Dolar
32.55
Euro
34.91
Altın
2,336.64
ETH/USDT
3,130.40
BTC/USDT
64,180.00
BIST 100
9,716.77
Gündem, arşiv

17 Aralık çözüm süreciyle ilgili

AA Editör Masası'na konuk olan Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Eker, "17 Aralık da bununla ilişkilidir. Bütün olan bitenlerin çözüm süreciyle ilişkili olduğunu düşünüyorum" dedi.

24.11.2014 - Güncelleme : 24.11.2014
17 Aralık çözüm süreciyle ilgili

ANKARA 

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, çözüm sürecini değerlendirirken, "17 Aralık da aslında bununla ilişkilidir. Olup biten birçok şeyin çözüm süreci ile ilgili olduğunu düşünüyorum" dedi.

Eker, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'na konuk oldu. 

Çözüm sürecine ilişkin değerlendirmede bulunan Eker,  hükümet olarak hep pozitif davrandıklarını, konuyla ilgili sorunu tanımlayan ve gerekli reform adımlarını atanın AK Parti iktidarları olduğunu söyledi. Eker, Türkiye'nin bu kadar tarihi ve kanlı bir meseleyi çözüme kavuşturma çabasının bazı kesimleri tedirgin ettiğini belirtti.

Sorunun sadece Türkiye değil, Suriye, Irak, İran dahil olmak üzere bütün Ortadoğu'yu ilgilendirdiğini vurgulayan Eker, Türkiye, İran, Irak ve Suriye etrafında şekillenen meselelerin çoğunun bundan kaynaklandığını söyledi. Eker, "Dolayısıyla bu mesele ne zaman çözülürse o zaman Ortadoğu'daki barışın, sükunetin sağlanması kolay olur" diye konuştu.

Ortadoğu üzerinde tarihi, stratejik hesabı olanların da bu işte parmağı olduğunu ifade eden Eker, terör örgütünün içindeki bazı unsurların birtakım bağlantıları bulunduğunu kaydetti. Eker, sürecin provoke edilmesi, sözlerin tutulmamasının altında hep bu duygunun olduğunu belirtti. Bunun işi zor kıldığını ifade eden Eker, şunları kaydetti:

"Barış inşa etmek her zaman savaşmaktan daha zordur. Barış inşa etmek çok daha gerçekten ciddi bir efor, sabır, metanet, soğukkanlılık gerektiriyor. Biz olup bitenin hepsini hem izliyoruz hem Türkiye'de yeni sorunlar üretilmesin diye gayret ediyoruz. Bunların komplikasyonları oluyor. Bir yandan bunları yönetmeye çalışırken, bir yandan da esas gayemiz olan çözüm sürecinin kalıcı bir barışa dönüşmesini hayata geçirmeye çalışıyoruz.

Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, geçen yıl bundan bir hafta önce Diyarbakır'daydı. Barzani ve Şivan Perver vardı. Orada, 'Bugün Diyarbakır'da yakılan barış meşalesi sadece Diyarbakır'a, Güneydoğu'ya değil, aslında buradan tüm Ortadoğu'ya yayılacak, aydınlatacak' dedi. Bu işin hem tarihsel kapsama alanı itibarıyla hem derinliği itibarıyla hem de ondan sonra birtakım hadiselerin vuku bulmasına da açıklık gerektiren bir mesajdı. Ondan sonra birtakım şeyler harekete geçirildi. 17 Aralık da aslında bununla ilişkilidir. Olup biten birçok şeyin çözüm süreci ile ilgili olduğunu düşünüyorum. Biz bütün bunlara rağmen, bütün provokasyonlara, sabotajlara, girişimlere, içeriden dışarıdan uluslararası güçlere taşeronluk yapan teşebbüslere rağmen bu süreci başarıya ulaştırmamız tarihsel öneme sahip, yaşamsal öneme sahip."

Çözüm sürecinin bölgedeki insanların, medeniyet havzasının tamamını ilgilendiren bir konu olduğunu belirten Eker, şöyle konuştu:

"O nedenle dikkatle, metanetle, sabırla, kararlılıkla, inatla, inançla sürdürmemiz gerekiyor. Hükümetin, devletin sergilediği tutumun, serinkanlılığın, barış özleminin, barış inşa etme sürecinin yanlış anlamalara yol açtığı da görüldü. Ya birileri şımarıklıkla bunu yanlış yorumladı, birtakım huzursuzluklar çıkarmaya, eylemler yapmaya başladı veya kamu düzeni bundan zarar gördü. Hem kamu düzeninin hem çözüm sürecinin birlikte hassasiyetle, birbirine feda edilmeyecek şekilde özenle, titizlikle korunması gerekiyor. Şu anda geldiğimiz nokta budur. Hem kamu düzeninin sağlanması hem de çözüm süreci ile ilgili gerekli adımları attık. Birkaç ay önce yasa çıktı. Bunun içeriğinin ikincil, üçüncül regülasyonlara dönüştürülüp uygulama sahası bulması gerekiyor ve şu anda devam ediyor."

"Ocak-eylül döneminde Rusya'ya yapılan beyaz et ihracatı yüzde 447 arttı"

Türkiye'nin, Rusya'ya gıda ve tarım ürünleri ihracatına ilişkin beklentilerin sorulması üzerine Eker, Rusya'ya özellikle yaş meyve sebze, narenciye gibi kalemler başta olmak üzere birçok gıda maddesi ve tarım ürünleri ihraç edildiğini ve söz konusu ihracatın yaklaşık 1,2 milyar doları bulduğunu söyledi.

Eker, Türkiye'nin Rusya'ya ihracatını artırmasını 3 boyutta ele aldıklarını ifade ederek, "Biz mevcut ürünlerimizin miktarını nasıl artırırız, yeni ürünlere ne ilave edebiliriz ve bunları yaparken bunun muhtemel olumsuz yan etkilerinden Türk ekonomisini, tüketicisini ve üreticisini nasıl koruruz... Mevcut pazarlarımız, uluslararası bir müşteri ağımız var, bunlara da zarar gelmemesi lazım. Yani bir yeni dost ve alan bulduk diye eski dostlarımızı, eski müşterimizi de ihmal edemeyiz" diye konuştu.

Hayvansal ürünlerle ilgili sertifikasyon sistemi üzerinde birtakım ihtilaflar olduğunu, Türkiye'nin düzenlediği sertifikaların Rusya tarafından daha kolay kabul edilmesi konusunu gündeme getirdiklerini ve bu konuda mesafe kat ettiklerini vurgulayan Eker, bunun çok önemli bir gelişme olduğunu ifade etti. Bu konuda Rusya'yla yapılan görüşmelere ilişkin bilgi veren Eker, şunları kaydetti:

"Rusya'ya 'bizim üretim sistemimizi gelin görün, gıda sanayi sistemimizi, çiftlikten çatala kadar ki süreçteki her aşamayı görün, buna ait zihninizde herhangi bir soru varsa, bunların cevabını verelim' dedik. Bununla biz onlardan bazı onaylar aldık. Mesela, 8 adet süt ürünleri, 19 adet su ürünleri, 16 adet kanatlı eti ve ürünleri, 3 adet kuluçkalık yumurta ve günlük civciv işletmesi... Bunlar Rusya Federasyonu Federal Veterinerlik ve Bitki Karantina Servisinin resmi internet sitesinde yayınladı. Sistemini gelip gördüklerini hemen onayladılar. Bu önemli bir gelişme."

Eker, bu yılın ocak-eylül döneminde Rusya'ya yapılan beyaz et ihracatının yüzde 447 arttığına dikkati çekti. Rusya'nın toplam gıda ve tarım ürünleri ithalatında Türkiye'nin payının arttığını ifade eden Eker, Rusya'ya ihracatın 2015'te daha da artmasını öngördüklerini belirtti. 

Rusya'nın AB ile olan sorunun siyasi bir mesele olduğunu belirten Eker, "Biz yeni bir pazar ve müşteri bulmaktan memnunuz ama takdir edersiniz ki bütün tarımsal üretim sistemi bir zamana ihtiyaç hisseder. Yani böyle bugün akşam karar verdim, yarın sabah üreteceğim diye bir şey yok, üretim sistemi kurmanız lazım" dedi.

Gıda fiyatlarının enflasyona etkisi

Mehdi Eker, gıda fiyatlarının enflasyon üzerindeki etkisine ilişkin soru üzerine, "Enflasyonu değerlendirirken, tek başına bunu gıda fiyatları üzerinden açıklamak doğru değil, yetersizdir" diye konuştu. 

Enflasyon sepetinde gıdanın yüzde 24-25 gibi bir payı olduğunu, sorunun, üretici ile tüketici fiyatı arasındaki makastan kaynaklandığını anlatan Eker, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile Türkiye'deki ticaret sistemleri ve lojistiğin birlikte çalışması gerektirdiğini söyledi. Gıda fiyatlarında, sebze ve meyveyi taşıyan lojistik sektörünün, günlük-haftalık hava değişimlerinin, hal sisteminin, komisyoncuların, marketlerin üreticilerle yaptığı anlaşmaların da etkisinin olduğunu ifade eden Eker, şunları kaydetti:

"Zincirin bu halkalarını dikkate almadan, 'tek başına üretici fiyatları veya gıda fiyatları şöyle böyle' demek, meseleyi çözmek için yeterli değil. Bunu net bir şekilde ifade edebilirim. Merkez Bankasına açıklama yaptık. Ekonomi Koordinasyon Kuruluna, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'a, bu analizimizi söyledik, 'bir komite oluşturalım' dedik. Komite oluşturuldu ve çalışmaya başladı. Biz, çerçeve çiziyoruz, bunun içinin doldurulması gerekiyor. Ona göre de bir sonuç elde edilecek. Somut olarak bir noktaya henüz gelmedi. Gelir gelmez de biz bunu kamuoyuyla paylaşacağız. Şu anda bunun izleme ve analitik çalışması yapılıyor."

"Türkiye'de tekrar veteriner hekimliğin uzmanlık eğitimini başlatacağız"

Veteriner hekimlikteki uzmanlık eğitimi konusundaki çalışmalar hakkında soruyu yanıtlayan Eker, uzman veteriner hekimin bir sahada yüksek düzeyde bilgiye ve operasyonel kabiliyete sahip yetişmiş eleman olduğunu söyledi. 

Eker, 1981'deki YÖK Kanunu ile Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Yüksekokulunun kapandığını anlatarak, kendisinin de işletmecilikle ilgili bir branşta uzman olmak istediğini ve bu konuda mücadele ettiğini ifade etti.

Bunu gerçekleştiremediği için İngiltere'de yüksek lisans yapmak zorunda kaldığını kaydeden Eker, tezinin de Hayvan Sağlığı Ekonomisi konusunda olduğunu dile getirdi. 

Eker, geçen hafta TBMM'deki bir kanunda, YÖK Kanunu'nun ilgili maddesini değiştirerek, veteriner hekimlikte ihtisas yapmanın önünü açtıklarını belirtti. 

Kanunun imza için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a gittiğini hatırlatan Eker, bunun çok tarihsel bir adım olduğunu, bu sayede uzman veteriner hekim yetiştirilebileceğini ifade etti.

Eker, bu konuda uluslararası akreditasyonu dikkate aldıklarını kaydederek, ön çalışmalarının İsviçre'de görüşüldüğünü bildirdi. Türkiye'de yaşayan eski uzmanları toplayacaklarını söyleyen Eker, "Uzmanlık usta-çırak ilişkisidir. Usta olmadan, çırak olmaz. Dolayısıyla uzman veteriner hekimlerin hepsini toplayacağız, yurt dışından uzmanları getireceğiz ve Türkiye'de tekrar veteriner hekimliğin uzmanlık eğitimini başlatacağız. Bu meslek 33 yıldır uzmanlıktan mahrum kaldı" diye konuştu.

 "Tavukları gönül rahatlığı ile tüketebilirsiniz"

Bakan Eker, damızlık saf tavuk getirip ıslah çalışmaları hakkındaki son durum ve kanatlı et sektöründeki olumsuz algı konusundaki yanlış bilinenlerin neler olduğunun sorulması üzerine, bu alanda yanlış bilinenlerin doğrudan daha fazla olduğunu belirtti. 

Bu konuda bir enformatik kirlilik olduğuna işaret eden Eker, "İnsanlar kendi kendilerine ve birbirlerine bu anlamda yanlış enformasyonla zarar veriyor. Bazı nimetler vardır ucuz protein kaynağıdır, insanlar bu konuda şüpheye düşüyor ve yanlış enformasyondan ötürü yediğinden mutlu olmuyor. Hormon, yemlerde antibiyotik gibi konular bayat enformasyon, çiğnenip çiğnenip piyasaya sunuluyor" dedi.

Eker, insanların tarımı ve üretimi ticari faaliyet için yapmasıyla başka problemlerin ortaya çıktığını vurgulayarak, şöyle konuştu:

"Etçi ırklarla yumurtacı ırklar zaman içinden birbirinden ayrıştı. Türkiye, etçi ve yumurtacı ırkları dışarıdan alıyordu. Biz yıllar önce bir çalışma yaptık, Türkiye'de kendi geliştirdiğimiz yumurtacı ırkları devreye soktuk. Bunların ana baba hatları eskiden ithal ediliyordu. 2007-2009 yılları arasında 6-7 milyon liralık yatırım yaptık, yumurtacılıktaki ihtiyacımızın tamamını karşılayabilecek bir sistem kurduk." 

Türkiye'de üretilen tavukların gönül rahatlığıyla tüketilip tüketilemeyeceğine ilişkin soruyu da yanıtlayan Eker, 2006'da antibiyotiklere yem katılmasını yasakladıklarını, hormonun zaten kullanılmadığını dile getirdi. 

Eker, hijyen ve sağlık olarak, tavukların yüzde 100 emniyet ve güvenle tüketilebileceğini ifade etti. 

Tavuktaki lezzeti artırmanın yolunun yem hammaddeleri ile orantılı olduğuna işaret eden Eker, doğal yemleme yapılmasıyla tavuğun da lezzetin artacağını söyledi.

Eker, kendisi tavuk alırken fiyattan ziyade kaliteye önem veren firmalardan alım yapmaya özen gösterdiğini belirtti. 

"Sonbahar yağışları iyi"

Bakan Eker, taklit ve tağşiş yapan firmaların açıklanmasının sonucunu alıp almadıklarının sorulması üzerine de teknolojinin gelişmesiyle en küçük yanlışlıkların bile tespit edilebildiğini kaydetti. 

Bu kapsamda karışım eti yasakladıklarını anımsatan Eker, "Biz dedik ki bunlar olmasın, niye istismara açık hale geliyor. İstismar edilmesin ve bunları birbirinden ayırın. Üretim hatlarını birbirinden ayırdılar. Dolayısıyla sistem birbirinden ayrıldı, bizim uyguladığımız gıda denetim mekanizmalarında tüketici en azından parasını ödediği ürünün ne olduğunu bilerek alıyor" değerlendirmesinde bulundu. 

Bakan Eker, tarımın tabiat şartlarından bağımsız hale getirilemeyeceğinin de altını çizerek, "Geçen yıl 29-30 Mart, 1 Nisan gecelerinde don nedeniyle Türkiye'nin 17 meyvesi bundan etkilendi. Bu beklenmeyen bir şey ama olabilecek bir şey. Türkiye'de şu anda sonbahar yağışları iyi hamdolsun" diye konuştu. 

"Türkiye'de kişi başına kırmızı et tüketimi 13 kilogram"

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker,  "Avrupa'da tüketilen etin yüzde 62'si domuz eti, koyun, keçi, sığır, dana toplamında kişi başına et tüketimi 17 kilogram. Türkiye'de ise kişi başına kırmızı et tüketimi 13 kilogram" dedi.

Bakan Eker, Türkiye'de hayvancılık meselesinin önemli olduğunu ifade eden Eker, Türkiye'nin hayvansal üretimin tarımsal üretim içindeki payının olağanüstü düşük olduğunu, Türkiye'nin toplam tarım desteklerinin yüzde 4'ünün hayvancılığa verildiğini söyledi.

Türkiye'nin 1925'ten itibaren benimseye geldiği hayvancılık sisteminin büyükbaşa dayalı olduğunu belirten Eker, şöyle konuştu:

"Yani sığırcılığa dayalı. Bu da hep ithal yolla karşılandı. İlk ithalat 1925'te yapıldı, damızlık sığır ithalatı. 1935'te yapıldı, ondan sonra devam etti. Niye? Çünkü Anadolu coğrafya ve iklim şartları itibarıyla Anadolu'nun kendi yetiştirdiği sığır ırkları küçük cüsseli, verimi son derece düşük. Avrupa'nın yağışı çok olan iklimi elverişli ülkelerinden Türkiye'ye sığır ithalatı yapılmış. En büyük sorun şu: Hayvancılık maliyetinin yüzde 70'ini yem oluşturuyor. Çok fazla yem tüketimi olan büyük cüsseli hayvanı Türkiye'de yetiştirdiğinizde, yem üretme alt yapısını beraberinde geliştirmemişseniz ki Türkiye'de geliştirilmemiş, o zaman pahalı ürettiğiniz yemi, pahalı bir şekilde hayvana yediriyorsunuz, bu da size çok pahalıya geliyor."

Türkiye'nin avantajlı olduğu hayvancılık alanının küçükbaş hayvancılık yani koyun ve keçi olduğunu ifade eden Eker, "300-400 milimetre yağış alınan coğrafyada ancak karlı ve avantajlı olarak koyun beslenebilir. Rekabet gücünü dikkate alacağız. Ötekini yetiştirmeyelim demiyorum, sistemini kurup yetiştirelim, diyorum" dedi.

Bunun için yem bitkisinin ekilmesi ve destek verilmesi gerektiğini dile getiren Eker, Türkiye'de 2002'de tarım sektörüne verilen toplam 1 milyar 890 milyon liralık hibenin 83 milyon lirasının hayvancılığa, 30-35 milyon liranın da yem bitkilerine verildiğini, gerisinin süt prim desteği olarak verildiğini anlattı. Eker, 2014'te 9,7 milyar liralık desteğin yüzde 31'inin hayvancılığa verildiğini, 2002'deki desteğin yüzde 4'ü hayvancılığa aktarılırken, 2014'te bu oranın yüzde 31'e yükseldiğini söyledi. 

Cumhuriyet tarihinde koyun ve keçinin ilk kez kendileri tarafından destekleme kapsamına alındığını bildiren Eker, koyun ve keçinin gerçek değerini tanıyarak, oradan elde edilen etin ve sütün miktarını artırdıklarını, sığırcılığı verimli kılacak işletme modeli kurarak, daha çok desteklenecek projeleri hayata geçirdiklerini anlattı.

Türkiye'de 8 milyon tondan devraldıkları süt üretimini 18 milyon tona çıkardıklarını belirten Eker, bir hayvandan elde edilen süt ve et miktarının artırılmasını belirli aşamaya getirdiklerini kaydetti. Yem bitkilerinin ucuza getirilmesini destek kapsamına aldıklarını ifade eden Eker, suni tohumlama denilen yapay döllemeyle hayvanların ıslah edildiğini, 600 bin olan bu rakamı 4-5 milyona çıkardıklarını kaydetti.

"Kırmızı et tüketimi 1 milyon tona çıktı"

Türkiye'nin 420 bin ton olan kırmızı et tüketiminin 1 milyon tona çıktığını bildiren Eker, Türkiye'nin talebinin büyüdüğünü, nüfusun, turist sayısının, refahının arttığını, insanların daha fazla et tükettiğini ifade etti.

Gelişmiş ülkelerin, eti etçi ırktan, sütü sütçü ırktan aldığını anlatan Eker, şöyle konuştu:

"Biz, fukara işi yapıyorduk. Süt hayvanı alıyorsun, dişini sürüye katıyorsun süt alıyorsun, erkek yavrusunu da besliyorsun ondan et alıyorsun. İlk bakışta doğru gibi geliyor. Ama biraz daha derinden baktığımızda aradaki verim farkı, et açısından bir etçi ırka nispetle ilave 60 kilogram fazla et alırsın. Çünkü birinin kemiği iri eti az, ötekinin ise kemiği ince ve küçük ama eti fazla."

Angus'un etçi ırk olduğunu anlatan Eker, zengin ülkelerin etçi ırk geliştirdiğini, melezleme yaptığını veya ithal etçi ırklarla sistemlerini kurduklarını kaydetti. Türkiye'de bu dönüşümü hayvancılıkta yaptıklarını dile getiren Eker, şimdi küçük baş hayvandan elde edilen süt ve et miktarını artırma sistemi kurduklarını ifade etti. 

Küçük baş hayvan destekleriyle ilgili bilgi veren Eker, çözüm süreciyle Doğu Anadolu Bölgesi'ndeki meraların daha fazla ve verimli kullanılmasıyla ilgili ilave imkanlarının olduğunu, bunların Türkiye'de etçi sığır popilasyonunu, koyun ve keçiyi artırma çalışmalarıyla birleştirerek, bir takım projeleri hayata geçirdiklerini söyledi.

Türkiye'deki büyük işletmelerin kapasitelerinin yarı yarıya boş olduğuna dikkati çeken Eker, kapasitesinin altında hayvanı olanlara, belgelemek şartıyla, kapasite açığı kadar etçi olmak kaydıyla hayvan ithalatına izin verdiklerini bildirdi. Eker, Türkiye'nin ete ihtiyacının olduğunu kaydetti.

Geçmişte çeltikte bu sisteminin uyguladığını ifade eden Eker, çeltik üretimini 360 bin tondan 900 bin tona çıkardığını belirtti.

"Artık kapalı sistem hayvancılık var"

Türkiye'de hayvancılığın gerilediği algısının doğru olmadığını dile getiren Eker, "Artık kapalı sistem hayvancılık var. Yani dışarıda çok fazla görünmez. İki, bu işlerde her zaman bu işlerden kestirmeden ve kolay çözümlerle para kazanmak isteyen lobiler var. İthalat lobisi deriz biz bunlara. Bunlar da etkililer" dedi.

İthalat lobisinin, etin pahalı olması gibi açıklamalar yaptıklarını anlatan Eker, burada enformatik kirlilik olduğunu ifade etti.

Avrupa'da ve Türkiye'de kişi başına et tüketimine de değinen Bakan Eker, Avrupa da kişi başına et tüketiminin yılda 100 kilogram, Türkiye'de ise 10 kilogram olduğu şeklinde açıklanan rakamların yanlış olduğuna dikkati çekti. Eker, Avrupa'da tüketilen etin yüzde 62'sinin domuz eti, koyun, keçi, sığır, dana toplamında kişi başına et tüketiminin 17 kilogram , Türkiye'de ise kişi başına kırmızı et tüketiminin 13 kilogram olduğunu açıkladı. Eker, fiyatlarda da benzer durumun söz konusu olduğunu belirtti. 

Avrupa'nın birçok ülkesinde, market fiyatlarında birimin libre olarak verildiğini bildiren Eker, "Libre 454 gramdır. 454 gramın fiyatını veriyor, kilogram olarak söylüyor. Avrupa'da fiyat şu, biz de bu. Dünyanın en pahalı şeyini... Ne yapacağız? İthal edin, diyor. Böylece kestirmeden bunu yapsın, algısı  var. Bu doğru değil, enformatik kirlilik var. Türkiye'de kırmızı et üretimi 420 bin tondan 996 milyon tona çıktı. Hayvan sayısında ciddi artış var" dedi.

Türkiye'de ilk hayvan sayımının 1984'te yapıldığını, önceki yıllarda tahmini rakamın yazıldığını anlatan Eker, muhalefetin bu konuda 1981 yılının rakamlarını verdiğini söyledi. Eker, 1984'te Türkiye'nin sığır varlığının 12,4 milyon olduğunu, 2002'de bu rakamın 9,8 milyona düştüğünü, 2013'te ise rakamın 14,5 milyona çıktığını bildirdi. Eker, sığırın sayısal artışının yanında kalite artışının da olduğunu ifade etti.

Bakanlığa personel alımı 

Bakan Eker Anadolu Ajansının Twitter hesabına gelen soruları da yanıtladı. 

Eker, personel alımına ilişkin bir soru üzerine 2015 yılı bütçesinde Maliye Bakanlığının kamuya ne kadar personel alınması ile ilgili kararını vereceğini söyledi. O kararın verilmesinin ardından kurumlara ne kadar kontenjan alınacağının belli olacağına dikkati çeken Eker, şöyle konuştu:

"O kontenjan bize verildiğinde o kontenjanlarımızı biz de meslektaşlarımızla paylaşacağız. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı en son 1989 yılında toplu alım yapmıştı, 250 kişi. 1989'dan 2003 yılına kadar bakanlık hiç böyle toplu eleman almadı. Biz var olanın üzerine yaklaşık 2 kat koyduk. Bakanlıkta o tarihte 20 bin kişi var ise 20 bin küsur kişi aldık teknik eleman . Çok sayıda fakülte var, çok sayıda mezun var, çok sayıda branş var. Bu kardeşlerimizin tamamının kamuda istihdamı tabii ki mümkün değil. Yapmamız gereken şey şu. Biz bu kardeşlerimizin özel sektörde de çalışmalarına imkan tanıyacak şekilde sektörlerin gelişmelerini sağlıyoruz. Örneğin sertifikalı danışmanlarla kim sözleşme yaparsa, onları istihdam ederse para veriyoruz. Bu şekilde binlerce meslektaşımıza da iş imkanı sağladık. Birçok bölgede yeni imkanlar yeni fırsat alanları getirdik. Tek başına kamuda bunları çalıştırma imkanımız yok, dolayısıyla sınırlı sayıda olur 2015 yılı içerisinde de. Maliye Bakanlığı ne kadar verirse biz de bu kardeşlerimizi istihdam edeceğiz."

Muhabir: Taner Toğanaş, Necip Fazil Celik, İbrahim Yılmaz, Arife Yıldız Ünal, Merve Özlem Çakır

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
İlgili konular
Bu haberi paylaşın