Deniz trafiğindeki artış Arktik ekosistemini tehdit ediyor

03.09.2025
İstanbul

İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri ve İşletmeciliği Enstitüsünün araştırmasına göre, Arktik kutup bölgesine giren gemi sayısı 2013-2023 arasında yüzde 37 yükselirken, bu durum bölgede sera gazı ve siyah karbon emisyonlarını artırdı.


Doğaya Kulak Verin.
Ekolojik gündem, sürdürülebilirlik ve çevre mücadeleleri artık cebinizde.
Yeşilhat WhatsApp kanalını takip edin.


Enstitü Müdürü Prof. Dr. Cem Gazioğlu ve Araştırma Görevlisi Dr. İrşad Bayırhan tarafından yapılan "Arktik Ayak İzi Üzerinde Denizcilik Faaliyetlerinin Olası Etkileri" başlıklı araştırmada, iklim değişikliği nedeniyle Arktik deniz buzullarının erimesinin küresel ticaret rotalarına etkisi ve bunun sonucunda oluşabilecek çevresel baskılar incelendi.

Araştırmaya göre, Arktik kutup bölgesine giren gemi sayısı 2013-2023 arasında yüzde 37 artarak 1298'den 1782'ye yükselirken, bu durum bölgede sera gazı ve siyah karbon emisyonlarını artırdı.

2015'te 193 ton, 2020'de 199 ton olan siyah karbon emisyonlarının 2025'te 204 tona çıkması beklenirken, Kuzey Deniz rotası üzerinden yapılan taşımacılıktan kaynaklı karbondioksit salımının 2050 yılına kadar 2020'ye kıyasla 1,76 kat artacağı ve 5,5 milyon tona çıkacağı öngörüldü.

NASA verilerine göre, 1979'dan bu yana Arktik deniz buzu her ay azalırken, modeller 2081-2100 döneminde Kuzey Kutbu'nda deniz buzullarının gemi trafiğine imkan sağlayacak şekilde yaz-kış tamamen açık deniz rotaları vadediyor.

Araştırmada, kuzey rotalarının açılmasıyla Asya-Avrupa ticaretinde mesafelerin neredeyse yarı yarıya kısalacağı belirtilirken, Süveyş ve Panama kanalları yerine bu rotaların tercih edilmesinin yakıt tüketimini düşüreceği ancak hassas Arktik ekosisteminde emisyonların yoğunlaşmasına neden olacağı vurgulandı.

Araştırmacılar, Arktik rotalarının kısa vadede ekonomik avantaj sağlasa da uzun vadede bölgenin hassas ekosistemini tehdit ettiğine dikkati çekerek, "Yüksek karbon emisyonları, petrol sızıntısı riskleri, balast sularıyla taşınan istilacı türler ve gürültü kirliliği, bölgedeki canlı yaşamını geri dönülmez şekilde etkileyebilir." uyarısında bulundu.

"Hassas dengeler için ciddi riskleri içeriyor"

Araştırmaya ilişkin AA muhabirinin sorularını yanıtlayan İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri ve İşletmeciliği Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Cem Gazioğlu, karbon ayak izinin bireylerin ve sektörlerin atmosfere saldığı sera gazı miktarını ölçen en önemli göstergelerden biri olduğunu kaydetti.

Deniz taşımacılığının küresel karbon ayak izinin yaklaşık yüzde 3'ünden sorumlu olduğu bilgisini paylaşan Gazioğlu, "Arktik'te açılan yeni rotalar bu oranı artırma potansiyeli taşıyor. Rota kısalması nedeniyle yakıt tüketiminde kısa vadeli azalmalar sağlansa da gemi baca emisyonları, kırılgan kutup ekosisteminde dünyamızın hassas dengeleri için ciddi riskler içeriyor." dedi.

Gürültü emisyonunun sınır şartlarda yaşam mücadelesi veren kırılgan ekosistemler üzerindeki baskıyı artıracağının aşikar olduğunu ifade eden Gazioğlu, böyle bir rotanın sadece ekonomik veya politik saiklerle tercih edilmemesi gerektiğini dile getirdi.

Sürdürülebilir ulaşım politikalarının ve düzenlemelerinin önemine değinen Gazioğlu, "Bölgeye zarar vermeyen politikaların geliştirilmesine rehberlik etmek mümkün. Arktik ekosistemi, karbon kredileri gibi yöntemlerle tolere edilemeyecek kadar hassas. Ülkeler bu sorumluluğu kabul etmeli." diye konuştu.

"Tüm bileşenleri bir arada değerlendirmek gerekiyor"

Araştırma Görevlisi Dr. İrşad Bayırhan da Arktik'te iklim değişikliği etkisiyle buzulların erimesinin denizcilik faaliyetlerinin artışına neden olduğunu ve yakın gelecekte bu faaliyetlerin hızla artabileceğini söyledi.

Bunu en iyi şekilde ele alabilmek adına gelecek senaryoları oluşturduklarını bildiren Bayırhan, "Deniz taşımacılığı için daha avantajlı ve sürdürülebilir bir sistem oluştururken Arktik'te deniz ekosisteminin işleyişini ve buradaki canlıların yaşamsal faaliyetlerinin sürdürülebilirliğini tehlikeye atmadan, ayrıca iklim değişikliğinin etkilerini de artırmayacak şekilde önlemler alınabilmesi adına tüm bileşenleri bir arada değerlendirmek gerekiyor." sözlerini sarf etti.

Arktik'teki kaynakların paylaşımıyla ilgili Avrupa Birliği raporlarına atıfta bulunan Bayırhan, geri döndürülemez çevresel etkileri önlemek için şimdiden hazırlık yapılmasının gerektiğini aktardı.

Bayırhan, sözlerini şöyle tamamladı:

"Yenilenemeyen kaynakların çıkarılması, sınırlı bulunabilirliği ve tüketim sırasında ortaya çıkan yüksek emisyonlar, olası olumsuz senaryoları artırıyor. Arktik ekosistemi, iklim değişikliğinin yol açtığı değişikliklere ek olarak artan ekonomik faaliyetlerin doğrudan ve dolaylı etkileriyle de karşı karşıya. Çevresel felaketler, gürültü kirliliği ve artan pazar talebi ekosisteme stres yaratıyor, biyolojik çeşitliliği tehdit ediyor."

KATEGORİDE ÖNE ÇIKANLAR