Dolar
32.26
Euro
34.74
Altın
2,361.01
ETH/USDT
2,906.70
BTC/USDT
60,839.00
BIST 100
10,218.58
Gündem, arşiv

Merkez Bankası hala neyi bekliyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan, faiz konusunda, "Merkez Bankası da dünya inerken sağ olsun hala olduğu yerde duruyor, inmiyor, düşürmüyor, neyi bekliyorsun sen?" dedi.

16.01.2015 - Güncelleme : 16.01.2015
Merkez Bankası hala neyi bekliyor

ANKARA

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Genç İşadamları Konfederasyonu Genel Başkanı Erkan Güral ve konfederasyon üyelerini Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda kabul etti. Kabulde konuşan Erdoğan, Konfederasyonun takdirle takip ettiği bir sivil toplum kuruluşu olduğunu, genç girişimcileri sergiledikleri dayanışma dolayısıyla kutladığını belirtti. 

Göreve gelirken "farklı bir cumhurbaşkanlığı yapacağını" ifade ettiğini anımsatan Erdoğan, bu sözünde duracağını, ekonomiyi yakından takip ederek, tüm taraflarla istişarelerini yapacağını, ilgili kurumların sorumlularıyla tespitlerini paylaşacağını söyledi. Erdoğan, "Biz, istişarenin, uyumun, koordineli şekilde çalışmanın önemini bilen, faydasını görmüş bir geçmişe sahibiz. İki sihirli kelime diye ifade etmiştik. Bir güven, iki istikrar demiştik. Bunu gerçekleştirdik. Bu iki sihirli kelime bizi buralara taşıdı" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, güvenin olmadığı yerde istikrarın, istikrarın olmadığı yerde de güçlü bir ekonominin olmayacağını vurgulayarak, şöyle devam etti:

"Çünkü yatırımcı geleceğini görecek, eğer yatırımcı geleceğini göremiyorsa gelip o ülkede yatırım yapmaz. Bu bizim içerideki yatırımcımız için de geçerlidir, dışarıdan gelecek yatırımcı için de geçerlidir. Uluslararası iş camiasında, müteşebbisler camiasında bize, gittiğimiz zaman ilk sordukları soru hep şu olur, 'Seçim ne zaman?', 'Koalisyon mu, yoksa tek başına iktidar mı gelir?', eğer tek başına iktidar durumu yok gibi bir izlenim alırlarsa ki onlar zaten seçim öncesi kamuoyu araştırmalarını yapıyorlar, bu araştırmaları yaptıktan sonra da Türkiye'de ne olur, tek başına iktidar mı gelir, yoksa bir koalisyon mu olur bunu görüyor, ona göre Türkiye'deki yatırımı peşinen satın alıyor. Eğer burada hakikaten tek başına iktidar sinyali varsa, 'Ben seçimler yapılmadan önce gidip o ülkede yatırımım yaparım' diyor."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçmişteki siyasi istikrarsızlığın, sosyal sorunların, ekonomideki kırılganlığın Türkiye'ye ve millete ödettiği bedelleri hep birlikte yaşadıklarını ifade ederek, demokrasi ve ekonomi arasındaki hassas ilişkinin son 12 yılda kurulduğunu ve demokrasi güçlendikçe ekonominin güç kazandığını, ekonomi de güçlendikçe demokrasinin değer kazandığını söyledi. Erdoğan, "Onun için birisi çıksın, diğeri çıkmasa da olur diyemezsiniz. Eğer böyle bir iddia içerisindeyseniz aynen geçmişte yaşadıklarımızı yaşarız. Hamdolsun 12 yıl içinde biz bunu başardık ve bunun için de her ikisi at başı ve böylece bugünlere geldik. Ekonomi ile demokrasiyi birlikte yükseltmenin, birlikte ileriye taşımanın hep çabası içinde olduk. Bugün de aynı hassasiyete sahibiz" diye konuştu.

"Çıkarları için ülke ve millet aleyhindeki kampanyalara destek veriyorlar"

Türkiye'ye yönelik saldırılarda demokrasi ve ekonominin hedef alındığını, yurtiçindeki bazı kesimlerin de kendi siyasi ve ekonomik çıkarları uğruna ülke ve millet aleyhindeki kampanyalara destek verdiğini üzüntüyle müşahede ettiklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:

"17-25 Aralık, demokrasiye ve sivil siyasete darbe girişiminden beri paralel yapının ülke içinde ve dışında bu konuda başı çektiğini biliyoruz. Düşünebiliyor musunuz? Bu ülkenin vatandaşı olacaksın, bu ülkenin pasaportunu taşıyacaksın, bu ülkede bir STK oluşturacaksın ondan sonra da gideceksin Avrupa'da, Amerika'da, şurada burada Türkiye'nin aleyhinde kampanyalar sürdüreceksin. Bu kampanyalar, tamamen hilaf-i-hakikat, yalan yanlış. Çünkü bunlarda yalan meşrudur. Bunlarda takiye, gizlenme çok başarılıdır, ileri derecededir, kendilerini çok iyi gizlerler, saklarlar. Yeri geldiği zaman da hangi grubun veya kurumun içerisine gireceklerse o kurumun değer verdiği neler varsa, bu kendilerine ters de düşse bunu yaparlar. Çünkü bunların ana ilkesi şudur, amaçları uğrunda her şey meşrudur. Böyle bir anlayışla herşeyi yaparlar. Benim burada anlatmaktan edep edeceğim her şeyi yaparlar. 

17-25 Aralık darbe girişimini sadece şahsımla, sadece o dönem başında bulunduğum hükümetle ve partiyle ilişkili hale getirenler yanlış düşünüyorlar, hadiseyi yanlış değerlendiriyorlar. Bu darbe teşebbüsü doğrudan demokrasiye, doğrudan milli iradeye, doğrudan Türkiye'nin geleceğine yapılmıştır. Hedef Türkiye'nin birliğiydi, milletimizin bütünlüğüydü, huzuruydu, istikrarıydı. Beni değil, sizleri, sizlerin emeğini, varlığını hedef almışlardır. Her türlü tehditle haraçlar toplanabiliyordu, her yerde, maliyesinde, yargısında, emniyetinde her türlü... Yargıya işiniz düşmüşse bunun halli için bunların avukatlar zinciri her türlü işi çevirebiliyordu. Çünkü avukatlık o dönemde hukuk değildi. Neydi? İkili ilişkilerdi. O da nereden geçiyordu? Parasal ilişkilerden geçiyordu. Bunu geçmişte başkaları yapıyordu, bu defa da ne yazık ki bu örgüt yapmaya başladı. Bu teşebbüs, ortaya koyduğumuz kararlı duruş ve milletimizin desteğiyle hamdolsun akamete uğradı. Demokrasiye, milli iradeye kastedenlere verilecek mücadele diğer tüm çabaların, hedeflerin önünü açacaktır."

"Medya özgürlüğü bunlarda yok"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Tahşiye" adı verilen kitabevi yöneticileri ve yazarlarının suç duyurusu üzerine gerçekleştirilen operasyonun, paralel yapının medya organlarında basın özgürlüğüne yapılmış bir operasyon gibi gösterilmeye gayret edildiğini anlatarak, şunları kaydetti:

"Tahşiye adı verilen bir kitabevine ve bu kitabevinin, onların elindeki belli imkanları alacağını görerek, onların aleyhine köşelerinde yazdıkları yazılar sebebiyle onların ihbarı üzerine ki onlar da yazar, köşe yazarı, birçoğunun yazılmış kitapları var, bu insanlar 17 ay içeride yattılar, ondan sonra da utanmadan, sıkılmadan ne diyorlar, 'Bunlar fikir özgürlüğüne, düşünce özgürlüğüne, medyaya karşı yapılmış bir operasyondur. A'dan Z'ye yalan. Tam aksine medya özgürlüğü bunlarda yok. Bunlar birçok yazarı, çizeri hepsini eğer onlarla örtüşmüyorsa zaten defetmişlerdir. Nitekim onların yanından ayrılıp da daha sonra yaptıkları açıklamalarla ortaya çıkan birçok yazarı çizeri de gördünüz, görüyorsunuz. Şu anda yanlarında olanların birçoğu da yine belli imkanlar sağlandığı için orada duruyorlar. Kendilerine ait piyasa olmadığı için orada duruyorlar.

Sizlerden içeride veya dışarıda bu konuda çok dikkatli olmanızı, ülkemizin ve milletimizin aleyhindeki bu çalışmaların karşısında bir güç oluşturmanızı özellikle bekliyorum. Bunun en az sivil toplum çalışmalarınız, ekonomik faaliyetleriniz kadar önemli olduğunu bilmenizi istiyorum. Çünkü demokrasinin olmadığı yerde ne sivil toplumun ne de girişimciliğin gelişmesi mümkün değildir. Sakın ha uluslararası medyada çıkan olumsuz haberlere, değerlendirmelere itibar etmeyin, kulak asmayın, burada yürekli olun. Gelecek bizimdir, Türkiye güçlüdür, daha da güçlü olacak. Varsın onlar olumsuzluk değirmenine su taşısınlar, varsın onlar bu ülke aleyhine kampanyalar yürütsünler, bilesiniz ki bunların mumu yassıya kadar yanacaktır ve ondan sonra sönecektir."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, paralel yapının faaliyetlerinin bir üst aklın planlamasıyla, yönlendirmesiyle yürütüldüğünü ama artık yeni bir Türkiye'nin var olduğunu vurgulayarak, "Artık kendi istikametini kendi çizen, kendi planlarını kendi yapan, kendi hedeflerini kendi belirleyen bir Türkiye var. Geçmişte bizim gündemimizi dışarıda birileri belirliyordu ama şu anda böyle birşey yok. Kimse bizim gündemimizi belirleyemez, biz kendi gündemimizi kendimiz belirliyoruz. Eski Türkiye hayaliyle yaşayanlar boşuna bekliyorlar, Türkiye bir daha o günlere asla dönmeyecek inşallah" değerlendirmesinde bulundu. 

Türkiye'ye yönelik tertiplerin, saldırıların ve tezgahların, demokrasinin yanında ekonomi ve sosyal barış üzerinde de yoğunlaştığını belirten Erdoğan, uluslararası kuruluşlar vasıtasıyla Türkiye'nin ekonomisini zayıf göstermek, bu yönde algı oluşturmak için yürütülen gayretler olduğunu, Gezi Parkı odaklı olaylar sırasında 'tüketmeyin, ekonomi dursun' çağrıları yapıldığını söyledi. 

"Faizleri yükseltmek için, yatırımları, girişimciliği baltalamak için, yani Türkiye'nin büyümesini engellemek için 12 yıldır sayısız defa saldırılara, manipülasyonlara maruz kaldık" diyen Erdoğan, o sıralarda 4,6'ya kadar düşen faizin, olaylarla birlikte hemen yükselmeye başladığını anlattı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

"Ülkemizde tabii faizin meddahlığını yapan çok, onu da söyleyeyim. Hala bunun gayreti içerisinde olanlar maalesef var. Ben Cumhurbaşkanı olarak her yerde söylüyorum, söylemeye devam edeceğim. Biz devletin borçlanma faizini yüzde 63'ten aldık. Tek haneliye indirene kadar verdiğim kavganın, mücadelenin şahidi olan birçok arkadaşım var. Fakat tek hanelide kalmasını istemeyen birileri hala var. Bunu bilmenizi isterim. Sizlerden bu yöndeki çabalara, haberlere karşı da dikkatli olmanızı, her yerde ve her durumda sağlam duruşunuzu muhafaza etmenizi istiyorum."

Türkiye'de yatırımın önündeki en büyük engelin yüksek faiz olduğunun altını çizen Erdoğan, "Eğer yüksek faiz devam edecek olursa bu ülkede yatırımlar bizim istediğimiz seviyede asla yürümeyecektir ve bu ülke girişimci doğuramayacaktır. Girişimcinin doğabilmesi için bir defa yüksek faiz değil en azından şöyle uluslararası camiadaki faizlere yakın bir faiz politikasını uygulamamız lazım" ifadesini kullandı.

"En büyük parayı onlar kazanıyor"

Faiz lobisinin son zamanlarda reel yatırımdan çok daha kolay para kazanmanın, paradan para kazanmanın peşinde olduğunu ifade eden Erdoğan, "En çok parayı kazanan yatırımlar, yatırım derken bile biraz üzülüyorum, nedir, finans sektörüdür. En büyük parayı onlar kazanıyor. Hani o devasa yatırımların olduğu yerler böyle bir para kazanmıyor. Ama finans sektörü bakıyorsunuz korkunç paralar kazanıyor ve kendi öz sermayesiyle de diyemiyorum biliyor musunuz" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Burada da bakıyorsunuz vatandaşın o mevduatlarıyla kalkıyor paradan para kazanıyor. Bunun vatandaşa tekrar dönüşümü noktasında kendi hesaplarını yapıyor, en az imkanı sağlamak suretiyle de burada yatırımcımızın önünü açacağı yerde tam aksine önünü tıkıyor. Şu anda geri dönüşüme baktığınız zaman mesela bizim insanımız hakikaten çok haysiyetli. Yani aldığı borcu ödemede de şu anda yaklaşık yüzde 2,9 gibi bir geri dönüşümde sıkıntı var. Yüzde 3 diyelim, buralarda. Şimdi böyle bir toplumun içerisinde finans sektörünün aslında riski bile yok denecek noktadadır. Yani reel sektörde bile risk bundan çok daha fazladır. Şimdi bunu görüyor dolayısıyla tabii ki yüksek faize de kimse ses çıkarmıyor. Sağolsun Merkez Bankamız da bu noktalarda hakikaten, dünyada herkes inerken bizim Merkez Bankası sağolsun hala olduğu yerde duruyor. İnmiyor, düşürmüyor. Neyi bekliyorsun sen? Buyur, petrol fiyatları 106 dolarlardan, 110 dolarlardan şimdi 45 dolara geldi. İşte açıklamalar yapılıyor, 2015-2016'da bu civarlarda dolaşacak. Hesaplar buna göre."

"Bu iş böyle yürümez"

Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev'in Türkiye ziyaretinde kendisine, "Biz hesapları 60 dolar üzerinden yaptık. Şimdi biraz burada sıkıntımız var. Yatırımlar noktasında sıkıntımız var. Çünkü bütçeyi buna göre hazırladık" dediğini aktaran Erdoğan, şunları kaydetti:

"Orada o 15 doların hesabını yapıyor. Böyle bir noktada. Bizim petrolle ilgili bu noktada sıkıntımız yok. Tam aksine bu bizim lehimize şu anda, çok çok iyi bir noktadayız. Öyleyse bunun halkımıza dönüşünü, yatırımcıya dönüşünü süratle sağlamamız lazım. Ey Merkez Bankası daha neyi bekliyorsun? Şimdi diyebilirler, 'Merkez Bankası bağımsızdır.' Ben de bağımsızım. Cumhurun sesi olarak bunu yapmak durumundayım, söylemek durumundayım ve gerekirse çağırıp kendileriyle de bunu oturup konuşacağız. Bu iş böyle yürümez. Burada bir şey var, bizim yatırıma, istihdama, üretime ihtiyacımız var. Çünkü bizim ekonomi, ihracata dayalı bir ekonomidir. Bunun için de uluslararası rekabette de bir defa maliyet hesaplarının gayet ucuz olması lazım ki rekabetimizin de bu noktada güçlü olmasını sağlayalım. Şimdi istihdamda bir sıkıntı görünüyor. Yani birçok batı ülkesiyle mukayese edilmeyecek derecede iyiyiz de ama niye buralarda olsun, daha da aşağılarda olsun, inelim yüzde 5'lere, düşelim buralara."

"Hizmet sektörü çok kötü durumdaydı"

Göreve geldiklerinde hizmet sektörünün çok kötü durumda olduğunu, otellerin sadece yaz dönemlerinde çalışabildiğini anlatan Erdoğan, artık otellerin 4 mevsim çalışır hale geldiğini söyledi.

Bunun çok önemli bir sıçrama, atak olduğunu belirten Erdoğan, son 12 yılda turist sayısının 13 milyon civarından 40 milyona yükseldiğini aktardı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin turizm gelirlerinin 40 milyar doları aştığını dile getirerek, "Bunlar bizim için Türkiye'nin nereden nereye geldiğini göstermesi bakımından çok çok önemli. Bunu 12 senede yapmak, başarmak hamdolsun bize nasip oldu. Biz şimdi turizmde yatırım yapacaklara yer bulmakta zorlanıyoruz" dedi.

Erciyes'teki otellerde okullar tatile girmeden yüzde 85 doluluk olduğunu aktaran Erdoğan, "Bu bir şeyi gösteriyor. Neyi? Refah düzeyi Türkiye'nin aynı zamanda yükselmiş. Bu tür hem alanlar açılıyor, bir taraftan Erciyes'e bakıyorsunuz, bir taraftan Palandöken'e bakıyorsunuz, bir taraftan Konaklı'ya bakıyorsunuz, her tarafta. Bütün bunlar refah düzeyinin nereden nereye geldiğini ve gerek ulusal, gerek uluslararası bazda nerelere geldiğimizi, geçmişte turizmde sadece deniz, kum, güneş diye bakarlarken ama şimdi biz turizmin tüm alanlarında varız, hepsinde varız. Buralara durup dururken gelmedik. Bu bir ufuk meselesi. 12 yıldır söylediklerinin hep tersi çıkanlar şimdi de büyük bir pişkinlik içinde aynı şeyleri tekrar etmeyi sürdürüyorlar. Fakat bakıyorsunuz ihracatımız, rekorlara doymuyor"

Büyüme ve cari açık

İhracatın 2014'te, bir önceki yıla göre yüzde 4 artışla 158 milyar dolara ulaşarak cumhuriyet tarihinin en yüksek seviyesine çıktığını belirten Erdoğan, enflasyonun yüzde 8,2'de kaldığını söyledi.

2014'ün üçüncü çeyreğinde yüzde 1,7 oranıyla yine pozitif büyüme kaydedildiğini anlatan Erdoğan, '"Tabii hedefimiz bu değildi, yani bizim hedefimiz ortalama her yıl yüzde 5 büyümeyi yakalayalım. Ama uluslararası camiadaki gelişmeler az çok tabii etkiliyor. İnşallah dördüncü çeyreğin de gelmesiyle birlikte hiç olmazsa burada yüzde 3'ü yakalamamız bile bizim için bir başarı olacaktır. Petrol fiyatlarındaki düşüş, cari açıkta beklentilerin üzerinde bir iyileşmeye yol açacak gibi görünüyor" şeklinde konuştu.

"Güçlenen Türkiye'yi hazmedemeyenler çoğalıyor"

Yatırımların kesintisiz şekilde devam ettiğini belirten Erdoğan, dev projelerin planlandığı gibi ilerlediğini söyledi.

Bu yıl birçok açılışın yapılacağına işaret eden Erdoğan, "Fevkalede bir durum olmazsa üçüncü köprünün açılışını yıl sonu itibarıyla inşallah gerçekleştireceğiz. Aynı şekilde İzmit Köprüsü, onun açılışını yine inşallah bu arada gerçekleştireceğiz. Önümüzdeki yıl da yine Avrasya Tüneli'nin açılışına hep birlikte şahit olacağız. Arka arkaya bunlar geliyor. Bütün bunlarla birlikte büyüyen bir Türkiye'yi güçlenen bir Türkiye'yi hazmedemeyenler de çoğalıyorlar. Güçlü bir Türkiye istemiyorlar, bunu bilmenizi istiyorum" şeklinde konuştu.

"Cumhurbaşkanlığı Sarayı, külliye olacak"

 "Şu içinde bulunduğumuz Cumhurbaşkanlığı Sarayı şu anda saray ama kısa bir süre sonra burası Cumhurbaşkanlığı Külliyesi olacak" diyen Erdoğan, şöyle devam etti:

"Niye külliye olacak? Çünkü hemen yanımızda bir kongre merkezi şu anda inşa ediliyor. Kongre merkezinin hemen arka tarafında, bölgede şöyle bir büyük cuma camisi yok, orada bir cami inşa ediyoruz. Yine aynı şekilde kongre merkezinin sağ tarafında çok amaçlı, 2 bin civarında kişinin katılacağı yemekli bir toplantıyı aynı anda yapabileceğimiz bir salon da olacak. Hedefimiz bazı büyük çaplı yemekli toplantıları orada yapmak. Muhtarlarımızın buraya rahatlıkla gelip gidebileceği bir yeri burada hazırlayalım istiyoruz. Türkiye'de muhtar sadece ulaşabilirse belediye başkanına ulaşabilir o da ilçe belediye başkanı. Veya ulaşabilirse sadece kaymakama ulaşır. O da köye hizmet götürme birliklerinde üye olduğu için ona ulaşır. Böyle bir kopukluk var. Bu kopukluğu ortadan inşallah biz orayla gidereceğiz. 50 bine yakın muhtarımız var, istiyorum ki 50 bine yakın muhtarımızla biz orada, inşallah 2 yıl içerisinde orasını bitireceğiz, orada bu işi başaralım."

Alanda gerçekleştirilecek bir diğer önemli proje hakkında da bilgi veren Erdoğan, "Şu an Türkiye'de bizim en büyük kütüphanemiz yaklaşık 2 milyon cilt kitaba sahip olan bir kütüphanedir. Dünya çok farklı yerde. Asgari 4 milyon cilt kitap alabilecek şekilde hem dijital ortamda hem de yaprak kitapla inşallah diyoruz ki orada bir Cumhurbaşkanlığı Kütüphanesi kuralım" diye konuştu. 

Bu kütüphaneyi, 24 saat öğrenciye ve halka açık bir kütüphane haline getireceklerini belirten Erdoğan, ilk etapta saat 24.00'e kadar, sistem oturduktan sonra 24 saat öğrencilerin orada çalışabileceklerini söyledi.

"Saray, ekonominin geldiği yeri göstermeye tek başına yeterli"

Söz konusu projelerin şu anda hazırlandığını anlatan Erdoğan, ''Öyle zannediyorum ki proje dahil 2 yılda bunları bitireceğiz bütün peyzajıyla her şeyiyle bitirip ondan sonra dev bir açılışla burası Cumhurbaşkanlığı Külliyesi olacak. Saray kavramından rahatsız olanlar, temenni ederim ki külliyeden rahatsız olmazlar. Şu içinde bulunduğumuz Cumhurbaşkanlığı, şimdilik saray daha sonra külliye, inşallah Türkiye'nin ekonomide geldiği yeri göstermeye tek başına yeterlidir. Öyle anlattıkları gibi falan da değil. Hani söylüyorlar, işte dün baktım bir tanesi sağolsun ana muhalefetten '5-6 milyar dolara mal oldu' diyor. Parayı harcayan, takip eden biziz. Nereden çıkarıyorlar böyle rakamları anlamak mümkün değil. Herhalde İngiltere'de Westminster Sarayı'nın şu anda restorasyonu yapılacak, o restorasyonla ilgili rakamlar açıklandı. 5 milyar dolara restorasyonu mal olacakmış. Belki oraya bir takıntı yapmış olabilir, bundan dolayı burayla ilgili de böyle bir rakam açıklamış olabilir ama bunu bilmesi lazım. Herşey bunlar kayıttadır.''

"18 ayda bitirildi"

Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nı proje hariç 18 ayda bitirdiklerini hatırlatan Erdoğan, böyle hızlı bir süreçte Türk mimar ve müteahhitlerle burayı bitirdiklerini söyledi.

İnşaatına 1939'da başlanan mevcut TBMM binasının, 1961'de tamamlanabildiğine dikkat çeken Erdoğan, Ankara'nın en önemli yapılarından olan Anıtkabir için hazırlıklara 1941'de başlandığını, yapının ancak eksik olarak 1953'te tamamlanabildiğini kaydetti.

Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nın ise proje ile birlikte 2 yılı bile bulmadığını dile getiren Erdoğan, Meclis ve Anıtkabir projelerinin inşa edildikleri dönemde ülkenin bütçesini sarstığını, diğer yatırımları ciddi manada etkilediğini ifade etti.

"Mesele finansı yönetebilmek"

Bugün Türkiye'nin bunun gibi onlarca, yüzlerce projeyi aynı anda bitirip, inşa edip, halkın hizmetine sunabilecek güce sahip olduğunu vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:

"İşte biz şu iktidarımız döneminde nice bakanlık binaları yaptık, Anayasa Mahkemesinin binasını aynı şekilde, bunun yanında diğer yatırımları konuşmuyorum. Bakın sadece derslik noktasında baktığımızda 235 bin derslik bitirdik. 26 havalimanımız vardı, buna 26-27 tane daha havalimanı ilave ettik. Bunlar bu dönemde oldu. Aynı şekilde 17 bin kilometre  bölünmüş yol inşa ettik. Köprüler, Marmaray... Bunlar hep bu dönem içinde yapıldı ama mesele finansı idare edebilmek, finansı yönetebilmek. Eğer sizin finansı yönetme kabiliyetiniz yoksa, bunların hiçbirini yapamazsınız. Bilgiyi yönetmek, insanı yönetmek aynı şekildedir. Bunları beraber yaptığınız anda bu başarıyı sağlayabilirsiniz. Bütün bunların maliyeti üzerinden polemik yapanlar, eğer art niyet taşımıyorlarsa Türkiye'nin ulaştığı seviyenin farkında değiller. Çok enterasan, biz bu arada Samsun-Sinop arasını yine yaptık ve oranın maliyetinin, çok enterasan, yarısının bedelinden hamd olsun burası daha az. Sayın Putin buradan çıkarken bir şey söyledi, 'Bu eser büyük devlet olmanın alametidir' dedi. Bakın çok ilginç, vaka budur."

"İsrail yönetiminin avukatlığına soyunmaları manidar"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: "Eğer İsrail yönetimi -İsrail halkı demiyorum dikkat edin- Gazze'de, Filistin'de 2 bin 600 - 2 bin 700 insanı çoluk çocuk demeden öldürüyorsa ben onu lanetlerim, telin ederim. Bazı ülkelerin kalkıp da İsrail yönetiminin avukatlığına soyunması manidardır. Ben şunu söyledim; 'Netanyahu buraya hangi yüzle geldi, bu ikiyüzlülüktür dedim'. Şurada 2 ay önce kalkacaksın Gazze'de bombalarla orada Gazze'yi yerle bir edeceksin, 2 bin 600 insanı öldüreceksin. Fransa'ya gelen bu insanlar, liderler neredesiniz, niye sesiniz çıkmıyor? 350 bin insanın öldüğü Suriye'de nerede insanlık, niye sesiniz çıkmıyor?"

Erdoğan, Kremlin'in çok sayıda turist tarafından ziyaret edildiğini, İstanbul'da da turistlerin Dolmabahçe ve Topkapı saraylarını gezdiğini söyledi. 

Erdoğan, ''Büyük düşünmek cücelerin işi değildir. Tabii bu cücelere hakaret olmasın. Onlar beni canım, ciğerimdir. Ama maalesef bunların durumu bu'' dedi.

Bölgesel ve küresel düzeydeki tüm olumsuzluklara rağmen Türkiye'nin gücü, itibarı ve etkisinin artmaya devam ettiğini ifade eden Erdoğan, bunların hepsinin güzel, ancak yeterli olmadığını, daha çok çalışılması gerektiğini vurguladı.

Erdoğan, ''Daha çok üreteceğiz, daha çok istihdam oluşturacağız. Daha çok ihracat yapacağız. Ekonomik yıkıma uğramamızı, tökezlememizi, yere kapaklanmamızı bekleyenlere, bunun için uğraşanlara inat başımız dik şekilde kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz'' ifadesini kullandı.

''Müthiş bir sıçrama yapacak''

Geçen 12 yılda ekonominin üç kat büyüdüğünü belirten Erdoğan, 2023'e kadar Türkiye'nin yeniden üç kat daha büyüyeceğini ve hedeflere ulaşılacağını söyledi.

Bu konuda girişimcilere, özellikle de genç girişimcilere, işadamlarına çok büyük görevler düştüğünü belirten Erdoğan, ''Türkiye'nin geleceği sizlersiniz. Yaptığınız her yatırıma, ürettiğiniz her mal ve hizmete, sağladığınız her istihdama, gerçekleştirdiğiniz her ihracata bu anlayışla bakmanızı rica ediyorum'' diye konuştu.

Türkiye'ye yönelik olumsuz beklentilerin yoğunlaştığı bir diğer alanın da ''sosyal barış'' olduğunu belirten Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Bilhassa da Doğu ve Güneydoğu'da yaşanan hadiselerdir. Biz bu sorunu tamamen ortadan kaldırmak için tarihi bir adım atarak Çözüm Süreci'ni başlattık. Tüm provokasyonlara, tüm saldırılara, tüm sıkıntılara rağmen Çözüm Süreci'nin, milletimizin sahip çıkması sayesinde kararlılıkla yürüdüğünü ve belli bir noktaya geldiğini görüyoruz. İnşallah yakın bir zamanda çok daha somut, çok daha umut verici gelişmeler bekliyoruz. Sizlerden Çözüm Süreci'ne daha fazla destek olmanızı bekliyorum. Türkiye'nin, bu meseleyi tamamen geride bıraktığında, demokraside de ekonomide de müthiş bir sıçrama yapacağına inanıyorum. Bu en önemli istismar aracını ortadan kaldırdığımızda, 77 milyon aynı hedeflere, aynı inançla, aynı azimle yöneldiğimizde önümüzde hiçbir güç duramaz.''

Teşvik politikalarına da değinen Erdoğan, ''Beşinci, altıncı bölge, ben sizleri buraya yönelmek üzere teşvik etmek istiyorum. Bakın buralarda arazi olsun, vergi olsun, enerji olsun bütün bu alanlarda hele hele üretim stratejikse burada birinci bölgede dahi ciddi teşvikler var. Bu konulara girmenizde büyük fayda var. Genç girişimcilerimizin bu alanlarda adım atması hem kendileri açısından hem ülkemiz açısından önem arz ediyor'' diye konuştu.

''Türkiye üzerinden bazı operasyonlara girişmek ham hayaldir''

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avrupa ülkeleri başta olmak üzere tüm Batı'nın, demokrasi, insan hakları ve farklılıklara saygı konusunda önemli bir imtihanın eşiğinde bulunduğunu belirterek, "Son dönemde giderek artan hadiseler, batı ülkelerinde ırkçılığın tehlikeli bir yükseliş içinde olduğunu gösteriyor. Fransa'da bir mizah dergisine yapılan saldırının arkasına sığınılarak, tüm Müslümanlara, bizatihi İslam'ın kendisine, Sevgili Peygamberimize yöneltilen nefret dalgasını endişeyle takip ediyoruz. Bizim aksi yöndeki tüm gayretlerimize, girişimlerimize rağmen 'medeniyetler çatışması' tezi adeta ete kemiğe büründürülmeye çalışılıyor'' dedi.

İspanya'nın eski Başbakanı Zapatero ile Medeniyetler İttifakı'nın temelini attıklarını, 146 ülke ve uluslararası kurulun buranın üyesi olduğunu belirten Erdoğan, ''Biz buraya davet ederken ama medeniyetler çatışmasını körüklemek isteyenlerin öne çıktığını gördüm. İslamofobik eğilimlerin giderek yaygın şekilde destek bulması, beraberinde Müslümanlara yönelik fiziki saldırıları da getiriyor'' dedi.

Tüm insanlığa seslendiğini belirten Erdoğan, ''Bütün bu olan olaylar karşısında kalkıp da Türkiye üzerinden bazı operasyonlara girişmek ham hayaldir, bunu bilmenizi istiyorum. Eğer ben kalkıp da bir gerçek tespiti yapıyorsam, bunu eleştirenler önce 'Bu tespiti acaba Erdoğan niye yaptı?' diye bunu sorması lazım. Bu ülke hangi ülke olursa olsun. O ülkenin gücü beni ilgilendirmez. Beni ilgilendiren insanlıktır. Eğer İsrail yönetimi -İsrail halkı demiyorum dikkat edin- Gazze'de, Filistin'de 2 bin 600 - 2 bin 700 insanı çoluk çocuk demeden öldürüyorsa, ben onu lanetlerim, onu telin ederim'' diye konuştu.

Bazı ülkelerin İsrail yönetiminin avukatlığına soyunmasının manidar olduğunu ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:

''Ben şunu söyledim, 'Netanyahu buraya hangi yüzle geldi?' dedim. 'Bu iki yüzlülüktür' dedim. Şurada daha birkaç ay önce kalkacaksın Gazze'de bombalarla orada Gazze'yi yerle bir edeceksin, 2 bin 600, 2 bin 700 insanı orada öldüreceksin. Peki Fransa'ya gelen bu insanlar, bu liderler neredesiniz? Niye sesiniz çıkmıyor. Aynı şekilde 350 bin insanın öldüğü Suriye'de nerede insanlık? Niye sesiniz çıkmıyor?''

''Bırakın böyle kuru lafları''

Şu anda Türkiye'de 1 milyon 700 bin sığınmacı olduğunu belirten Erdoğan, şöyle konuştu:

''Hani desteğiniz, hani Türkiye'ye yönelik bu konuda 1 milyon 700 bin insanı siz bombalardan kurtardınız, bunları şimdi topraklarınızda barındırıyorsunuz, yediriyorsunuz, içiriyorsunuz, giydiriyorsunuz, sağlığıyla, eğitimiyle her şeyiyle ilgileniyorsunuz... Yanımıza geliyorlar 'Çok teşekkür ederiz, hakikaten her ülkenin kaldıracağı bir iş değildi. Bunu başarıyla yürütüyorsunuz'. Bırakın böyle kuru lafları. Ne destek veriyorsun, onu söyle. Bakın 5 milyar doları aştı şu ana kadar yaptığımız. Verdikleri desteğe bakıyorsunuz 250 milyon dolar. Bizde 1 milyon 700 bin insan kalırken tüm Avrupa'da kalanların sayısı ne biliyor musunuz? 150 bin. Vaka ortada. Bunlar maalesef dürüst davranmıyorlar, samimi davranmıyorlar. Avrupa'nın birçok ülkesinde teröristler şu anda oralarda kalıyor. Türkiye üzerinden gelip geçenlerden bahsediyorsun. Sen kendi ülkenden çıkarken önce bir defa, kendi pasaport kontrolünü iyi yap da çıkmasın kendi ülkenden. Kaçırdın, bize bildir. Ondan sonra biz bildirilenin peşine düşmüyorsak, konuş. Aksi takdirde konuşamazsın, yetkin yok. Çünkü benim ülkemden geliyor, geçiyor. Herhangi bir sıkıntısı yok görüntüde. Bizler uluslararası noktada seyahat hürriyeti neyse bunun gereğini yapmak durumundayız.''

''Sınırsız özgürlük yoktur''

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avrupa ülkeleri başta olmak üzere dünyanın her yerinde Müslümanlara yönelik saldırıların devam ettiğini, bunların adli vakalar, lokal hadiseler olarak sunulmaya çalışıldığını, buna karşılık aksi yöndeki en ufak bir olayın dahi inanılmaz şekilde büyütülerek tüm Müslümanların töhmet altında bırakıldığını söyledi.

Müslümanlığın teröre müsaade etmediğini, Müslümanlık'ta teröre yer olmadığını belirten Erdoğan, şunları kaydetti:

 "Kimsenin de bizim dinimizi istismar etmek suretiyle yaptıkları terör eylemlerini kalkıp Müslümanlara fatura etmeye hakkı yok. Bunu da çok iyi bilmeleri gerekir. Provokatif yayınlarıyla nam salmış bir dergiye ki bu dergiyi Papa da lanetliyor çünkü bunun provokatif eylemlerini biliyor. Müslümanlar hakkında da Hristiyanlar hakkında da herkes hakkında da bu tür maalesef, özgürlük denmez buna, buna başkasının özgürlük alanının sınırları içine girerek orada terör estirmek denir. Bunu da bilmemiz lazım. Sınırsız özgürlük yoktur, düşünce özgürlüğünün de bir sınırı vardır. Nereye kadar? Benim özgürlük alanıma kadar." 

"Burada bir samimiyetsizlik var"

Müslümanların Hazreti Muhammed'e gösterdikleri saygıyı, sevgiyi tüm peygamberlere gösterdiğine dikkat çeken Erdoğan, herkesten de aynı saygıyı, sevgiyi beklediklerini dile getirdi. 

Recep Tayyip Erdoğan, şöyle devam etti:

"(Efendim onlar ateist)... Ateist de olabilir. Eğer ateistse yine benim kutsalıma, benim kutsal değerlerime saygı duyacak. Eğer duymuyorsa bu toplumu tahrik anlamına gelir ki bunun da yasalarda yeri vardır çünkü tahrik de bir suçtur. Bunların yaptığı nefret oluşturmaktır, ırkçılıktır. Biz buna da asla yer vermiyoruz. Dergiye yapılan saldırı için ortaya konan tavır, binlerce masum çocuğun, yüz binlerce masum insanın acımasızca katli karşısında maalesef gösterilmedi, göstermediler. Gazze'de 14'ü gazeteci, 521'e çocuk,  283'ü kadın 2 bini aşkın kişiyi katlederken İsrail yönetimini görmezden gelenler, Fransa'daki 12 kayıp için tüm dünyayı ayağa kaldırıyor. Bunu niye düşünmüyoruz, niye konuşmuyoruz? Ellerinde, sahilde oynayan çocukların kanı olanların, kimyasal silahlarla öldürülmüş binlerce masumun kanı olanların, her gün kendi halkına karşı devlet terörü estirenlerin, terörü kınaması, teröre karşı saf tutması sadece pişkinliktir. Burada bir samimiyetsizlik var. Suriye'de yüz binler katlediliyor, kılları kıpırdamayanların 12 kişinin ölümü karşısında birden vicdan ağıtları yakması bize inandırıcı gelmiyor."

Herkesin fikrine, inancına saygılı olan Batı demokrasisinin konu İslam ve Müslümanlar olduğunda sadece hakaret, sadece eleştiri konusunda kapıyı açık tuttuğunu söyleyen Erdoğan, "Türkiye'de de bazı yayın organlarının oradan alıntı yaparak Hazreti Muhammed'e hakareti kendi köşelerine, kendi başlıklarına çektiğine" değindi. 

"Sen hangi ülkedesin ya... Yeri geldiği zaman, 'Bu ülkenin yüzde 99'u Müslüman' diyorsun. Sadece Müslümanların değil, kimsenin kutsalına bu şekilde hakaret edemezsin, saygısızlık edemezsin" ifadesini kullanan Erdoğan, yapılanının hukuka aykırı olduğunu, tahrike kapı açıldığını vurguladı.

"Medeniyetler savaşı çıkartmaya çalıştıklarından endişe ediyorum"

Erdoğan, atılan bu tür adımların ülkenin birliğini, beraberliğini, bütünlüğünü de bozmaya yönelik olduğuna dikkat çekerek, şunları kaydetti:

"Müslümanların, Peygamberleri konusundaki hassasiyeti hiçbir izaha gerek olmayacak şekilde açıkça ortadayken ısrarla bunun üzerine gidilmesi kesinlikle düşünce hürriyetiyle ilgili değildir. Saldırı sonrasında ortaya konan tutum, yine birtakım karikatürlerin milyonlarca basılıp dağıtılması da aynı şekilde düşünce hürriyetiyle ilgili değildir. Burada çok tehlikeli bir oyun oynanıyor. Bunu bir defa görmemiz lazım. Avrupa, geçmişte benzer yanlışları sebebiyle iki dünya savaşı yaşanmasına, 10 milyonlarca insanın ölümüne yol açmıştı. Tarihten ders almayanların bu defa da İslam'ı hedefe koymak suretiyle bir medeniyetler çatışması, hatta medeniyetler savaşı çıkartmaya çalıştıklarından ben doğrusu endişe ediyorum. İnsanlığın bu büyük yanlışa düşmeyeceğine inanıyorum."

"Hiçbir ölüm de hiçbir can da 12'den daha değersiz değildir" 

Erdoğan, İslam dünyasının kendi içinde meseleleri er geç çözüm yoluna koyacağını, Batı'nın da yaşadığı maddi, manevi bunalımların çözümünü medeniyetler çatışmasında değil, başka mecralarda arayacağını ümit ettiğini dile getirdi.

BM Güvenlik Konseyi başta olmak üzere bu konuda sorumluluk üstlenmesi gereken kuruluşların da suskunluklarıyla bu kötü gidişi adeta teşvik ettiklerini kaydeden Erdoğan, BM Genel Kurulu'nda "Dünya 5'ten büyüktür" dediğini anımsattı. 

"Hiçbir ölüm de hiçbir can da 12'den daha değersiz değildir" ifadesini kullanan Erdoğan, Türkiye'nin bu konuda üzerine düşenleri yapmaya devam edeceğini, dünyanın, refahla beraber adaletin de hakim olduğu bir yer haline gelmesi için mücadelesini sürdüreceğini sözlerine ekledi. 

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.