Dolar
32.39
Euro
35.04
Altın
2,233.04
ETH/USDT
3,553.00
BTC/USDT
70,496.00
BIST 100
9,078.26
Dünya

Ekonomik çıkar ve prestiji AB'yi nükleer anlaşmanın devamına zorluyor

ABD Başkanı Trump'ın İran ile nükleer anlaşmadan çekileceği açıklamasına sert tepki gösteren AB'nin İran ile ciddi ticari ortaklığı bulunuyor.

09.05.2018 - Güncelleme : 09.05.2018
Ekonomik çıkar ve prestiji AB'yi nükleer anlaşmanın devamına zorluyor Grafik: AA/Murat Usubaliev

BRÜKSEL - Şerife Çetin/Yusuf Hatip

İran nükleer anlaşması için yoğun diplomatik çaba sarfeden Avrupa Birliği'nin (AB), anlaşmayı bölgede güvenlik ve barış tesis ettiği için destekliyor gibi görünse de konuyu bir "prestij" meselesi haline getirdiği ve ekonomik çıkarlarını gözettiği görülüyor.

ABD'nin dün çekildiğini duyurduğu İran nükleer anlaşması AB için büyük bir "diplomatik zafer" olmanın yanı sıra, birlik genelindeki üye ülkelere önemli ekonomik kazanımlar sağlıyor.

İran nükleer anlaşmasıyla beraber Birleşmiş Milletler'in (BM) Ocak 2016'da İran'a yönelik bazı yaptırımları kaldırmasının ardından, uzun süre ekonomisi kapalı kalan bu ülkede ticari fırsatlar ön plana çıktı. AB de kısa sürede bu fırsatlardan yararlanmaya başlayan aktörlerden biri haline geldi.

Büyük ekonomik kazanım

Anlaşmanın imzalandığı ancak henüz yaptırımların kaldırılmadığı 2015 yılında AB'nin İran ile ticareti 7,7 milyar avro iken, 2016'da bazı yaptırımların kaldırılmasıyla beraber ticaret hacmi neredeyse iki katına çıkarak 13,7 milyar avroya ulaştı. Geçen yıl da taraflar arasındaki ticaret hacmi ciddi artış göstererek 21 milyar avroya kadar yükseldi.

AB'nin İran'la ticaretinde 2016-2017 dönemi ithalatı yıllık bazda yüzde 31,5 artarken, ihracatı da yüzde 83,9 artış gösterdi.

2013'ten 2017'ye kadar AB'nin İran'a ihracatı yüzde 89,7 büyürken, ithalat da yüzde 18,7 yükseldi.

AB'nin İran'a ihraç ettiği kalemlerin başında makine, kimya, havacılık endüstrisi ve ilaç başı çekti.

İran'dan AB'ye ise daha çok fosil yakıtlar, kimyasal ürünler ve gıda satışı ilk sıralarda yer aldı.

Tüm bu veriler, AB'nin "İran nükleer anlaşması aşkının" sadece bölgesel istikrar ya da nükleerden arındırma hedefini taşımadığını gösteriyor. Aksine Fransa, Almanya ve İngiltere kısa ve uzun vadede ekonomik çıkarlarının zedelenmesinden endişe ediyor.

Fransa ve Almanya için İran pazarı önemli

Fransa'nın İran ile ticareti 2006'da İran'a ekonomik yaptırımların uygulanmaya başlanmasıyla çökmüştü. Ancak yaptırımlar kaldırılınca Fransa ve İran arasındaki ticaret hacmi Ocak-Ekim 2017 döneminde önceki yıla göre yüzde 118 arttı.

İran ile nükleer müzakerelerin ardından, Fransız petrol şirketi Total'in İran'ın Güney Pars doğalgaz sahasında 4,8 milyar dolarlık yatırım anlaşması bunun en açık örneklerinden biri.

Ayrıca, uçak üreticisi Fransız Airbus firması da İran'a 18 milyar dolar karşılığında 100 uçak satış anlaşmasını imzalamıştı. Fransız otomotiv devleri Renault ve Peugeot'nun da İran pazarında önemli payı bulunuyor.

Bir zamanlar İran ile ticaret ortaklığı 6 milyar doları bulan Almanya'nın ise 2013'te bu ülkeyle ticaret hacmi 2 milyar dolara kadar geriledi. Bununla birlikte, nükleer anlaşma sonrasında bu miktar 2017'de tekrar 3,5 milyar doları buldu.

İran nükleer anlaşması AB için "prestij meselesi"

İran nükleer anlaşmasının 2015 yılında imzalanmasına giden süreçte AB kanadından kilit isim olarak 2009 yılında AB Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi olan Catherine Ashton ön plana çıkıyor.

İran ile P5+1 müzakerelerini 2014 sonuna kadar yürüten Ashton'ın "kararlı ve istikrarlı" müzakere kabiliyetiyle anlaşmaya giden süreçte ana aktörlerden biri haline geldiği değerlendiriliyor. Öyle ki, o dönemde konuya ilişkin çalışmalar yapan bazı uzmanların anlaşmanın "Ashton Anlaşması" olarak adlandırılması gerektiğini öne sürdüğü görülüyor.

Mogherini kararlılığı sürdürdü

Ashton'dan görevi devralan Federica Mogherini'nin de aynı kararlılıkla İran anlaşması için çaba sarf etti.

Viyana'da 14 Temmuz 2015'te yıllarca süren zorlu müzakerelerin ardından İran ve P5+1 arasında varılan anlaşmanın şekillenmesinde kilit rol oynayan Mogherini'nin, bugüne kadar istikrarlı bir şekilde anlaşmaya sahip çıktığı görülüyor.

AB için "diplomatik zafer"

İran nükleer anlaşmasına giden süreçte ve nihai anlaşmada Ashton ve Mogherini'nin yanı sıra birçok AB bürokratının yoğun çabası bulunuyor. ABD Başkanı Donald Trump anlaşmayı selefi Obama'nın mirası olarak değerlendirse de, AB anlaşmanın "kendisinin" olduğunu düşünüyor.

Bu nedenle, anlaşma AB için büyük bir "diplomatik zafer" teşkil ediyor. Yakın tarihinde çok da fazla diplomatik başarıya imza atamayan Birliğin İran nükleer anlaşmasının devamını bir nevi prestij meselesi haline getirmesi bu çerçevede daha fazla anlam kazanıyor.

AB'nin İran anlaşmasına ne kadar bağlı kalacağının, Trump yönetiminin uygulayacağı yaptırımların boyutuyla doğrudan ilişkili olacağı düşünülüyor.

Washington'ın yaptırımları AB şirketlerini de etkilerse, İngiltere, Fransa ve Almanya'nın nasıl bir tavır alacağı merak ediliyor.

Muhabir: Şerife Çetin,Yusuf Hatip

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.