

Doğaya Kulak Verin.
Ekolojik gündem, sürdürülebilirlik ve çevre mücadeleleri artık cebinizde.
Yeşilhat WhatsApp kanalını takip edin.
OECD verilerine göre 2021'de 893,9 milyon ton olan denizcilik kaynaklı karbondioksit emisyonu, her yıl düzenli olarak artıyor. 2021'de 893 milyon ton olan emisyonlar, 2022'de 912,1 milyon tona, 2023'te 920,3 milyon tona, 2024'te ise 974 milyon tona yükseldi.
2024'teki emisyonların 245 milyon tonu konteyner gemilerinden, 204 milyon tonu dökme yük gemilerinden, 156 milyon tonu petrol tankerlerinden kaynaklandı.
Denizcilik alanında en fazla karbon emisyonundan sorumlu ülkeler arasında ilk iki sırada yüzde 8,9'ar payla Çin ve Yunanistan bulunurken, yüzde 8,3'le Singapur üçüncü, yüzde 7,2 ile Japonya dördüncü ve yüzde 5,6 payla ABD beşinci sırada yer alıyor.
Birleşmiş Milletlerin denizcilik alanındaki ihtisas kuruluşu olan ve dünya denizcilik standartlarını belirleyen IMO, uluslararası denizcilik sektöründen kaynaklanan küresel sera gazı emisyonlarını azaltma amacıyla nisan ayında Net Sıfır Çerçevesi önerisini kabul etti.
Denizcilik kaynaklı emisyonları 2050'ye gelindiğinde nötr hale getirmeyi hedefleyen öneri, ABD tarafından reddedildi.
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Ticaret Bakanı Howard Lutnick, Enerji Bakanı Chris Wright ve Ulaştırma Bakanı Sean Duffy imzasıyla yapılan ortak açıklamada, IMO'nun önerisinin ABD'ye ek maliyetler getireceği belirtildi. Açıklamada ayrıca IMO önerisini destekleyen ülkelere karşı misilleme yapılacağı uyarısında bulunuldu.
"İklim hedeflerini ve çevreyi doğrudan etkiliyor"
Trump yönetiminin kararını AA muhabirine değerlendiren Bursa Teknik Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Gemi İnşaatı ve Gemi Makineleri Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Levent Bilgili, bunun sadece küresel sera gazı azaltım hedeflerini değil, deniz ekosistemlerini ve okyanus sağlığını da doğrudan etkilediğini kaydetti.
Deniz taşımacılığının karbon salımlarında önemli bir paya sahip olduğunu vurgulayan Bilgili, "Dünya ticaretinin yaklaşık yüzde 80’inin deniz yoluyla yapıldığı düşünüldüğünde, denizcilik emisyonlarına dair alınan kararlar küresel ölçekte ticareti, iklim hedeflerini ve çevreyi doğrudan etkiliyor. IMO çerçevesinin uygulanmasının gecikmesi, denizlerdeki iklim krizini hızlandırıyor, okyanus asitlenmesine neden oluyor, mercanlar, planktonlar ile balık stoklarını tehdit ediyor, ayrıca, gemi endüstrisinin fosil yakıt kullanımını sürdürmesine yol açıyor." dedi.
IMO’nun Net Sıfır Çerçevesi'ni emisyon limitleri ile sera gazı fiyatlandırmasını birleştiren bir üst metin ve Gemilerden Kaynaklanan Kirliliğin Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşme'nin (MARPOL) hava kirleticilerine odaklanan 6'ncı ekine eklenen yeni bir bölüm olduğunu aktaran Bilgili, 2050 yılına kadar net sıfır sera gazı emisyonu değerine ulaşmak için kademe kademe bazı önlemler üzerinde yoğunlaşıldığını anlattı.
Çerçevenin iki temel yaklaşımı olduğuna değinen Bilgili, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bunlardan ilki, gemilerin yıllık sera gazı üretimlerini azaltmaya yönelik olarak sunulan teknik önlemleri içerir. Buna göre gemiler, operasyonel karbon yoğunluklarını 2030’a kadar yüzde 21,5, yakıt sera gazı yoğunluklarını ise 2035’e kadar en az yüzde 30 azaltmak zorundadırlar. Tartışmaların odağında olan ikinci yaklaşım ekonomik önlemleri içeriyor. 2028’de uygulamaya konulması planlanan bu kurallara uymayan gemiler, belirlenen limitler çerçevesinde azaltım sağlayamadıkları takdirde ürettikleri bir ton sera gazı başına 100 veya 380 dolar ödeme yapmak zorunda kalacaklar. Toplanan para, IMO Net Sıfır Fonu'na aktarılarak başta gelişmekte olan ülkelerin kullanımına sunulmak üzere AR-GE çalışmalarında kullanılacak."
"ABD toplantıya dahi katılmadı"
Washington yönetiminin, IMO'yu, hesap vermenin zorunlu olmadığı bir kuruluş olarak gördüğünü ifade eden Bilgili, "Ayrıca pahalı yakıtları öne çıkararak ABD’nin güçlü olduğu LNG ve biyoyakıt gibi alanları geri plana itmekle suçluyor. Bir diğer eleştirisi de ulaşılamaz standartlar yüzünden ödenmek zorunda kalınacak ücretler nedeniyle gemi faaliyetlerinin daha pahalı hale gelecek olması." diye konuştu.
Körfez ülkeleri, Rusya ve Venezuela'nın da çerçeveye karşı oy verdiklerini, Pasifik Okyanusu'nda bulunan bazı ada devletlerinin ise çekimser kaldıklarını hatırlatan Bilgili, ABD'nin toplantıya dahi katılmadığını ve bu tutumun çok sert bir tepki olarak görüldüğünü bildirdi.
Çerçevedeki bazı hesaplamaların 2030 için belirlenen yüzde 20 azaltım hedefinden uzak olarak değerlendirildiğini aktaran Bilgili, ilk hedefin şaşmasının, 2040 ve 2050 hedeflerinin de şaşması anlamına geleceğini söyledi.
Tüm bu tartışmalara karşın iyimser olduğunu dile getiren Bilgili, "2030'ların ortalarından itibaren dönüşümün etkileri görülmeye başlayacak, 2040’larda filonun önemli bölümü değişmiş olacak. 2050 net sıfır hedefi gerçekleşebilir, hangi alternatif yakıtın baskın olacağı ise henüz net değil." sözlerini sarf etti.
Bilgili, konuşmasını şöyle tamamladı:
"Çevresel ve ekonomik kaygılar dengelenmeli, mevcut gemi filosunun IMO hedeflerine ulaşması büyük yatırım gerektiriyor ve maliyetler dolaylı olarak tüketiciye yansıyacak. ABD’nin tepkisi de bu çerçevede değerlendirilebilir. Karar, taşımacılık maliyetleri ve rekabet açısından mevcut sistemi koruma yaklaşımı taşıyor."