Dolar
42.85
Euro
50.62
Altın
4,479.58
ETH/USDT
2,927.30
BTC/USDT
87,498.00
BIST 100
11,396.38
Dünya

Trump'ın 2025 yılındaki dış politika karnesi: ABD'nin küresel liderlik rolünü yeniden tanımlamak

2025'te dış politikada büyük ölçüde Gazze'deki insani kriz ve Rusya-Ukrayna savaşı ile meşgul olan ABD Başkanı Donald Trump, bir yandan uluslararası arenada vites artırırken öte yandan da ABD'nin "küresel liderlik rolünü" yeniden tanımlamaya çalıştı.

Hakan Çopur  | 25.12.2025 - Güncelleme : 25.12.2025
Trump'ın 2025 yılındaki dış politika karnesi: ABD'nin küresel liderlik rolünü yeniden tanımlamak

Washington

20 Ocak 2025'de ikinci kez başkanlık koltuğuna oturan ABD Başkanı Trump, oldukça yoğun bir iç ve dış politika gündemiyle 2025 yılını geride bıraktı.

İç politikada kendisine başkanlık seçimlerini de kazandıran "sınır güvenliği" ve "ekonomik iyileşme" yolunda önemli adımlar atan Trump, Demokrat-liberal kesimlerin eleştirilerine karşın her iki alanda da kendi seçmen tabanını memnun etmiş görünüyor.

📲 Artık haberler size gelsin
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.

🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı

Uluslararası meselelerde diğer başkanlara kıyasla kendisine daha geniş bir alan açan Trump, ilk dönemindekinden farklı olarak bu sefer dış politikada daha tanımlanabilir ve etki düzeyi yüksek adımlar attı.

Küresel ölçekte uygulamaya başladığı gümrük tarifelerini adeta bir "dış politika silahı" gibi kullanan ABD Başkanı, hem Orta Doğu hem de Rusya-Ukrayna krizlerine ilişkin Joe Biden dönemine kıyasla görece daha aktif bir ajanda takip etti.

ABD'nin yeni ulusal güvenlik stratejisi

Aralık ayının başında Trump'ın imzasıyla yayımlanan 2025 Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi, esasen Trump'ın ABD'nin küresel liderlik rolünü yeniden tanımladığı bir "referans belge" olarak dikkati çekti.

ABD'nin "küresel düzenin jandarmalığı" rolünden geri çekileceği ima edilen belgede, "pragmatist" olmadan pragmatik, "realist" olmadan gerçekçi, "idealist" olmadan ilkeli, "şahin" olmadan güçlü ve "güvercin" olmadan ölçülü bir dış politika izleneceği vurgulandı.

ABD'nin dünya düzenini "ayakta tuttuğu günlerin geride kaldığı" belirtilen belgede, başta Avrupa olmak üzere, ABD müttefiklerinin kolektif savunmaya daha fazla katkı sağlaması gerektiği vurgulandı.

Amerikan dış politika önceliklerinin hayata geçirilebilmesi için geleneksel siyasi ideolojiler yerine "Önce Amerika" mottosuyla hareket eden ve Amerikan ekonomik milliyetçiliğini öne çıkaran bir yaklaşıma dikkat çekildi.

Çin'i "küresel rakip" ya da "düşman" şeklinde tanımlamayan yeni strateji belgesinde Pekin, önceki belgeye kıyasla daha düşük bir tonlama ile "uluslararası ekonomik rakip" şeklinde nitelendirildi.

Bir dış politika aracı olarak gümrük tarifeleri

ABD Başkanı Trump'ın 2 Nisan'da Beyaz Saray'da duyurduğu ve tüm ülkeleri kapsayan gümrük tarife rejimi, sadece ekonomik anlamda değil, uluslararası siyaset noktasında da önemli bir politika yapım aracı oldu.

Gümrük tarifelerini sadece Çin'le rekabette değil, başta Avrupa ülkeleri olmak üzere geleneksel müttefiklerine karşı da kullanan Trump, adeta tüm dünyaya "artık jandarmalık dönemi bitti; tehditlere karşı ya parasını verin ya da başınızın çaresine bakın" şeklinde özetlenebilecek bir mesaj verdi.

Trump'ın Gazze karnesi

ABD Başkanı Trump'ın ilk yılına damga vuran ana konulardan biri, kuşkusuz Gazze'de ateşkes süreci oldu.

Daha göreve gelmeden önce "Gazze'deki savaşı kısa sürede bitireceği" vaadini veren Trump, bir yandan İsrail'e desteğini sürdürürken öte yandan Gazze'de ateşkes sürecine ilişkin tartışmalı birçok adıma imza attı.

4 Şubat'ta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'yu Beyaz Saray'da ağırlayan Trump, burada yaptığı konuşmada "Gazze'yi devralmaktan" ve burayı "Orta Doğu'nun Rivierası" yapmaktan bahsedince küresel ölçekte tepki çekti.

Daha sonra bu sözlerini yumuşatan ve bir süre sonra tedavülden kaldıran Trump, Filistinlilerin Gazze'den zorla çıkarılmayacaklarının sözünü verdi.

Trump'ın Gazze'ye yönelik zikzaklı politikasının değiştiği yer, eylül ayı sonunda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da aralarında olduğu dünya liderlerini bir araya getiren New York'taki BM Genel Kurulu oldu.

Burada başta Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad Al Sani ile bir araya gelen ve Gazze konusunda ne yapılması gerektiğini bölge liderlerinden dinleyen Trump, 24 Eylül'deki Gazze zirvesinden sonra daha somut adımlar atmaya başladı.

29 Eylül'de Netanyahu'yu Beyaz Saray'da ağırladığı bir görüşmede 20 maddelik "Gazze'de barış" planını açıklayan Trump'ın bu planı Türkiye, Katar, Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi bölgedeki önemli ülkelerin de desteğini aldı.

9 Ekim'de imzalanan Gazze'de ateşkes süreci 10 Ekim'de yürürlüğe girerken 13 Ekim'de Mısır'ın Şarm el-Şeyh kentinde toplanan liderler, Gazze'de barış mutabakatına imza attı.

17 Kasım'da yapılan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) toplantısında da Trump'ın bu planına destek verildi.

İsrail'in yoğun ihlallerine rağmen halen yürürlükte olan Gazze'de ateşkes sürecinin ikinci aşamasına nasıl geçileceği, Uluslararası İstikrar Gücünün ne şekilde somutlaştırılacağı ve geçiş sürecinde görev yapacak Barış Kurulunun süreci nasıl yöneteceğine ilişkin diplomatik süreçler devam ediyor.

Rusya-Ukrayna savaşında tünelin sonu belirsiz

ABD Başkanı Trump'ın seçimleri kazandığı gün yaptığı açıklamada, "başkan olunca günler içinde bitiririm" dediği Rusya-Ukrayna savaşı 4. yılına yaklaşırken tünelin ucundaki ışık halen belirsizliğini koruyor.

Biden döneminden farklı olarak göreve gelir gelmez ABD'nin Ukrayna'ya yaptığı milyarlarca dolarlık askeri yardımı kesen Trump, 28 Şubat'ta Beyaz Saray'da ağırladığı Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ile canlı yayında kameralar önünde tarihe geçen bir tartışma yaşadı.

Rusya-Ukrayna savaşından Joe Biden ile Zelenskiy'i sorumlu tutan Trump, istemeden de olsa Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'e daha rahat hareket edebileceği bir alan açtı.

15 Ağustos'ta ABD'nin Alaska eyaletinde gerçekleştirilen Trump-Putin zirvesinden istediği somut sonucu alamayan Trump, bundan sonraki tüm zirve ihtimallerine oldukça temkinli yaklaştı.

Kasım ayında 28 maddelik Ukrayna barış planını duyuran Trump'ın taslak metni, daha sonra iki tarafla da yapılan görüşmeler sonucunda 20 maddeye indirildi.

Önce ABD ile Ukrayna arasında yapılan müzakerelerle son hali verilen barış planına ilişkin son güncellemeler Miami'deki görüşmelerde yapılırken Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy, 20 maddelik plana ilişkin nihai görüşmeyi Trump ile yapmaya hazır olduğunu belirtti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan Beyaz Saray'da

25 Eylül'de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı Beyaz Saray'da en üst düzeyde ağırlayan ABD Başkanı Trump, Oval Ofis'teki açıklamalarında Türk-Amerikan ilişkilerinin oldukça iyi bir durumda olduğuna vurgu yaptı.

Başta Gazze krizi, Rusya-Ukrayna savaşı, F-35 programına dönüş ve ikili ekonomik ve ticari ilişkiler olmak üzere, birçok başlığın kapsamlı şekilde ele alındığı görüşme, yakın dönem Türkiye-ABD ilişkilerine dair en olumlu diplomatik temas olarak kayıtlara geçti.

Suriye Cumhurbaşkanı Şara'nın Washington ziyareti

Öte yandan Trump'ın 2025 dış politikasında dikkati çeken bir başka açılım da Suriye'deki devrimin ardından bu ülkeyle ilişkilerin normalleştirilmesi oldu.

ABD yönetimi, Suriye'deki Ahmed Şara yönetimine destek verirken Trump 30 Haziran'da imzaladığı kararnameyle bu ülkeye yönelik yaptırımların kaldırılmasına yönelik süreci başlattı.

10 Kasım'da Beyaz Saray'da basına kapalı gerçekleşen görüşmede, tarihte ilk kez bir Suriye devlet başkanını ağırlayan Trump, Suriye Cumhurbaşkanı Şara ile bir araya geldi.

Nihai olarak ay sonunda ABD Kongresinden geçen ve Başkan Trump'ın imzasıyla yasalaşan 2026 savunma bütçe yasası kapsamında da Suriye'ye yönelik yaptırımlar resmen kaldırıldı.

Gözler ABD-Venezuela geriliminde

Trump'ın ilk yılına damga vuran bir diğer dış politika konusu ise Venezuela'ya yönelik artan baskı oldu.

Göreve geldiği ilk gün Venezuela kökenli Tren de Aragua örgütünü "yabancı terör örgütü" ilan eden Trump, bulduğu her fırsatta bu tür örgütlere karşı savaş açtığını söyledi.

İlk olarak 2 Eylül'de Karayipler'de Venezuela açıklarında "uyuşturucu taşıdığı" iddia edilen tekneleri vuran ABD yönetimi, daha sonra ileri bir adım atarak bu ülkeyi "yabancı terör örgütü" ilan etti.

17 Aralık'ta yaptığı açıklamayla Trump, "Venezuela petrol tankerlerine karşı tam blokaj" uygulayacaklarını belirtirken yakın zamanda Venezuela topraklarını da hedef alabileceklerini söyledi.

Trump'ın 15 Ekim'de, Merkezi İstihbarat Teşkilatına (CIA), Venezuela'da operasyon düzenleme yetkisi vermesi ise hem dikkati çekti hem de tartışmaları alevlendirdi.

ABD kamuoyunda "Venezuela ile savaşa mı giriyoruz?" sorusu yüksek sesle dile getirilirken özellikle Trump'ın Cumhuriyetçi tabanında bu konuda ciddi sorgulamaların olması dikkati çekti.

ABD-Çin ilişkilerinde Trump dönemi

Trump'ın ikinci başkanlık döneminin öne çıkan bir diğer dış politika yaklaşımı ise Pekin ile kurduğu dalgalı diplomasi süreci oldu.

Joe Biden döneminde "en ciddi küresel rakip" olarak tanımlanan Çin'i yeni ulusal güvenlik stratejisinde "bir numaralı endişe" olmaktan çıkaran Trump, hem gümrük tarifeleri üzerinden Çin'i ekonomik anlamda hedef aldı hem de Nvidia'nın Çin'e çip satışına onay verdi.

Çin'le görece daha dengeli bir rekabet ilişkisi kurmak istediği anlaşılan Trump, küresel liderliği Pekin'e kaptırmamak için ABD'nin gelenekselleşmiş askeri, ekonomik ve siyasi adımlarını atmaya da devam etti.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.