Dolar
32.58
Euro
34.98
Altın
2,334.79
ETH/USDT
3,139.60
BTC/USDT
64,360.00
BIST 100
9,716.77
Gündem, arşiv

İslamofobinin yaygınlaşması Müslüman varlığına tehdit

Diyanet İşleri Başkanı Görmez, "İslamofobinin yaygınlaşması Müslüman varlığına karşı bir tehdit oluşturmaktadır" dedi.

15.01.2015 - Güncelleme : 15.01.2015
İslamofobinin yaygınlaşması Müslüman varlığına tehdit

EDİRNE

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, İslamofobinin bir endüstriye dönüşerek yaygınlaşmasının, başta Avrupa’da yaşayan Müslümanlar olmak üzere dünyanın her tarafında Müslüman varlığına karşı bir tehdit oluşturduğunu söyledi.

Görmez, il müftüleri ve Balkan ülkeleri diyanet işleri başkanlarının katılımıyla Edirne'de gerçekleşen 30 İl Müftüleri İstişare Toplantısı'nın 18 maddeden oluşan sonuç bildirgesini açıkladı.

Görmez, Fransa’da dünya kamuoyunu sarsan, önce 12 kişinin ve daha sonra da 6 kişinin ölümüne neden olan, hiçbir şekilde kabul edilemez bir terör saldırısı meydana geldiğini anımsattı.

Avrupa’da yaşayan Müslüman varlığını da yakından etkileyecek olan bu saldırının şiddetle telin edildiğini, kim hangi gerekçeyle yaparsa yapsın şiddet, vahşet ve ölümle sonuçlanan bu tarz eylemlerin İslam’a mal edilmesinin asla kabul edilemeyeceğini belirten Görmez, şöyle konuştu:

"Uzun süredir saldırıların, ölümlerin ve vahşetlerin yaşandığı dünyanın pek çok bölgesinde nice masum insanların katledildiği bilinmektedir. Nitekim aynı gün Pakistan’da, Nijerya’da, Irak’ta ve Suriye’de yüzlerce insanın katledildiği olaylar gerçekleşmiştir. Bütün dünyanın, fasılasız ölümlerin yaşandığı bu coğrafyaların trajedilerini aynı hassasiyetle karşılaması bir insanlık vazifesidir. Ölenlerin coğrafyasının, ırkının, dininin ve mezhebinin farklı oluşuna göre tepki verilmesi, tüm insanlığın vicdanını yaralamaktadır. Ölümler arasında çifte standart oluşturmak, bölgesine, rengine, ırkına, dinine ve mezhebine göre ölümleri tasnif etmek ve ortaya çıkan sonuçları istatistiklerin konusu yapmakla yetinmek, hiçbir şekilde kabul edilemez."

İslamofobinin oluşturduğu tehlikeye de değinen Görmez, şöyle devam etti:

"İslamofobinin bir endüstriye dönüşerek yaygınlaşması, başta Avrupa’da yaşayan Müslümanlar olmak üzere dünyanın her tarafında Müslüman varlığına karşı bir tehdit oluşturmaktadır. İslamofobik eylemler, barış içerisinde birlikte yaşama kültürüne zarar verip güvenliği ortadan kaldıracak boyutlara ulaşmadan, ilgili ülkeler tarafından gerekli tedbirler alınmalı, yabancı düşmanlığı, ötekileştirme ve ayrımcılıktan uzak durulmalıdır. Bu arada din görevlilerimizin İslamofobi ve bunu körükleyen yanlış dini anlayışlar konusunda bilinçlendirilmesi amacıyla çok yönlü çalışmalar yapılmalıdır."

"Kutsal değerlere saygı duyulmalı"

Görmez, dinin kutsal kabul ettiği değerlerin, inansın ya da inanmasın herkes tarafından saygı duyulması gereken hususlar olduğunun altını çizdi. Tam tersi bir durumda verilecek tepkiye de değinen Görmez, şunları anlattı:

"Kutsal değerleri aşağılamak, küçümsemek, istismar etmek, onlara hakaret ve tecavüz etmek, ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilemez. Müslümanlar, Kuran’ın evrensel mesajları ve Hz. Peygamberin çağlar üstü örneklik ve rehberliğini esas alarak bunları yapanlardan yüz çevirmeli, tepkilerini İslam’ın rahmet mesajları çerçevesinde ve makul düzeyde göstermelidir. Tahrikler meşru gösterilerek şiddet ve ölümle sonuçlanan tepki ve eylemler, hiçbir şekilde İslam açısından kabul edilemez."

Görmez, son yıllarda Avrupa'da camilere yapılan ırkçı saldırılara da dikkat çekti.

İslam'ın sevgi ve merhamet dini olduğuna işaret eden Görmez,  şunları kaydetti:

"İslam, rahmet, merhamet ve şefkat dinidir. İslam’ın amacı, insanı hem bu dünyada hem de ahirette mutlu etmektir. Bütün insanların barış, huzur ve esenlik içerisinde yaşadığı bir dünyayı var etmek İslam'ın en büyük gayesidir. İslam’ı terör ve şiddetle özdeşleştirmek rahmet dini İslam’a yapılabilecek en büyük haksızlıktır. Avrupa’da yaşayan vatandaşlarımızın defalarca kanıtladığı gibi tüm insanlık şunu iyi bilmelidir ki, Allah’a ve sevgili Peygamberi Hz. Muhammed aracılığı ile gönderdiği kitaba tam bir teslimiyetle bağlı olan müminler, hiçbir topluluk için tehdit, korku, düşmanlık ve şiddet unsuru değildir."

"İslami kavramların kullanımı konusunda dikkatli olunmalı"

İslami kavramların kullanımı konusunda dikkatli olunması gerektiğini vurgulayan Görmez, şöyle konuştu:

"İslami kavramların kolayca ve sınır tanımaz bir şekilde fütursuzca kullanıldığı bu temsillerin, günümüzde, en çok da Müslümanlara zarar verdiği muhakkaktır. Başta ilim adamları olmak üzere İslam dünyasındaki dini kurumların, dini sosyal teşekküllerin ve her bir Müslüman'ın, İslam’ın hak ve adalet anlayışı ile Rahmet Peygamberinin emsalsiz üstün ahlaki vasıflarını herkesin anlayabileceği hikmetli bir dil ve üslupla özellikle gençlere ve toplumun tüm kesimlerine tanıtmaları konusundaki gecikmişliğimiz artık hiçbir mazeret kabul etmemektedir." 

Görmez, Balkanlarda yaşayan Müslümanlar ve Romanlar ile ilgili çalışmalar yürütüleceğini dile getirdi. Balkanlarda ve Avrupa’daki din eğitimi kurumlarıyla Türkiye'deki orta ve yüksek düzeyde din eğitimi müesseselerinin işbirliği yapmasının önemini vurgulayan Görmez, şöyle devam etti:

"Öğrenci değişimi, öğretim elemanı desteği, müfredat ve eğitim materyalleri hazırlanması, kütüphane ve dokümantasyon hizmetleri gibi konularda işbirliği ve tecrübe paylaşımının gerçekleştirilmesi maksadıyla, Diyanet İşleri Başkanlığının ilgili kurum ve kuruluşlarla temas kurması gerekli görülmüştür. Balkan coğrafyasının en önemli dini ve kültürel unsurları arasında yer alan Bektaşi Müslümanlar ve irfan geleneğimizin kadim temsilcileri yaşadıkları coğrafyada İslam’ın sınırlarının zorlandığı mahallerde ciddi bir kimlik ve kültür kuşatması altındadır. Onların sorunlarıyla yakından ilgilenmek, ihtiyaç duydukları konularda ve özellikle sık sık maruz kaldıkları kültürel erozyon karşısında İslam kardeşliğinin bir gereği olarak kendilerine destek sunulmasının gerekliliği üzerinde durulmuştur."

 "Hz. Peygamber, Birlikte Yaşama Ahlakı ve Hukuku"

Görmez, dil, din, mezhep ve coğrafya ayrımı yapmaksızın tüm dünyada hiç kimseyi ötekileştirmeden bir arada, birlikte yaşamanın, toplumların barışı için giderek önem kazandığının söyledi.

Bu itibarla 2015 yılı Kutlu Doğum Haftası'nın temasının, "Hz. Peygamber, Birlikte Yaşama Ahlakı ve Hukuku" olarak belirlendiğini ifade eden Görmez, şöyle şöyle konuştu:

"Diyanet İşleri Başkanlığının görüşleri dışındaki görüşlerin başkanlığa bağlanması yanlıştır. Dini konularda Diyanet İşleri Başkanlığını kurumsal olarak bağlayıcı kılan husus, bir süreç dahilinde Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığının mekanizmalarından geçerek kurul kararı haline gelen görüşlerdir. Bunun dışında kalanlar, kurumsal olarak Diyanet İşleri Başkanlığının görüşlerini yansıtmaz. Hal böyleyken son zamanlarda bazı medya mensuplarının kendilerini fetva soran kişi konumuna koyarak müftülüklere sorular yöneltmesi ve aldığı cevapları Diyanet İşleri Başkanlığının topluma takdim ettiği bir kararı ve görüşüymüş gibi sunması asla kabul edilemez."

Görmez, bazı konularda münferit sorulara verilen cevapların ise çarpıtılarak basında yer bulması ve bu yolla Diyanet İşleri Başkanlığının itibarsızlaştırılmaya çalışılmasının gayri ahlaki olduğunu vurguladı.

İslam geleneğinde, kişiye özel verilen fetvaların umumileştirilemeyeceğini aktaran Görmez, "Alo 190 Fetva Hattı ile verilen fetvalar, tamamen fetva isteyen kişiyle ona fetva veren görevlinin arasında geçen ve sonuçta fetva isteyeni bağlayan bir husustur. Bazı medya kuruluşları tarafından bu tür fetvaların bütün bir topluma başkanlığın görüşü olarak takdim edilmesi, hatta bazı gazetecilerin de bunları köşelerine taşıması kabul edilebilir değildir" diye konuştu.

"İslam, güzel ahlaktır"

Görmez, İslam'ın güzel ahlak ve aynı zamanda merhamet ve adalet dini olduğunu belirtti.

Ahlaktan yoksun bir dindarlık anlayışının düşünülemeyeceğini, ifade eden Görmez, şöyle devam etti:

"İslami ahlakın en belirgin özelliği de merhamet ve adalettir. İslam, öncelikli olarak ahlaka dayalı bir toplum inşasını hedefler. Nihayet İslam, bireyin nefsinin tezkiyesiyle başlayan bir toplumsal ıslahı esas alır. Dindarlık sadece bazı ritüellerin ifasıyla yerine getirilmez. Gerek başkasının hak ve hukukuna riayet, gerek kamusal hak ve sorumluluklar gerekse kamusal emanetlere riayet yüksek ahlakın bir gereğidir. Yetim hakkı gözetmek, helal kazanç sağlamak, emanete riayet etmek ve liyakati esas alarak iş yapmak, en az ibadetlerimiz kadar İslam’ın emir ve tavsiyelerindendir. İslam’ın doğru bilgisini anlatmak bütün görevlilerimizin en başta gelen vazifesidir. Hiçbir durum ya da kurum, İslami hakikatlerin yalın ve doğru bir şekilde anlatılmasına engel teşkil edemez. Aynı şekilde İslami hakikatler, hiçbir zaman siyasal bir talep ve beklentinin aracı ve konusu yapılamaz. Beşeri zaaf, eksiklik ve günahlarımızı örtbas etmek için Kuran ve sünnetten delil aranmaz." 

Görmez, halkın yoğun talebi üzerine başlatılan 4 - 6 yaş grubu Kuran kursu eğitiminin takdirle karşılandığını vurguladı. 

Kurslarla ilgili talebin her geçen gün arttığını, talebin karşılanmasında fiziki, mali, eğitim materyali, öğretici ve yardımcı personel istihdamı açısından yaşanan sıkıntıların giderilmesi için gerekli adımların atılmasının önemli olduğunu belirten Görmez, şunları kaydetti:

"Müftülüklerimiz, Türkiye Diyanet Vakfının tüm illerimizde ve ilçelerimizde temsilcilik ve şubelerini yapılandırma iş ve işlemlerini tamamlamalı, ülke genelinde öğrenci yurdu açma faaliyetlerine ağırlık vermelidir. Yasalar, Diyanet İşleri Başkanlığı mensuplarının, her türlü siyasi faaliyetten uzak durmalarını zorunlu kılmaktadır. Yaklaşan seçim sürecinde Başkanlık teşkilatında görev alan her bir personelimizin, gerek vaaz, irşad, hutbe gibi dini vazifeleri ifa ederken gerekse sosyal medya gibi mecralarda ima yolu ile dahi olsa siyasi yönelim ve eğilimlerini izhar etmemeleri konusunda dikkatli olmaları gerekir."

"Ülkemizde misafir hiçbir çocuk eğitimsiz kalmasın"

Toplantıda yaptığı konuşmada Suriye, Irak ve dünyanın birçok muhtelif yerinden göçler yaşandığını da anımsatan Görmez, "Birçok insan ülkemize sığındı. Bilhassa bu kardeşlerimize yönelik il müftülüklerimiz göçlerin yaşandığı Kilis, Urfa ve Antep gibi sınır illerimizde çalışmalar yaptı. Bugün muhacirlerin olmadığı bir il yoktur" diye konuştu.

Görmez, cami, sokak ve evleri ensar evine dönüştürerek Türkiye'ye gelenlere kucak açtıklarını belirtti. Suriyeli çocukların eğitimine de değinen Görmez, şöyle devam etti:

"Türkiye Diyanet Vakfı marifetiyle başlayan, çadır kentlerin dışında yaşayan Suriyeli vatandaşlarımızın çocuklarının eğitim meselesi çok önemli bir mesele ve üzerinde çokça duruyoruz. İstiyoruz ki ülkemizde misafir de olsa hiçbir çocuk eğitimsiz kalmasın. Hiçbir insan sokakta, soğukta kalmasın. Onları koruyalım muhafaza edelim istiyoruz. Bu konuda il müftülüklerimize büyük görevler düşmektedir."

Muhabir: Salih Baran

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.