Dolar
32.49
Euro
34.85
Altın
2,332.68
ETH/USDT
3,146.90
BTC/USDT
64,564.00
BIST 100
9,716.77
Politika, arşiv

Türkmen kardeşlerimize sırtımızı dönemeyiz

Başbakan Erdoğan, "Bizim Suriye'de, Irak'ta Türkmen kardeşlerimiz tehdit edilirken 'banane' deyip, oralardaki tehditlere sırtımızı dönemeyiz" dedi.

25.06.2014 - Güncelleme : 25.06.2014
Türkmen kardeşlerimize sırtımızı dönemeyiz

ANKARA

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan, "Bizim Suriye'de, Irak'ta Türkmen kardeşlerimiz tehdit edilirken 'bana ne' deyip, sırtımızı dönemeyiz. Türkiye, gerek Musul'da alıkonulan vatandaşlarımızla ilgili olarak, gerek Irak ve Suriye'deki Türkmen kardeşlerimizle ilgili olarak ne yapılması gerekiyorsa fazlasıyla yapıyor. Cumhuriyet tarihinde örneği görülmemiş bir şekilde son derece yoğun, çok boyutlu ve son derece kararlı biçimde yapılması gereken her şeyi yapıyoruz" dedi.

Erdoğan, AK Parti Genel Merkezinde düzenlenen Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, ramazan ayının İslam alemi için hayırlara vesile olmasını diledi.

Yaklaşık 100 yıldır içinde bulunulan coğrafyada hemen her ramazanın buruk ve üzüntülü geçtiğini belirten Erdoğan, her ramazana bölge ülkelerden gelen acı haberlerle girildiğini söyledi. Filistin'de her ramazanın buruk yaşandığını, Mısır'ın 10 yıllar boyunca baskı ve zulümle yönetildiğini, bu bölgelerde ramazanın buruk geçtiğini anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Tam Mısır'a özgürlük geldi derken bir kez daha baskı ve zulüm dönemi başladı. Suriye aynı şekilde, on yıllarca ramazan, dikta rejimlerinin gölgesinde buruk geçti. Son 4 yıldır buna bir de kan eklendi, kitlesel katliamlar eklendi. Irak derseniz, aynı şekilde. Önce dikta rejimi, ardından işgal, ardından iç çatışmalar, yani her ramazan hüzünlü idrak edildi. Afganistan aynı şekilde onlarca yıl ramazanı acı ile idrak etti. Ancak 2014 yılı hicri 1435 yılı ramazan ayı belki de son yüzyılın en buruk en hüzünlü ramazan ayı olarak yaşanacak, Myan başlayarak Afrika'nın batısına kadar hemen her ülkenin ya iç çatışmalarla ya baskı ve zulümle ya da yoksullukla idrak edeceği bir ramazana yaklaşıyoruz. Hiç şüphesiz Rabbim, sonsuz bir kudret sahibidir. 'Rabbim isterse sular büklüm büklüm burulur' diyor ya şair, kul da gerçekten samimi olarak bunu isterse şerler hayırlara tahlil edilir; acılar, hüzünler, huzura sükuna dönüşebilir. İşte onun için hep birlikte çok dua edeceğiz. Bütün mazlum, mağdur, yoksul kardeşlerimiz için bu ramazanda inşallah çokça dua edeceğiz, dua ile kalmayacak, coğrafyamızın içinde bulunduğu durumu her zamankinden daha fazla tefekkür edecek ve elimizi oralara uzatacağız. Neden böyle olduğunu, bu güzel coğrafyanın nasıl bu hallere geldiğini etraflıca sorgulayacak, hem kendimizi hesaba çekecek hem de kardeşlerimizin kendilerini hesaba çekmeleri için gayret göstereceğiz."

"Kimse bizi bu kardeş kavgalarının içine çekemez"

Erdoğan, 1071'den beri bu coğrafyada bulunulduğuna işaret ederek, Türkiye'nin her zaman kardeş kavgalarının karşısında olduğunu, mezhep çatışmalarına asla prim vermediğini, her zaman birleştirici, bütünleştirici ve yapıcı bir vazife üstlendiğini ifade etti.

Coğrafyadaki her ülkeye ve halka karşı eşit mesafede durulduğunu, herkesle barış içinde yaşama mücadelesi verildiğini anlatan Erdoğan, şunları söyledi:

"Şu anda Ortadoğu'da devam eden bütün anlaşmazlıklarda, Kuzey Afrika'da devam eden bütün gerilimlerde biz sadece hakkın tarafındayız. Sadece haklının, sadece mazlumun, sadece barışın tarafındayız. Allah'ın izniyle hiç kimse bizi bu kardeş kavgalarının içine çekemez ve çekemeyecek. 77 milyonun, tüm vatandaşlarımızın, kardeşlerimizin ve dostlarımızın şunu bilmesini isterim: Biz, farklı bir ülkeyiz. Bu coğrafyada en köklü devlet geleneğine sahip olan, bu noktada en büyük tecrübeye sahip olan bir ülkeyiz. Yüzyıllar boyunca idaremiz altında olan topraklarda barışı, kardeşliği, dayanışmayı hakim kıldık, huzur ve barışı tesis ettik. Bu sayede de çok büyük medeniyeti inşa ettik. Ortadoğu'daki yangının, Ortadoğu'daki gerilimlerin, çatışmaların ülkemize sirayet etmesine biz asla izin vermeyiz. Bizim kendi gündemimiz var, yanı başımızda devam eden çatışmalara rağmen, istikrarsızlığa rağmen biz Türkiye'yi barış ve istikrar içinde geleceğe taşıma mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz. Türkiye Allah'ın izniyle bugün olduğu gibi yarın da bölgede örnek alınan, kendisine benzemeye çalışılan, gıpta ile bakılan bir ülke olmaya devam edecek. Bir nokta yanlış anlaşılmasın: Kendi ülkemizi, kendi topraklarımızı korumak adına, huzuru muhafaza etmek adına bölgemizdeki ve dünyadaki gelişmelere bigane kalmayacak, özellikle de haksızlıklar karşısında susanlardan olmayacağız. Ortadoğu'da oluk oluk kan akarken biz, seyirci kalamayız. Filistin davasına bigane kalamayız. Mısır'da kardeşlerimiz katledilirken, Mısır'da insanlık dramı yaşanırken görmezden gelemeyiz. Suriye'de insanlık ölürken hiçbir şey yokmuş gibi davranamayız; ya elimizle müdahale ederiz ya dilimizle müdahale ederiz, bunların hiçbirisini yapamıyorsak o zaman buğzederiz. Irak'ta kardeş kardeşi acımasızca, insafsızca öldürürken durup seyredemeyiz."

"Hele hele bizim Suriye'de, Irak'ta Türkmen kardeşlerimiz tehdit edilirken 'bana ne' deyip, sırtımızı dönemeyiz" diyen Başbakan Erdoğan, "Türkiye gerek Musul'da alıkonulan vatandaşlarımızla ilgili olarak, gerek Irak ve Suriye'deki Türkmen kardeşlerimizle ilgili olarak ne yapılması gerekiyorsa fazlasıyla yapıyor. Cumhuriyet tarihinde örneği görülmemiş bir şekilde son derece yoğun, çok boyutlu ve son derece kararlı biçimde yapılması gereken her şeyi yapıyoruz. Irak'ta Türkmen kardeşlerimizin yoğun olarak bulunduğu bölgelerde sivil halka bir an önce yardım eli uzatmak için ilgili kurullarımızı harekete geçirdik. Nitekim dün akşam da Irak Türkmen Cephesi ile birlikte onlarla uzun uzadıya bir toplantıyı gerçekleştirdik. Telafer'den Sincar bölgesine, Kerkük'ün güneyinden şehir merkezine sığınmak zorunda kalan kardeşlerimize gereken malzeme derhal bölgeye sevk edildi, sevk edilmeye devam ediliyor ve dağıtımı da yapıldı" diye konuştu.

"Toplam 40 bin 750 kişilik gıda kolisi bölgede" 

Musul'dan Telkeyf'e ve mücavir alanlara sığınan diğer Iraklılara da benzer yardımlarda bulunulması için planlamaları yaptıklarını bildiren Erdoğan, AFAD'ın başlatılan insani yardımlar çerçevesinde bugüne kadar toplam 40 bin 750 kişilik gıda kolisini, 10 bin battaniye, 12 bin 500 kişilik çadır ile 218 bin değişik ilacın bölgeye ulaştırıldığını açıkladı.

Başbakan Erdoğan, AFAD, TİKA ve Kızılay ekiplerinin şu anda insani yardım taleplerini tespit ettiğini, en hızlı şekilde oradaki Türkmenlere ve sivil halka bunları dağıttığını vurguladı. 

Musul'da alıkonulan vatandaşlarla ve Türkmenlerle ilgili Irak Kürdistan Bölgesel yönetimi, Irak makamları, BM ve NATO gibi uluslararası kuruluşlar ile Amerika, İngiltere, Fransa, İran ve Suudi Arabistan ve bölge ülkeleriyle yoğun irtibat halinde olduklarını vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi:

"Her türlü seçeneğin üzerinde hassasiyetle duruyoruz. Her türlü senaryoya karşı hazırlıklı durumdayız. Ancak en başta gerek orada alıkonulan 80 vatandaşımızın, gerek Türkmen kardeşlerimizin can güvenliğini tehdit edecek her türlü girişimden de hassasiyetle sakınıyoruz. Hem CHP hem MHP şu anda bölgedeki durumu, alıkonulan vatandaşlarımız ve Türkmen kardeşlerimiz aleyhine zorlaştırmak için ellerinden geleni yapıyorlar. CHP de MHP de tarihleri boyunca hiçbir zaman bu milletin sorumluluğunu üzerilerinde taşımadılar. İnsanların can güvenliğini hiçbir zaman kendilerine mesele edinmediler. Şu anda da iç siyaset uğruna hem alıkonulan vatandaşlarımızı hem de Türkmenleri zora sokacak son derece sorumsuz bir tavır içindeler. Günlerdir CHP ve MHP'nin genel başkanları, onların yandaş medyası tekrar tekrar bizim IŞİD'e karşı kışkırtıcı bir üslupla konuşmamız için baskı yapıyorlar. Buradan 77 milyonun vicdanına sesleniyorum: CHP ve MHP, onların yandaş medyası, acaba bize neden bu konuda konuşmamız için baskı yapıyorlar? Herkes elini vicdanına koysun ve düşünsün. Bizim 80 vatandaşımız, bir örgütün elinde alıkonulmuş haldeler. Bu CHP, MHP ve onların yandaş medyası bizim bu örgütle ilgili kışkırtıcı açıklama yapmamızı, adeta yangının üzerine körükle gitmemizi bekliyorlar."

"Övündükleri partiyi 4 yılda adeta paçavraya çevirdi"

"İşte bu kanlı bir siyasettir, bu alçakça bir siyasettir" diyen Erdoğan, Musul'daki 80 vatandaşın başına bir şey gelsin de hükümeti eleştirecek kadar akıldan, izandan ve vicdandan yoksun bir hale geldiklerini ifade etti.

Başbakan Erdoğan, CHP ve MHP'nin son derece çaresiz bir halde olduklarına dikkati çekerek, "İkisinin de kafası çok karışık. Ne CHP'de ne MHP'de ilke kalmadı, sınır kalmadı, fikir zaten hiç kalmadı. Devlet Bahçeli MHP'yi aldı, CHP'nin yedeği, Pensilvanya'nın oyuncağı, marjinal sol örgütlerinin maymunu haline getirdi. CHP'nin genel müdürü o koltuğa oturdu, hep söylüyor ya 'Gazi Mustafa Kemal'in kurduğu parti' diye. Övündükleri partiyi 4 yıl içinde adeta paçavraya çevirdi. CHP'nin de MHP'nin de bu iki genel başkandan önce en azından bir kimliği vardı. En azından bir ağırlığı vardı. Bu iki genel başkanın yönetiminde CHP de MHP de kimliksiz, ilkesiz, fırsatçı partilere dönüştü" değerlendirmesinde bulundu.

Kılıçdaroğlu'nun dün, Anayasa Mahkemesini övdüğünü belirten Erdoğan, şunları kaydetti:

"Ama kısa bir süre önce de Silivri'de sövmenin dışında her şeyi onlara söylüyordu. Niye? Bireysel başvuru hakkıyla bazı tutukluların serbest bırakılmasından dolayı Anayasa Mahkemesine teşekkür ediyor. Aynı şekilde MHP, milletvekilleri dışarı çıktı diye 12 Eylül darbecileri mahkum edildi diye seviniyor. Sadece 4 yıl önce 2010 yılında bu Bahçeli de bu Kılıçdaroğlu da Anayasa Mahkemesine bu yetkiyi tanıyan, 12 Eylül'e yargı yolunu açan anayasa değişikliğine 'hayır' diyorlardı. Mecliste biz bu yasayı çıkarmak için referandum müsaadesini alabilmek için o verdiğimiz mücadelede bunlar salonda söylenmedik şey bırakmamışlardır. Yeri geldi salonu terk ettiler, yeri geldi bize her türlü hakareti yaptılar ama biz bunlara rağmen hep 330'u yakalamanın mücadelesini verdik. Onunla kalmadık Türkiye'yi dağ, taş demeden dolaştık ve hamdolsun milletimiz yetkiyi verdi, 'evet' dedi ve biz de bu yasayı çıkardık. Gerçi CHP Genel Müdürü oy vereceği sandığı bulup da 'hayır' diyemedi ama günlerce halka 'hayır' deyin çağrısı yaptı. Şimdi karşı çıktıkları anayasa değişikliğinin olumlu neticelerini alıyorlar. Yüzleri olsa mahcup da olacaklar ama bunlarda yüz de yok. Balyoz davasından, Ergenekon davasından dolayı Pensilvanya'ya söylemediklerini bırakmadılar. Şimdi çıkmış hem Pensilvanya'yı hem de Pensilvanya yargısının mağdurlarını idare etmeye çalışıyorlar. Bir ipte bu kadar cambaz oynamaz. Bir yerde ayakları dolaşacak ve göreceksiniz kafa üstü çakılacaklar."

"Yılların MHP'sini alıp, CHP'nin oyuncağı haline getirdi"

AK Parti'nin kurulduktan 16 ay sonra TBMM'ye girdiğini, MHP'nin ise parlamentoya giremediğini kaydeden Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

"Güya kıdemin de vardı. Yılların MHP'sini aldın, CHP'nin oyuncağı haline getirdin. Yılların MHP'sini aldın marjinal sol örgütlerin kuklası haline getirdin. Yılların MHP'sini aldın, Pensilvanya şantaj çetesinin mahkumu haline getirdin. MHP'nin iradesini, siyasetini, ilkelerini aldın götürdün, altın tepsi üzerinde şantaj çetelerine teslim ettin. Çıkmış bizi, Pınarhisar ile, hapisle tehdit ediyor. 'Pınarhisar'daki günlerin güzel günlerdi, o günleri çok arayacaksın' diyor. Yahu sen bizi kendin gibi şantaja, tehdide boyun eğecek mi sandın?

Biz Pınarhisar'a niye gittik? Bilenleriniz var, belki bilmeyenleriniz de vardır. Tekrar etmekte fayda görüyorum, Talim Terbiye Kurulu'nun tüm okullara tavsiye ettiği, devletin resmi kitaplarında da yazılı olan 'Minareler süngü / Kubbeler miğfer / Camiler kışlamız / müminler asker'. Benim buna ilavem, bu şiirin mısralarına, 'Bir şey beni sindiremez, gökler, yerler açılsa, üzerimize tufanlar, yanardağlar saçılsa, biz oyuz ki imanıyla övündüğümüz ecdadımız, titretici şeylere hiçbir gün diz çökmemiş, zaferlerin kapusu, Anadolu'nun tapusu, Malazgirt'ten taa Çanakkale'ye kadar bizi geçilmez kılan, işte şu içinde bulunduğumuz inanç birliğidir'. Girişi buydu konuşmanın. Bununla bizi yargıladılar. Ondan sonra da Pınarhisar'da, sağolsun, misafir ettiler. Şimdi bir başka yerde misafir ederler. Yeter ki hak için verdiğimiz bu mücadele yolunda bunu yapsınlar. Bizim böyle bir endişemiz yok. Bunu sen düşün Bahçeli."

"Biz Türkiye'yi dünyanın mefahiri haline getirdik"

Milletin Bahçeli'ye 5 yıllık iktidar yetkisi verdiğini, 'Çalış' dediğini belirten Erdoğan, o dönemki hükümetin Sakarya, Düzce ve Bolu depremlerinin altında kaldığını, vatandaşları ve şehirleri ayağa kaldıramadığını dile getirdi. O dönemde bankaların, finans kuruluşlarının iflasa doğru gittiğini, vatandaşın Başbakanlığın önünde daktiloları savurduğunu, yoksulluğun alıp başını gittiğini söyleyen Erdoğan, "Artık biz, ihtiyacımız olan ürünleri bulamaz hale gelmiştik. Petrolü alamaz hale gelmiştik. Siz bize böyle bir Türkiye teslim ettiniz. Çiftçimizi yüzde 59, esnafımızı yüzde 46 faizle sömürüyordunuz. Ziraat ve Halk Bankasını birleştirmek durumunda kaldınız. Siz busunuz. Vakıfbank tamamen batıp gidiyordu. Biz sizden böyle bir Türkiye'yi aldık. Biz bu Türkiye'yi, hamdolsun, şu anda dünyanın mefahiri haline getirdik" değerlendirmesini yaptı. 

Yurt dışındaki Türk vatandaşlarının "Artık biz alnımız dik yürüyoruz Başbakanım, bize bunu siz sağladığınız" dediğine işaret eden Erdoğan, Avrupa'daki son ziyaretlerinde 10 binlerle kucaklaşmasının durup dururken olmadığını, bir nedeni bulunduğunu belirtti. 

Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Biz bu yola ülke, millet, bayrak için ölmeye çıktık. Değil hapis, ey Bahçeli senin ölüm tehditlerine bile biz boyun eğmeyiz, pabuç bırakmayız, bunu böyle bilesin. Herşeyden önce bizim için ölüm mukadderdir. Bu, böyle bir mücadelede de olabilir, giderken bir trafik kazasında da olabilir. Bir ayağın bir taşa takılmasıyla da olabilir, gayet normal giderken bakarsın, sekte-i kalp, herşey olabilir. Çünkü her nefis er veya geç ölümü tadacaktır. Mesele ölümden korkmak değil, bir Müslümana bu yakışmaz. Mesele, yine şairin ifadesiyle, ölümü korkutmaktır, biz bunun için bu yoldayız. 

2000 yılında MHP hükümetin ortağıydı, Devlet Bahçeli başbakan yardımcısıydı. DSP, ANAP, MHP birlikte iktidardılar. Bir cumhurbaşkanı adayını dayattılar, hatırlayın. MHP'ye bu adayı seçtirdiler. Hatta bir MHP milletvekili adaylığını açıkladı, dilekçesini yırttılar, hatırlayın. O milletvekilini Meclis içinde dövdüler. MHP bu. Bunlarda ne ararsan, ilkellik adına var. Kendi arkadaşlarını dövüyorlar, insanlar tekme tokat dövülür de, bunlar arabayı da tekme tokat dövüyorlar. MHP, o gün DSP ve ANAP'ın oyuncağıydı, şimdi de CHP'nin oyuncağı oldu. O günlerde MHP'ye cumhurbaşkanı adayı dayattılar, bugün de aynı şekilde aday dayattılar. Bir zaman da yine aynı şeyi Demokrat Parti karşısında Şemsettin Günaltay'ı çıkarmak suretiyle yaptılar. Tezgah aynı, değişen bir şey yok. MHP'nin kendi iradesi yok mu? MHP, içinden adaylığa cesaret edecek kimse bulamıyor mu? Evet belki kazanamaz, belki yenilir ama en azından izzetiyle yenilir. Bunu bulman lazım. Ben inanıyorum ki MHP'ye gönül veren kardeşlerim, bu seçimlerde de 'Sen bizim irademize saygısızlık yaptın' diyecekler ve kendi iradelerini en güzel şekilde sandıkta değerlendireceklerdir. 

Aynı şey CHP'ye gönül veren kardeşlerimiz için de geçerli. Onlar da bunun hesabını soracaklar, ben buna inanıyorum. Şimdi MHP hem yeniliyor hem de bu Genel Başkan yönetiminde izzetini kaybediyor. Göreceksiniz 10 Ağustos'ta bir kez daha yenilecekler ama izzetleriyle değil, alınlarındaki lekeyle yenilmiş olacaklar."

"Millet her rüzgarın önünde eğilen siyasetçi görmek istemiyor"

Milletin Türkiye'de artık omurgalı siyaset istediğini vurgulayan Erdoğan, "Millet her rüzgarın önünde eğilen, her türlü çirkinliği yapan, üzerine bir de ağır yenilgi alan zavallı siyasetçi görmek istemiyor. Bu CHP ve MHP'nin düştükleri çukura bakınca sorumluluğumuzun ne kadar büyük olduğunu bir kez daha idrak ediyoruz. Önlerini dahi göremeyen bu partilerin olduğu bir ülkede, AK Parti milletin umudu olarak doğdu, milletin umudu olarak bugünlere geldi ve halen de milletin umudu olmayı sürdürüyor. Biz muhalefetin bu acizliğine, bu zavallı haline bakacak, rehavete kapılmayacak, tam tersine saflarımızı daha da sıklaştıracağız" ifadelerini kullandı. 

Türkiye'de yıllar boyunca siyaseti rant, ikbal ve makam kapısı görenler olduğuna dikkati çeken Erdoğan, milletin oyuyla iş başına gelip, bir iki sene hükümette görev alanların millete çok ağır faturalar yükleyerek gittiklerini kaydetti. Bu kişilerin milletin derdini hiçbir zaman dert edinmediğini dile getiren Erdoğan, AK Parti'ye kadar Türkiye'deki hükümetlerin ortalama 16 ay iktidarda kaldığını anımsattı. 16 aylık iktidarların olduğu bir ülkede istikrar, güven olamayacağına vurgu yapan Erdoğan, küresel veya ulusal hiçbir yatırımcının böyle bir ülkede yatırım yapmayacağını, yatırımcının önünü görmek isteyeceğini aksi takdirde yatırım gelmeyeceğini anlattı.

Erdoğan, "Kaldı ki yoksulluk, yolsuzluk, baskı, adaletsizlik varmış... Bütün bunların hepsi terazide. Bunlar hiçbir zaman bu sorunları masaya yatırıp çözüm aramadılar. Sadece kendilerini, çevrelerini düşündüler. Zengin elitleri daha da zengin yaptılar. Çevrelerine adeta hortumla kaynak aktardılar, ülkeyi daha da fakirleştirip kenara çekildiler. Mafya, çeteler işbaşında. Onlar kabine kurdular, onlar hükümetleri indirdiler, hükümetler kurdular. Biz işte bu kısır döngüye son vermek gayesiyle AK Parti'yi kurduk" diye konuştu.

"Makamların keyfini sürme gafletine düşmedik"

Erdoğan, siyaseti temize çekmek, yoksullukla, yolsuzlukla, yasaklarla mücadele etmek, milletin derdine çareler üretmek için bu yola çıktıklarını söyledi.

Ne kendisi ne de yol arkadaşlarının çıkar, makam, mevki, rütbe peşinde olmadığını ifade eden Erdoğan, "Şunu bütün kalbimle ifade ediyorum, genel başkanlık koltuğu, başbakanlık koltuğu, bakanlık koltuğu bizler için 12 yıl boyunca hep ateşten gömlek olmuştur. Dikkat ederseniz 12 yıl boyunca ne şahsım ne de çalışma arkadaşlarım makamlarımızda oturup da o makamların keyfini sürme gafletine hiç ama hiç düşmedik" diye konuştu.

Erdoğan, 12 yıllarının dağ taş demeden yollarda geçtiğini ifade ederek, şunları kaydetti:

"Biz 780 bin kilometre kareye mahkum olmadık, tam aksine tüm dünyayı fellik fellik dolaştık. Övünerek söylüyorum, gururla söylüyorum, bugün bizim ihracatçımızın dünyada gitmediği ülke kalmamıştır, biz böyle bir ülke olduk. Dünyada ürünlerimizin girmediği ülke kalmamıştır, biz böyle bir ülke olduk. En zor zamanlarda bile bir yer tıkanırken hamdolsun Rabbim bize başka kapılar açtı. Bütün ihracatçımız dünyanın değişik ülkelerinde kendilerine pazarlar ürettiler. Sayın Cumhurbaşkanımız, ben, bakanlarımız, hep beraber, yanlarına aldılar iş adamlarımızı, gittikleri ülkelere taşıdılar. Oralarda görüşmeler yapıldı, oralarda pazarlar oluşturuldu ve oralarda kendimize, özellikle ürünlerimizi satabileceğimiz hatta hatta ikili yatırımlar yapabileceğimiz ortaklar aradılar. 12 yılımız bu şekilde devam etti, bundan sonra da böyle devam edecek."

Milletin arasında hep dert dinleyerek günlerini, haftalarını, aylarını geçirdiklerini anlatan Erdoğan, dertlere çare üretmenin gayretinde olduklarını bildirdi. Erdoğan, "Yüzde 100 bunları hallettik mi? Şüphesiz ki hayır. Böyle bir şey zaten olamaz. Niye? Hayat her gün güncelleniyor, buna yetişmek kolay bir iş değil. Birçoğumuz haftalarca eşlerini, çocuklarını göremediler. Birçoğumuz evlerinin yollarını unuttular. Bırakınız eşlerimizi, bırakınız çocuklarımızı, kendi canımızdan dahi geçtik. Öyle dönemler oldu, işte şu anda hasta yatağında olan arkadaşlarımız var. Bunlar durup dururken olmuyor. İşte bu mücadele, bu gayret içerisinde olanlar. Ama biz ne dedik? Bu can bu millete feda olsun, bu vatana feda olsun" değerlendirmesinde bulundu.

Millet, ülke, bayrak için 12 yıl boyunca aralıksız çalıştıklarını vurgulayan Erdoğan, "Hastalığımızdan kendilerine nema çıkarmak isteyenler oldu ama millet her şeyin farkındaydı" dedi.

"Hata yaparsak, sadece partimiz değil bundan dava zarar görür"

Bundan sonra da aynı anlayışla, aynı azim ve kararlılıkla çalışmaya devam edeceklerini belirten Erdoğan, şöyle devam etti:

"CHP'nin genel müdürü, hata yaptığında sadece kendisine, sadece partisine zarar verir. Aynı şekilde MHP'nin başındaki zat. Sadece partisine, sadece kendisine zarar verir. BDP, aynı şekilde. Diğer partilerin genel başkanları, hata yaptıklarında sadece kendilerine ve partilerine zarar verir. Ama biz yanlış yaparsak, biz hata yaparsak, sadece partimiz değil bundan dava zarar görür, bundan Türkiye zarar görür. Biz bir dava partisiyiz. Her zaman söylüyorum, biz Selçuklu'dan gelen, Osmanlı ile zirveye ulaşan, Cumhuriyet ile devam eden köklü bir davanın sorumluluğu altında olan bir partiyiz. Biz yanlış yaparsak bu teşkilat değil, Türkiye zarar görür. Biz yanlış yaparsak inanın sadece Türkiye değil Filistin davası, Mısır'ın demokrasi davası, Suriye'nin yaşam davası, Irak'ın kardeşlik davası zarar görür, bunu böyle bilmeliyiz."

Dün akşam Orta Afrika Cumhuriyeti'nin geçiş dönemindeki Başbakanı ve bakanlarıyla akşam yemeği yediklerini dile getiren Erdoğan, "Dar kapsamlıydı. Onlarla da Orta Afrika Cumhuriyeti'nin şu anda içinde bulunduğu sıkıntıları konuştuk. Düşünün, kişi başına milli gelirin 800 dolar olduğu bir ülke. Buradaki mevcut imkanın da daha çok tabii üst gelir grupları arasında paylaşıldığı bir ülke. Araziye bakıyorsun, 600 bin kilometrekarenin üzerinde, nüfusa bakıyorsun 4,5 milyon. Böyle bir yapı. Ve böyle bir yapıda yüzde 50 Hristiyan var, yüzde 15 Müslüman var, yüzde 35 de yerli dinden var, böyle bir yapı. Ama bakın bunlar, şu geçici hükümette, şubatta seçim var, Türkiye ile müşterek neler yapabiliriz, bunun gayreti içindeler" diye konuştu.

Yıllar yılı bu ülkelere sömürgeci ülkelerin yardım ellerini uzatmadığını, onlara hep farklı baktığını belirten Erdoğan, "Onun için biz yanlış yaparsak inanın Myanmar'ın ayakta kalma davası, Afganistan'ın güvenlik davası, Somali'nin yoksullukla mücadelesi zarar görür. Eğer bir hayal kırıklığı yaşanırsa emin olun AK Parti teşkilatı içinde değil, Türkiye Cumhuriyeti içinde değil, yönünü Türkiye'ye dönmüş milyonlarca mazlumun içinde hayal kırıklığı yaşanır" ifadesini kullandı.

 Teşkilat içinde en küçük beldenin belediye başkanının, hem kendi beldesi hem de coğrafyanın sorumluluğunu, izzetini, şerefini omuzlarında taşıdığını vurgulayan Erdoğan, sandık müşahitlerinin, belde, ilçe, il başkanlarının, sadece görev yaptığı bölgenin değil insanlığın mesuliyetini üzerinde taşıdığını bildirdi.

Erdoğan, "Kardeşlerim, biz bu coğrafyanın umuduyuz, bunu unutmayın. Sorumluluğunuz, sorumluluğumuz o kadar büyük ki yapılan yanlış işte bu büyük coğrafyanın, bu büyük medeniyetin gönlünü yaralayacak kadar büyük olur. Nasıl ki suya düşen taş, dalga dalga ufuklara ulaşıyorsa, sizin yapacağınız her hayır, sizin yapacağınız her hata inanın dalga dalga ufuklara ulaşır, ufukları aşar, insanlığın kalbini yapar ya da kırar, bunu böyle bilmemiz lazım" değerlendirmesinde bulundu.

"Akbabalar pusuya yattılar"

"Şu anda akbabalar pusuya yattılar. AK Parti içinde bir nifak çıksın diye bekliyorlar. 12 yıl boyunca pusuda beklediler. İstediklerini alamadılar. Bugün de yarın da Allah'ın izniyle istediklerini alamayacaklar" diyen Erdoğan, dost ve kardeşleri için umut, düşmanları için azap olmaya devam edeceklerini söyledi.

"Asırlardır isimleri değil, hep davayı konuştuk. Bugün de isimleri değil davamızı konuşacağız" ifadesini kullanan Erdoğan, şunları kaydetti:

"İsimler fanidir ama bu mücadele, bu dava, bu hareket bakidir. Alparslan, Osman Gazi, Fatih Sultan Mehmet Han geldiler ve göçüp gittiler. Cihanı titreten Sultan Süleyman, ulu hakan Abdülhamid Han, geldiler ve göçüp gittiler. Gazi Mustafa Kemal, Adnan Menderes, Turgut Özal, Necmettin Erbakan velhasıl, geldiler, mücadele ettiler ve göçüp gittiler. Göçüp gitmeyen dava oldu, baki kalan Türkiye Cumhuriyeti oldu, ay yıldızlı bayrağımız oldu ve milletimiz oldu. Daha nice isimler gelecek, nice isimler göçüp gidecek. Allah'ın izniyle, bu millet de bu ülke de var olmaya, bu şanlı bayrak dalgalanmaya devam edecek, bundan hiç şüpheniz olmasın."

"Ölüme değil sadece cumhurbaşkanlığı makamına"

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan, aralarından birinin ölüme değil sadece cumhurbaşkanlığı makamına uğurlayacaklarına işaret ederek, "Görev değişecek, yetki değişecek ama dava şuuru, dava mücadelesi değişmeyecek. Böyle bir süreçte kim ki isimleri tartışırsa inanın sadece partimize değil, teşkilatımıza değil, en başta bu büyük, kadim davaya haksızlık eder. İsimle de rütbeler de makamlar da mevkiler de bu dava, hareket içinde ehemmiyeti en düşük unsurlardır" dedi.

Erdoğan, konuşma yaptığı salonda bulunan her bir kişinin gerektiğinde, vazife verildiğinde o vazifeyi hakkıyla yapacak birikim, beceri, liyakat, güç ve kudrete sahip olduğundan hiç şüphesi olmadığını vurgulayarak, son derece hassas bir imtihandan geçtiklerini, bu süreçte teşkilatın her kademesindeki kişilerin ikbal hırsıyla değil, dava şuuruyla hareket etmesi gerektiğini, teşkilat mensuplarının da ikbal hırsına kapılarak bu imtihanı kaybetmeyeceğine inandığını söyledi. 

"Cumhurbaşkanı adayımız kim olursa olsun, gelen ya da giden her kim olursa olsun, AK Parti'nin emanetindeki büyük Türkiye sancağının en güçlü şekilde dalgalanacağından hiç kimsenin şüphesi olmasın" diyen Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Önümüzdeki süreç bizim için bir imtihandır ama bilmenizi isterim ki son 1 senedir de büyük bir imtihandan geçiyoruz. Gezi olaylarıyla, 17 ve 25 Aralık darbe girişimleriyle son derece büyük imtihanlara maruz kaldık. Allah'a hamdolsun bizler de teşkilatımız da asla tereddüt etmeden dimdik durarak, omurgalı durarak, geri adım atmayarak bu alçakça saldırılara gögüs gerdik. Öyle zamanlar vardır ki öyle imtihanlar vardır ki gerçek mücevher ile sahtesini orada ayırt edersiniz. İşte son 1 yıllık süreçte bizler de gerçek ile sahteyi birbirinden ayırt etme fırsatı bulduk. Kimlerin ülkenin istiklali için canlarını ortaya koyduğunu, kimlerin tuzluk olduğunu, kimlerin de tarafsız kalarak, dengeleri gözeterek, susarak ihaneti onayladığını gördük. Mesele kendi bahçelerine saldırıldığında değil, arkadaşlarına, kardeşlerine, vatan topraklarına saldırıldığında tepki verebilmektir, mesele budur. 

Bize ve vatanımıza saldırıldığında seyretmekle yetinenler oldu ama bilsinler ki millet de teşkilatımız da bu suskunluğu not etmiştir, bunlar kayıtlarda var. Biz safları sık tutacağız, şu anda elimize gelen belgeler, bulgular bunları gördükçe... Aman Yarabbi. Bu devletin mekanizmaları içerisine bunlar nasıl sızdılar, bu yapılanmayı nasıl gerçekleştirdiler ve bu ülkeye nasıl ihanet ettiler. Bu ihanet şebekesini bizim sadece ülkemizde değil, tüm dünyada tanıtmak görevimizdir."

"Dostumuzu ve hasmımızı daha iyi öğrenerek Türkiye'yi büyüteceğiz"

Erdoğan, dün Avrupa Birliği üyesi ülke büyükelçilerle yaptığı yemekli toplantıda, "ihanet şebekesi"ni onlara da anlattığını, yaşanan süreçle ilgili veballeri bulunduğunu büyükelçilere söylediğini ifade ederek, "Bütün bunlara rağmen biz aramızda muhabbeti muhafaza edeceğiz. Biz yol üzerindeki tuzaklara düşmeden menzile doğru gece gündüz ilerlemeye devam edeceğiz. Dost, zor zamanlarda ve yolculukla belli olur. Dostumuzu ve hasmımızı daha iyi öğrenerek ama yılmadan, bıkmadan, usanmadan Türkiye'yi büyüteceğiz" diye konuştu.

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan, 1 Temmuz Salı günü cumhurbaşkanı adaylarını, Ankara Ticaret Odası Kongre Merkezi'nde düzenleyecekleri toplantıyla açıklayacaklarını belirterek, adaylarını açıklamanın ardından bir kez daha yollara revan olacaklarını, milletten yetki isteyceklerini, çok çalışıp, kapı kapı dolaşacaklarını kaydetti.

Cumhurbaşkanlığı seçiminin aynı zamanda 2015 yılındaki genel seçimlerin de "işaret fişeği" olacağını dile getiren Erdoğan, milli iradenin sandıkta en güzel şekilde tecelli etmesi için bir kez daha şerefli bir mücadele vereceklerini söyledi.

AK Parti'nin 9 kişilik yönetim kurulu üyesine sahip sandık oranının yüzde 83 olduğunu bildiren ve bu üyelerin geçen Pazar kendi aralarında toplantı yaptıklarını, eksikliklerin tepsit edildiğini anlatan Erdoğan, bugün bu sonuçların değerlendirileceğini ifade etti. 

Erdoğan, "İlk cumhurbaşkanlığı seçimlerine Türkiye'nin ve dünyanın sandıklara en iyi sahip çıkan partisi olarak girmiş olacağız. Allah'ın izniyle, milletimizin takdiriyle 10 Ağustos seçimlerinin ardından çok farklı Türkiye'nin kapıları aralanacak. Devlet ile milletin buluştuğu, cumhurbaşkanı ile hükümetin millet iradesiyle teşekkül ettiği daha güzel bir Türkiye'de hizmete devam edeceğiz" dedi.

"Sayın Cumhurbaşkanımız ile bir kez daha istişare yapacağız"

Başbakan Erdoğan, istişare toplantılarına bugün BBPDSP ve Saadet Partisi genel merkezlerini ziyaretlere devam edeceğini, AK Parti olarak iç değerlendirmeleri de yapıp Salı günü adaylarını açıklayacaklarını bildirdi. 

Erdoğan, konuşmasının ardından salondan ayrılırken, bir gazetecinin 1 Temmuz öncesinde Cumhurbaşkanı Abdulah Gül ile tekrar görüşüp görüşmeyecekleri sorusu üzerine, "Sayın Cumhurbaşkanımız ile bir kez daha istişare yapacağız" dedi.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
İlgili konular
Bu haberi paylaşın