İstanbul
Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV) Yenilikçi Teknoloji Programları Direktörü Dr. Serdar Gökpınar, elektrikli araba bataryalarının geri dönüştürülerek içlerindeki kritik madenlerin yeniden kullanılabilir hale getirilmesinin enerji bağımsızlığının sağlanması doğrultusunda önem taşıdığını söyledi.
Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) verilerine göre 2024'te, bir önceki yıla kıyasla yaklaşık yüzde 25'lik bir artışla dünya genelinde 17,3 milyon elektrikli otomobil üretildi.
Küresel üretimin yüzde 70'inin gerçekleştiği Çin'de 12,4 milyon, AB ülkelerinde 2,4 milyon, ABD'de ise 1,1 milyon elektrikli araç üretildi.
Elektrikli otomobil kullanımı tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de artıyor. Trafiğe kayıtlı elektrikli otomobil sayısı, Togg'un da etkisiyle, temmuz sonu itibarıyla geçen yılın aynı ayına göre yaklaşık yüzde 120,6 artarak 289 bin 457'ye yükseldi.
Elektrikli otomobil bataryalarının geri dönüştürülmesi, içlerindeki kritik madenlerin yeniden kullanımına imkan sağlaması dolayısıyla önem taşıyor.
Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV) tarafından yayımlanan "Batarya Geri Dönüşüm ve İkincil Kullanım Teknolojileri" ön araştırma raporuna göre Türkiye’de batarya üretim tesislerine yapılan yatırımlar 1 milyar doları geçmiş durumda.
- "Çin, maden varlığının yanı sıra maden işleme konusunda da önemli bir aktör"
TTGV Yenilikçi Teknoloji Programları Direktörü Dr. Serdar Gökpınar, AA muhabirine, son dönemde elektrikli araçlar başta olmak üzere enerji depolama sistemlerinde bataryaların yoğun olarak kullanıldığını söyledi.
Batarya üretim sürecinde iki temel zorluk olduğunu belirten Gökpınar, "İlki hem bugün kullanılan hem de gelecekte kullanılmak üzere geliştirilen bataryalar ve piller için ihtiyaç duyulan Lityum, kobalt, mangan, nikel, bakır, alüminyum gibi nitelikli malzeme. İkincisi de üretimdeki süreçlerin çok hassas olması." dedi.
Lityum rezervine sahip ülkelerin başında Avustralya, Bolivya, Şili ve Arjantin’in geldiği bilgisini paylaşan Gökpınar, "Bu maden bizim ülkemizde de belli oranda var ama bugünkü bulgulara göre ihtiyacımızın tamamını karşılayacakmış gibi durmuyor." diye konuştu.
Gökpınar, kobalt rezervinde Demokratik Kongo Cumhuriyetinin öne çıktığını, bu ülkenin ortalama yüzde 60 maden varlığıyla dünya kobalt ihtiyacının büyük bir bölümünü karşıladığını bildirdi.
Çin'in, maden varlığının yanı sıra maden işleme konusunda da önemli bir aktör olduğuna dikkati çeken Gökpınar, madenlerin yüksek saflıkta ve yüksek kalitede işlenmesi gerektiğini, ABD ve Çin gibi ülkelerin bu noktada yüksek teknolojiye sahip olmanın avantajını kullandıklarını vurguladı.
- Rezervler, 2035 sonrası için alarm veriyor
Rezervlerin azalmasıyla birlikte lityum ve bakır madenlerinin çıkarılmasının 2035 itibarıyla zorlaşacağını dile getiren Gökpınar, batarya geri dönüşümüyle bu ihtiyacın karşılanabileceğine işaret etti.
Batarya geri dönüşümünde Çin ve AB'nin önemli aktörler olduğundan bahseden Gökpınar, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Çin menşeli elektrikli araçlar Avrupa piyasasına girince Çinliler 'Bu araçları kullanıyorsunuz ama bataryalar bizimdir.' dedi. Şu an bunun pazarlıkları sürüyor. Çünkü bu bataryaları bir araya topladığınızda aslında bir maden ediyor. Avrupa Birliği iki yönden ilerliyor. Birincisi bu bataryaların AB içinde kalması yönünde çabaları var ki biz de belki bunu yapmalıyız. İkincisi de 2031 yılında belli oranlarda, 2036 yılında da artan oranlarda geri dönüştürülmüş malzemelerin pil üretiminde, batarya üretiminde kullanılması için düzenlemeler çıkartıyorlar. Mesela lityum kullanılan bataryalar içinde geri dönüştürülmüş lityum oranının 2031'de yüzde 6, 2036'da yüzde 12 olması isteniyor."
Türkiye'de bataryaların geri dönüşümüne yönelik Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğünün (MTA) attığı adımlar bulunduğunu aktaran Gökpınar, bunların düzenlemelerle ve politikalarla desteklenmesi gerektiğini dile getirdi.
TTGV olarak konuyla ilgili derin araştırmalar yürüttüklerine değinen Gökpınar, bu kapsamda bazı projelere destek vereceklerini bildirdi.
Gökpınar sözlerini şöyle tamamladı:
"Bataryaların geri dönüşümü, özellikle bazı madenlerin bizde olmaması nedeniyle çok kıymetli ve bu nedenle enerji doğrultusunda atılmış her adım ülkemiz için değerlidir. Bu konu hem stratejik anlamda enerji bağımsızlığımız için hem de cari açığımızın önemli bir bölümünün enerji kaleminden gelmesi dolayısıyla önem taşıyor. Bu açığın hafifletilmesi, hatta ortadan kaldırılması için bu çabaları kıymetli buluyoruz."