Analiz

Güney Çin Denizi ve Çin-ASEAN ilişkilerinde bağlayıcılık

Güney Çin Denizi konusu bölgedeki kayalıklar, adacıklar ve suni adalar üzerinden süren tartışma çerçevesinde gündemdeki yerini korumaya devam ediyor.

27.04.2016 - Güncelleme : 13.05.2016
Güney Çin Denizi ve Çin-ASEAN ilişkilerinde bağlayıcılık

KUALA LUMPUR - MEHMET ÖZAY

Güney Çin Denizi konusu bölgedeki kayalıklar, adacıklar ve suni adalar üzerinden süren tartışma çerçevesinde gündemdeki yerini korumaya devam ediyor.

Bölge ülkelerinin egemenlik hakları bağlamında ele alınan Güney Çin Denizi meselesi, küresel ilişkiler çerçevesinde tek kutuplu/çift kutuplu dünya bağlamına oturtuluyor. Bununla birlikte bazı ipuçları sökün etmiş olsa da, köklü ve kalıcı bir jeopolitik dönüşümün yaşandığı da söylenemez. Çin hükümetinin, resmi ağızlardan sürekli olarak "bölgedeki meşru egemenlik hak ve çıkarlarını" koruma söylemi, tek taraflı olma niteliğiyle subjektif bir özellik taşıyor.

Bu süreçte Çin yönetimi balıkçı tekneleri gibi unsurları da devreye sokarak bölgede avlanma hakkını tarihi referanslarla açıklarken, bu teknelerin yanı başındaki sahil güvenlik gemileriyle de askeri varlığını ortaya koyuyor. Çin’in bu suların egemenliği konusunda tarihe referansı, Dışişleri Bakanı Wang Yi’nin "tarih kimin misafir, kimin gerçek ev sahibi olduğunu kanıtlayacaktır" yaklaşımında görüldüğü üzere, bir şekilde "sömürgeci güçler" söylemine kadar uzanıyor.

Bununla birlikte diğer iddia sahibi ülkelerin de tarihe yapabilecekleri bir referansın olabileceğini Çin hatırda tutmalı. Öte yandan bu hafta başında Çin’in bölge ülkelerinden bazılarıyla doğrudan görüşmelerle bir tür bağlayıcılık tesis ettiği haberi geniş yankı buldu. Çin yönetiminin son dönemdeki diplomatik temasları ve ittifak arayışlarını değerlendirmeden önce, çok boyutlu ve farklı aktörlerin devrede olduğu egemenlik tartışmalarıyla gündemdeki yerini koruyan Güney Çin Denizi’nde tarafların başlıca icraatları ve yönelimlerini değerlendirmek gerekiyor.

Japonya "pasif" ordu yapılanmasını terk edebilir

Çin ve egemenlik iddiasındaki diğer ülkeler arasındaki tartışma, söylem düzeyini aşmış durumda. Çin Paracel Adaları’nda füze savunma sistemleri konuşlandırır ve Spratly Adaları’na (Nansha Adaları) ve kayalıkları üzerine doldurma yöntemiyle uçak pisti inşa edip radar sistemleri yerleştirirken, ABD, bölgenin uluslararası sularda serbest dolaşım özgürlüğünü sağlamak amacıyla, 2015 yılı Ekim ayından başlayarak Pasifik Donanması’na bağlı gemi ve uçaklarla güvenlik gücünü harekete geçirdi.

Güney Doğu Asya Ülkeleri Birliği'ne (ASEAN) üye Vietnam, Filipinler, Bruney ve Malezya’nın yanı sıra, Çin’in sürekli olarak kendine bağlı olduğunu öne sürdüğü Tayvan Adası yönetimi de, aynı sularda egemenlik hakkı olduğunu ileri sürüyor.

Uluslararası deniz ticaret güvenliği argümanıyla hareket eden ABD, Çin'in hak iddialarına verdiği karşılıkta yalnız değil. Bu çerçevede başta ABD'nin bölgedeki en önemli müttefiki Japonya olmak üzere, Avustralya da Çin'in "yayılmacı hedeflerine" karşılık bölgede askeri varlığını görünür kılmaya başladı. Bu iki ülke de tıpkı ASEAN üyesi ülkeler gibi askeri harcamalarını yeniden gözden geçiriyor. Japonya, 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana "pasif" ordu yapılanmasını terk edeceği sinyalini, kabul edilen anayasa maddesi ile vermişti. Avustralya ise özellikle ihalesini Fransa’nın kazandığı deniz altı projesiyle Doğu ve Güney Çin Denizi’nde var olacağının ipuçlarını ortaya koyuyor.

Çin, sorunun BM platformuna taşınmasına karşı

Bu genel durum çerçevesinde üye ülkelerden Vietnam, Filipinler, Malezya ve Bruney Çin'le doğrudan karşı karşıya gelme riski taşıyan ASEAN’da ortak bir politika geliştirilebilmiş değil. ASEAN tarafından zaman zaman yapılan açıklamalarda, sorunun 1982 yılında Birleşmiş Milletler (BM) tarafından kabul edilen Deniz Yasası’na atıfla görüşmeler yoluyla çözüme kavuşturulmasına atıfta bulunuluyor. Ancak Çin yönetimi, bu yaklaşıma karşı çıkarak, ASEAN’ı bir blok olarak muhatap görmediğini defaatle açıklarken, alternatif olarak Güney Çin Denizi’nde hak iddiasındaki ülkelerle sorunu "teke tek" ele almak istediğini belirtiyor. Aynı Çin yönetimi, konunun BM gibi uluslararası kurumların bağlayıcılığı içerisinde değerlendirilemeyeceğine dair ısrarını da sürdürüyor.

Filipinler’in hak iddiasında bulunduğu Scarborough Kayalıkları üzerinde Çin’in 2012 yılında başlattığı "etkin kontrol", Filipinli balıkçı teknelerinin bölgeden sürülmesiyle sonuçlandı. Çin yönetimi, Filipinler’in Lahey'deki uluslararası Tahkim Mahkemesi’ne yaptığı başvuruyu ve sonucunu tanımayacağını açıklamıştı. Kaldı ki Filipinler’in bu girişimi ASEAN tarafından da destek görmüş değil. ASEAN’ın bir başka çelişkisi olarak dikkat çeken husus ise özellikle anlaşmazlığa taraf olan ülkelerde askeri harcamalarda artışa gidilmesi.

ASEAN ortak tavır alamıyor

Bu noktada ASEAN’ın bir blok olarak Çin karşısında siyasi bir tavır alma konusundaki zaafiyeti, birlik içerisinde ilişkilerin gerginleşmesi gibi bir potansiyeli de taşıyor. Güney Çin Denizi hakimiyeti açısından 2002 yılından bu yana ASEAN ve Çin arasındaki genel anlaşmazlığa rağmen, Birlik ülkelerinin yaklaşımlarında sağlıklı bir oryantasyonun gerçekleştirilememesi aslında bu sürecin yeni olmadığını gösteriyor.

Geçen Şubat ayında ABD Başkanı Barack Obama’nın Kaliforniya’da ASEAN liderleriyle bir araya geldiği tarihi zirve aslında Birliği siyasi bir konsensüs etrafında buluşturma projesiydi. Uzun yıllar ortak siyasi hedefler belirlemede başarılı olamamış ASEAN ülkelerini tek zirve ile hedefe ulaştırmanın mümkün olduğu da ileri sürülemez. Kaldı ki ABD’nin bu hamlesinin ardından Çin’in de bazı tekil ülkelerle görüşmeleri, sürecin tek taraflı işlemediğini ortaya koyuyor.

Bu çerçevede Çin’in Laos, Kamboçya ve Bruney ile Güney Çin Denizi anlaşmazlığında "konsensüs"e varmış olması, ASEAN’da şok etkisi yarattı. Bu gelişmenin şaşırtıcı yönlerinden biri kuşku yok ki Laos ve Kamboçya gibi Güney Çin Denizi meselesine taraf olmayan iki ülkenin Çin’le masaya oturmuş olması.

Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi’nin ilgili ülkelere yaptığı ziyaretlerin ardından açıklanan söz konusu mutabakat, Güney Çin Denizi’ndeki kayalıklar ve adalar konusunun Çin ve birlik olarak ASEAN arasında sorun teşkil etmediği yönünde. Bu, esas itibarıyla sorunun gündeme taşındığı günden bu yana Çin'in ileri sürdüğü argüman. Bu üç ASEAN ülkesinden Kamboçya’nın 2012 yılı dönem başkanlığı sırasında gerçekleşen ASEAN Dışişleri Bakanları Zirvesi’nde, Çin’e karşı bazı maddelerin de yer alacağı sonuç bildirgesini yayınlamaması Birlik tarihine bir ilk olarak geçmişti. Bu anlamda Kamboçya’nın, adalar konusuna aktif bir taraftarlığı olmamakla birlikte, karar süreçlerinde Çin’in yanında yer aldığı aşikar.

Çin'in "önalıcı" hamlesi

Çin’in ASEAN içerisinde "ciddi bir kırılma" olarak değerlendirilebilecek bu hamlesi önemli. Çünkü, Filipinler hükümetinin Tahkim Mahkemesi’ne açtığı davada nihai kararın Mayıs ayı sonu veya Haziran ayı başında açıklanması bekleniyor. Dava sürecine dair zaman zaman gündeme getirilen açıklamalar, mahkemenin Çin’in adalar üzerindeki tek taraflı hak iddiasının kabul edilmeyeceğini gösteriyor. Bu nedenle Filipinler’in adalar konusundaki yüksek sesli itirazı karşısında Çin, diğer bölge ülkeleriyle sahne arkasında kurduğu temaslar ve izlediği politikalarla, sadece Filipinler’i yalnız bırakmayı değil, ASEAN içerisinde ortak hareket ihtimalini mümkün olduğunca zayıflatmayı hedefliyor. Bu durumda Tahkim Mahkemesi’nden Filipinler lehine bir karar açıklandığında, Çin, ASEAN içerisinde birlik üyelerinin ortak hareket etmesinin önünü çoktan almış olacak.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.