Avrupa olası bir savaşa mı hazırlanıyor?
Avrupa’da bugün yaşanan gelişmeleri “yaklaşan bir sıcak savaşın hazırlığı” olarak yorumlamak için erken. Ancak kesin olan şu ki Avrupa barış döneminin alışkanlıklarından hızla uzaklaşıyor.
İstanbul
Diplomatik İlişkiler ve Politik Araştırmalar Merkezi (DİPAM) Başkanı Dr. Tolga Sakman, Avrupa ülkelerinde yapılan zorunluk askerlik çalışmalarını ve bu dönüşümün arka planını AA Analiz için kaleme aldı.
***
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.
🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı
Almanya’da koalisyon hükümetinin yeni askerlik yasası üzerinde uzlaşmaya varması, Avrupa güvenlik mimarisinin yavaş fakat istikrarlı bir biçimde “savaş ekonomisi” ve “toplumsal mobilizasyon” dönemine girdiğine dair güçlü işaretlerden biri. Berlin’in, Rusya tehdidine karşı NATO’nun yeni savunma planlarını uygulamak amacıyla ordu mevcudunu 80 bin artırarak 260 bine çıkarmak istemesi ve kadınlara isteğe bağlı askerlik seçeneğini sunması kıtanın savunma anlayışında kritik bir dönüşümü temsil ediyor. Ancak asıl soru şu: Bu değişim sadece Almanya’ya özgü bir güvenlik revizyonu mu, yoksa tüm Avrupa savaş eşiğinde yeni bir zihniyet dönüşümüne mi hazırlanıyor?
Avrupa’nın stratejik uyanışı
Rusya’nın 2022’de Ukrayna’ya yönelik saldırısı, Avrupa'nın Soğuk Savaş sonrası rahatlama döneminin kesin şekilde sona erdiğini gösterdi. AB ve NATO üyeleri için tehdit algısı neredeyse tamamen yeniden tanımlandı. Bu bağlamda Almanya’nın attığı adımlar, tekil bir ulusal politikanın değil, daha geniş bir Avrupa dönüşümünün parçası.
Bugün Avrupa’nın birçok ülkesinde askeri kapasiteyi artırma tartışmaları, siyasi gündemin üst sıralarında yer alıyor. Estonya, Finlandiya, Norveç, İsviçre ve Yunanistan gibi ülkeler zaten zorunlu askerliği sürdüren devletler arasında.
Norveç'te zorunlu askerlik zaten yürürlükteyken 2013'te kadınların da askerlik hizmetine girmesine izin veren bir düzenleme yapıldı. Böylece Norveç hem erkek hem de kadın askerlik hizmeti veren ilk NATO ülkesi oldu. Litvanya 2008'de kaldırdığı zorunlu askerlik uygulamasını 2015'te yeniden yürürlüğe koydu. İsveç 2017'de bu uygulamayı 8 yıl aradan sonra yeniden başlattı. Letonya 2006'da zorunluğu askerliği kaldırmıştı ancak 2023’te geri getirdi, kadınlar ise gönüllü olabiliyor. Danimarka, Temmuz 2025'ten itibaren kadınlar dahil olmak üzere zorunlu askerliği genişletti. Hırvatistan Parlamentosu ekim ayında 17 yıllık bir aradan sonra zorunlu askerlik hizmetini yeniden yürürlüğe koydu.
Diğer yandan asker sayısını artırmak ve orduyu daha hazır hale getirmek için adımlar atan ülkeler de mevcut. Polonya, 2008'de zorunlu askerliği kaldırdı ve henüz tekrar bu hizmeti zorunlu hale getirmedi. Halihazırda NATO’nun en büyük üçüncü ordusu olan Polonya ordusu, 2035'e kadar 300 bin askere ulaşmayı hedefliyor. Polonya ayrıca 14-16 yaş arası çocuklara devlet güvenliği, kaza ve afetlerde kurtarma çalışmaları yanında haftada yaklaşık bir saat süren silah kullanma eğitimi de veriyor.
Fransa’da 1997’de kaldırılan zorunlu askerlik yerine uygulanmaya çalışılan son plan Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron yönetiminin getirdiği Evrensel Ulusal Hizmet (SNU) 15-17 yaş arası gençlere yönelik, kısmen Fransız ordusu tarafından düzenlenen ancak aynı zamanda sosyal ve sivil içeriği de olan bir aylık bir program. Macron yönetimi tarafından güçlendirilmeye ve askeri kapasitesi artırılmaya çalışılıyor. Bununla birlikte, yedek asker sayısının 2035'e kadar iki katından fazla artarak 46 binden 105 bine çıkması bekleniyor.
Dolayısıyla Almanya’nın aldığı karar, Avrupa’nın geneline yayılan daha büyük bir stratejik uyanışın bir halkası niteliğinde. Almanya, 2011'de zorunlu askerlik hizmetini sona erdirerek yalnızca gönüllülerden oluşan bir orduya geçti. Ayrıca gittikçe azalan asker sayısını artırmak için gönüllü askerlere ödemeyi ciddi oranda artırmaya karar verdi. Yeni plana göre, 18 yaşındaki tüm erkeklerin askerlik hizmetinde uygunlukları hakkında bir anket doldurmaları ve sağlık muayenesinden geçmeleri zorunlu olacak. Kadınlar için de aynı yöntem isteğe bağlı olarak kullanılacak. Yeni kurallara göre askerlik hizmeti zorunlu değil ancak bu model zorunlu askerlik hizmetini de beraberinde getiriyor. Yani güvenlik durumu değişirse veya yeterli gönüllü olmazsa Alman hükümeti zorunlu askerlik hizmetini emredebilir.
NATO’nun yeni savunma tasarımı: 360 derece tehdit algısı
Avrupa ülkelerini bu yönde adım atmaya zorlayan temel değişken, NATO’nun 2023 Vilnius Zirvesi’nde kabul edilen yeni savunma planları. Soğuk Savaş sonrası dönemde NATO ilk kez Rusya’yı “doğrudan ve en büyük tehdit” olarak tanımladı. Bu kapsamda, 300 bin askerlik yüksek hazırlık gücü oluşturulması, Avrupa topraklarının bölgesel savunması için ayrıntılı operasyon planlarının hazırlanması ve üye ülkelerin savunma harcamalarını gayri safi yurtiçi hasılalarının (GSYH) en az yüzde 2’sine çıkarması hedefi belirlendi. Çok kısa bir süre sonra, müttefik devletler bu hedefe henüz ulaşmaya başlamışken, 2025 Lahey Zirvesi’nde NATO ülkelerinin 2035'e kadar yıllık GSYH'lerinin yüzde 5'ini savunmaya harcama hedefini tutturması kararlaştırıldı.
Artışın hızı, Avrupa’nın sadece “stratejik söylem” değil, ciddi bir “askeri hazırlık” dönemine geçtiğini ortaya koyuyor. Tüm bu devletlerin asker sayılarını artırmayı hedeflemeleri yanında İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğiyle birlikte savunma entegrasyonunu derinleştirmesi, kıtanın kolektif savunma refleksinin güçlendiğini gösteriyor.
Toplumsal algı: Tehdit ve savunma seviyelerinde farklılık
Avrupa hükümetleri savaş kapasitesini artırma yönünde hızlı adımlar atarken, toplumların psikolojik hazırlığı aynı hızla ilerlemiyor. Bir yandan Rusya tehdidinin varlığı kabul edilirken, diğer yandan Avrupa toplumları yaklaşık yetmiş yıldır barış, refah ve düşük güvenlik maliyetleri dönemine alışmış durumda.
Almanya’da yapılan araştırmalar, genç nüfusun önemli bir kısmının zorunlu askerlik fikrine mesafeli olduğunu gösteriyor. Fransa’da toplumun yüzde 60’ından fazlası olası bir NATO-Rusya çatışmasına doğrudan dahil olmayı istemiyor. İtalya ve İspanya gibi ülkelerde ise güvenlik harcamalarının artırılması kamuoyunda eleştirilere neden oluyor.
Bununla birlikte, Baltık ülkeleri ve Finlandiya gibi Rusya ile sınır paylaşan devletlerde toplumsal motivasyon çok daha yüksek. Letonya ve Estonya’da gençlerin orduya gönüllü katılımında ciddi artışlar görülüyor. Bu iki farklı eğilim, Avrupa’nın doğusu ile batısı arasında güvenlik algısı bakımından derin bir fark olduğunu gösteriyor.
Avrupa savaşa mı hazırlanıyor, yoksa savaşın gölgesine mi alışıyor?
Avrupa’da bugün yaşanan gelişmeleri “yaklaşan bir sıcak savaşın hazırlığı” olarak yorumlamak için erken. Ancak kesin olan şu ki Avrupa barış döneminin alışkanlıklarından hızla uzaklaşıyor. Zorunlu askerlik tartışmaları, savunma bütçelerindeki artışlar ve orduların yeniden yapılandırılması, kıtanın kendini uzun süreli bir jeopolitik rekabet dönemine hazırladığını gösteriyor.
Avrupa’da hükümetler hazır fakat toplumun tüm katmanlarının bu dönüşüme ne ölçüde uyum sağlayacağı hâlâ belirsiz. Sovyet sonrası dönemin "konforlu barış düzeninden" çıkmak kolay değil. Üstelik bu durum refahtan feragat noktasına gelirse hükümetlerin mücadele edecekleri ilk mesele, toplumsal motivasyon olacaktır. Avrupa’nın gelecekteki güvenlik başarısı, sadece askeri modernizasyona değil, aynı zamanda toplumsal dayanıklılığın güçlendirilmesine ve siyasi liderliğin toplumu bu uzun soluklu güvenlik çağında ne kadar iyi yönlendirebileceğine bağlı olacak.
[Dr. Tolga Sakman, Diplomatik İlişkiler ve Politik Araştırmalar Merkezi (DİPAM) Başkanıdır.]
*Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
