Dolar
38.63
Euro
43.46
Altın
3,301.81
ETH/USDT
2,051.40
BTC/USDT
101,670.00
BIST 100
9,279.21
Analiz, Analiz-Irak

Türkiye-Irak ilişkileri: Stratejik ortaklık masada

Türkiye ile Irak arasındaki ilişkiler bugün artık sadece geçmişe dayanmıyor, aynı zamanda geleceği inşa eden bir stratejik ortaklık modeline dönüşüyor.

Dr. Bilgay Duman  | 08.05.2025 - Güncelleme : 08.05.2025
Türkiye-Irak ilişkileri: Stratejik ortaklık masada

İstanbul

AA Akademi Müdür Yardımcısı Dr. Bilgay Duman, Türkiye-Irak ilişkilerinin gelişimini ve bu gelişimin bölgeye kattıklarını AA Analiz için kaleme aldı.

***

📲 Artık haberler size gelsin
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.

🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı

Son yıllarda Irak'ın iç ve dış politikada gösterdiği yön değişimi yalnızca ülkenin iç istikrarı açısından değil, aynı zamanda bölgesel barış ve işbirliği adına da umut verici bir tablo ortaya koyuyor. Irak uzun yıllar boyunca işgal, iç savaş, mezhep çatışmaları ve terörle mücadele gibi çok katmanlı krizlerle boğuştu. Ülke 2021'de yapılan seçimlerin ardından Muhammed Şiya es-Sudani başbakanlığında kurulan hükümetle birlikte bugün daha fazla kendi ayakları üzerinde durabilen, kararlarını dış baskılardan bağımsız olarak alabilen ve bölgesel ilişkilerde denge gözeten bir devlet profiline doğru evriliyor. Bu dönüşümde, devletin kurumsal kapasitesini yeniden inşa etmeye dönük çabalar, güvenlik mimarisinin yeniden tasarlanması ve dış politika vizyonunun çeşitlendirilmesi belirleyici rol oynuyor.


Bu yeni dönemin en somut göstergelerinden biri ise Türkiye ile Irak arasındaki ilişkilerin kazandığı boyut. Artık iki ülke arasındaki ilişkiyi klasik "komşuluk" kategorisiyle sınırlamak oldukça yetersiz kalıyor. Tarihsel bağlar, sosyal ve kültürel etkileşimler, ekonomik geçişkenlikler ve güvenlik riskleri bu ilişkiyi çok daha geniş bir stratejik işbirliği zeminine taşıyor. Türkiye ve Irak ilişkilerini anlamak için güvenlik işbirliği ve ekonomik entegrasyon gibi iki temel alana özellikle dikkat etmek gerekiyor.

Türkiye-Irak ilişkileri sadece bölgesel barışı güçlendirmekle kalmayacak, aynı zamanda yeni bir Orta Doğu düzeninin inşasında örnek bir model olarak öne çıkacaktır

Özellikle son yıllarda artan karşılıklı diplomatik ziyaretler, ortak projeler ve güvenlik anlaşmaları, iki ülke arasında uzun vadeli bir ortaklık inşasına işaret ediyor. Bu ilişkilerin devamını sağlamak için Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, (8 Mayıs 2025) bugün yeniden Ankara'da olacak.

Güvenlikte yeni dönem: Ortak sorunlara ortak cevap

Irak, PKK teröründen ciddi biçimde etkilenen bir ülke olarak, bu konuda artık daha net bir pozisyon alıyor. Zira, Türkiye'nin 2019'dan itibaren tehdidi yerinde bertaraf etme ve terörle bütüncül mücadele konseptiyle yürüttüğü süreçle beraber PKK'nın Türkiye içerisinde ve sınır bölgesinde yaşam alanının neredeyse kalmaması, Irak'ı terör örgütünün ana yaşam alanı haline getirdi. Bu noktada, Irak'ın da PKK'ya ilişkin tehdit algılarının değiştiğini söylemek mümkün. Özellikle son dönemde örgütün "yasaklı" ilan edilmesi, Türkiye ile eşgüdüm içinde yürütülen operasyonel süreçler ve istihbarat paylaşımının artması, güvenlik alanındaki işbirliğinin geldiği noktayı göstermesi açısından son derece çarpıcı. Bu çerçevede kurulan Türkiye-Irak Yüksek Düzeyli Güvenlik Mekanizması, iki ülke arasındaki güvenlik koordinasyonunu kurumsal bir çerçeveye oturtarak kalıcı iş birliğinin önünü açıyor. Bu yapı sayesinde sadece kısa vadeli taktiksel önlemler değil, uzun vadeli stratejik güvenlik mimarileri de geliştirilebilecek. Irak'ın bu mekanizmaya aktif katılımı, PKK'nın yalnızca Türkiye'ye değil, Irak'ın egemenliğine ve istikrarına da doğrudan tehdit oluşturduğunu kabul ettiğini gösteriyor.

Diğer yandan, Türkiye'de terörle mücadele kapsamında sürdürülen "Terörsüz Türkiye" vizyonu çerçevesindeki silah bırakma çağrıları, Irak'ta da dikkatle izleniyor. Irak hükümeti bu süreci dışarıdan destekleyerek kendi topraklarının terör gruplarının kontrol alanı olmasına izin vermeyeceğini açıkça ortaya koyuyor. Bu yaklaşım, Irak'ın yalnızca güvenlik tüketen değil, güvenlik üreten bir aktöre dönüşme niyetinin de somut göstergesi.

Kalkınma Yolu: Ortak geleceğin haritası

Türkiye-Irak ilişkilerinde yeni bir stratejik eksen kuran bir diğer önemli başlık ise Kalkınma Yolu Projesi. Basra Körfezi'ni Türkiye üzerinden Avrupa'ya bağlamayı hedefleyen bu devasa proje, sadece bir ulaştırma hattı değil; bölge ülkeleri arasında ekonomik entegrasyonu güçlendirecek bir altyapı vizyonudur. Bu proje, Irak açısından ekonomisinin çeşitlenmesi, lojistik merkez haline gelmesi ve işsizliğin azaltılması gibi çok yönlü fırsatlar sunuyor. Türkiye açısından ise güney hattındaki ticari kapasitenin artırılması, enerji koridorlarının çeşitlendirilmesi ve jeoekonomik ağırlığının artması anlamına geliyor.

Kalkınma Yolu'nun dikkat çekici yönlerinden biri de küresel güçlerin projeye artan ilgisi. Çin'in Kuşak ve Yol girişimiyle, Avrupa Birliği'nin (AB) doğuya açılım stratejisiyle ve Körfez ülkelerinin yatırım ajandalarıyla doğrudan temas eden bu proje, artık sadece Ankara ile Bağdat arasında değil aynı zamanda bölge genelinde çok taraflı diplomatik ve ekonomik işbirliğinin bir laboratuvarı haline geliyor. Ancak bu vizyonun hayata geçebilmesi için ciddi bir kurumsallaşmaya ihtiyacı var. Gümrük geçişleri, sınır güvenliği, altyapı yatırımları, finansman ve yasal düzenlemeler gibi konularda iki ülkenin ortak komisyonlar kurarak süreci birlikte yürüteceği görülüyor.

Kurumsallaşma: İlişkilerin dayanıklılığının teminatı

Türkiye-Irak ilişkileri, geçmişte dönemsel olarak iniş çıkışlar yaşamış bir ilişkiler ağıydı. Ancak bugün gelinen noktada bu ilişkilerin kurumsal bir kimliğe büründürülmesi, gelecekteki krizleri daha kolay yönetebilmenin ve ilişkileri siyasi değişimlerden bağımsız sürdürebilmenin en sağlam yolu gibi gözüküyor. Güvenlikte Yüksek Düzeyli Mekanizma, ekonomide ortak yatırım komisyonları, eğitim, kültür ve su yönetimi gibi alanlarda teknik komiteler bu yapının temel taşlarını oluşturabilir. Bu yaklaşım, sadece teknik bir zorunluluk değil; aynı zamanda bölgenin geleceğine dair ortak bir vizyonun da kurumsal ifadesidir.

Orta Doğu yeni bir jeopolitik dönüşüm sürecinden geçiyor. Suriye'deki yeniden yapılanma, İsrail'in Gazze'deki saldırganlığı, Yemen'deki çözülmemiş kriz, Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) bölgeden çekilme eğilimleri ve İran ile yürütülen nükleer müzakereler, bölgeyi hem belirsizliklerle hem de fırsatlarla baş başa bırakıyor. Bu tablo içinde Irak, geçmişin pasif ve kırılgan aktörü olmak yerine, denge kurucu ve işbirliği üreten bir ülke olma yolunda ilerliyor. Türkiye ise hem ekonomik kapasitesi hem de bölgesel etki gücüyle Irak'ın bu dönüşümünde en önemli ortaklardan biri olarak öne çıkıyor.

Türkiye ile Irak arasındaki ilişkiler bugün artık sadece geçmişe dayanmıyor; aynı zamanda geleceği inşa eden bir stratejik ortaklık modeline dönüşüyor. Güvenlikten kalkınmaya, su kaynaklarından enerjiye kadar geniş bir alana yayılan bu işbirliği, sadece iki ülkenin değil, bölgenin tamamının yararına olacak bir istikrar çerçevesi sunuyor. Bu sürecin kalıcı ve sürdürülebilir hale gelmesi ise ilişkilerin kişisel temaslar ya da dönemsel krizlerin ötesine geçip kurumsal bir kimlik kazanmasına bağlı.

Eğer bu doğrultuda kararlılık sürdürülürse, Türkiye-Irak ilişkileri sadece bölgesel barışı güçlendirmekle kalmayacak, aynı zamanda yeni bir Orta Doğu düzeninin inşasında örnek bir model olarak öne çıkacaktır.

[Dr. Bilgay Duman, AA Akademi Müdür Yardımcısıdır.]

* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.