Denizin sürüklediği ağaç ve amforalar, emekli öğretmenin elinde hediyelik eşyaya dönüşüyor

25.10.2025
Zonguldak

Zonguldak'ın Çaycuma ilçesinde yaşayan 70 yaşındaki emekli ilkokul öğretmeni Mehmet Türkçelik, sahilden topladığı amfora parçalarını sanat eserine dönüştürüyor.


Doğaya Kulak Verin.
Ekolojik gündem, sürdürülebilirlik ve çevre mücadeleleri artık cebinizde.
Yeşilhat WhatsApp kanalını takip edin.


Çocukluğundan bu yana deniz kıyısından topladığı ağaç ve taş parçalarına ilgi duyan, Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi tarafından 2020'de yaşayan insan hazinesi olarak tanıtılan Türkçelik, emekliliğine kısa bir süre kala yörede "çatuk" olarak adlandırılan dallardan hediyelik eşyalar yapmaya başladı.

Zamanla bu alanda kendisi geliştiren Türkçelik, Filyos beldesindeki Tios Antik Kenti'nin çevresinde, Milattan Sonra 2. ile 13. yüzyıllar arasına tarihlenen batık gemilerden kıyıya vurduğu değerlendirilen amfora parçalarını da işleyerek kolyeye dönüştürmeye karar verdi.

Yaklaşık 3 bin yıl önce yazıldığı tahmin edilen bir Likya şiirinde geçen, "Beni bulamazsan üzülme, eşyalarımı bulacaksın. Kestiğim taşları, açtığım yolları, işlediğim heykelleri bulacaksın ve göreceksin ki binlerce yıl öteden, parmak izlerimiz değecek birbirine" dizelerinden etkilenen Türkçelik, geçmişten izler taşıyan amfora taşlarını işleyip hikayesi olan kolyelere dönüştürdü.

Her bir parçayla geçmişin izini bugüne taşıyan Türkçelik, ürünlerini beldeye turistik amaçla ziyarete gelen kişilere hediye ediyor.

"Kendi kendimi geliştirdim"

Mehmet Türkçelik, AA muhabirine, beldede antik bir kent bulunduğunu, batık gemideki amfora parçalarının kıyıya vurduğunu söyledi.

Yaptığı kolyelerin kendisi için değerli olduğunu ifade eden Türkçelik, "Düşünebiliyor musunuz iki bin yıl önce birisinin elinin değdiği bir şey, iki bin yıl sonra sizin boynunuzda. Sizin teninize değiyor. 'Çok etkileyici bir şey' diye düşünüyorum. Onun için bunları yaparken o duygulara sahip olarak ona uygun bir şeyler yapmaya, oymaya çalışıyorum." dedi.

Türkçelik, yaklaşık 3 bin yıl önce yazıldığı düşünülen Likya şiirindeki dizeleri hatırlatarak, "Burada da 'gün gelecek ellerim ellerine değecek' diyor. Hakikaten de eller ellere değiyor. Yani oyduğu şeyler, yaptığı parçalar iki bin yıl sonra bizim üzerimizde, boynumuzda." diye konuştu.

Oyma sanatına merakının ilkokulda tebeşirlerle başladığını belirten Türkçelik, o dönemde Kızılderili totemlerini yaptığını dile getirdi.

Türkçelik kimseden eğitim almadığını vurgulayarak, şöyle konuştu:

"Zaten eğitim istemiyor ki. Eğer içinde bir sanatçı veya sanat ruhu ya da güzel bir şeyi görme ruhu varsa bir şeyler görüyorsun, 'Bir şeyler üretirim' diyorsun. Onun için kendi kendimi geliştirdim. Birisi bana, 'Bu işi yap' demedi. Yapan da zaten yok çevremizde ama olumlu görüşleri aldıkça coşkum arttı. 'Sanat işleri nasıl gelişiyor' diye günümüzün sanatlarını takip ediyorum."

Eserlerini önceden plan yapmadan oluşturduğunu, her birinin sürecin içinde kendiliğinden şekillendiği aktaran Türkçelik, amforaların yanı sıra sahilden topladığı dal parçalarını da işlediğini anlattı.

"Parayla sattığım zaman sanki bunlara ihanet etmişim gibi oluyorum"

Türkçelik, malzemelerin şekillerinin yaptığı ürünleri ortaya çıkarmada katkı sağladığını belirterek, "Ağaç seni yönlendiriyor. Ağaçla dost oluyorsun bir şekilde. 'Beni fazla zorlama, fazla zorlarsan kırılırım' diyor. Onun için ben onu fazla zorlamadan, dostça anlaşarak, birbirimizi anlayarak yapıyorum." şeklinde konuştu.

Prof. Dr. Serpil Oppermann'ın kendisinden "deniz heykeltıraşı" diye söz etmesinin ardından kimliğini bulduğunu anımsatan Türkçelik, kendisini artık deniz heykeltıraşı olarak gördüğünü söyledi.

Türkçelik, yaptığı ürünlerden para kazanma kaygısı taşımadığına değinerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Yapıyorum, sonra birisine hediye ediyorum. Bunları deniz atmış. Öyle yapmışım, böyle yapmışım, bu hale gelmiş. Bir de bunları veremiyorsun, kıskanıyorsun. Onun için parayla da satamıyorum. Parayla sattığım zaman sanki bunlara ihanet etmişim gibi oluyorum. Evladımı başkasına evlatlık olarak veriyormuşum gibi. Onun için parayla derdin olmayınca istediğin gibi de üretiyorsun. Üretiyorsam 'Çevreme de yararı olsun' diye düşünüyorum."

Atölyesine bazı zamanlar çocukların geldiğinden bahseden Türkçelik, "Bana, 'Bir şeyler yapabilir miyiz?' derler. 'Tabii gelin' derim. Oturuyorum buraya, yayıyorum ağaçları önlerine. Çocukların hayal dünyaları bambaşka. Benden daha da geniş. Bazen ben onlardan kopya çekiyorum." ifadelerini kullandı.

KATEGORİDE ÖNE ÇIKANLAR