Ekonomi

Batı ülkelerinde artan borçlar yeni finansal kriz riskini artırıyor

Gelişmiş ülkelerde artan kamu borçları, zayıf büyüme ve reformlardaki yavaşlık ile birleşince yatırımcıların endişelerini artırıyor ve ekonomistlerin yakın zamanda borç krizi yaşanacağı öngörüsüyle tahvil piyasasında oynaklıklara sebep oluyor.

Bahattin Gönültaş  | 27.09.2025 - Güncelleme : 27.09.2025
Batı ülkelerinde artan borçlar yeni finansal kriz riskini artırıyor

Berlin

Mali baskılar, artan faiz giderleri, demografik değişimlerden kaynaklanan sağlık hizmetleri maliyetlerindeki artış, savunma harcamalarındaki yükseliş ve doğal afetler ile iklim değişikliğinden kaynaklanan ekonomik kayıpların artmasıyla daha da şiddetleniyor. Tüm bunlar gelişmiş piyasalarda uzun vadeli borçlanma maliyetinin artmasına katkıda bulunuyor.

Bu ülkelerde artan popülizm, sık kabine değişiklikleri ve hükümet değişimleriyle birleşince, politika yapıcıların son yıllarda artan kamu borcunun seyrini düzeltmek için gereken zorlu kararları alması giderek zorlaşıyor.

📲 Artık haberler size gelsin
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.

🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı

Söz konusu ülkelerde 2008 finansal krizi, avro krizi, Kovid-19 salgını ve Rusya-Ukrayna savaşı gibi dönemlerde tercih edilen çözümün daima yeni borçlanma olması dikkati çekiyor.

Bu arada, Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) blog sitesinde küresel borçlara ilişkin yayımladığı 17 Eylül tarihli analize göre, küresel kamu borcunun Gayrisafi Yurt İçi Hasıla'ya (GSYH) oranının bu yıl 2,8 puan artarak yüzde 95,1'e çıkması bekleniyor.

Analizde ayrıca, IMF'ın olumsuz bir senaryosuna göre küresel kamu borcunun 2027’ye kadar yaklaşık yüzde 117'ye yükselerek 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana en yüksek seviyeye ulaşabileceği belirtiliyor.

Analizde, Fransa, İngiltere ve ABD gibi büyük ekonomilerin küresel kamu borcundaki artışın başlıca nedenleri arasında gösterildiğine dikkati çekilirken, birçok ülkede brüt finansman ihtiyaçlarının da yüksek seviyelerde kalmasının beklendiği vurgulanıyor.

Öte yandan Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) Küresel Borç Raporuna göre, 2023'te 14 trilyon dolar olan devlet tahvil ihraçları 2024'te 16 trilyon dolara ulaştı. Bu miktarın bu yıl 17 trilyon dolara yükselerek rekor kıracağı öngörülüyor.

Gelişmekte olan ülkelerde de piyasadan borçlanma seviyesi keskin şekilde artış gösterirken, bu ülkelerde 2007'de bir trilyon dolar seviyesinde olan tahvil ihracı 2024'te 3 trilyon doların üzerine çıktı.

Gelişmekte olan ülkelerde mevcut borç seviyesi 2007'deki 4 trilyon dolar düzeyinden 2024'te 12 trilyon dolara yükseldi.

ABD, Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya ve Japonya gibi gelişmiş ülkelerin kamu borç düzeyleri çok yüksek kalırken, bu sorunu çözmek için yeterince çaba gösterilmemesi dikkati çekiyor.

Gelişmiş ekonomilerin toplam borcu 228,2 trilyon dolar

Uluslararası Finans Enstitüsü’nün (IIF), 25 Eylül’de yayımlanan "Küresel Borç Monitörü" raporuna göre, yılın ikinci çeyreği sonunda küresel borç 337,7 trilyon dolara ulaştı. Yılın ilk yarısında borç 21 trilyon dolardan fazla arttı.

Çin, Fransa, ABD, Almanya, İngiltere ve Japonya, borç seviyelerinde dolar cinsinden en büyük artışları kaydetti.

Gelişmiş ekonomilerin toplam borcu yılın ikinci çeyreğinde 228,2 trilyon dolar olarak hesaplanırken, gelişmekte olan ülkelerde toplam borç 109,5 trilyon dolara ulaştı.

IIF'in raporuna göre, birçok gelişmiş ekonomide borçlanma ihtiyacı salgın öncesi seviyelerin oldukça üzerinde seyretmeye devam ediyor ve anlamlı bir tersine dönüş işareti görülmüyor.

IIF, ayrıca Almanya, Fransa ve Japonya gibi ülkelerde artan mali yükler konusunda uyardı. Finanslarını sürdürülemez buldukları ülkelerin tahvillerini satan yatırımcılara karşı dikkatli olunması gerektiği belirtildi.

Enstitüsü uzmanları ABD'nin borçları konusunda endişelerini de dile getirdi. Bu ülkelerdeki kısa vadeli borçlanma, toplam ulusal borcun yaklaşık yüzde 20'sini oluşturuyor. Bu artan bağımlılığın, merkez bankaları üzerindeki faiz oranlarını düşük tutma yönündeki siyasi baskıyı artırarak para politikası bağımsızlıklarını tehlikeye atabileceğine vurgu yapıldı.

İşte ülkelerin borç durumları şöyle:

Fransa

Son aylarda siyasi krizlerin bitmek bilmediği Fransa, yatırımcıların borç konusunda endişe ettikleri ülkeler listesinin en üst sırasında yer alıyor.

Ülkedeki siyasi belirsizlik, GSYH'nin yüzde 110'un üzerinde olan borç yığınını ve Avrupa Birliği'nin kabul ettiği sınırların neredeyse iki katı olan bütçe açığını kontrol altına almayı zora sokuyor.

Fransa’nın kamu borcu GSYH’nin yüzde 113,9’una denk gelirken, IMF, bu oranın 2030’a kadar yüzde 128'in üzerine çıkacağını öngörüyor.

Bütçe açığı ise 2024'te Avrupa Birliği’nin (AB) belirlediği yüzde 3 sınırının yaklaşık 2 katına ulaştı.

Paris, 2029’a kadar AB kurallarına yeniden uymayı hedefliyordu, ancak uzmanlar daha fazla kesinti yapılmadan bunun başarılmasını olası görmüyor.

Fransa'daki hükümet krizi, 30 yıllık Fransız devlet tahvillerinin faizlerini 2009'dan bu yana en yüksek seviyesine ulaştırdı

Fransız devlet tahvillerinin risk primleri, halihazırda avro krizinden etkilenen Yunanistan'ınkinden daha yüksek bir düzeyde bulunurken hatta 18 Eylül'de bir süreliğine İtalya devlet tahvillerinin seviyesini bile aştı.

Borç konusunda, AB ülkeleri arasında Fransa, Yunanistan ve İtalya'dan sonra en büyük üçüncü yükü taşıyor. Ülkenin borcu 3 trilyon 345 milyar avro seviyesinde.

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch’in bu ay Fransa’nın kredi notunu "AA-"den "A+"ya düşürmesi de ülkenin borçlanma maliyetini artıracağı için hükümetin bütçe hazırlık sürecine ek baskı oluşturuyor.

İtalya

İtalya, Avro Bölgesi'nde en yüksek kamu borcuna sahip ülkelerden biri. Fransa'nın yanı sıra İtalya da 3,2 trilyon avro (GSYH'nin yaklaşık yüzde 140'ı) ile Avro Bölgesi'nin borcunun beşte birini oluşturuyor.

Bu yüksek borç, yıllarca süren bütçe açıkları, yavaş ekonomik büyüme, yapısal zayıflıklar ve yüksek emeklilik giderlerinden kaynaklanırken, tarihsel olarak “iflas edemeyecek kadar büyük” olarak kabul edilen İtalya'nın borç sürdürülebilirliği, son dönemde faiz oranlarındaki artışlarla daha da zorlaştı.

İngiltere

İngiltere'nin kamu borcu GSYH'nın neredeyse yüzde 100'üne ulaşırken, bu borcun faiz yükünün, bu yıl kamu harcamalarının yüzde 8,3'ünü oluşturması bekleniyor. Bu da eğitim, savunma veya yatırım bütçe kalemlerini aşıyor.

Eylülde yüksek faizlerin etkisiyle ülkenin uzun vadeli borçlanma maliyetleri 1998'den bu yana en yüksek seviyeye yükselirken, sterlin değer kaybetti.

Gelişmiş ekonomiler arasında en yüksek borçlanma maliyetlerine ve enflasyona sahip ülke olması İngiltere'yi piyasalardaki endişelerin kaynağı haline getiriyor.

İngiliz Maliye Bakanı Rachel Reeves'in olası istifası hakkındaki spekülasyonlar, 30 yıllık İngiliz devlet tahvillerinin getirisini 1998'deki en yüksek seviyesine yükseltti.

ABD

Dünyanın en büyük ekonomisinin borç yükü yaklaşık 37 trilyon doları aşarken, bu borç piyasanın dikkatinden kaçmıyor.

ABD’nin borçlarının faiz ödemesi şu anda yıllık bazda 1 trilyon doların üzerinde ve 850 milyar dolarlık savunma harcamalarını çok aşıyor.

Dünya nüfusunun yüzde 5’ini oluşturan ABD, küresel ekonominin yüzde 25'ini ve yeni oluşan borcun yüzde 45'ini oluşturuyor.

Artan borç, yatırımcıların ABD hazine tahvillerini elinde tutmak için daha fazla faiz istemesine yol açarken, ülkenin son tahvil ihalelerinde görülen zayıf talep işaretleri piyasaları endişelendiriyor.

Harvard Üniversitesi Ekonomi Profesörü Kenneth Rogoff, hükümetin yıllık gelirinden 2 trilyon dolar fazla harcama yaptığı ABD'de gelecek beş yıl içinde bir borç krizi yaşanacağını öngörüyor.

Rogoff, Trump'ın agresif ticaret politikasının olumsuz etkilerinin henüz ortaya çıkmadığını da savunuyor.

Bridgewater Associates'in kurucusu Ray Dalio da ABD borçları için “finansal kalp krizi” uyarısında bulundu.

Japonya

Dünyanın en yüksek borçlu ülkelerinden birisi Japonya. Ülkenin kamu borcu GSYH'nin yüzde 235'ine ulaşmış durumda.

Enflasyon oranının artmasıyla faiz oranlarının yükseleceği beklentisinin borçlanma maliyetlerini artırması ve Japonya Merkez Bankası'nın tahvil alımlarını azaltması piyasalarda ülkenin yüksek düzeydeki borcunu odak noktası haline getirdi.

Başbakan Shigeru Ishiba'nın istifasının ardından ortaya çıkan siyasi belirsizlik de halefinin daha fazla harcama yapacağına dair spekülasyonların artmasıyla 30 yıllık tahvil faizlerinin rekor seviyelere çıkmasına yol açtı.

Almanya

Almanya'nın kamu borcunun GSYH'ye oranı 2024 yılında yüzde 62,5 olarak gerçekleşti.

Almanya, gelişmiş ekonomiler içinde en düşük borç/GSYH oranına sahip ülke ve ekonomik büyümeyi desteklemek için daha fazla harcama yapıyor.

Fakat, altyapı programları, askeri güçlenmeler ve sosyal programlar bütçe açıklarını artırıyor.

Almanya’da hükümet, savunma harcamalarının gelecekte "borç freni" uygulamasından çıkarılması için anayasa değişikliği yaparken, 500 milyar avroluk altyapı programı başlattı.

Büyük çaplı yatırımlar Almanya'nın tahvil ihracı yoluyla daha fazla borçlanacağı anlamına gelirken, ülkenin 30 yıllık tahvil faizleri 2011'den bu yana en yüksek seviyede bulunuyor.

AB'de borçlu

AB'de kamu borcunun GSYH'ye oranı 2025'in ilk çeyreğinde yüzde 81'den 81,8'e çıkarken, Birliğin borçlarının geri ödenmesi için tartışmalar devam ediyor.

AB Komisyonu şu anda bir borç sorunu yaşıyor.

Brüksel, Kovid-19 döneminde “AB kurtarma fonu” için piyasalardan yaklaşık 800 milyar avro borçlandı. Şimdi bu parayı geri ödeme zamanı gelirken, borcun, yeni AB tahvilleriyle yeniden finanse edilmesi öneriliyor. Almanya ise buna karşı çıkıyor.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
İlgili konular
Bu haberi paylaşın