Dolar
32.38
Euro
34.92
Altın
2,233.04
ETH/USDT
3,568.10
BTC/USDT
70,828.00
BIST 100
9,079.97
Dünya

Brexit'e son nokta konuluyor

İngiltere yaklaşık 4 yıl önce aldığı AB'den ayrılma kararını, sancılı bir sürecin ardından 31 Ocak'ta tamamlıyor.

İlyas Tayfun Salcı  | 29.01.2020 - Güncelleme : 29.01.2020
Brexit'e son nokta konuluyor

Londra

İngiltere yaklaşık 4 yıl önce aldığı Avrupa Birliği'nden (AB) ayrılma (Brexit) kararını, sancılı bir sürecin ardından 31 Ocak Cuma günü tamamlamaya hazırlanıyor.

İngiltere'de, AB'nin atası Avrupa Ekonomik Topluluğuna (AET) 1973'te üye olunmasından itibaren, üye ülkelerin siyasi ve ekonomik bütünleşmesi ile gücün, Brüksel'deki bürokraside toplanmasından şikayet eden bir kesim oluştu.

AB'nin Schengen ve ortak para birimi gibi temel kurumlarının dışında kalmasına karşın İngiltere'de "Avrupa şüphecileri" diye adlandırılan grubun şikayetleri azalmadı, aksine arttı.

Özellikle Doğu Bloku ülkelerinin AB'ye üye olmasıyla artan göç ve 2008 ekonomik krizi, bu düşüncelerin ülkede yaygınlaşmasına yol açtı.

Aşırı sağ siyasetçi Nigel Farage’ın liderliğindeki AB karşıtı Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisinin (UKIP) 1990'lardaki 100 bin oyluk tabanını 2010'da 920 bine, 2015'te de 3 milyon 890 bine taşımayı başarması da ülkedeki ana akım siyaseti baskı altına aldı. Parti Avrupa Parlamentosu seçimlerinde kazandığı başarıyla çok sayıda milletvekili çıkararak, Brexit'i Avrupa gündemine taşıdı.

Bu siyasi konjonktürde, düşünce kuruluşu British Influence’ın (Britanyanın Nüfuzu) eski Başkanı Peter Wilding’in 2012'de yayımladığı makalede kullanmasıyla dolaşıma giren "Brexit" kelimesi, ülkenin önündeki 8 yılına damga vuracak popülerliğe ulaştı.

Wilding, makalesinde, İngiltere’nin AB içinde liderliğe oynaması gerektiğini savunuyor ve bunda başarısız olunması halinde işlerin "Brexit"e doğru kayacağı uyarısında bulunuyordu, öyle de oldu. İngiltere'nin son 8 yılına damga vuran tartışma, ülkenin AB içinde ve lider rolünde olması gerektiğine inananlar ile AB bürokrasisinin boyunduruğundan kurtulup, "bağımsız" İngiltere'yi "yeniden büyük" yapmayı isteyenler arasında geçti.

Referandum sözü

Ülkeyi saran Brexitçi atmosfer, 2013 yılında dönemin Başbakanı David Cameron'ı AB üyeliğini referanduma götürme sözü vermeye itti. Seçmen tabanını UKIP'e kaptırmaktan endişe eden Cameron, bu vaadin de etkisiyle 2015’te yapılan genel seçimde az farkla ama tek başına iktidar olmayı başardı.

Kendisi AB üyeliğinden yana olan siyasetçi, 2016 yılı başında, AB'nin "siyasi bütünleşme" hedefini eleştirerek ve bazı tavizler almak amacıyla bir dizi diplomatik girişimde bulundu. Cameron, görüşmelerin sonunda AB’den ulusal parlamentonun egemenliği, ekonominin yönetimi ve göçün sınırlandırılması konularında "istediğini kopardığını" ilan etti.

Referandum

Referandum için 23 Haziran 2016 tarihini belirleyen İngiliz Başbakan, AB’den kopardığı tavizlere göre yeniden şekillenecek üyeliğin devamı için kampanyaya başladı.

Brexit yanlısı kampanyada ise öne çıkan iki isim Nigel Farage ile Boris Johnson oldu.

Brexit yanlısı kampanya, İngiliz Parlamentosunun Brüksel'deki atanmış bürokratlar karşısında egemenliğini yeniden elde etmesi, ülkenin AB bütçesine yaptığı katkının başta sağlık sistemi olmak üzere kendi iç sorunlarının çözümünde kullanılması ve göçe karşı "sınırların kontrolünün yeniden sağlanması" gerekliliği üzerine kuruldu.

AB üyeliğinden yana olanlar ise Birliğin, İngiltere’nin en büyük ticari ortağı olduğuna işaret ederek, Brexit’in ülke ekonomisini küçülteceğini savundu.

Son ana kadar başa baş giden referandum yarışından yüzde 48’e karşı yüzde 52 ile Brexit cephesinin galip çıkması üzerine Cameron görevinden istifa etti.

"Brexit Brexittir"

Yerine, kabinede içişleri bakanlığı koltuğunda oturan Theresa May seçildi.

"Brexit Brexittir" sloganıyla görevine başlayan May, referandum sonucunu hızla hayata geçirme sözü verdi.

May, 29 Mart 2017'de AB'ye yazdığı mektupla 2 yıl sürmesi öngörülen Brexit müzakerelerini resmen başlattı. İngiliz Başbakan amacını, bu 2 yıl içinde hem ayrılık koşullarını hem de yeni bir serbest ticaret anlaşmasını müzakere edip sonuca bağlamak olarak ilan etti.

Ancak tablonun May'in dilediği kadar basit olmadığı kısa zamanda ortaya çıktı.

Brexit karşıtları ve yandaşlarının yanı sıra siyaset "katı Brexitçiler" ve "ılımlı Brexitçiler" olarak da bölündü.

Seçim hezimeti kriz getirdi

Muhafazakar Parti milletvekilleri içindeki bölünmeler, May'i hem parlamentoda hem müzakere muhatabı AB karşısında zayıf bir konumda bıraktı. May, bu sorunu, erken genel seçime gidip güçlü bir parlamento çoğunluğuyla yeniden hükümete gelerek çözmeyi denedi.

Fakat 8 Haziran 2017’de gidilen erken genel seçimde Muhafazakar Parti tek başına hükümet kuracak sayıda milletvekili çıkaramadı. Kuzey İrlanda’nın aşırı sağdaki Demokratik Birlik Partisinin (DUP) desteğiyle ancak bir azınlık hükümeti kurulabildi. Bu, Brexit kamplaşması içinde onlarca bakanın istifasına ve May’in 24 Temmuz 2019’daki istifasına giden sürecin de başlangıcı oldu.

May, belirlenen süre içinde AB ile bir Brexit anlaşmasına varmayı başardıysa da anlaşmayı parlamentodan geçirmeyi başaramadı. Bunda, Avrupa Adalet Divanının İngiltere’nin Brexit’i tek yanlı iptal edebileceğine hükmetmesiyle, AB yanlısı kesimlerin süreci durdurmak için ümidinin artması da rol oynadı.

Brexit parlamentoya takıldı

May'in Brexit anlaşması milletvekilleri tarafından büyük farklarla 3 kez reddedildi. Brexit 29 Mart 2019’dan önce 12 Nisan’a, sonra da 31 Ekim’e ertelenmek zorunda kaldı.

Ülkede 22 Mayıs'ta yapılan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde Muhafazakar Partinin 5. sıraya gerileyerek tarihinin en büyük seçim yenilgisini almasının ardından Theresa May üzerindeki istifa baskısı arttı.

May'in istifasını ilan etmesinin ardından başlayan liderlik yarışını, kabinedeki dışişleri bakanlığı görevinde önceki yıl Brexit politikasını yeterince katı bulmayarak istifa eden Boris Johnson kazandı.

Johnson devri

Başbakanlık görevini 24 Temmuz'da devralan Johnson, parlamento dengelerinin Brexit sürecini dilediği gibi yönetmesine izin vermeyeceğini görerek, parlamentoyu 5 hafta tatil kararı aldı ancak bu karar, Anayasa Mahkemesinden geri döndü.

Johnson, bunun üzerine AB ile yeniden müzakereye başlayarak Brexit anlaşmasında daha önce itirazlara yol açan bazı maddeleri değiştirmeyi başardıysa da parlamento çıkardığı yasa ile katı Brexitçi siyasetçiyi AB'den yeni bir erteleme istemeye mecbur bıraktı.

AB'ye 28 Ekim'de imzasız bir mektupla erteleme talebini ileten Johnson, 29 Ekim'de muhalefet partilerini erken genel seçime ikna etmeyi başardı.

Seçim galibiyeti Brexit'in önünü açtı

Seçim kampanyasını "Brexit'i ne pahasına olursa olsun gerçekleştirme" vaadi üzerine kuran Johnson, 12 Aralık'ta sandıktan 365 milletvekili çıkarmayı başardı. Böylece Johnson'ın önünde 650 sandalyeli Avam Kamarasında dilediği düzenlemeyi geçirmesi için engel kalmadı.

Brexit anlaşmasına ilişkin tasarı, ocak ayı içinde parlamentonun her iki kanadından hızla geçti ve 23 Ocak'ta Kraliçe'nin onayıyla yasalaştı.

İngiltere, 31 Ocak Cuma günü AB'den resmen ayrılacak. Bunu, ülkenin fiilen AB üyesi kalacağı ama Birliğin karar süreçlerinde yer almayacağı bir geçiş dönemi izleyecek. 11 ay olarak öngörülen geçiş döneminde taraflar, başta kapsamlı bir serbest ticaret anlaşması olmak üzere gelecekteki ilişkilerinin alacağı şekli müzakere edecek.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
İlgili konular
Bu haberi paylaşın