini mi öncelediği sorusunu da gündeme getirmektedir. Geleceğin Amerika'sı, Trump'ın tahayyül ettiği gibi kapalı, milliyetçi ve güvenlik merkezli bir ülke mi olacak, yoksa geleneğinde olduğu gibi açık, yenilikçi ve göçmenlerle güçlenen bir ülke mi kalacak? Bu sorunun cevabı, ABD'nin küresel konumunu da belirleyecektir.

[1] PEW Research Center

​​​​​​​[Dr. Soner Tauscher, Sakarya Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesidir.]

* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.