Dolar
32.47
Euro
34.67
Altın
2,333.70
ETH/USDT
3,120.40
BTC/USDT
63,808.00
BIST 100
9,908.63
Politika, arşiv

Vicdanı küreselleştirmek zorundayız

Başbakan Erdoğan, "Markalarımızı küresel hale getirirken, barışı ve demokrasiyi küreselleştirmek, en önemlisi, vicdanı küreselleştirmek zorundayız" dedi.

23.09.2013 - Güncelleme : 23.09.2013
Vicdanı küreselleştirmek zorundayız

İSTANBUL 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Lütfi Kırdar Kongre Merkezi'nde düzenlenen, "Asya Pasifik Perakende Kongresi ve Fuarı"nın açılışında yaptığı konuşmada, ticaretin sürdürülebilir olması için, tarihin en eski zamanlarından bugüne kadar değişmeyen ve değişmeyecek şartlar olduğunu söyledi.

Bu şartlardan ilkinin "adalet" olduğunu ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:

"Ülkeler adil olacak ve adalet küreselleşecek. İki; yollar açık olacak. Yollarda haramiler, yani hırsızlar, yol kesenler olmayacak, korsanlar olmayacak, eşkıya olmayacak. Üç; hem yerel anlamda, hem küresel anlamda, huzur olacak, güvenlik olacak, istikrar olacak. Ticareti küreselleştirmek istiyorsak, refahı küreselleştirmek istiyorsak, işte bu şartların ortadan kalkmaması için de mücadele etmek zorundayız. Yani, markalarımızı küresel hale getirirken, barışı ve demokrasiyi de küreselleştirmek, en önemlisi de, vicdanı küreselleştirmek zorundayız."

Erdoğan, savaş ve çatışmaların, ticaretin yollarını kapatacağına dikkati çekerek, şöyle devam etti:

"Adaletsizlik, katliamlar, darbeler, ticaretin yollarını kapatır. Çocukların kimyasal silahlarla öldürüldüğü, çocuklarının kanının aktığı bir dünya, vicdanı, kalbi kuruttuğu kadar, refahı da kurutur. İşte onun için vicdanın küreselleşmesi, kanaatin küreselleşmesi, ekonomi ve ticaretin farklı bir boyut kazanması, hepimiz için, bizim ve geleceğimiz için şarttır. Türkiye olarak, çok eski devlet geleneklerimiz rehberliğinde, refah ve huzur için, barışın çok çok önemli olduğuna inanıyor ve politikalarımızı da buna göre belirliyoruz. Son derece zorlu bir coğrafyada bulunmamıza rağmen, Türkiye’nin istikrar ve huzur içinde kalkınmasını önemsiyor; bunu bölgeye hakim kılmak için de samimi mücadele veriyoruz."

Başbakan Erdoğan, Türkiye’nin, huzur, istikrar, refah, özellikle de demokrasi noktasında, bölgenin müstesna ülkelerinden birisi olduğuna değinerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ülke içinde var olan mevcut sorunları, tamamen demokrasi ve hukuk çerçevesinde tek tek çözüme kavuşturuyoruz. Bölgesel meselelerde ise barışı, huzur ve istikrarı, özellikle de halkın taleplerinin yönetime yansıdığı sistemleri, yani demokrasiyi, yani halkın iradesinin egemen olduğu iktidar sistemlerini en güçlü şekilde destekliyoruz. Az önce ifade ettim Somali’deki yoksulluğu dünya gündemine taşıyoruz ama önce kendimiz gidiyoruz. Bir yerde deprem mi var, bir felaket, sel felaketleri mi var, Şili de mi var, biz oradayız. Pakistan’da mı var, biz oradayız. Asla Müslümandır, bu Hristiyandır, böyle bir ayrım yapmadan oradayız. Niye ? Çünkü bu asrı, bir dayanışma, bir paylaşım asrı kılmak zorundayız."

 "Bu millet, Türk milleti şanına yaraşır olanı yapmak durumundadır" 

"Bu millet, Türk milleti şanına yaraşır olanı yapmak durumundadır ve bugüne kadar yaptık, yapıyoruz ve yapacağız" diyen Erdoğan, şunları kaydetti:

"Örneğin Somali’deki yoksulluğu dünya gündemine taşırken, ne yazık ki çok açık söyleyeyim uluslararası kuruluşlar hala Somali’ye elini ciddi manada uzatmış değil. Aynı şekilde Filistin meselesinde yine çözüm için elimizden gelen gayretleri gösteriyoruz. Bunun yanında işte yanımızda 911 kilometre sınırımız olan Suriye’de, bakınız şu anda sadece bin 700 insan, bunların 400’ü çocuktur kimyasal silahlarla öldürüldü. Hala Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi bununla ilgili kararını veremiyor. Aynı şekilde 110  bin insan tanklarla, toplarla, helikopterlerden indirilen, yağdırılan bombalarla uçaklardan yağdırılan bombalarla yaklaşık 3 yıldır öldürülüyor. 110 bin kişi öldü. Hala Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi bununla ilgili kararını veremiyor.”

"Birleşmiş Milletler barış için kurulmuş bir kuruluştur"

Başbakan Erdoğan, "Birleşmiş Milletler neye yarar ?" diye sorarak, "Birleşmiş Milletler barış için kurulmuş, tesis edilmiş bir kuruluştur" dedi.

Birleşmiş Milletler'in 196 üyesi olduğunu anlatan Erdoğan, konuşmasını şöyle devam ettirdi:

"Peki görevini şu anda yapabiliyor mu? Maalesef görevini yapamıyor. O zaman sorarlar, niye kurduk biz Birleşmiş Milletler Teşkilatını ? 5 tane daimi üyenin dudakları arasına kilitlenmiş bir dünya, işte az önce de söyledim, adil bir dünya olamaz. 5 tane... Şimdi ben diyorum ki; bizim gençlerimiz güzel bir kampanya başlattılar. Dünya 5’ten büyüktür. 5’ten büyük olan dünyanın artık görevini yapması lazım. 'Bugün Somali’ye, yarın bana' diye düşünerek bu adımları atması lazım. Eğer barış istiyorsak, huzur istiyorsak, refah istiyorsak bu adımların atılması lazım. İşte iki tane üye bakıyorsunuz atılacak adımları kilitleyebiliyor. Bir üye de kilitleyebilir. Bu sistemin dönerli olması şart."

"21. yüzyıl, bir dayanışma yüzyılı olmalıydı"

Küresel ölçekte yaşanan birçok sorunun temelinde, hırsın olduğuna işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:  

"Yaşanan savaşlara, çatışmalara, teröre, göçlere baktığınızda, altında hırs olduğunu göreceksiniz. İklim değişikliği, çevre kirliliği, eko sistemin bozulması, susuzluk, salgınlar gibi sorunlara baktığınızda, altında önce hırsın olduğunu göreceksiniz. Özellikle, son yaşadığımız küresel ekonomik krizi analiz ettiğinizde, altında, sınırsız kazanma, sınırsız harcama hırsının olduğunu göreceksiniz. Türkçe'de çok güzel, çok anlamlı bir söz var; benzeri öğütlerin inanıyorum ki sizlerin dillerinde, sizlerin kültürlerinde de olduğuna eminim. (Bunun da tercümesi çok önemli) 'Biri yer, biri bakar; kıyamet işte ondan kopar.' Komşusu açken, bir insan tok yatıyorsa, orada çürüme başlamıştır."

Erdoğan, konuşmasını, şöyle sürdürdü: 

"Bu süreci, bu gidişi durdurmak, buna tedbirler üretmek elbette ki bizlerin, dünya siyaset liderlerinin ve sizin içinizdeki ticari sahada bulunan liderlerin de önemli bir görevidir, meselesidir. Nitekim, başta G-20 Toplantıları olmak üzere, bir çok uluslararası platformda bu uyarılarımızı yapıyoruz; dünyayı tehdit eden bu hırs üzerinde etraflıca konuştuk, konuşuyoruz. İnsanlık, büyük çoğunluğuyla emperyal duygulara mı hizmet edecek yoksa insanlık, bir dayanışmanın bir paylaşımın dünyada egemen olmasına mı gayret gösterecek? Mesele bu. Beni inanıyorum ki 21. asır aslında bir paylaşım, bir dayanışma asrı olmalıydı. Asya Pasifik Perakendeciler Kongresini aslında bu organizasyonu, dev bir sivil toplum kuruluşunun yapılaşması olarak görmek ve bunun üzerine çalışmak çok isabetli olur. 16'ncısı gerçekleştirilen bu kongre bence bunun da adımlarını atmalıdır. Bu mesele, dünya liderlerinin olduğu kadar, dünya üzerindeki her bir ferdin de meselesi olmak zorundadır. Eğer dünya bu şekilde giderse, dolar, avro, yen, yuan, ruble, Türk lirası, bir gün insanlığın elinde sadece birer kağıt parçası olarak kalacak. O meşhur Kızılderili sözünde olduğu gibi, elimizdeki kağıt parçalarının yenmediğini görecek, ama o zaman çok geç kalmış olacağız. Şunu hepimiz biliyoruz ki bizler, bugüne, bugün yaşayanlara karşı sorumlu olduğumuz kadar, geleceğimize ve gelecek nesillere karşı da sorumluyuz. Dünyamızın 50 yıl, 100 yıl sonra da yaşanabilir bir halde olmasını istiyorsak, farklı bir dünyayı, farklı bir ekonomik anlayışı çocuklarımıza miras bırakmak zorundayız."

"Somali'nin açlığına sırtını dönen bir dünyanın geleceği yoktur. Bir litre petrol için çocukların öldüğü bir dünyanın geleceği asla yoktur" diyen Erdoğan, şöyle devam etti:

"Kendi iktidar hırsları için, çocukları dahi katledenlere göz yumanların, bunu görmezden gelenlerin, buna sırtını dönenlerin, çocuklarına, torunlarına bırakabilecekleri yaşanabilir bir dünya olamaz. Farklı bir dünyanın mümkün olduğuna ben yürekten inanıyorum. Farklı bir ticaret anlayışının, farklı bir ekonominin var olduğuna ben yürekten inanıyorum. İstanbul'daki bu buluşmanın, bu zirvenin, işte böyle farklı bir dünyaya, farklı bir ticaret ve ekonomiye kapı aralamasını yürekten arzu ediyorum."

"Nerede dünya?"

Erdoğan, "Hakkı ve haklıyı her zaman, hep birlikte söylemek zorundayız. İşte Mısır'da 70 yıldan sonra bakıyorsunuz halkın yüzde 52 ile işbaşına getirdiği bir cumhurbaşkanını, kendi milli savunma bakanı yaptığı kişi, askeri darbeyle indiriyor. Nerede dünya? Hani demokrasi diyordunuz, hani halkın iradesine saygı diyordunuz? Kimsenin buna saygısı yok" dedi.

"Suriye'de 7 milyon insan göçmen durumunda"

Başbakan Erdoğan, şu anda Suriye'de 7 milyon insanın göçmen durumunda olduğunu ifade ederek, bunun 5 milyonunun Suriye içinde göçmen, 500 bininin ise Türkiye'de olduğunu bildirdi. 

"Şu ana kadar 2 milyar dolar onlarla ilgili yatırımımız var" diyen Erdoğan, şöyle devam etti:

"1,5 milyon Lübnan'la, Ürdün'de. Bize şu ana kadar yurtdışından gelen destek 135 milyon dolar. Diğerlerini tamamen Türkiye olarak biz kendimiz karşıladık. Milletime çok teşekkür ediyorum, milletime sağ olsun, var olsun diyorum. Çünkü böyle bir şeyde hükümetinin arkasında durabiliyor. Tabii bu bir gerçeği ortaya koyuyor, bütün bu olanlar Orta Doğu'yu ilgilendirdiği kadar dünyayı da yakından ilgilendiren bu sorunları, hep birlikte çözüme kavuşturmamız lazım."

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
İlgili konular
Bu haberi paylaşın