Dolar
39.91
Euro
46.74
Altın
3,274.27
ETH/USDT
2,430.00
BTC/USDT
107,250.00
BIST 100
9,404.89
Gündem, arşiv

Gülen hakkında suç duyurusu

Avukat Hüdaverdi Yıldırım, Fethullah Gülen'in "örgüt kurma, "örgütlü darbe teşebbüsü" ve "örgütlü dolandırıcılık" gibi suçlardan yargılanması talebiyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundu.

26.02.2014 - Güncelleme : 26.02.2014
Gülen hakkında suç duyurusu

İSTANBUL 

Avukat Hüdaverdi Yıldırım, Fethullah Gülen'in "örgüt kurma, örgütlü darbe teşebbüsü, örgütlü dolandırıcılık ve memuriyet görevini suistimal" gibi suçlardan yargılanması talebiyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundu.

Avukat Yıldırım'ın İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına sunduğu dilekçede, İstanbul merkezli operasyonun sonucunda, milli ekonomik sırlar ile MİT'in devlet sırrı niteliğindeki faaliyetlerinin ifşa edildiği, hukuka aykırı teknik takip yapıldığı öne sürüldü.

Dilekçede, şunlar kaydedildi: 

"Bu operasyon, bir rüşvet ve yolsuzluk operasyonu olsaydı, yolsuzluk yaptığı ve rüşvet aldığı öne sürülen kişilerin görevlerinden alınması ve istifalarının ardından yargı sürecinin tamamlanmasının beklenmesi gerekirdi. Yaşanan süreç, operasyonun yolsuzluk ve rüşvet operasyonu olmadığını, hedefin ne pahasına olursa olsun meşru hükümeti yıkmak olduğunu bizlere göstermiştir. Bu noktada yargı bağımsızlığına vurgu yapanlar, hakikatte cemaate ve cemaatin ideolojisine ayrıcalıklı statü talep edenlerdir. Kanunsuz dinlemeler, değiştirilen tapeler ve montaj kasetlerle oluşturulan yüksek bütçeli 17 Aralık prodüksiyonunda, ilgili savcıların avcı ve atıcı rolü, kaos senaryosunun hocalar ve localar tarafından kaleme alındığının en büyük delilidir."

Dilekçede, İstanbul merkezli operasyonun ekonomiye de zarar verdiği savunularak, şu ifadeler yer aldı:  

"Meşru hükümeti hedef alsa da hukuka aykırı yapılan 17 Aralık operasyonları sonucunda milli sırlar ifşa edilmiş, ülke ekonomisi uzmanlara göre 200 milyar lira civarında zarara uğratılmıştır. Bu rakam, her vatan evladının 3 bin lira civarında borçlanması demektir. Vatana ihanet, meşru hükümete yönelik darbe, nitelikli dolandırıcılık, memuriyet görevini suistimal suçları aynı anda ve aynı kişiler tarafından alenen işlenmiştir. Fethullah Gülen, savcılar üzerindeki siyasi ve manevi gücünü kullanarak, savcıları meşru hükümeti hedef alan operasyonları yapmasında azmettirici olduğu ve asli fail sıfatıyla hareket ettiği için suçludur. Gülen ile birlikte söz konusu suçlara iştirak ettikleri tespit edilecek yargı mensupları ve kolluk güçlerinin, 'örgüt kurma', 'örgütlü darbe teşebbüsü', 'örgütlü dolandırıcılık ve memuriyet görevini suistimal' suçlarından yargılanmasını talep ediyorum." 

Hüdaverdi Yıldırım'ın suç duyurusu, 2014/28340 dosya numarasıyla işleme konularak, İstanbul Cumhuriyet savcılarından Erhan Gülcan'a tevzi edildi. 

"Soruların Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan'ı hedef aldığını gördüm"

Suç duyurusu ardından açıklama yapan avukat Hüdaverdi Yıldırım, görev yeri değiştirilen savcı Muammer Akkaş ile ilgili iddiasını da dile getirerek, şunları aktardı:

"17 Aralık operasyonundan yaklaşık 1 sene evvel Bakırköy Cumhuriyet Savcılığınca, Cumhuriyet Savcısı Muammer Akkaş'ın yürüttüğü ve 2012 kasım ayında basında 'adliye çetesi' olarak yer alan soruşturma kapsamında; telefon görüşmeleri dinlenen eski CHP milletvekili Tacidar Seyhan'a sorulan soruların Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan'ı hedef aldığını gördüm. Bu konuda AK Parti İstanbul Milletvekili Oktay Saral'a 2012 Kasım ayında bilgi verdim. Bahsi geçen soruşturmada benim telefon görüşmelerim de dinlenmiş, bununla ilgili 2012 yılı içinde değil ancak 25 Temmuz 2013 tarihinde Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/21203 sayılı soruşturma dosyasında ifademe başvuruldu. İlk günlerde bunun Müslümanlar arasındaki bir fitne olduğunu düşünerek beklemeyi tercih ettim. Ancak 17 Aralık organizasyonunun yapılış şekli, sonrası ve muhtemel sonuçlarına bakınca Fethullah Gülen'in ve suça karışan yargı mensubu ile kolluk güçlerinin, Türkiye Cumhuriyetini hedef alan dış kaynaklı bir tezgahta maşa olduğunu anladım."

Malatya

İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (MAZLUMDER) Malatya Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Hüseyin Sarıgül de "paralel yapı"nın telefon dinleme iddialarına ilişkin suç duyurusunda bulundu.

Malatya Adliyesi önünde toplanan dernek üyeleri adına basın açıklaması yapan Sarıgül, bazı basın yayın organlarında yer alan haberlerde, MAZLUMDER Genel Başkanı Ahmet Faruk Ünsal ve İstanbul Şube Başkanı Cüneyt Sarıyaşar ile birçok şube başkanının aralarında bulunduğu, toplumun değişik kesimlerine mensup iş adamı, siyasetçi, gazeteci ve yazar ile sivil toplum kuruluşlarının telefonlarının hayali bir terör örgütü soruşturması kapsamında dinlenerek iletişimlerinin kayda alındığının iddia edildiğini söyledi.

Basında yer alan haberlerdeki iddiaların araştırılması gerektiğini ifade eden Sarıgül, "Böyle bir soruşturma kapsamında iddia olunan dinlemelerin yapılıp yapılmadığı, yapılmışsa kanunun dinleme için aradığı şartların gerçekleşip gerçekleşmediğinin ve kayıt altına alınan verilerin soruşturma dışında başka amaçlarla kullanılıp kullanılmadığının tespiti, özel hayatın gizliliği ile kişi hürriyeti ve güvenliği açısından önemli bir hal almıştır" diye konuştu.

Makul şüphe olmadan kişilerin adli soruşturmaya konu edilmesinin özel hayatın gizliliğini ihlal anlamına geleceğine işaret eden Sarıgül, söz konusu hak ihlallerini yapanlar ve bunlara göz yumanlar hakkında gerekli yasal işlemlerin yapılmasını beklediklerini söyledi.

Sarıgül, açıklamanın ardından, "paralel yapı"nın telefon dinleme iddialarına ilişkin suç duyurusunda bulundu. 

Hüseyin Sarıgül'e, MAZLUMDER Malatya Şube Başkanı Kadir Yılmaz ve yönetim kurulu üyeleri eşlik etti. 

İslamoğlu: "Ayıptır, günahtır, suçtur, haramdır"

Akabe Vakfı kurucusu Mustafa İslamoğlu ile vakfın bazı yöneticileri ve üyeleri, "paralel yapı"nın telefon dinleme iddiasına ilişkin, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulundu. 

Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı önünde bir araya gelen Akabe Vakfı üyeleri adına açıklama yapan Vakıf yönetim kurulu başkanı Nasuhi Günay, son günlerde bazı basın yayın organlarında kendisi ve Akabe Vakfı'nın da arasında bulunduğu geniş bir kitlenin telefonlarının dinlenildiği iddialarının yer aldığını belirtti.

Günay, vakıflarının santral telefonları ve gönüllüden yöneticiye, şoförden çaycıya kadar birçok müntesiplerinin dinlendiğini söyleyerek, söz konusu dinlemelerin hak ihlali ve özel hayatın mahremiyetine müdahale olduğunu ifade etti. 

Uydurulan sözde örgütün hayali bir gerekçeden ibaret olduğunu ve birbiriyle ilgisiz kişi, kurumların iletişimlerinin soruşturulmasının da bunun açık delili sayılacağını aktaran Günay, "Yapılan bu hukuksuz uygulama, haneye tecavüzdür. Hatta kişinin onur ve şahsiyetine yapılan bir saldırıdır. İnsan onurunu korumak ise başta her bir insanın kendisinin, daha sonra ise devletin en asıl ve asil görevidir" diye konuştu. 

Söz konusu dinlemelerin niçin yapıldığının kamuoyuyla paylaşılması ve acil bir soruşturma açılması gerektiğini vurgulayan Günay, şunları söyledi:

"Dini duyarlılık iddiası bulunan paralel yapının bu dinlemeleri yaptığı iddiası da mutlaka en kısa zamanda açıklığa kavuşturulmalı ve suçlular teşhir edilmelidir. Dinlemeler delil sayılmamalı ve buna benzer hukuksuzlukların önü kesilmelidir. Paralel yapının dini iddiaları ve hassasiyetleri dikkate alındığında, tecessüs denen ve kişinin özel hayatına, mahrem alanına müdahale olarak ifade edebileceğimiz gayriahlaki durumlar, apaçık bir şekilde Kuran ve Hazreti Peygamberin uygulamaları ile şiddetle reddedilmiş ve yasaklanmıştır. Dini kimlikle böylesi haksızlığa ve hukuksuzluğa tevessül etmek, daha büyük bir cinayettir ve İslami değerlerimize karşı saygısızlıktır, ayrıca tam bir insanlık suçudur." 

Akabe Vakfı kurucusu ve ilahiyatçı Mustafa İslamoğlu da dinlenilenler arasında bulunmadığını ancak 3 yıldan beri aile fertlerinin dinlenildiğini söyleyerek, "Bu ayıptır, günahtır, suçtur, haramdır. Bunu her kim yapıyorsa ortaya çıkmalı ve cezasını bulmalı. Mahremiyetimize uzanan bu eller, cezasız kalmamalı" dedi. 

Söz konusu dinlemelerin haram olduğuna inandıklarını ve ülkenin özgür vatandaşları olarak mahremiyetlerine el uzatılmamasını istediklerini anlatan İslamoğlu, şöyle konuştu:

"Devletin görevi, vatandaşının mahremiyetine tecavüzü önlemektir. Bu anlamda bizler, hayali bir örgütün üyeleri yapılmışız. Ama böyle bir örgütü bilmiyoruz. Bizlerle beraber dinlenilen insanların birçoğunu, ömrümde görmedim, bazılarının isimlerini hiç duymadım. Dolayısıyla bütün bu insanları bir kazanın içine atıp, bundan bir terör örgütü çıkarma cambazlığını kim yaptıysa, onun yakasına yapışılmalı, hukuk cezasını vermeli. Umarım bu caydırıcı bir biçimde, hukuk tarafından cezalandırılır ve bu ülke, manevi bir terör, manevi bir tedhiş havası yaşamasından kurtarılır diye düşünüyorum." 

Mustafa İslamoğlu, bir gazetecinin "Siz nereyi adres olarak görüyorsunuz?" sorusuna, "Bu adresi tespit etmesi gereken kurumun yargı kurumu olduğunu düşünüyorum. Yargı bunu araştırsın, soruştursun, her kimse ortaya çıkarsın, biz de bilelim" yanıtını verdi. 

Açıklamaların ardından, gruptakiler adliyeye girerek, hazırladıkları suç duyurusu dilekçelerini, ayrı ayrı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na sundu. 

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.