Kolombiya'da barış süreci bitmiyor, testten geçiyor
Kolombiya'da barış sürecinin bozulması veya yıkılması gibi bir durum yok. Hükümetin bu süreçle alakalı ikircikli tavrı ve Venezuela krizi başta olmak üzere bölgesel dinamikler bugünkü duruma zemin hazırladı.
Ankara
Kolombiya'daki barış sürecini FARC adına doğrudan yürüten baş müzakereci İvan Marquez’in arkadaşlarıyla beraber silahlı mücadelenin yeniden başlayacağı yönündeki açıklaması bütün dünyada "acaba Kolombiya’daki barış süreci akamete mi uğruyor?" sorusunu gündeme getirdi. Herkesin bildiği gibi Kolombiya’daki barış süreci ağır aksak ilerliyor olsa da ana öğelerinden hala sapmış değil. Halkın benimsediği bu sürecin geriye gitmesi çok zor, fakat barış sürecini bu aşamaya getiren ve acaba tekrardan geriye mi gidiliyor tartışmalarına sebep olan gelişmeleri iyi analiz etmek gerekiyor.
Kolombiya toplumu ciddi bir sınavla karşı karşıya. Eğer barış sürecine sahip çıkmaya devam eder ve devletin bütün isteksizliğine rağmen barışı en azından bir sonraki seçime kadar ayakta tutabilirlerse, o zaman sürecin kalıcılığı tescillenmiş olacak. Ayrıca uluslararası toplumda Kolombiya’da barış sürecinin yıkılmasına yönelik bir destek şu ana kadar görülmedi.
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki barış sürecinin bozulması veya yıkılması gibi bir durum yok. Siyaseten barışa karşı çıkan eski Cumhurbaşkanı Alvaro Uribe’nin adayı Ivan Duque'nin geçen yıl seçimleri kazanmış olması da bu süreci temelden etkilemedi, fakat hükümetin bu süreçle alakalı ikircikli tavrı ve bölgedeki gelişmeler bugünkü duruma zemin hazırladı.
Kolombiya’da tanık olunan başlıca dört süreç İvan Marquez gibi bazı liderlerin yeniden silaha yönelmesine yol açtı. Bunlardan birincisi FARC içerisinde barış sürecine başında beri katılmayan bir grubun varlığı. Bu grup kendisini yeniden konumlandırmak ve özellikle de uyuşturucu ekonomisinden pay almak için neredeyse 2014 yılından beri mücadele veriyordu. Fakat bu grup beklediği gibi FARC’ın geniş kitlelerine yayılamadı. Özellikle devletin bizzat organize ettiği entegrasyon kamplarında eski FARC üyelerine verilen eğitimler onların toplumsal hayata entegre olmalarına imkan verdi. 2016 sonrasında eski FARC üyeleri arasında evlilikler arttı ve doğum oranlarında ciddi artış görüldü. Şehir hayatına alışan çoğu FARC üyesi devletin kendilerine verdiği sözü tutmasını beklerken dağ ve gerilla hayatını tamamen geride bırakma planları yaptılar. Yeniden silaha sarılan bu grup büyük oranda başından beri FARC’ın barış anlaşmasını doğru bulmayan azınlıktaki bir kesim. Şu ana kadar geniş kitlelerden, özellikle de FARC’ın geniş kitlelerinden bu yeniden silahlanma çağrısına katılım yok.
Venezuela krizi ve bölgesel dinamikler
İkinci gelişme tamamıyla ülkedeki siyasi gelişmelerle alakalı. Özellikle İvan Doque’nin 2018’de göreve gelmesinden itibaren FARC lideri İvan Marquez başta olmak üzere FARC liderlerine yönelik ciddi şekilde suçlayıcı ve onları gerekirse ABD’ye teslim etme tehditleri içeren bir dil hakim oldu. Özellikle Jesus Santrich üzerinden yürütülen kampanya devletin FARC liderlerine verdiği sözleri tutup tutmayacağı ile ilgili ciddi şüphelere yol açtı. Bu durum zaten bu sürece eleştirel bakan eski FARC üyelerinin, silah bırakmanın doğru olup olmadığıyla alakalı bir iç tartışmaya gitmesine yol açtı.
Üçüncü gelişme olarak Cumhurbaşkanı Duque’nin çatışmaya karışanları yargılayan Barış Mahkemesini sorgulayan ve bazı anlaşma maddelerini açıkça tartışmaya açan siyaseti ister istemez devletin verdiği sözleri tutmamasına yol açtı. Devlet verdiği sözleri tutmayınca eski FARC üyeleri arasında rahatsızlıklar, huzursuzluklar ve en önemlisi sürecin geleceğiyle alakalı şüpheler uyanmaya başladı.
Barış süreci üzerinde etkili olan dördüncü faktör ise neredeyse bütün kıtayı etkisi altına alan Venezuela krizi. Juan Manuel Santos barış sürecini başlattığı zaman Chavez’in desteği çok kritik bir öneme sahipti. Bölgedeki diğer devletler tarafından sahip çıkılmayan bir FARC’ın kısa vadede olsa bile orta-uzun vadede varlığını koruması mümkün değildi. 2016'dan beri Venezuela’da her geçen gün daha da derinleşen kriz ve buna yönelik olarak Kolombiya’nın agresif tavrı Maduro’yu başka politikaları devreye sokmaya itti. Yeniden örgütlenen FARC’ın Venezuela’dan destek almadan bu süreci yürütmesi çok zor. Dolayısıyla bölgesel dinamikler vekalet savaşları için tekrardan devletleri yeni arayışlara itti. FARC’ın yeniden örgütlenmesini işte bu açıdan da okumak gerekiyor.
Kolombiya eski günlerine dönmüş değil
Peki bundan sonra ne olur? Kolombiya’da yukarıda anlatılan bütün olumsuz gelişmelere rağmen halk barış sürecini satın almış durumda. Ne halk tabanından ne de eski FARC üyelerinin çoğunluğundan şu ana kadar silahlı mücadele kararına destek geldi. Ayrıca FARC'ın pratikte ikiye bölündüğünü ve kilit liderlerin halen barış sürecinin yanında olduklarını ilan etmeleri bilhassa not edilmeli. FARC’ın yeniden silahlanacağını duyuran Ivan Marquez’in yarım saatlik videosuna bakılırsa onların da amacı şu aşamada bir saldırı değil, sadece kendilerine saldırı olursa savunma yapacakları şeklinde. Dolayısıyla uluslararası basında bahsedildiği gibi Kolombiya eski günlerine dönmüş değil. Kolombiya’nın şu an için en temel sorunu sayıları yaklaşık 2 milyonu bulan Venezuelalı göçmenler meselesine çözüm bulmak.
FARC ile Kolombiya arasında yapılan barış anlaşmasıyla Soğuk Savaş'tan kalan en uzun ömürlü silahlı örgüt kendisini feshetmişti. Barış süreci en temel direnci ideolojik olan FARC’ı bitirdi. Bundan sonra FARC adına ortaya çıkacak küçük grupların hiçbiri ne FARC kadar güçlü olabilir ne de FARC kadar taban desteği bulabilir. Aynen el-Kaide lideri Usame bin Ladin’in öldürülmesi sonrasında örgütün, bünyesindeki yapıların kendi başlarına hareket ettiği küçük terör gruplarına dönüşmesi gibi bundan sonra FARC adına çıkan gruplar da benzer bir kaderi paylaşacaktır.
Fakat Kolombiya toplumu ciddi bir sınavla karşı karşıya. Eğer barış sürecine sahip çıkmaya devam eder ve devletin bütün isteksizliğine rağmen barışı en azından bir sonraki seçime kadar ayakta tutabilirlerse, o zaman sürecin kalıcılığı tescillenmiş olacak. Ayrıca uluslararası toplumda Kolombiya’da barış sürecinin yıkılmasına yönelik bir destek şu ana kadar görülmedi. Venezuela krizinin derinleştiği bir dönemde eğer Kolombiya’daki çatışma tekrar alevlenirse bu durum özellikle ABD açısından yönetilemez bir kaosa yol açacak. Kolombiya-Venezuela hattındaki istikrarsızlığın birçok konuda ABD'yi zorlayacağı açık bir şekilde biliniyor.
İşin özü, bütün bu endişe verici gelişmelere rağmen Kolombiya’da barış süreci bitmedi. Ne FARC her şeyi bırakıp silahlı mücadeleye geri dönmüş ne de devlet bütün ikircikli tavrına rağmen barış sürecini tam olarak sonlandırmıştır. Barış süreci türbülanslı bir dönemden geçiyor ve yaşananlar barış sürecinin ilk ciddi testi mahiyetinde. Hem sosyal hem de siyasal anlamda bu testten nasıl bir sonuç çıkacağına göre gelişmeler şekillenecek olsa da barış sürecinin tamamıyla bitmesi gibi bir ihtimal en azından yakın gelecekte muhtemel görünmüyor.
[Halen New York’ta Türkiye Maarif Vakfı ABD Direktörü olarak görev yapan Doç. Dr. Mehmet Özkan, 2015-2018 yılları arasında Kolombiya’da TİKA Latin Amerika Direktörlüğü yapmış ve Pontificia Universidad Javeriana, SETA ve Polis Akademisi dahil birçok kurumda uluslararası ilişkiler alanında dersler vermiştir]
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.