
HALEP
Savaşın acımasız yüzü Suriye'nin Halep kentinde de kendini gösteriyor. Bir yandan hükümete bağlı ordunun yoğun hava saldırıları diğer yandan boy göstermeye başlayan gıda sıkıntısı yaşamı güçleştiriyor. Atılan onlarca bombaya rağmen kent, Özgür Suriye Ordusu'nun rejime karşı en büyük direnişinin merkezi olmaya devam ediyor. Kentte saldırılar nedeniyle hayatta kalmak her geçen gün daha da zorlaşıyor.
Benzin istasyonlarının hasar gördüğü kentin büyük bölümünde halk, araçları için benzinleri ya sokak satıcılarından ya da muhaliflerden para karşılığı bidonlarla alıyor. İşyerlerinin büyük bölümünün kapandığı kentte bakkalların raflarındaki boşluklar da her geçen gün artıyor. Güvenlik nedeniyle özellikle muhaliflerin kontrolündeki bölgelere gıda girişinde büyük sorunlar yaşanırken bu da ürünlerin fiyatının en az üç kat artmasına neden oluyor.
Kuzey bölgelerde kurulan pazarlar için de esnaf ürün bulmakta sıkıntı yaşıyor. Aynı sorun doktor ve ilaç konusunda da yaşanıyor. Doktorların bazılarının terk ettiği kentte açık eczane bulmak neredeyse imkansız.
Geceleri ''karartma'' uygulanıyor
ÖSO, ele geçirdiği her yeni sokağın girişine lastik ve demirlerden kontrol noktaları oluşturuyor. ÖSO'ya bağlı güçler sadece orduyla değil hırsızlara karşı da mücadele veriyor. Geceleri ise muhaliflerin bulunduğu bölgelerde ''karartma'' uygulanıyor. Hava saldırılarına karşı sokak lambaları tamamen kırılırken evlerden ışığın sızmasını engellemek için pencerelerin dışına perdeler çekiliyor, muhalif askerleri taşıyan araçlar farlarını yakmadan dolaşıyor.
''Allah yazdıysa ölürüz''
AA ekibinden Muhabir Sarp Özer ile Kameraman Tolga Çıplak da saldırılar nedeniyle ulaşımın büyük bir sorun olduğu kente güçlükle ulaşabildi. Muhabir Özer, yaşadıklarını şöyle özetledi:
''Türkiye sınırından şehre giderken en büyük sorunu Azez-Halep arasındaki Esed rejimine bağlı askerlerin bulunduğu Müslümiye birliği oluşturuyor. Geniş bir alana sahip birlik, çevresindeki birçok yerin rejim karşıtlarının elinde olmasına rağmen mevcudiyetini sürdürüyor. Tank ve top gibi ağır silahların bulunduğu birlikteki askerler gündüzleri yolu kesiyor geceleri ise Halep'i tanklarla dövüyor. Birliğin çevresinin açık arazi olması ve muhaliflerin ağır silahlarının azlığı bu birliğe müdahaleyi zorlaştırdığını öğreniyoruz. Biz de bu tehlikeden dolayı yolumuzu değiştirmek, güvenli bir bölgeden kente gitmek zorunda kalıyoruz. Bu da bize fazladan iki saate mal oluyor.
Kente girdiğimizde saldırıların yıkıcı etkisi kendini gösteriyor. Birçok binanın saldırılarda yıkıldığı kentte açık bir işyeri ya da sokakta insan görmekte zorlanıyoruz. Dikkatimizi sık aralıklarla oluşturulan kontrol noktaları çekiyor. Buralardaki ÖSO askerleri, yoldan geçenleri durdurarak kimliklerini kontrol ediyor.
Muhaliflerin kontrolündeki bölgelerde gezerken sürekli hava saldırıları ve keskin nişancı atışlarına karşı dikkatli olmamız yönünde uyarılıyoruz. Binaların diplerinden yürümemizi tavsiye eden askerlere neden kendilerinin yolun ortasından yürüdüklerini sorduğumuzda ise 'Allah yazdıysa ölürüz' yanıtını alıyoruz.
İmkanları olanların terk ettiği kentte yaşamını sürdüren insanları da görüyoruz. Büyük korku yaşayan bu insanlar 'beklemekten başka çarelerinin olmadığını' ifade ederlerken, çocuklarının durumları ise içimizi acıtıyor. Tüm masumiyetleriyle bizlere bakan çocukların belki de bir sonraki saldırının hedefi olabilecekleri gerçeği aklımızdan hiç çıkmıyor.''