Dolar
32.48
Euro
34.72
Altın
2,337.17
ETH/USDT
3,114.30
BTC/USDT
63,485.00
BIST 100
9,915.62
Politika, arşiv

Bu bir "alma verme" süreci değildir

Cumhurbaşkanı Erdoğan, çözüm süreciyle ilgili "Bu bir pazarlık, taviz, alma verme süreci asla değildir. Silahlar bir kenara konulacak, siyaset zemininde çözüme kavuşacak" dedi.

26.11.2014 - Güncelleme : 26.11.2014
Bu bir "alma verme" süreci değildir

ANKARA

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Esnaf ve Sanatkarlar Genel Müdürlüğünce, "Esnaf ve Sanatkarların 2023 Vizyonu, Güçlü Esnaf, Güçlü Ekonomi" başlığı altında, ATO Congresium'da düzenlenen "4. Esnaf ve Sanatkarlar Şurası"nda bir konuşma yaptı.

Esnaf ve Sanatkarlar Şurası'nın her iki yılda bir kasım ayında toplanması için 2012'de yönetmelik düzenlemesi yapıldığını anımsatan Erdoğan, iki yılda bir esnaf ve sanatkarlar ile temsilcilerinin bir araya geleceği, sorunları ortaya koyacağı, çözüm önerilerini değerlendireceği şurayı çok önemli gördüğünü dile getirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, alınacak sonuçların, Türkiye genelinde esnaf ve sanatkarın karşı karşıya kaldığı sorunların çözümüne vesile olacağına inandığını söyledi. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 12 yıllık başbakanlık döneminde her fırsatta esnaf ve sanatkarlarla bir araya geldiğini, gönülden gönüle sohbet ettiğini, esnaf ve sanatkarın sorunlarını gerek doğrudan doğruya esnafla gerekse temsilci örgütleriyle görüşerek her zaman gündemde tuttuğunu, çözüm mücadelesi verdiğini ifade ederek, "Esnaf ve sanatkarlar, hiç tartışmasız şekilde milletimizin, devletimizin ve vatanımızın inşasında en büyük sorumluluğu ifa etmiş kesimdir. Millet, devlet ve vatan ruhunu inşa eden mimarlardır" dedi. 

Dünyanın hiçbir ülkesinde, hiçbir medeniyetinde esnaf ve sanatkarın bu kadar köklü bir geleneğe, bu kadar önemli bir vazifeye sahip olduğunun görülemeyeceğini belirten Erdoğan, Büyük Selçuklu ve Anadolu Selçuklu'nun ahi teşkilatının esnaf ve sanatkar demek olduğunu, Beylikler döneminin de aynı şekilde değerlendirilebileceğini ifade etti. Erdoğan, Osmanlı Devleti'nin Osman Gazi'nin ahi usulüne göre kılıç kuşanmasıyla hayat bulduğuna, 6 asır boyunca da ahilik kültürü, geleneği ve ahilik ahlakının Osmanlı'yı ayakta tuttuğuna vurgu yaparak, neredeyse 10 asırlık bu gelenek ve ahlakın Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda ve bugünlere ulaşmasında hep öncü olduğunu belirtti. 

Önemli olan ahlak, dürüstlüktür

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bizde esnaf ve sanatkar demek ticaret yapan, alan satan, sırf ekonomik faaliyette bulunan insan demek değildir. Bizim medeniyetimizde, bizim millet ve medeniyet ruhumuzda esnaf ve sanatkar gerektiğinde askerdir, alperendir. Gerektiğinde cephede vatanını savunan şehittir, gazidir, kahramandır. Gerektiğinde asayişi tesis eden polistir, gerektiğinde adaleti sağlayan hakim, hakemdir. Gerektiğinde de şefkatli bir ağabeydir, kardeştir. Taksici, şoför deyip geçemezsiniz, o mahallenin eminidir, mahallenin ağabeyi, bekçisidir. Bakkal, kasap, manav, terzi deyip geçemezsiniz, o mahallenin adeta ruhudur, sokağımızın, semtimizin adeta vicdanıdır. Esnafı çıkartıp aldığınızda Türkiye tarihinden geriye hiçbir şey kalmaz. Esnafı çıkartıp aldığınızda bizi biz yapan, bizi millet yapan, temelden, özden, ruhtan geriye hiçbir şey kalmaz."

Bin yıllık ahi geleneğine bakıldığında, paranın esnaf ve sanatkarın hayatında önem ve değer bakımından en alt sırada olduğunun görüleceğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Önemli olan ahlak, dürüstlüktür. Önemli olan şu içinde bulunduğunuz, birlik, beraberlik, kardeşliktir. Esnaf, 'Bismillah' der dükkanını açar, akşama kadar da müşterisini değil, modern kavramla tüketiciyi değil, nasibini bekler, kısmetini bekler. Bizim medeniyetimizde esnafın derdi, ne olursa olsun para kazanmak değil, helal para kazanmaktır" ifadelerini kullandı. 

Elini, kapını, sofranı açık tut

Selçuklu ve Osmanlı döneminde, bakırcıların yaptıkları işe, vurdukları çekice bile derin bir anlam yüklediğini, çekiçlerini bakırın üzerine iki darbede indirip "tak tak" diye ses çıkarken, bakırcının dilinden, gönlünden, kalbinden "Allah Allah" diye zikir geçtiğini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, keçecilerin de, yünü vücutlarına vurdukça "Allah Allah" diye Hakk'ı zikrettiklerini söyledi. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:

"Böyle bir medeniyet, böyle bir medeniyet tasavvuru var. Öyle bir kesim, öyle bir teşkilat düşünün ki en az bin yıldır her gün, her an kendisine ve arkadaşlarına şunu tavsiye etmiş, 'elini açık tut, kapını açık tut, sofranı açık tut, elini bağlı tut, dilini bağlı tut, belini bağlı tut.' İşte böyle bir teşkilata, böyle bir geleneğe, zihniyete sahip olmak bizim için, milletimiz, devletimiz ve vatanımız için eşi bulunmaz bir talihtir. Böyle bir esnaf ve sanatkar camiasına sahip olmak geçmişimiz adına da geleceğimiz adına da iftihar vesilesidir. Rabbim, bu milleti ekmeksiz, susuz, havasız, vatansız bırakmasın. Ama onlar kadar böyle bir esnaf, sanatkar geleneğinden, böyle güzel bir camiadan ve cemiyetten de inşallah mahrum bırakmasın."

Çözüm Süreci

Konuşmasında Çözüm Sürecine de vurgu yapan Erdoğan, bu süreçte esnaf ve sanatkarların çok kritik ve hayati bir yerde durduğunu belirtti. 

Teröre en fazla bedel ödeyen kesimler arasında esnaf ve sanatkarların bulunduğuna dikkati çeken Erdoğan, batıda, kuzeyde ve güneyde terörün ekonomi üzerindeki olumsuz etkisine bedel ödenirken, Doğu ve Güneydoğu'da bunlara ek olarak haraç, kepenk kapatma, yoksulluk ve göç nedeniyle bedeller ödendiğini belirtti.

Çözüm Sürecinin anne babalar kadar bölgedeki esnafı ve sanatkarı da umutlandırdığını aktaran Erdoğan, dükkanları yakılıp yıkılan nice esnafın bulunduğunu, bu esnafa hükümetin gerekli desteği verdiğini ve vermeye de devam edeceğine inandığını söyledi.

Son bir buçuk yıldır, tüm sabotaj girişimlerine rağmen muhafaza edilen Çözüm Sürecinin, esnafın da huzur ve güven ortamını teneffüs etmesini sağladığını belirten Erdoğan, 6-7 Ekim olaylarının yeni bir kışkırtma, tahrik olarak ortaya çıktığına dikkati çekti. 

Bütün bunlara rağmen bunu bu şekilde muhafaza edeceklerin en başta esnaf ve sanatkarlar olacağına inandığını dile getiren Erdoğan, esnaf ve sanatkarlar arasında Kürt, Türk, Arap ayrımı bulunmadığını çünkü onların Ahi ve kardeş olduğunu belirtti. 

Esnaf ve sanatkarların ahilik hukukunu, ahlakını muhafaza ederek terörün oyununu bozacaklarına da gönülden inandığını ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Çözümü Süreci konusunda söylentilere, dedikodulara, şehir efsanelerine asla ve asla itibar etmeyin. Bu işin çerçevesi bellidir, sınırları bellidir, marjı bellidir. Bu bir pazarlık süreci değildir, bu bir taviz süreci, bir alma verme süreci asla değildir. Her zaman söyledim, silahlar bir kenara konulacak, ne mesele varsa konuşarak, uzlaşarak, siyaset zemininde çözüme kavuşacak. Bunun dışında hiçbir yola, hiçbir yönteme Türkiye Cumhuriyeti asla fırsat vermez, zemin vermez, imkan da vermez."

Kobani üzerinden güya vicdan şovu yapmaya çalışıyorlar

Erdoğan, ne terör tehdidinin ne sokakları karıştırma tehdidinin ne de işlenen barbarca cinayetlerin Türkiye'nin istikamet çizgisini zedelemeyeceğini söyledi. 

Şu anda hazırlanan yargı ve güvenlik paketlerinin uygulamaya girdikten sonra bu durumun çok daha farklı bir güvence altına alınacağını vurgulayan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Biz birilerini memnun etmek için, birilerini tatmin etmek için değil 77 milyonun huzurunu, barışını, kardeşliğini sağlamak için bu yola çıktık. Şımarıklığa, başıbozukluğa da bizim tahammülümüz olmaz. Kobani bahanesiyle sokağa çıktılar, üstelik de hemen tamamı Kürt olmak üzere 50'ye yakın kardeşimizi barbarca, vahşice katlettiler. İçinde hemen hiç sivil bulunmayan bir kasaba için 200 bin insan zaten bizim ülkemize gelmiş. Orada 2 bin savaşçı var. Sokakları ateşe verenler şu anda Halep gibi büyük bir şehrin karşı karşıya kaldığı tehlikeyi dikkat edin hiç gündeme getiriyorlar mı? Halbuki ekonomi orada, tarih orada, kültür orada, medeniyet orada. Hiç gündeme getiriyorlar mı? Niye? Halep'teki insan değil mi? Halep'teki can değil mi? Cevabı belli. Üst akıl Halep'i önemsemiyorsa taşeron akıl da önemsemiyor. Bunlar taşeron. Esed barbarlığı altında 300 bin insanın katline seyirci kaldılar hatta Esed'in barbarlığına destek verdiler, şimdi Kobani üzerinden güya vicdan şovu yapmaya çalışıyorlar."

Sonu gelmeyen yersiz, tutarsız isteklere milletimizin tahammülü yoktur

"Herkes bilsin. Biz, bizim meselemizi üst akılla ya da üst aklın taşeronlarıyla değil, milletimizle beraber çözüyoruz" ifadesini kullanan Erdoğan, "Bu çözümde yer almak isteyene, katkı sunmak isteyene her kim olursa olsun süreçte yer vardır. Ama üst aklın esaretinde, farklı niyetlerin içine girenlere, sabotaj peşinde, terör ve tehdit peşinde koşanlara da önce millet ardından devlet gereken cevabı verir. Şımarıklığa, özellikle de başıbozukluğa, fırsatçılığa, sonu gelmeyen yersiz, tutarsız isteklere milletimizin tahammülü yoktur" değerlendirmesinde bulundu.

Bu meseleyi milletle, esnaf ve sanatkarlarla birlikte çözeceklerini ifade eden Erdoğan, Çözüm Sürecinin muhafaza edilmesinde, istikrarla ileri gitmesinde esnafın ve sanatkarın o bin yıllık kültür ve ahlakıyla aktif vazife üsteleneceğine inandığını kaydetti.

Erdoğan, hiçbir sorumluluk almadan, hiçbir riskin altına girmeden, adeta parmağını dahi kıpırdatmadan, yan gelip yatan, yattığı yerden de önüne gelene çamur atan bir zihniyet bulunduğunu dile getirdi.

"Yan gelip yatanlar varsın yatmaya devam etsinler" diyen Erdoğan, şunları kaydetti:

"Ama biz bürokratın koşturmasını istiyoruz, teknokratın koşturmasını istiyoruz. Hükümetin, bakanların sürekli koşturmasını istiyoruz. Cumhurbaşkanı bu noktada asla istisna değildir. Koşan, koşturan, terleyen bir Cumhurbaşkanı istiyor, böyle bir Cumhurbaşkanı olmanın gayretini, mücadelesini veriyorum. Siyasetin bütün taraflarından bizim arzumuz, beklentimiz de budur. Oturduğu yerden, yattığı yerden her yapılanı eleştiren, her yapılandan şikayet eden, millete değil, uluslararası çevrelere, uluslararası medyaya servis yapan bir siyaset, Türkiye'nin sorunlarına çözüm üreten bir siyaset olamaz. Millet, devlet, siyaset, esnaf, sanayici, işçi, memur herkes el ele verecek, herkes ter akıtacak ve Türkiye bu sayede inşallah istikrarla büyümesini idame ettirecek."

Ahımız çok ağır

"Öyle bir yargı düşünün ki ihalesi 2 yıl önce bitmiş bir Galataport olayında, bakıyorsunuz ihaleyi, yürütmeyi durdurma kararı vermiş. İş bitmiş, adam ödemesine başlamış. Uluslararası projeler üretiyor. Bu işin inşaatı başlayacak" diyen Erdoğan, "Bu nasıl bir vatanseverliktir, nasıl bir milliyetperverliktir? Cumhurbaşkanının 'ihanet-i vataniyye' diye bir suçu var. Peki yargıcın nesi var? O neyle yargılanacak?" değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

"Biz ülkeyi nasıl uçuracağız, bunu düşünüyoruz, bunu konuşuyoruz, beyler yürütmeyi durdurma kararı veriyor. Bu bir değil, iki değil, üç değil, dört değil, beş değil, devamlı. Dert başka. Bu noktada izan arıyoruz. Bu meseleyi çözmemiz lazım. Belli bir nazarla olaylara bakamazsınız. Hakikat gözlüğüyle bakmaya mecbursunuz. Onun için adalet arıyorum, adalet. Buna mecburuz. Bu sıkıntıyı yaşıyoruz. Yani burada, bu milletin menfaatlerini, bu vatanın menfaatlerini görmeyenlere karşı inanın ahımız çok ağırdır."

Erdoğan, Milli Güvenlik Kurulundan aldıkları tavsiye kararının, sıradan bir karar olmadığını vurgulayarak, "Legal görüntü altında illegal faaliyetlerle ulusal güvenliğimizi tehdit eden tüm unsurlara karşı bu mücadele sürecek. Nitekim Bakanlar Kurulu da kararını almıştır. Bugünden geriye dönüş Allah'ın izniyle olmayacak. İnşallah her zaman ileriye bakacak, her zaman ve birlikte ileriye yürüyeceğiz. Türkiye'nin uçması lazım" dedi.

Bizi dışarıdan bitiremezler, bizi ancak içeriden bitirirler

"Bizi dışarıdan bitiremezler, bizi ancak içeriden bitirirler. İşte bunlara karşı tavrımız farklı olmalı" değerlendirmesinde bulunan Erdoğan, son bir yıl içinde esnaflarla buluşmasında, paralel yapı ve çözüm süreci olmak üzere iki önemli hususa dikkatleri çektiğini anımsattı.

Erdoğan, "Paralel yapının, esnafımız ve sanatkarımıza nasıl musallat olduğunu, kimi zaman gönüllü olarak ama çoğu zaman şantajla, kumpasla, baskıyla esnaf ve sanatkarımızı sömürdüğünü bugün artık çok daha net olarak gördük ve görüyoruz" diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Paralel yapıyla ilgili olarak gerek yurt içinde, gerek yurt dışında yaptığımız son derece isabetli uyarılar, bakıyoruz, paralel yapının bazı müttefiklerini, bazı yol arkadaşlarını da rahatsız ediyor. Bütün cesaret çağrılarımıza rağmen maalesef şantajın bazı siyasiler üzerinde hala etkili olduğunu görmek de açıkçası bizi üzüyor" dedi.

Esnafımızın eli, kapısı, sofrası inşallah her daim açık olacak

Ekvator Ginesi'nde, Türkiye-Afrika 2. Ortaklık Zirvesi'nde, Afrikalı dost ve kardeşlerine yaptığı uyarıların birilerini rahatsız ettiğini dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:

"Afrikalı dost ve kardeşlerimizi bu sinsi yapı hakkında uyarmak bizim tabii vazifemizdir ve hakkımızdır. Zira farklı maskeler altında, bir misyoner ve ajan tavrıyla bu yapının Afrika'da faaliyet göstermesi, ülkemiz adına da dost ve kardeş ülkeler adına da ciddi bir tehdittir. Türkiye'nin ulusal güvenliğini tehdit eden bu yapıyla mücadelemiz, milletimizin de verdiği yetki uyarınca hız kesmeden devam edecek. Esnaf ve sanatkar kardeşimin de bu mücadeleye omuz verdiğini, destek verdiğini biliyorum ve her birinize bu manada da teşekkür ediyorum."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, esnafın eli, kapısı, sofrasının her daim açık olacağını vurgulayarak, "Ancak sadakası ve zekatı inşallah yanlış ellere değil, gerçekten ihtiyacı olanlara ulaşmaya devam edecek. Bir yanlış örnek, bütün güzellikleri örtmez" dedi.

Erdoğan, "Ülkemizde hamdolsun, öğrencilere samimiyetle el uzatan, yoksulların elini karşılıksız tutan, gençlere milli ve manevi değerleri hiçbir karşılık beklemeden aktaran nice dernek var, vakıf var, nice teşekkül var. 780 bin kilometrekare içinde bu ülkenin gerçek gönül mimarlarına, elinizi, kapınızı ve sofranızı her daim açık tutacağınıza yürekten inanıyorum" diye konuştu.

Erdoğan, esnaf yaşadıkça bu milletin yaşayacağını, esnaf ayakta durdukça devletin ayakta kalacağını söyledi. 

Esnafın acımasız ve ahlaksız bir iktisadi anlayışın altında ezilmesine hep birlikte karşı çıkılacağını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

"Esnafı ve esnaf ahlakını dışlayan değil, onu çürüten ve saf dışı bırakan değil, esnaf ve esnaf ahlakıyla yoğrulmuş yeni bir iktisadi anlayışı hem ülkemize, hem de dünyanın idrakine söyletmek zorundayız. Bunu da inşallah birlikte başaracağız. En modern imkanlara sahip olacağız, yeni sorunlara yeni çözümler üreteceğiz. Ama inşallah özden, ruhtan, bin yıllık o gelenekten sapmadan, ahilik anlayışını da ebediyete kadar muhafaza etmenin mücadelesini hep birlikte vereceğiz. Sizler, esnaf ve sanatkarlar olarak bu milleti, bu ülkeyi, özellikle de ekonomiyi ayakta tutacaksınız. Biz de sizlere karşı vazifemizi hakkıyla yerine getireceğiz. Biz tedbirleri alacağız, teşvik edici olacağız, gerektiğinde düzenleyici olacağız. Biz yolları açık tutacağız, emniyeti, istikrarı temin edeceğiz. Sizler de o açılan kapılardan, o açılan yollardan emin şekilde, huzurlu şekilde ilerlemeyi inşallah sürdüreceksiniz."

Hükümetin, gerek yasal düzenlemeler gerek devletin sağlayacağı imkanlarla her zaman esnaf ve sanatkarın yanında yer alacağını dile getiren Erdoğan, AK Parti iktidarının en önemli kavramlarından birinin istikrar, ikincisinin de güven olduğunu vurguladı.

Erdoğan, "İstikrar, idare-i maslahat asla değildir. İstikrar, mevcudu muhafaza etmek ama ileriye gitmek için de sürekli atılım yapmaktır. Yani geriye gitmeden, kararlı şekilde ileriye doğru gitmektir. Ama idare-i maslahat yerinde durmaktır. Statik olmaktır, statükoyu korumaktır, patinaj yapmaktır. İdare-i maslahat geçici bir süre işe yarayabilir ama sonra büyük bir gürültüyle çöker. İstikrar öyle değildir. İstikrar, mevcudun üzerine sürekli yenisini ekler" dedi.

Biz mevcudun üzerine yenilerini eklemenin mücadelesini verdik

Milletin, idare-i maslahatın bedelini 2000 ve 2001 krizlerinde çok ağır yaşadığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Yıllarca işi idare ettiler, yıllarca mevcutla yetindiler, yıllarca var olanın üzerine yenisini eklemediler. Sonuç büyük bir çöküş oldu. Biz ise en başından itibaren yere sağlam bastık, mevcudu muhafaza etmenin yani idare-i maslahatın değil, mevcudun üzerine yenilerini eklemenin yani istikrarın mücadelesini verdik" değerlendirmesini yaptı.

"İdare-i maslahat" anlayışı yerine "istikrar" diyerek hareket ettikleri için milli gelirin üç kattan fazla büyüğüdünü, ihracatın 36 milyar dolardan 158 buçuk milyar dolarlık rekor seviyeye çıktığını, IMF'den borç alan değil IMF'ye borç verecek duruma gelindiğini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin G-20 dönem başkanlığını üstlendiğini, 2015'te G-20 zirvesinin Türkiye'de yapılacağına, 12 yıl önce 27 buçuk milyar dolar olan Merkez Bankası rezervinin 133 milyar dolar seviyesine yükseldiğine işaret etti. Tüm bunların atılımla olabileceğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Yerinizde durarak, yerinizde sayarak bunları yapamazsınız. Kendinizi, ülkenizi dünyaya kapatarak bunları yapamazsınız. Risklerden uzak durarak, risklerden kaçarak istikrarı sağlayamazsınız, ekonomiyi büyütemezsiniz.

'Türkiye, bölgesel meselelerle neden bu kadar ilgili' diyenler oluyor. 'Mısır için susalım, Filistin için susalım, Suriye'yi, Irak'ı görmezden gelelim' diyenler oluyor. Bunu medyada söyleyenler, yazanlar çizenler oluyor. Bakın açık söylüyorum, Mısır'a, Filistin'e, Suriye'ye, Irak'a susmak da mümkün, bu da bir seçenek. Avrupa nasıl susuyorsa, nasıl görmezden geliyorsa biz de susabilirdik, görmezden gelebilirdik. Ama o zaman büyük devlet olamazsınız."

İki ayağını merkeze sabitleyip her konuda ahkam kesenler var

İnsanların 12 bin kilometreden bu bölgeye neden geldiğinin üzerinde durulması gerektiğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:

"Susarsanız, sessiz, tepkisiz kalırsanız Ahi Evran'ın, Hacı Bektaş'ın, Hacı Bayram Veli'nin asırlardır bu medeniyet için alın teri dökmüş ahilerin, esnafın, sanatkarın karşısına alnınız ak çıkamazsınız. 

Ahi ne demektir biliyor musunuz? Ahi, Dicle'nin kenarındaki koyunu kendisine dert edindiği kadar, Nil'in, Tuna'nın kenarındaki koyunu da kendisine dert edinendir. Ahi budur. Bizim esnafımızın ufku, hiçbir zaman dükkanının önü olmamıştır. Bizim insanımızın ufku, hiçbir zaman sokağının, mahallesinin sınırı olmamıştır. Bizim devlet olarak, ülke ve millet olarak ufkumuz hiçbir zaman başkentlerin, devlet binalarının içine de hapsolmamıştır. Devlet dairelerinde oturup, siyasi parti genel merkezlerinde oturup, semtindeki gerçeklerden bile haberi olmayan bir bürokrat, bir siyasetçi, bir idareci anlayışı Türkiye'yi büyütemez ve büyütememiştir. Bazılarının işi gerçekten çok kolaydır. Ankara'da ofisinde oturacaksın, nerede iş yapılıyorsa onu kıyasıya eleştireceksin. Ekonomiyi eleştir, demokrasiyi eleştir, Çözüm Sürecini, Suriye politikasını, Irak politikasını eleştir. Hz. Mevlana ne diyor; 'Pergel gibi bir ayağın burada merkezde olacak, diğer ayağınla alemleri gezeceksin'. Biz de bunu maalesef yanlış anlayıp, iki ayağını da merkeze sabitleyip oradan her konuda ahkam kesenler var."

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
İlgili konular
Bu haberi paylaşın