Dolar
32.58
Euro
35.01
Altın
2,346.35
ETH/USDT
3,139.30
BTC/USDT
64,364.00
BIST 100
9,802.03
Politika, arşiv

Fetrete kesinlikle izin vermeyeceğiz

Başbakan Davutoğlu, "Fetrete kesinlikle izin vermeyeceğiz, bu topraklarda kargaşaya yönelecek olanlar bu emellerine ulaşamayacak" dedi.

18.10.2014 - Güncelleme : 18.10.2014
Fetrete kesinlikle izin vermeyeceğiz

AMASYA 

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Osmanlı fetret dönemini burada yaşar, tekrar tanzimini de burada yaşar, cumhuriyette Amasya Tamimi de burada deklare edilir. Bir formül gibi cumhuriyete geçişin, 'Milletin istiklalini ancak milletin karar ve azmi kurtaracaktır' ifadesi aslında bugünkü siyasetimizin de temelini dokuyan bir ifadedir" dedi.

Davutoğlu, Amasya programı kapsamında belediye başkanları ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle akşam yemeğinde bir araya geldi. 

Amasya'da bulunmalarının sebeplerinden birinin toplu açılış törenini gerçekleştirmek olduğunu dile getiren Davutoğlu, Amasya'yı ziyaretlerinin bir sebebinin de Türkiye'deki büyükşehir belediyeleri dışında kalan il belediye başkanlarını Amasya'da toplamak ve şehir kültürü üzerine Amasya'da istişarelerde bulunmak olduğunu söyledi. 

Konuyla ilgili teklifin kendisine iletilmesinin ardından toplantının Ankara'da yapılmasının planlandığını ancak kendisinin ısrarla toplantının Amasya'da yapılmasını söylediğini belirten Davutoğlu, şöyle konuştu:

"Bunun bir sebebi vardı, çünkü Amasya gerçekten eğer bu topraklardaki şehir kültürünü birisi anlamak, idrak etmek isterse gidip dizinin dibine oturması gereken bir hoca şehirdir. Bu tabiri özellikle zikrediyorum, İstanbul'da da İstanbul üzerine konuşurken zikretmiştim. Tarihi derinliği olan ve estetikle doğayı, doğal ahengi bir bütünlük içinde barındıran şehirler onu anlayabilene o şehrin sesini atmosferini teneffüs edebilene, duyabilene bir hoca gibidir. Eğer gözünüzü kapatsanız ve Amasya'nın sokaklarında bir an Amasya'nın geçirdiği o derin tarihi izleri tahayyül etseniz, her bir tarihi izden bir şehrin ne olması gerektiği ve olmaması gerektiğiyle ilgili dersler edinirsiniz."

"Şehir kültürü ve estetiği ne gerektiriyorsa Amasya'da var"

Akşam yemeğine gelirken Yeşilırmak'ın kenarında aracından inerek bir süre yürüdüğünü ve bir müddet Yeşilırmak'tan Amasya'ya baktığını anlatan Davutoğlu, "Şehir kültürü ve estetiği ne gerektiriyorsa Amasya'da var. Onun için bütün belediye başkanlarımızla burada buluştuk. Ne var Amasya'da bir kere bir şehir eğer içinde doğduğu tabiatla bütünleşikse, onunla bir ahenk içindeyse doğal estetiği kazanır, Amasya'da bu var. Yeşilırmak'ın hemen sırtını arkasına verdiği dağlarla bir bütünlük içinde düşündüğünüzde sanki Amasya bu topoğrafyaya böyle bir biblo şehir, böyle bir kültür ve medeniyet örneği şehir doğsun diye yaratılmış bir coğrafya olduğunu hissedersiniz" ifadelerini kullandı. 

Davutoğlu, "Bir şehir ne arar tarihe bir aktör olarak çıkabilmek için" diyerek sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bir şehir insan unsuru ve o insan unsuruyla birlikte estetik bir zemin, bir geçmiş, bir birikim arar, Amasya'da bu da var. Bir efsane arar, Amasya'da bu da var, Ferhat ile Şirin destanı aşkı nesillerden nesile aslında mekanla şehrin de bütünleşik aşkını anlatır, dilden dile nesilden nesile bunu aktarır. Amasya'da estetiğin, sanatın her aşamada tecessüm ettiği bir geçmiş var. Hat sanatımızın büyük üstadı Şeyh Hamidullah Efendi Amasyalı'dır. Divan şiirimizin önemli kadın ve Batı'da daha bu anlamda 'kadının cinsiyeti, ruhu var mı, yok mu' tartışmasının yapıldığı bir dönemde Mihri Hatun divan şairi bir büyük sanatçı olarak Amasya'da edebiyat tarihimize de altın harflerle ismini yazdırmıştır."

"Mimari aranır Amasya'nın her bir sokağında" ifadesini kullanan Başbakan Davutoğlu, şunları söyledi:

"Gerek mesken mimarisi anlamında gerek dini mimari anlamında Selçuklu'dan Osmanlı'ya geçişin Osmanlı'da da klasik mimarinin bütün özelliklerinin yansıdığı sokakları görmek mümkündür. Bir ilim ortamı aranır, Amasya bugün Türkiye şehirler arasında orta ölçekli bir şehir gibi gözükebilir ama ilim tarihi itibarıyla bakıldığında Sabuncuzade Şerefeddin'den bu yana ilk tıp ilminin bu topraklarda inşası, kurulması Amasya'da başlamıştır ve uzun asırlarda hep ilmi bir gelenek Amasya'da mevcudiyetini korumuştur. Onun için Amasya aynı zamanda siyasetin ve ahlakın da inşa edildiği bir mekan olması hasebiyle Osmanlı sultanları şehzadelerini buraya gönderdiler ve Manisa'ya. Amasya'ya gönderilişini hep ben merak etmişimdir. Çünkü Amasya'ya geldiğiniz andan itibaren o doğal estetikle mimari estetiğin iç içe geçtiği ve insan ruhunu besleyen o kültür atmosferi içinde bir eğitim felsefesinin verilmesi için uygun bir yer aranıyorsa o Amasya diye düşünmüşümdür. Şehzadelerin burada aldığı eğitimler payitahta hazırlık gibidir. Ben Amasya'ya ilk geldiğim anda da hissettiğim sanki Yeşilırmak Amasya'nın içinden kıvrım kıvrım geçerken, İstanbul'un boğazı gibidir. Yalı kavramı bile başka hiçbir yerde gözükmez ama burada gözükür. Sanki küçük bir numune ile İstanbul estetiği ve İstanbul'un atmosferi şehzadelerin buradaki çocukluk çağından bir payıtahta hazırlanması gibi düşünülmüştür. İlim ve irfan şehri düşünün, bir an tahayyül edin Fatih Sultan Mehmet'i çocuk çağında Akşemseddin'le birlikte Yeşilırmak kenarında bir geleceğe hazırlanması halini. İşte şehir böyle vücut bulur."

Şehirlerin doğduğu tabiatın içinde ve onunla birlikte bütünleşik, ahenk içinde olduğu zaman vücut bulacağını söyleyen Davutoğlu, "Şehir, tarihle bütünleştiği zaman ve tarih nesilden nesile aktarıldığı zaman bir güçlü kimlik kazanır. Çok az şehirde Selçuklu, Osmanlı, cumhuriyet çizgisinin sembolik süreçleri Amasya kadar yoğun yaşanmıştır" dedi.

Amasya'ya Malazgirt Savaşı'ndan 4 yıl sonra ulaşıldığını ve Melik Ahmet Danişment Gazi'nin Yeşilırmak vadisine bir tutamak gibi tutulduğunu ve yerel halkla birlikte gelişe gelişe kadim şehir geleneğinin yürüdüğünü belirten Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Osmanlı fetret dönemini burada yaşar, tekrar tanzimini de burada yaşar, cumhuriyette Amasya Tamimi de burada deklare edilir. Bir formül gibi cumhuriyete geçişin, 'Milletin istiklalini ancak milletin karar ve azmi kurtaracaktır' ifadesi aslında bugünkü siyasetimizin de temelini dokuyan bir ifadedir. Milletin azmi ve kararlılığı fetret dönemini burada bitirmişti Osmanlı'da, milletin azmi ve kararlılığı da istiklali burada inşa etti. Şimdi Amasya bu anlamıyla hem şehzadeler Çelebi Sultan Mehmet, Yıldırım Bayezid, İkinci Murat, Fatih Sultan Mehmet, İkinci Bayezid, Yavuz Sultan Selim bütün bir çizgide Amasya'da izler bırakarak gittiler. Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'yı ve Köprülü ailesinin de burada yetişmiş olduğunu, büyük restorasyonu gerçekleştiren diye zikretmek icap eder, işte böyle birikim içinde bir şehir doğar. Bugün Amasya Belediye Başkanımıza, Valimize de söyledim, bu şehrin her bir taşını korumak kutsi bir görevdir. Bu şehrin bu geleneğine aykırı düşen her bir uygulama, bu şehre ve bizim medeniyetimize kültürümüze ihanettir. Ne yapılması gerekiyorsa yapılacak ama Amasya'nın bütün bu özellikleri gelecek nesillere aktarılacak."

Davutoğlu, Amasya'da 30 belediye başkanıyla oturup belediyeleriyle ilgili meseleleri de konuştuklarını belirterek, "O zaman bizim buradan çıkaracağımız dersler var birinci çıkaracağımız ders; Türkiye'nin neresinde olursa olsun şehrin doğal çevreyle ve Rabbimizin lütfu olan o doğal ahenkle birlikte var olmasını ve birlikte gelişmesini teminat altına almaktır" diye konuştu. 

Davutoğlu, belediye başkanlarına seslenerek, "İster Amasya olsun ister İstanbul, ister Konya olsun ister Bursa, ister Mardin olsun ki yine büyük bir medeniyet şehridir, ister Manisa ister Edirne hangi şehre giderseniz gidin belediye başkanı olduğumuz anda o şehir bizden sorulduğunda önce şunu yapmakla yükümlüyüz; o şehrin var olan konjonktürel görünüşünün dışında gözünüzü kapatın ve o şehre hayatiyet veren, zemin oluşturan doğal çevreyi bi an tahayyül edin hiç bina yokmuşçasına. Hiç bina yokmuşçasına Ferhat Dağı'yla Yeşilırmağı ve vadiyi düşünün ya da hiç bina yokmuşçasına İstanbul'un Tarihi Yarımada'sını, Üsküdar'ı, Haliç'i, boğazı ve Marmaray'ı düşünün. O güzelliklerle uyumlu olmayan her bina o topoğrafyadan, ekolojik çevreden sapma anlamına gelir" ifadesini kullandı. 

Allah'ın bu tabiatı insanlara güzelleştirmek için bir nimet olarak verdiğini belirten Davutoğlu, doğal çevreye uyum göstermeyen her şeyin hem gözü hem gönlü rahatsız edeceğini, çevreye zarar vermeye başladığında da artık şehir kültüründen kopuşun başlamış olacağını vurguladı. 

Amasya'da mesken mimarinin Yeşilırmak ile sırtını verdiği dağlar ve vadi arasında hiçbir tahakküme, Yeşilırmak'ı tahakküm eden, ona tekebbür eden, ona tepeden bakan hiçbir binaya izin vermemek gerektiğini dile getiren Davutoğlu, şunları söyledi:

"Yeşilırmak bizatihi kendisi su olarak azizdir ve en doğal şekliyle korunmalıdır. Zaten güzel şehirler anasırı erbain temsil ederler. Ben Van'da da bir konuşma yaptığımda zikrettim. Van Gölü'ne hemen oradaki Van Kalesi'nin tepesinden bir grup ya da şafak vakti baktığınızda Süphan Dağı'ndan göreceğiniz manzara, suyun, toprağın, ateşin yani güneşin o büyük sentezini yansıtır. Bu İstanbul için de geçerlidir. Şimdi bizim bütün şehirlerimizde birinci önceliğimiz, bizim imar ettiğimiz alanların veya ortaya koyduğumuz binaların, o tabiatın doğası içinde Alah'ın bize lütuf olarak sunduğu dengeyi bozmaması, onunla bütünleşik olmasıdır. İkincisi tarihe karşı borcumuz. Nasıl tabiata karşı borcumuz varsa tarihe karşı borcumuz da şehirlerimizin tarihi kimliklerini efsaneleriyle, ilim ve irfan geçmişleriyle, felsefesiyle, günlük hayat tarzıyla, giyim kuşamıyla dahi o tarihi süreklilik içinde muhafaza edilmesini sağlamaktır. Hiçbir şehrimiz yoktur ki bizim kadim geçmişe dayanmamış olsun. Anadolu'daki her şehir Trakya'daki, Rumeli'deki bizim kurduğumuz şehirler de mutlaka kadim kültürün izlerini taşır."

"Şehrin şehir olması için, bin yıllık bir sınavdan geçmesi lazım"

Davutoğlu, Princeton Üniversitesinde 2002 yılında verdiği bir konferansta, Türk-Amerikan kültürleri arasında bir mukayese yapması istendiğinde, biraz da latifeyle karışık "Şehrin şehir olması için, bin yıllık bir sınavdan geçmesi lazım. Düşünün devletlerin devlet olmasının ne kadar bir sınavının olacağını..." ifadelerini kullandığını söyledi. 

Başbakan Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Yine latifeyle karışık oradaki akademisyenlere, 'Sizin en yeni şehriniz New York, en eski şehriniz New York, bizim en yeni şehrimiz gibi görülen Nevşehir'den asırlar sonra doğmuştur ve bir anlamda kadim medeniyeti yaşamayan modern bir şehir olarak New York doğmuştur. Bizim şehirlerimizin özelliği, dünya şehirleri arasında kadimi, moderniteyi ve küreselleşmeyi aynı anda yaşayan şehirler olmasıdır. Bazı şehirler vardır ki kadimi yaşamıştır, moderniteyi yaşamamıştır. Bazı şehirler vardır ki New York gibi kadimi yoktur modernitesi vardır, küreselleşmesi vardır. Türkiye ve bizim kültürümüzdeki şehir ve en başta İstanbul olmak üzere ki İstanbul sembol şehrimizdir bu anlamda, kadimi en derinlemesine yaşamış, üç imparatorluğa başkentlik yapmış, Müslüman, Hristiyan gelenekleriyle bütün bu coğrafyanın geleneğini bünyesinde taşımış, moderniteyi en çarpıcı ve en yüzleşime açık yönleriyle tanımış ve yüzleşmiş, şimdi küreselleşmenin izlerini taşıyan bir süreç içinde. Yaşayan şehirler bu meydan okumayı da görecekler." 

Davutoğlu, Amasya'nın ve bir çok Anadolu şehrinin "kadimi" köklü bir şekilde yaşarken moderniteyle karşılaştığında tahribat tehdidiyle karşı karşıya kaldığına dikkati çekti. 

Amasya'nın daha iyi korunduğunu belirten Davutoğlu, ancak birçok şehrin kentleşme ve dikey mimariyle şehirleşme değil apartmanlaşma aşkıyla mesken kültürünün, cami, dini mimari geleneğinin zamanla yıpratılmasına hatta oradaki genel mimari dokunun da bozulmasına sebebiyet verdiğini vurguladı. 

"Şehrin estetiği mimari, insanın estetiği de ahlaktır"

Başbakan Davutoğlu, "Şehrin estetiği mimari, insanın estetiği de ahlaktır. Mimariden kopan şehir, kadim birikimi itibariyle ya da modern mimari itibariyle estetiğini kaybeder, çirkinleşir, ahlaki özeliklerini kaybeden insan da estetik niteliğini kaybeder. O zaman bizim üçüncü ve asli görevimiz tabiata olan borcumuz, devraldığımız tabii doğal denge, tarihe olan borcumuz devraldığımız tabii denge ama üçüncüsü de belediyecilikte, şehir yönetiminde insan ve ahlak unsurunu öne çıkarmamızdır" dedi.

"Bugün şehirlerin çirkinleşmesinde en önemli paylardan birisi başta imar olmak üzere bir çok alanda, ilk kadimden moderniteye geçerken 1940-1950'li yıllardan bu yana çok vahşi bir rekabet halinde geniş rant alanlarıyla dikey mimarinin kadim kültüre tekebbür etmesine yol açan açgözlülükler" diyen Davutoğlu, bütün belediye başkanlarının bu tecrübelerden de istifade ederek mutlaka kadim birikimi koruyan imar yaklaşımını benimsemesi ve kesinlikle dikey mimari karşısında o coğrafyanın doğası, ekolojisi ve tarihi neyi gerektiriyorsa ona dayalı bir mimari geliştirilmesi gerektiğini söyledi.

"Allah Amasya'yı korusun bizim Amasya'ya ihtiyacımız var"

Davutoğlu, Toplu Konut İdaresi (TOKİ) Başkanı'na da aldığı ilk brifingde, TOKİ başta olmak üzere bütün kurumların, belediyelerin geçmiş uygulamalardan tecrübeler çıkararak kesinlikle bu dokuyu korumasını istediğini anlattı. 

"O zaman ahlak unsuruyla şehrin bezenmesi, dokunması gelecek nesillere güçlü bir şehir kültürünün aktarılmasını beraberinde getirir" ifadesini kullanan Davutoğlu, hem hizmet edeceklerini hem altyapıyı en işi şekilde kuracak ve koruyacaklarını aktardı.

Davutoğlu, bu altyapı hizmetleriyle halkın hayat tarzını kolaylaştırırken o altyapının üstündeki şehrin, dokusunu, doğasını da ilahi ve tarihi bir emanet olarak koruyup gelecek nesillere aktaracaklarını belirtti. 

Şehirlerin canlı varlıklar olduğunu kaydeden Davutoğlu, "Bizim gözümüzü dinlendiren, ruhumuzu dinlendiren şehirler lazım. Onun için özellikle bugünkü toplantıda arkadaşlarla paylaştığımız husus tabiata, tarihe ve insana olan borcumuzu yerine getirecek bir şehircilik anlayışını egemen kılmamız şart. Amasya bunun için en doğru yer çünkü Amasya nesillerce bu şehir kültürünün yaşanır olduğu ve bir neslin diğer nesile bu emaneti çok güzel aktardığı şehirlerden birisi. Allah Amasya'yı korusun. Bizim Amasya'ya ihtilacımız var" diye konuştu.

Davutoğlu, Amasya'da sivil toplum kuruluşları temsilcileri ve belediye başkanlarıyla bir araya geldiği akşam yemeğinde, üniversitelerin kentlerden kopuk olmaması gerektiğine dikkati çekti. 

Özellikle mimarlık bölümü öğrencilerinin Amasya gibi kentleri iyi incelemesi, bir yıllarını bu geleneğin çok iyi yaşatıldığı kentlerde geçirmesi gerektiğine vurgu yapan Davutoğlu, "Mardin'de, Urfa'da, Amasya'da, Bursa'da, Üsküp'te, Saraybosna'da geçirmesi lazım. İstanbul'un her bir mahallesini ve her bir mahallesinin tarihini kendi şahsi hayat geçmişi kadar bilmedikçe, Türkiye'de mimarlık yapmaması lazım, mimarlık mezunlarının" dedi. 

Davutoğlu, belediye başkanlarının da yakın ekibiyle çok iyi korunmuş şehirleri ziyaret ederek, o şehirlerden ders alması gerektiğini bildirdi. 

Milli Eğitim Bakanlığında brifing alırken, Türkiye'de 22 milyon öğrenci olduğunun söylendiğini aktaran Davutoğlu, kendisinin ise "Herkes haddini bilse bu ülkede 77 milyon öğrenci var" dediğini ifade etti. 

Dünyada herkesin öğrenci olduğunu belirten Davutoğlu, "Yeter ki hocalarımızı doğru seçelim. Şehircilik bakımından Amasya son derece iyi bir örnektir. İnşallah hep beraber Amasya'yı bu nitelikleri ile gelecek nesillere taşıyacak birikimi de sürdürmek durumundayız" diye konuştu. 

"Ferhat'ın rüyasını gerçekleştirip dağı delmek güzel de..."

Kentin çevre yolu ve "Ferhat tüneli" talebini bildiğini belirten Davutoğlu, belediye başkanı ile konuşurken bu tünelin Yeşilırmak'ı nasıl etkileyeceğini sorduğunu aktardı. 

Davutoğlu, "Ferhat'ın rüyasını gerçekleştirip dağı delmek güzel de bir taraftan da ekolojik dengeyi korumak lazım. Aldığım bilgilerden, en azından teknik olarak bu hesaplamaların yapıldığı yönünde" dedi. 

Amasya'nın kadim dokusunu korumak için çevre yolunun önemine de değinen Davutoğlu, yolun en geç 2016'da hizmete gireceği müjdesini verdi. 

Davutoğlu, çevre yolunun trafiği rahatlatmasının yanı sıra çevre kirliliği üzerinden mimariye gelecek zararı kaldıracağı için de bir zorunluluk olduğunu dile getirdi. 

Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Çevre yolunu fikrini desteklerken ve bir an önce bitmesi talimatını verirken, sadece şehir trafiğini rahatlatması açısından söylemedim. Şehrin dokusunun korunması da bununla ilgili olduğu için. Aynı şekilde hızlı tren. Samsun-Çorum-Amasya-Kırıkkale üzerinden güneye ve batıya inecek hızlı tren tamamlanacak. Bu da bugün gerek valimize, gerek belediye başkanımızı da söyledim; benim tahayyülümde Amasya bir müze şehir olmak durumunda. Kültürümüzün yaşaşan hangi unsurları varsa, Amasya'daki ev mimarisi, ev dizaynı, kıyafet kültürü ve diğer... Ama gönlüm ister ki Amasya'nın bütün bu Yeşilırmak üzerindeki her bir şeyi küçük butik müzelerle dokunsun ve bezensin ki bizim kültürümüzü tanımak isteyen herkes için Amasya sembol bir şehir olsun." 

İngiltere'de sadece kitap satılan bir kasaba olduğunu anlatan Davutoğlu, "Amasya'da öyle bir müzeler şehri olsun ki bu topraklardaki kadim kültürü, milattan önce Hititlere kadar giden kadim kültürün her bir örneğini görmek isteyen Amasya'ya bir selam versin ve o örneği burada görsün yaşasın" dedi. 

Çevre yolunun dışında da yeni Amasya'nın gelişmesi için gerekli şeylerin de ayrıca planlanarak yapılacağını ifade eden Davutoğlu, Amasya Üniversitesinin "şehir üniversitesi" olma kararına ise ayrıca sevindiğini söyledi. 

Bunun çok doğru bir karar olduğunu dile getiren Davutoğlu, gerekirse güzel Amasya evlerinden bazılarının ise yüksek lisans, doktora öğrenimi için ayrılabileceğini söyledi. 

"Daha fazla irfanı şehrin sokakları verir..." 

Bulunduğu şehirden kopuk bir üniversitenin düşünülemeyeceğini dile getiren Davutoğlu, çoğu öğrencinin öğrenim gördüğü şehri, kültürünü tanımadan o kentten ayrıldığını belirtti. 

Davutoğlu, "İstanbul'da olup da İstanbul'un kadim semtlerini, Üsküdar'ı, Eyüp'ü, Fatih'i şöyle doyasıya gezmeden, üniversiteyi bitirip taşraya dönen öğrenciler biliriz. Emin olun, İstanbul, Konya, Mardin, Amasya... Herhangi üniversitenin vereceğinden daha fazla bilgiyi daha fazla irfanı şehrin sokakları verir" değerlendirmesini yaptı. 

Sivil toplum kuruluşlarına, "Amasya'ya sahip çıkmalarını" isteyen Davutoğlu, "Sivil toplumun Amasya bilincinin önemli" olduğunu söyledi.

"Halep bütün insanlığın şehridir..."

Bugünlerde bu konuların konuşulması gerektiğini dile getiren Davutoğlu, Kurban Bayramı esnasında şehirlerin nasıl yangın yerine çevrildiğinin görüldüğünü anımsattı.

"Bir insanın şehre kıyması, insanlığın ortak vicdanına kıymasıdır" diyen Başbakan Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Ben ilişkilerimizin iyi olduğu dönemlerde, halkına zulmetmediği dönemlerde Beşar Esad'la yakın görüşmelerimiz oldu. Ne zaman biliyor musunuz? 'Yüreğimde sızıyla, bu zulme karşı büyük bir isyan hissettim ve ondan sonra bu zulmü yapan kişi bir daha hiçbir şekilde insanlık önüne çıkamaz' diyerek Esed'e mesafe koyma kararı verdim, Halep'i havadan bombaladığı zaman. Halep'i havadan bombalayan bir zalim, o şehre kıyan bir zalim, kendi şehri, ama sadece onun şehri değil, bizim şehrimiz. Sadece bizim şehrimiz değil, bütün insanlığın şehridir Halep. Halep'in her bir sokağını, bir sabah namazından güneş doğduktan sonra gezmiş ve her bir taşında bizden birşey görmüş, havada esen rüzgarda bizden birşey hissetmiş 'şehir ve medeniyet' diye insan irfanının inşa ettiği en güzel şehirlerden birinden ders almış biri olarak söylüyorum; Halep'i bombalayan birisi, insanlıktan nasibini almış olamaz. Şam'ı bombalayan birisi insanlıktan nasibini alamaz. Bırakın kendi ülkesi olmasını, düşman ordusu dahi bunu yapamaz. İnsanlığı yok eder."

İkinci Dünya Savaşı'nda büyük zulümler işlendiğini hatırlatan Davutoğlu, buna rağmen müttefik uçaklarına özellikle ABD'nin Heidelberg'i bombalamama talimatı verdiklerini söyledi.  

Heidelberg'in Alman üniversitelerinin doğduğu yerlerden biri olduğunu işaret eden Davutoğlu, "Oradan ABD'ye üniversite aktarımı yapıldığı için...Bu vicdanı bile gösteremedi o kişi. Suriye'deki bu gelişmelerden sonra bu sefer vandallar, bu sefer Diyarbakır sokaklarını, Siirt, Mardin, Van sokaklarını ateşe boğmaya çalıştılar" diye konuştu.

Bunun hiçbir şeyle izah edilemeyeceğini bildiren Başbakan Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Bütün vicdanların buna isyan etmesi lazım. Hangi ideolojiye sahip olursanız olun. Bizi eleştirin, hükümetimizi eleştirin. Hatta hükümetimizin karşısında en sert tutuma sahip olun. Buna da dahi saygı gösteririm ama şehirlerimizi ateşe boğan bu vandallara eğer tolerans gösterirseniz, ona saygı göstermem. Bütün aydınların yek vücut olup seslenmesi lazımdı. Kürt aydınların, Türk aydınların, Arapların, kim olursa olsun herkesin, Sünnilerin, Alevilerin. Bu yıkmaya çalıştığınız şehirler, 'bizim şehirlerimiz' demesi lazım. Mardin'den sökülecek tek bir taş bizim yüreğimizden koparılan, kültürel anlamda, bir atar damar gibidir. Ama televizyonlarda kayıtsız şekilde seyrettiler, şimdi bir daha bu olaylar olmasın diye alınabilecek bazı tedbirler ki bunların hepsini gerekçeleri ile izah ettim, bunları tenkit etmeye çalışıyorlar. Şehirlerimizi koruyacağız, ama bunu koruyacak olan şey polisiye tedbirler ya da devlet gücü değildir. Şehirleri gerçek anlamda koruyacak kolan o şehir halkının o şehirlere sahip çıkmasıdır."

Davutoğlu, herbir Mardinli, Diyarbakırlı, Vanlı'nın kendi şehrine sahip çıkması gerektiğini ifade ederek, burada yaşayanların kendi şehirlerine sahip çıkmadıkları takdirde tarih önünde vebal altında kalacaklarını bildirdi.

Bu şehirlerin kendilerine tarihi emanet olduğunu vurgulayan Davutoğlu, ne olursa olsun onları koruyacak tedbirleri alacaklarını söyledi. 

Davutoğlu, "Amasya, bu anlamda kültürümüzün sürekliliğini temsil eden bir şehir olarak inşallah gelecek nesillere en iyi şekilde taşınacak. Amasya'yı ne kadar iyi korursak, aslında kendi kültürümüzün sürekliliğini de koruruz. Ferhat ile Şirin arasındaki muhabbet neyse, bizim de şehirlerimizin herbiriyle aramızdaki muhabbet odur" diyerek sözlerini tamamladı. 

Muhabir: Barış Gündoğan

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
İlgili konular
Bu haberi paylaşın