Dolar
32.48
Euro
34.76
Altın
2,317.55
ETH/USDT
2,948.70
BTC/USDT
57,625.00
BIST 100
10,045.74
Politika, seçim 2014, arşiv

Tarihi bir adaylık ortaya koyduk

Cumhurbaşkanı adayı ve HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş, "Türkiye'de gidişatı değiştirecek dürüst halkçı bir siyaseti, Türkiye halklarının önüne bir fırsat olarak sunacak adaylığı ilan ettik" dedi.

04.08.2014 - Güncelleme : 04.08.2014
Tarihi bir adaylık ortaya koyduk

AĞRI

Cumhurbaşkanı adayı ve HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, "Bir Kürt olarak, Türkiye'nin bütün ezilen halkları adına, içinden çıktığım özgürlük mücadelesiyle, beni ben yapan değerlerle onur duyarak, bütün ezilen halkların ortak adayı olarak Türkiye'de gidişatı değiştirecek dürüst halkçı bir siyaseti, Türkiye halklarının önüne bir fırsat olarak sunacak adaylığı ilan ettik" dedi.

Demirtaş, Adliye Meydanı'nda düzenlenen mitingde yaptığı konuşmada, yakın zamanda yapılan 2 yerel seçimde Ağrı halkının ortaya koyduğu tutumdan dolayı teşekkür etti.

Cumhurbaşkanı adayı olurken ve bu kararı verirken de mevki, makam ve koltuk derdinde olmadıklarını belirten Demirtaş, şunları söyledi:

"Her yerde kardeşliğe, barışa büyük bir özlem var. Koltuk sevdasıyla, makam derdiyle, devleti ele geçirmek için bu çalışmayı yürütmüyoruz. Kim bu topraklarda ben bu devletin resmi ideolojisini kabul etmiyorum, içime sindirmiyorum demiş ise devletin zulmünü görmüş. Karadeniz'e, Akdeniz'e, Trakya'da, Ege'de gitseniz aynı tablo. Zaten Kürt halkının 90 yıldır yaşadıkları ortada. Bizler yeni bir yaşamla yeni bir çözüm umudunu büyütmek istiyoruz. Türkiye'de ezilen halkların ortak siyasetini yapmaya karar verdik. Burada bize oy veren de var, AKP'ye, başka partilere oy veren de var, baş göz üstüne. Bizi mezhep, kimlik, Kürt, Türk, Alevi, Sünni, Gürcü, Çerkez, Ermeni ve Arap ayrı ayrı parçalayıp birbirimize düşman etmeye çalışanlar bu işin sadece kaymağını yiyenlerdir."

Türkiye'nin bölünmesi için uğraşmadıklarını, kendi topraklarında onurlu bir halk olarak, anadil, kültür ve tarihleriyle özgürce yaşamak istediklerini belirten Demirtaş, Kürtlerin bölücü terörist olarak gösterilmek istendiğini ileri sürerek, şunları kaydetti:

"Türkiye'nin batısında yaşayan insanlara bizi her zaman terörist olarak gösterdi. Emrinin altındaki medyanında desteğiyle Kürtler'i öcü gibi gösterdi. Kürtlere bölücü terörist dediler. Yıllarca biz bu ülkede ezilenlerle el ele vermeyelim diye, Türk halkı batıda bizi anlamasın diye, Arap halkı, Gürcüsü, Çerkezi, Ermenisi bizi anlamasın, uzattığımız eli tutmasınlar diye aramıza sürekli duvarlar ördüler. Şimdi biz bu duvarları yıkıyoruz. Şimdi Türkiye'nin her tarafında bütün halklar, başörtülüsü, türbanlısı ezilmedi mi? Bu ülkede, ezildi. Alevisi, Türk emekçisi ezilmedi mi? Soma'da yakın zamanda 301 maden işçisi, oradan çıkan cenazelerin Kürt'ü, Türk'ü, Alevi'si var mı? Hepsinin ortak bir kaderi var, patronun çıkarları için, devletin çıkarları için, orada üç kuruş maaş uğruna hepsini katlettiler. Demek ki biz ölürken, ezilirken, Kürt, Türk, Alevi ve Sünni ayrımı yapmıyorlar. O halde direnirken de biz birbirimize karşı ayrım yapmayalım."

Asla zalimin yanında durmadıklarını, her zaman mazlumdan, ezilenden yana olduklarını dile getiren Demirtaş, "Bugün daha fazla yan yana duracağız. Nerede bir kardeşiniz Müslüman olduğu için, camiye gittiği ve başörtülü olduğu için hakarete uğrarsa onun yanında olacağız. Nerede bir Ermeni, Süryani ve Yezidi hakarete uğrarsa inancından dolayı yanında olacağız. Asla zalimden yana tutum takınmayacağız. Öyle bir cumhurbaşkanı, halk başkanı oluşturmaya çalışıyoruz" ifadelerini kullandı.

Kendilerine halen mezhepçilik ve milliyetçilik üzerine saldırıldığını iddia eden Demirtaş, mezhepçilikten, ırkçılıktan kimseye fayda gelmeyeceğini anlattı. Demirtaş, şöyle devam etti: 

"Suriye'de, Musul'da yaşananlara bir bakalım, Kobani'de, Filistin'de yaşananlara bir bakalım Allah aşkına. Eğer Filistin'de, Suriye'deki ve Irak'taki halklar bizim bu söylediğimiz gibi yan yana durabilselerdi, birbirinden nefret etmeden aynı sofrada yemek yiyebilse, aynı meydanda yan yana durup aynı yürekle slogan atabilse, aynı özgürlük hayali için, aynı mücadele için birlikte mücadele etseydi bu felaketler başlarına gelir miydi? Evet dış müdahaleler, büyük emperyalist güçler tabii ki ortalığı karıştırabiliyorlar. Ama biz yarayı açık tutarsak elbette enfeksiyon kapar. Yarayı bizlerin iyileştirmesi lazım, bu yaraya bizim merhem olmamız lazım."

Biz Şengal'e de sahip çıkacağız

IŞİD'in yaptığı saldırılara da değinen Demirtaş, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"IŞİD barbarlığı Şengal'e dayanmış. Bugün orada bir avuç Yezidi halkı var, 'hepsini katledeceğiz' diyorlar. Bu kadar tahammülsüzlük ve bunu bizim dinimiz adına, Allah'ın barış ve hoşgörü dini olarak gönderdiği İslam adına yapıyorlar. Onların ne İslam'la, ne Hazreti Peygamber'le ve ne de kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim'le alakaları yok. Kur'an'ın da Peygamber'in de Allah'ın da böyle bir emri yok. Şimdi Şengal'de işte sayıları bile yeryüzünde parmakla sayılabilecek kadar az kalmış. Yezidi halkı eğer orada sahipsiz kalırsa binlerce kadın, çoluk çocuk katledilecek. Niye, mezhepçilik yaptıkları için. 'Benim mezhebimi kabul edeceksin' diyor, 'benim dünya görüşümü, din anlayışımı zorla sana kabul ettireceğim' diyor. 'Etmezsen katlederim' diyor. Ama biz dayanışma içinde olacağız. Biz Şengal'e de sahip çıkacağız."

Barbarlığın bu topraklarda geçerli hukuk olmayacağını kaydeden Demirtaş, "Kardeşlik hukukunu üstün kılacağız. Bizler bunu yaparken Kürtlüğümüze, Zazalığımıza, Sünniliğimize ve Aleviliğimize dayanarak yapmayacağız. İnsanlığımıza dayanarak yapacağız. Bir insan Kürttür diye iyidir diye bir şey yok. Ya da Kürttür diye kötüdür diye bir şey yok. İnsani değerler başka bir şeydir. Bizim etnik kimliğimizle, mezhebimizle alakalı bir şey değildir. Bir insan sadece etnik kimliğiyle yargılanıp katlediliyorsa, ya da siyasette linç ediliyorsa işte onu yapanlar faşizmin temsilcileridir" diye konuştu.

"Erdoğan'ın sırf koltuk sevdası uğruna, sırf Çankaya uğruna etnik kimliklerini ve mezheplerini yuhalattığını" öne süren Demirtaş, şöyle devam etti:

Kusura bakmasın, biz kendimizi inkar ederek bugünlere gelmedik. Öyle gömlek değiştirerek, bizi yetiştiren hareketi, bizi yetiştiren partiyi inkar ederek gelmedik. Ama sen içinden çıktığın bütün partileri inkar ettin. Seni yetiştiren bütün liderleri, kanaat önderlerini inkar ettin. Rahmetli Erbakan'ı da inkar ettin, Fethullah Gülen'i de inkar ettin. Hepsini inkar ede ede, hepsini sata sata bugünlere geldin. Biz böyle olmayacağız, neysek oyuz. Başka türlü halk siyaseti yürütülemez, başka türlü halkın derdine derman olunamaz. Bu dünyalığını, öbür dünyalığını birbirine karıştırmışlar. İlkesizlik, değersizlik uğruna halkın her türlü sefaletini, yoksulluğunu bir kenara bırakmışlar. Devleti kendi malı mülkü gibi görüyorlar. İnanın ki bizim adaylığımız bile onları rahatsız ediyor. Sen kimsin diyor, devletin bir numaralı koltuğuna aday oluyorsun. Çünkü onlara göre bizim gibi ezilmişlerin devlet yönetiminde yeri yok. Bizim işimiz ezilmektir, biz altta olacağız, onlar hep omuzlarımıza çıkacaklar, zevki sefa içinde bizi yönetecekler. Anlayışları bu, o yüzden kabul edemiyorlar. "

Tarihi bir adaylık ortaya koyduk

Tarihi bir dönemde tarihi bir adaylık ortaya koyduklarını vurgulayan Demirtaş, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İçinizden çıkmış bir evladınızı, kendi kardeşinizi, hem de bütün halkları kucaklayan, bütün ezilenleri kucaklayan birine oy vererek en doğru işi yapmış olacağınızı unutmayın. Bu tarihi bir fırsattır. Türkiye'de hepimiz birlikten yanayız, hepimiz beraber yaşayacağız, elbette ülke bölünmesin diyoruz. Ama tek dil ve tek ırk dayatmasıyla bu ülkeyi kimse bir arada tutamaz. İnanın ki Başbakanın söylemi bu ülkeyi bölünmeye götürüyor. İnsanlar mezhep mezhep, kimlik kimlik birbirinden korkar hale geldi, nefret eder hale geldi. Buralarda belki çok hissedilmiyor ama Hatay, Adana, Antep ve, Urfa'ya bir gidin. Sadece buradaki insanların duygu ve düşüncelerine hitap etmiyorum. Hele bir İzmir ve Trakya'ya gidin, insanlar artık kendi mezhebinden, kendi ırkından olmayanlarla artık aynı binada oturmak istemiyorlar, korkuyorlar. Alevi Sünni'den korkuyor, Türk Kürt'ten korkuyor, Ermeni, Gürcü'den Çerkez'den korkuyor. Yan yana koysanız hepsi fakir fukara, hepsi emekçi, hepsi köylü, çiftçi, asgari ücretle çalışıyor. Öyle bir yaptılar ki biz aynı apartmanda komşu bile olamıyoruz. Bize siz bu ülkede birlikte yaşayacaksınız diyorlar, yahu siz bizi bu hale getirdiniz. Tek dil tek ırk dayata dayata tek mezhep dayata dayata siz bunu yaptınız biz yapmadık. Bize hep bölücü dediniz ama biz hep birlikten söz ettik. Asıl bölünmeyi onlar istiyorlar." 

Yaklaşık 1 saat süren konuşmasının ardından küçük bir çocuk tarafından hediye edilen kumbarayı alan Demirtaş, daha sonra sivil toplum örgütü temsilcileriyle gerçekleştireceği toplantı için miting alanından ayrıldı.

Bu devletin kuruluşunda canımızı verdik

Selahattin Demirtaş, "Bu devletin kuruluşunda canımızı verdik, zulmünü gördük ama biz artık bu devletten korkmak istemiyoruz. Gece gündüz başımızda, ne zaman bizi tutuklayacak, ne zaman bize ceza kesecek, ne zaman telefonumuzu dinleyecek, ne zaman evimizi basacak diye korkacağımız bir devlet istemiyoruz" dedi.

Demirtaş, Ağrı'da sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin katıldığı yemekte yaptığı konuşmada, sivil toplum kuruluşlarının sorun ve çözümün ne olduğunu kendilerinden daha iyi bildiğini kaydetti.

"Her bir meslek örgütü, sendikalar, emek örgütü, insan hakları kuruluşları, muhtarlar, bütün sivil toplum örgütleri, buralarda sorun nedir, çözüm nedir, bunu bizden çok daha iyi bilen, bunlara çözüm arayışı içinde olan, bunun takipçisi olan kesimlersiniz" ifadesini kullanan Demirtaş, ancak sorunları doğru tespit etmek, çözümü de doğru bir biçimde ifade etmek veya programı ortaya koymanın yetmediğini, çözümü hayata geçirecek gücün gerektiğini, bugüne kadarki en büyük eksikliklerinin bu olduğunu söyledi.

Demirtaş, kendi birliklerini sağlayamadıkları için çözümünü bildikleri sorunları çözemediklerini anlatarak, şöyle devam etti:

 "Şimdi sadece Ağrı için söylemiyorum. Kürt sorunu için, Türkiye'nin demokrasi sorunu için, Türkiye'de işsizlik, emek sorunları için, hangi konu başlığı, hangi sorunu ele alırsak alalım eminim ki sizler bu ülkenin en ileri gelen siyasetçileri kadar zaten konuya hakimsiniz. 'Çözüm önerisi, çözüm yolu ortaya koyun' denildiğinde sizler zaten yıllardır raporlarınızla, açıklamalarınızla, çağrılarınızla çözüm formüllerini ortaya koyuyorsunuz. Peki neden çözülmüyor, bu kadar aleni açık çözüm yöntemleri ortada dururken derdimize neden derman bulamıyoruz? Bunun da cevabı birlik ve beraberlik olamamamızdır. Bu kadar basit. İşte şimdi bizler hem cumhurbaşkanlığı seçimi hem Halkların Demokratik Partisi'nin programı ve mücadele anlayışıyla birlikte Türkiye'ye yeni bir siyasi mücadele hattı, yeni bir yaşam önermek istedik."

"Kürt halkı kendi içinde birlik olmalı fakat başka halkların aleyhinde değil" diyen Demirtaş, şunları belirtti:

"Birliğimizi nasıl sağlayacağız, nasıl gerçekleştireceğiz? Şimdi etnik temelde bir birlik mi olacak, mezhep temelinde bir birlik mi olacak, bölge birlikteliği mi olacak. Neye göre bir birlik sağlayacağız. Başka mezheplerin, kimliklerin aleyhinde değil. Kürt halkının birliği başka ezilenlerin de derdini çözmek üzere bir birliktelik olmalı. Başka ezilenler de kendi içinde birlik olmalı."  

Korkacağımız bir devlet istemiyoruz

Dil, kültür, tarih ve geçmişlerinin inkar edildiğini, ileri demokrasi adı altında bile halen Kürt halkının eşit yurttaş olarak, eşit halk olarak, eşit toplum olarak yaşamasına izin verilmediğini ileri süren Demirtaş, Ağrı, Hakkari, Van, Iğdır ve Ardahan'da sorun yaşadıklarını dile getirdi. 

Demirtaş, artık bağıran ve çağıran bir devlet istemediklerini ifade ederek, şunları kaydetti:

"Bize bahşedilen nedir? Şunu söylüyorlar, 'Kürtçe şarkı, türkü dinleyemiyordunuz şimdi dinliyorsunuz. Cezaevinde annenizle babanızla kendi anadilinizle konuşamıyordunuz, şimdi konuşuyorsunuz. Bir de televizyon açtık size, daha ne istiyorsunuz' deniliyor. Ben merak ediyorum, mesela biri çıkıp Türk halkına bunları söylese Türk halkı bunu kabul eder mi? Mesela çıkıp desem ki ben, 'Ey Türk halkı, siz sadece cezaevinde anadilinizle konuşacaksınız, sadece şarkı, türkü söyleyeceksiniz, bir de bir kanal açacağım size TRT'den TRT Türkçe, oradan da kendi dilinizi dinleyeceksiniz' mesela. Türk halkı buna ne der, yeterli olur mu? Yeterli olmuyorsa Kürt halkı için niye yeterli oluyor. Neyi eksik Kürtlerin. Türk kardeşlerimizin bizim derdimizi anlaması lazım, anlatabilmemiz lazım onlara.

Bu ülkede yaşayan her insanın Kürt'ün dramını anlaması lazım. Anlarsa sorunlarımız kolay çözülür. Artık bize bağıran çağıran bir devlet istemiyoruz. Vergisini biz veriyoruz, bu devletin kuruluşunda canımızı verdik, zulmünü gördük ama biz artık bu devletten korkmak istemiyoruz. Gece gündüz başımızda, ne zaman bizi tutuklayacak, ne zaman bize ceza kesecek, ne zaman telefonumuzu dinleyecek, ne zaman evimizi basacak diye korkacağımız bir devlet istemiyoruz. Bu devlet her birimize hizmet etmek için kurulmuş bir devlettir, zulüm etmek, korkutmak için değil. Cumhurbaşkanlığı olacaksa ancak böyle bir anlayışla yönetilirse anlamlı olur. Üç milyon oy alıyoruz, aileleriyle birlikte 8, 10 milyon insan bizi destekliyor. Fakat sen bizi düşman görüyorsun, yuhalatıyorsun, 'terbiyesiz' diyorsun, 'satılmış' diyorsun. Ne olacağız peki biz, nereye gideceğiz? Burası bizim anavatanımız. 'Ya sev ya terk et' diye bize sürekli dayatmada mı bulunacaksın yoksa biz Karadeniz'den Ege'ye, Trakya'ya, Akdeniz'e ve İç Anadolu'ya el ele verip bu ülkeyi hep beraber demokrasinin, barışın beşiği mi yapacağız." 

İstanbul Borsası'nın yüzde 80'i dış sermaye

Bu ülkenin yeraltı ve yerüstü zenginliğinin herkese yeteceğine dikkati çeken Demirtaş, "Çalmayalım, çırpmayalım yeter ki. Memleketi soymayalım, soğana çevirmeyelim. Yeter ki memleketi uluslararası şirketlere peşkeş çekmeyelim" dedi.

Demirtaş, ülkenin borsasının yüzde 80'inin yabancı sermaye olduğunu anlatarak, "İstanbul Borsası'nın yüzde 80'i dışarıdan gelen sermayedir. Babasının hayrı için parasını getirmemiş oraya, hepimizin alın teri o borsadan kar olarak onların cebine giriyor. Bir şeyleri değiştirmemiz lazım, değiştirirsek kimse işsiz de olmaz aç, açıkta da olmaz" diye konuştu. 

Karadeniz'de insanın neredeyse kalmadığını, dağlarını, taşlarını, arazilerini satılığa çıkardıklarını belirten Demirtaş, "Termik santrallere satıyorlar. Güzelim Karadeniz coğrafyasını tarumar ettiler. Karadeniz nüfusunun yüzde 70'i metropollerde, yurtdışında yaşıyor. Burası ha keza öyle. Yaylalar boş, hayvancılık, tarım bitti. Bunların hiçbiri tesadüf değil, hükümetin yanlışlıkla yaptığı, hayata geçirdiği politikalar değil. Bu bildiğimiz uluslararası sermaye düzeninin yöntemidir. Bütün dünyada böyle yapıyorlar, kırsalı boşaltın, hepsini getirin metropollerde ucuz işçi olarak çalıştırın. Hepsine de değil ancak yarısına iş bulursunuz. Geri kalanlar ne olacak, işsiz perişan olacak" değerlendirmesinde bulundu. 

Erdemli bir duruş sergilediklerini ve bu duruşun onurlu bir duruş olduğunu savunan Demirtaş, şunları söyledi:

"Kim ki bu duruşu destekliyorsa onurlu bir duruşa destek veriyor. İşte bizde o yüzden 62 yaşında emekli bir öğretmen tek başına plastik bir masayı Rize'nin çarşısına kurup 'budur' diyor. 'Ben bu onurlu duruşu destekliyorum' diyor. Bir kişi de olsa oraya o mumu yakıyorsa karanlığı aydınlatıyorsa bu çok kıymetli bir şeydir. Çünkü insanlığı kurtaracak olan budur. İnsanlık bu tür zor dönemler yaşadığında kurtuluşu hep böyle bulmuştur."

AKP'nin Cumhurbaşkanı adayının halen etnik kimlik ve mezhepleriyle uğraştığını savunan Demirtaş, şöyle konuştu:

"Sanki inkar ediyorduk kimse bilmiyordu. Çıkıp meydanda 'Zaza'dır diyor. Biz sakladık ya bugüne kadar. Kendisi çıkıyor 'Zaza'dır ha haberiniz olsun'. Kusura bakma ama biz yıllarca inkar edildik ve yok edilmeye çalışıldık. Bu kimliğin varlığı için mücadele ettik. Bunu niye yapıyor? Irkçılık tekçilik yapmak için. Bana oy verecek Arap'a, Çerkez'e, Azeri'ye, Türkmen'e ve Terekeme'ye mesaj veriyor. Bana oy verecek olan benim Zaza'lığımdan Kürtlüğümden dolayı oy vermeyecekse vermesin. Cumhurbaşkanı seçilsem de diyeceğim bunu seçilmesem de diyeceğim. Sırf ben Kürtüm diye Kürtlüğümden başka hiçbir kıymetim yoktur diye bana oy verecekler de vermesin. Benim Kürt olmamın yanında başka meziyetlerim yoksa fikirlerimin bir kıymeti yoksa yine bana oy vermesinler. Herkesin huzur barışı özgürlüğü onurlu yaşamı için mücadele ediyorum. Buna oy verin  budur kıymetli değerli olan budur. 

Yıllardır alışılagelmiş siyasi kalıpların hepsini tuzla buz edeceğiz. Bunu hiç kimseyi kırmadan üzmeden ve dökmeden yapmayı başaracağız. Doğru dil ve üslupla anlatacağız. Her yönden bize saldıracaklar. Bakın bazı Kürt çevreleri beni desteklemeyeceklerini açıkladılar. 'Kürtlerin adayı değil' dediler ve 'biz AKP'nin adayını destekliyoruz' dediler. Verecekleri oy sayısı çok önemli değil ama bu anlayışla yaklaşırlarsa ve devam ederlerse en büyük zararı kendilerine verirler. Benden ırkçılık yapmamı bekleyenler kusura bakmasınlar yapmayacağım."

Muhabir: Orhan Güngör

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
İlgili konular
Bu haberi paylaşın