Dolar
39.22
Euro
44.86
Altın
3,312.46
ETH/USDT
2,485.00
BTC/USDT
105,492.00
BIST 100
9,486.56
Politika, arşiv

17 Aralık millet iradesini gasp komplosudur

AK Parti TBMM grup toplantısında konuşan Başbakan Erdoğan, 17 Aralık komplosunun millet iradesini gasp etme komplosu olduğunu söyledi.

25.02.2014 - Güncelleme : 25.02.2014
17 Aralık millet iradesini gasp komplosudur

TBMM

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 17 Aralık komplosunun, millet iradesini gasp etme komplosu olduğunu belirterek, "12 yıldır AK Parti döneminde, millet ile iktidarı paylaşamayanlar son bir hamle yaparak, iktidarı çalmak, bir kez daha milletin sofrasını ortak olmak istemişlerdir. İşte biz buna dur dedik, engelledik" dedi.

Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, yarın, Hocalı katliamının 22. yılı olduğunu, 26 Şubat 1992'de Ermenistan kuvvetlerinin, Karabağ'da insanlık dışı katliamlara imza attığını söyledi.

Bu katliamların en büyüğü ve en trajik olanının, Hocalı'da yaşandığını ifade eden Erdoğan, 106'sı kadın, 83'ü çocuk, 613 kişinin şehit edildiğini anımsattı.  Erdoğan, Karabağ'da, özellikle Hocalı'da yaşanan katliamda hayatını kaybedenlerin Azerbaycan'ın olduğu kadar, kendilerinin de evlatları olduğunu belirtti. Erdoğan, Azerbaycan'ın ve Azeri kardeşlerinin büyük acısını yüreklerinde yaşadıklarını vurgulayarak, Hocalı'da katledilen şehitleri rahmetle andı.

Erdoğan, İstanbul'da Hocalı katliamını protesto eden bir grubun, ırkçı sloganlar atmasını da esefle kınadığını söyleyerek, "Kan, kan ile temizlenemeyeceği gibi ırkçılığın panzehiri de asla ırkçılık değildir. Karabağ'ın meşru davasına zarar verecek, ırkçı girişim ve söylemlerden herkesin özenle sakınması gerekir" dedi.

Başbakan Erdoğan, 27 Şubat'ta bir başka mahzun yıldönümüne daha ulaşacaklarını dile getirerek, "Eski başbakanlarımızdan, değerli bir devlet adamı, siyasetçi, bilim insanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan, 3 yıl önce hakka yürüdü. Vefatının 3. yılında merhum hocamızı da rahmetle yad ediyor, Allah ondan razı olsun, mekanı cennet olsun diye dua ediyoruz" diye konuştu.

"Darbeden medet ummaya başlamış"

Bu hafta cuma günü,  bir kara günün, demokrasi tarihindeki kara lekenin, 28 Şubat müdahalesinin 17. yıldönümü olduğuna işaret eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

" 28 Şubat postmodern tarzda, sadece siyaseti, seçilmişleri hedef alan darbe girişimi olarak değil, vatandaşımıza, memurlara, iş dünyasına, öğrencilere yaptığı zulümle de her zaman hatırlanacaktır. 28 Şubat müdahalesi özellikle ekonomiye vurduğu darbeyle, 2001 krizinin oluşumuna hazırladığı zeminle, yetimin hakkını,  milletin  istikbalini, Türkiye'nin kazanımlarını heba eden bir girişim olarak hafızalardan hiç silinmeyecek.

28 Şubat müdahalesiyle ilgili açılan dava, ne yazık ki meseleyi sulandırmaya, ciddiyetini zedelemeye, 28 Şubat'ı küçümsemeye doğru gidiyor. Ancak yargıdan daha önce aziz milletimiz bu müdahaleyle ilgili zaten kararını vicdanında verdi, sorumluları gördü,  vicdanında onların hepsini mahkum etti. Meselenin üzücü tarafı şudur: 28 Şubat'ta milletimize bu zulmü yapanların, normal şartlarda aslında sokağa dahi çıkacak yüzlerinin olmaması gerekir. Millete bu ağır baskıları yapanların, ekonomiye bu ağır darbeyi vuranların, Türkiye'ye çok ağır bedeller ödetenlerin, en azından kendi vicdanlarında, kendilerini sorgulayıp, aynaya baktıklarında yüzlerinin kızarması gerekir. Ancak özellikle bu günlerde işte bu kişilerin, çevrelerin bırakın yüzlerinin kızarmasını, sokağa çıkmaktan haya etmelerini,  utanmazca yeni bir darbe girişimine omuz verdiklerini görüyoruz. Aynı medya, aynı manşetlerle bir kez daha demokrasiye karşı saldırıya geçti. Aynı yazarlar, aynı yüzsüzlükle, edepsizlikle milli iradeyi aşağılamaya başladı. 28 Şubat'ın o malum işveren örgütleri, tam bir pişkinlik içinde, işte bu son darbe girişimine de destek vermeye, Türkiye'ye yeni bedeller ödetecek adımlar atmaya başladı. Bu ülkede defalarca darbe yaşamış, her birinde darbenin yanında yer almış, darbelere verdikleri destekler tarihlerine kara bir leke olarak yapışmış partiler de bir kez daha eğilmeye, bir kez daha darbeden medet ummaya başladı. "

"68 yıldır ülkeyi kimin yöneteceği tartışıldı"

Başbakan Erdoğan, 1946'dan bugüne kadar Türkiye'de siyaset merkezli tartışmaların neredeyse tamamının Türkiye'yi kim yönetecek sorusu etrafında şekillendiğini kaydetti. Türkiye'de 68 yıldır bunun, ülkeyi kimin yöneteceği, idare edeceğinin tartışıldığını ifade etti.

Erdoğan, Gazi Mustafa Kemal'in 22 Nisan 1920'de TBMM'nin açılacağını duyurduğu telgrafta, işin en başında Türkiye'yi kimin yöneteceğini tartışmaya gerek bırakmayacak şekilde ortaya koyduğunu belirtti.

Gazi Mustafa Kemal'in, 23 Nisan 1920'den itibaren TBMM'nin, sivil ve askeri makamlarının üzerinde, yegane karar merci olduğunu söylediğini anımsatan Erdoğan, "Yani Türkiye'yi, seçip TBMM'ye gönderdiği vekiller eliyle milletin yöneteceği, 23 Nisan'da karar altına alındı" dedi.

Erdoğan, 1946'da hatta 1950 yılına kadar bu kararın uygulanmadığını, CHP'nin, seçimlere tek parti olarak girdiğini, 2 kez çok partili seçim denendiğini, ancak açık oy, gizli tasnifle kazananın yine idare fıkrası ve CHP olduğunu söyledi.

"İktidarı asla milletle paylaşmadılar"

Adnan Menderes'in 1950'de iktidara nasıl yürüdüğünün unutulmamasını isteyen Erdoğan, şöyle devam etti:

"Bu şekilde yola çıkmıştı merhum Menderes; 'Yeter söz milletindir'. 1950'den itibaren milletin hür iradesi sandığa yansımış, milletin tercih ettiği parti hükümet görevini üstlenmiş, demokrasi millet iradesi olarak tecelli etmeye başladı. 27 Mayıs 1960'da birileri çıktı, ne dediler 'Türkiye'yi millet yönetemez. Biz yöneteceğiz' diyerek, yönetime el koydular. 12 Eylül'de, 28 Şubat'ta aynısını yaptılar. Her bir müdahalede milletin elinden yetkisini aldılar, Türkiye'nin yönetimine el koydular. Yönetime el koyanlar, iktidarlarını başka çevrelerle paylaştılar. Kimdi bu çevreler? İş dünyası, medya, belli sivil toplum örgütleriyle, elitler, seçkinler, çetelerle, CHP ve diğer statüko partileriyle paylaştılar. Bir tek kişiyle paylaşmadılar; iktidarı milletle asla paylaşmadılar. Siyasetin üzerine ihdas ettikleri kurumlarla, özellikle yargısal kurumlarla millet iradesini hep dar bir çerçevede tuttular. 

14 Ağustos 2001'de AK Parti'yi kurarak, bu kısır döngüye itirazımızı dile getirdik. 'Yeter söz de karar da milletindir' dedik. Biz 14 Ağustos 2001'de AK Parti'yi kurarak, Türkiye'yi kimin yöneteceği sorusuna kesin, net cevap verdik; millet dedik. Ve şu münakaşaya kesin bir nokta koyduk. 23 Nisan 1920'de ifade edildiği gibi Türkiye'yi, sadece ve sadece millet yönetir dedik. Bu ülkenin sahibi 77 milyon aziz millettir,  siyasetin, devletin sahibi, bütün kurumların sahibi millettir. Türkiye'yi yönetme iradesini biz hiç kimseyle, hiçbir zümreyle, hiçbir grupla, hiçbir çete ve mafyayla asla paylaşmadık ve paylaşmayız.  Türkiye'yi yönetme iradesini hiçbir sermaye grubuyla, medya patronuyla, örgütle bugüne kadar paylaşmadık, bundan sonra da paylaşmayız. AK Parti ile birlikte millet bir kez daha iktidara geldi, yönetime el koydu. Hiç kimse milletten bu iradeyi alamaz. Hiç kimse milletin bu iradesine ortak, paydaş olamaz."

"Edebini yitirenler var"

Başbakan Erdoğan, eski, üzeri küllenmiş, tarihin çöplüğünde kalan bu tartışmayı canlandırmak isteyenlerin, Türkiye'yi kimin yöneteceği sorusunu tekrar gündeme taşıyıp, milletin iradesine ortak, paydaş olmaya, milletin iradesini gasp etmeye çalışanların olduğunu söyledi. Erdoğan, "Bunların utanmaz, hayasız, yüzsüz olduklarını söylemiştim. Bunlar o kadar pervasızlar ki, son haftalarda köşelerinden milleti tekrar tahkir etmeye, aşağılamaya başladılar" diye konuştu.

Erdoğan, Sivas, Yozgat, Afyonkarihasar, Kütahya'da toplanan onbinlerce mahşeri kalabalığı koyun sürüsü olarak niteleyecek kadar edebini, hayasını, izanını yitirenlerin bulunduğunu belirtti.

"Millet bunların hakaretlerine itibar etmiyor"

Birilerinin, "Biz haftalardır yolsuzlukları dile getiriyoruz ama anketlerde yine AK Parti önde, meydanlar yine dolu. Bu koyun sürüsü millet bizi duymuyor" dediğini dile getiren Erdoğan, şunları söyledi:

"İşte 68 yıldır bu zihniyetteler. 68 yıldır açılan her sandıkta milletten tokat yediler ama bir türlü kendilerine gelemediler. 68 yıldır millet bunlara birşey anlatmaya çalıştı ama o küçük zihinleriyle bunu anlayamadılar. Millet artık bunların ciğerini okuyor.  Attıkları her manşetteki maksatlarını millet çok iyi görüyor. Yaptıkları açıklamaları millet çok iyi okuyor. Takındıkları tavrı, ilkesizliği, omurgasızlığı millet çok iyi hissediyor. İşte bu aziz millet, bunlarla iktidarlarını asla paylaşmak istemiyor. Siz bu milletin seçilmiş başbakanını astınız, bu millet sizi asla affetmedi, affetmeyecek. O eski günler artık geride kaldı. Bu aziz millet artık iradesine sahip çıkıyor, reyine, hükümetine sahip çıkıyor. Bu aziz millet artık sağduyusu, vakarıyla, ağırbaşlılığıyla meydanlara çıkıp,  sandığa gidip söyleyeceğini net şekilde söylüyor. Ben siyasi hayatımda Sivas'ı, Yozgat'ı böyle görmedim, böyle bir mitingi yaptık. Aynı şeklide Afyonkarihasar'ı böyle görmedim, bambaşka bir coşku, katılım. Geldik Kütahya'ya, aynı. Millet artık kabına sığmıyor. 30 Mart'ı heyecan, coşkuyla, hasretle bekliyor. İnanıyorum 30 Mart, yeni bir milat olacak. Millet iftiralara itibar etmiyor. Millet bunların hakaretlerini itibar etmiyor. Bu millet, bunların darbe girişimlerini çok net olarak görüyor, cevabını veriyor. Bugün olduğu gibi millet hükümetine, partisine sımsıkı sahip çıkıyor.

Dikkatinizi çekiyorum; 17 Aralık komplosu tam anlamıyla millet iradesini gasp etme komplosudur. 12 yıldır AK Parti döneminde, millet ile iktidarı paylaşamayanlar son bir hamle yaparak, iktidarı çalmak, bir kez daha milletin sofrasını ortak olmak istemişlerdir. İşte biz buna dur dedik, engelledik."

"Birkaç kesim rahatsızdı"

 Erdoğan, milletin, AK Parti eliyle iktidarda olmasından sadece bir kesim değil, birkaç kesimin ciddi şekilde rahatsız olduğunu ifade etti.

Başbakan Erdoğan, "İçeride ve dışarıda faiz lobisi rahatsızdı.  Çünkü istikrar ve düşük faiz oranları nedeniyle eskisi gibi kazanamıyorlardı. Terör, savaş lobisi rahatsızdı. Çünkü ona ermek üzere olan terör nedeniyle onlar da rantlarını kaybediyorlardı. CHP, MHP rahatsızdı. Çünkü bir türlü milletten yüz bulamıyor, bir türlü sandıktan çıkamıyorlardı. Sermaye rahatsızdı. Çünkü eskisi gibi faizden kazanamıyor, eskisi gibi tekel oluşturamıyor, eskisi gibi Türkiye içinde alternatifsiz güç olarak hareket edip istediklerini yapamıyorlardı. Medya rahatsızdı çünkü manşetlerle artık Türkiye'ye yön veremiyorlardı. Başka rahatsız olanlar da vardı. Türkiye'nin mazlumların yanında durmasından, Filistin, Gazze, Suriye, Mısır, Rabia, Şehit Esma demesinden rahatsız olanlar vardı" diye konuştu.

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, geçmişte CHP ve MHP'ye hukuksuz kayıtlarla şantaj yapıldığını ifade etti. Erdoğan, ama ne CHP, ne MHP'nin bunun idrakinde olmadığını söyledi. "Şu anda bunu bize yapıyorlar. Zaten ben dinleniyordum, daha önce bunu söyledim. Sayın Cumhurbaşkanımız ile ilgili de söyledim" diyen Erdoğan, nedense birilerinin bunu anlamamakta direndiğini kaydetti. 

Kendilerine "Hükümetsiniz, çözün" denildiğini belirten Erdoğan, şöyle konuştu:

"Bu çözün dediğiniz kişiler, şu anda bu devletin içerisine, işte devletin içerisinde memur olarak görev yapmış kişilerdir. Biz niye internet yasasını getirdik önünüze? İşte bunun için getirdik. Niye MİT ile ilgili düzenlemeyi şu anda huzurunuza getirdik, işte bunun için getirdik. Eğer bunlar olmazsa, düzenleme olmaz. İşte en son TÜBİTAK olayı, aynen bu durumda. Bakın TÜBİTAK'ta yeni yapılanmaya bakanımız gediyor ve çok enteresan devletin kriptolu telefonlarını bile oradan dinliyorlar. Bu kadar bunlar alçak, bu kadar. Yani bir Cumhurbaşkanı Başbakanı ile konuşamaz, Başbakan bakanlarıyla konuşamaz. Konuştuğu anda bunlar dinleniyor. Nerede orada, merkez orada. Bakın değişiklik yapıldığı anda oturdular, hemen kendi gazeteleriyle bunu farklı yere çekmeye başladılar. Niye, çünkü ucu oraya dayanıyor. Bunlara ilgili, hepsiyle ilgili yasal süreci işleteceğiz. Bunların izini süreceğiz. Bunlar bu şekilde kalamaz. Kaldığı sürece bu ülkede inanın 'ailelerin mahremi' diye bir şey kalmaz, devletin mahremi diye bir şey kalmaz. İşte bu hukuksuz kayıtlarla binlerce kişiye bunlar bu şantajı yapabilirler. Yine yapabilirler. Daha henüz durmuş değiller. 

Eğer 17 Aralık darbesi gerçekleşseydi belki de bütün bu isimleri toplayıp içeriye atacaklardı. Dün o gazetelerde çıkan isimlerin kahir ekseriyeti şu anda içeride tutuklu olacaktı. Çünkü mekanizmayı buna göre çalıştırıyorlar. Şimdi dün, gün boyunca darbe medyasından çıt çıkmadı. Çıktı mı, çıkmadı. 17 Aralık darbesinin figüranı olan gazetecilerden, yazarlardan çıt çıkmadı. CHP ve MHP, bu büyük skandal karşısında çıkıp da ciddi bir-iki cümle bile kuramadı. Neden susuyorlar, neden konuşmuyorlar? Bu dinlemeleri yapanlara, bu dinlemelerin arkasındaki paralel örgüte neden bir çift söz söyleyemiyorlar? Üç maymun oyununu daha ne kadar sürdürecekler?"

Dün bazı gazetelerin internet sayfalarında tarihin en büyük dinleme skandalıyla ilgili tek satır haberin yer almadığını ifade eden  Erdoğan, "Ama bu dinlemelerin arkasındaki paralel yapının elebaşı bir açıklama yaptı, bütün o gazeteler manşetten haber verdi. Paralel yapının elebaşı çıkmış, 'biz yapmadık' diyor. 'Kapalı kapıların ardındaki veya ardındakini duyduk' diyen siz değil miydiniz? Birilerini takip eden, alüfteye gideceğini öğrenen, orada bir komplo sezen, sonra o kişiyi uyaran siz değil miydiniz? Elinizde buna benzer başka vakaların olduğunu itiraf eden siz değil miydiniz? Bizim dışımızda bir kişi daha çıkıp, bir siyasi parti daha çıkıp 'sen bu kapalı kapıların ardındakini nasıl duydun, sen bu haberleri nasıl alıyorsun, sana bu bilgiyi kim, nasıl ulaştırıyor' diye sordu mu veya sormayacak mı?" dedi.

Yargıya sesleniyorum

Erdoğan, yargıya seslenerek, şunları söyledi:

"Buradan ben yargıya sesleniyorum; bu suç itirafını daha ne kadar duymazdan geleceksiniz? Bu röntgenciliğin hesabını daha ne kadar erteleyeceksiniz? Ben şimdi CHP'ye de sesleniyorum; senin genel başkanın ile ilgli o ahlaki olmayan görüntüleri verenler de bunlar. Daha ne kadar buna sessiz kalacaksınız? Sayın Baykal sana da sesleniyorum; bütün bu olanlardan sonra hala daha sen neyi bekleyeceksin? Aynı şeyi MHP'ye de söylüyorum; Sizin genel başkan yardımcınız veyahut grup başkanvekillerinizle ilgili o çıkan yayınlar işte onlar da yine aynen bu yapının görüntüleridir. Artık mızrak çuvala sığmıyor. Her şey ortaya açık, net çıkmaya başladı. Yargı içinde bu paralel örgüte,-tabii ben burada yargının tümünü kestetmiyorum, dürüst olanları kastetmiyorum, bir kısım yargı diyorum, bu paralel örgüte, bu çeteye karşı yüreklice mücadele verecek bu hukuksuzluğun, bu dinlemelerin hesabını soracak, örgüt liderlerinden değil, milletinden emir alan hakim ve savcıların olduğunu biliyorum ve onlara güveniyorum. Susan herkes bu insanlık dışı suça ortak olur. Dinlendiğini bile bile bu alçakça skandala sessiz kalan bu skandalın paydaşı olur. Ben bu ülkede hakimlerin, savcıların dinlendiğini de biliyorum, kendileri de biliyor. Çünkü onlara da kumpas yaptılar, onları da istedikleri istikamette kullanmak üzere şantajla üzerlerine git. CHP ve MHP susarak, sessiz kalarak, korkarak  işte bu paralel örgütün bir vagonu olarak bir bilinmeze, uçuruma doğru hızla ilerliyorlar. Biz susmayacağız, biz korkmayacağız. Tekrar ediyorum; topla, tüfekle, silahla, işgalle alınmayan bu güzel ülkeyi dinleme skandallarına, tehdide ve şantaja teslim etmeyeceğiz. Allah'ın izniyle, milletimizin desteğiyle bu paralel örgütün, bu paralel yapının bütün rezilliklerini tek tek ortaya dökecek, bunları da bunlarla birlikte yürüyenleri de sokağa çıkamayacak kadar mahçup hale getireceğiz. İnanın 40 yıldır kandırdıkları, 40 yıldır duygularını istismar ettikleri, emeklerini çaldıkları kendi tabanlarının dahi yüzüne bakamaz hale gelecekler. Müslümanlara ve kendi ülkelerine yaptıkları büyük ihanetten dolayı inanın aynaya bakamayacak, kendi yüzleriyle yüzleşemeyecek bir duruma düşecekler. Milletim müsterih olsun, dinlenen tüm vatandaşlarım da müsterih olsun. Biz yeni internet yasasını  işte bu şantajın, bu tehdidin önüne geçmek için çıkardık. Niyetimiz buydu. Ama bunu ne CHP ne MHP ne BDP anladı. Bunların yayınlanmasına, dağılmasına, bunların insanımızı rencide etmesine müsaade etmeyecek, bu skandaldan ülkemizi yine biz düzlüğe çıkaracağız."

Vaiz lobisi var

 Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, milletin iktidarda olmasından rahatsız olan bir de vaiz lobisi bulunduğunu ifa ederek, şunları belirtti; 

Devletin içinde bir ur gibi çoğalmaya gayret eden, devleti esir almaya gayret eden, şantajları, komploları, ihanetleri ortaya çıkan, çirkin senaryoları ortaya dökülen vaiz lobisinin de milletin iktidarından rahatsız olduğunu belirten Erdoğan, "17 Aralık'ta bütün bu rahatsızlar bir araya geldiler. Milletten yüz bulamayanlar lobisi. Her zaman kaybedenler güruhu, 17 Aralık'ta bir kez daha bir araya geldiler, bir kez daha ittifak yaptılar. İşte bunlar şu anda 'Türkiye'yi biz yöneteceğiz' diyorlar. Biz de diyoruz ki (hayır, Türkiye'yi millet yönetecek)" diye konuştu.

"Var olduğumuz, nefes alıp verdiğimiz sürece, milletin iradesini bunlara teslim etmeyeceğiz, milletin iktidarını asla bunlarla paylaşmayacağız. 23 Nisan 1920'de verilen ahdi, oradaki şuuru, oradaki hissiyat ve kararlılığı, canımız pahasına yaşatmaya devam edeceğiz" ifadelerini kullanan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Dün akşam saatlerinde kendi kurguladıkları, dublajını da kendilerinin yaptığı bir piyesi servis ettiler. Ben haftalardır bir çağrıda bulunuyorum: 'Eteğinizde ne varsa dökün, elinizde ne varsa çıkarın' diyorum ama bunlar gidiyor, alçakça, hayasızca, edepsizce montaj yapıp bunu servis ediyorlar. Yahu uydurun da uydurmanın da bir ahlakı, edebi var. Bu kadarı da olmaz.

Şimdi şurada bir hafta, on gün içerisinde onların karşıtlarını, aynı şekilde biz de bu teknolojiden hareketle sizlere izleteceğiz. Kılıçdaroğlu Meclis'te izletiyor ya, aynısı. Farklı bir şekilde sizlere izleteceğiz. Teknolojinin nereye geldiğini görmeniz bakımından bunlar çok önemli. Senaryo yazmak zor bir şey değil. Bunlar yapılır. Dün Başbakanlık'tan gereken açıklama yapıldı. Bugün de buradan söylüyorum: Yapılan Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’na alçakça bir saldırıdır. Recep Tayyip Erdoğan’a, AK Parti'nin Genel Başkanı'na değil, bu, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Başbakan’ına yapılmış haince bir saldırıdır. Biz bunu da kimsenin yanına bırakmayız ve bırakmayacağız.

Dün gazetelerde gördünüz, bugün devam ediyor. 7 bini aşkın bu ülkenin değişik kesimlerinden, sadece kendileri hariç, bütün insanları nasıl dinlediklerini gördünüz. Bunların hepsi şantaj dosyalarıdır. Vakti, saati geldiğinde bu şantajlar hemen o insanların karşısına çıkarılsın diye hazırlanmış dosyalar. Şimdi CHP, çok büyük bir ihtimalle bugün, dün akşam ki montajı gerçekmiş gibi lanse edecek, bu montaj üzerinden dedikodu siyaseti yapacak, belki onu da gelip kendi grup toplantısında izletecek. Buradan peşinen ifade ediyorum: Ey CHP, siz kendi partinizde kaset siyaseti yapabilirsiniz, siz kendi partinizi kasetle tanzim edebilirsiniz, kasetle genel başkan gönderip kasetle genel başkan olabilirsiniz veya getirebilirsiniz ama sizin kaset siyasetiniz AK Parti’ye sökmez ve sökmeyecek.

Türkiye Cumhuriyeti, bu ihanete, bu alçakça saldırıya asla teslim olmaz, olmayacak. Dün akşam CHP ve MHP yönetimleri olağanüstü toplantı yapmışlar. Niye? Montaj var ya, oradan bir şey çıkarabilir miyiz, oradan bir rant, nema elde edebilir miyiz? Sandıktan çıkamıyoruz, darbe de olmuyor, bari bu okyanus ötesinden atılan yemle durumu idare edebilir miyiz? Aç tavuk kendisini darı ambarında görürmüş ya. Bunlar şimdi kendilerini darı ambarında görüyorlar. Avuçlarını yalarlar avuçlarını. Bizi buraya millet getirdi, sadece ve sadece, açık söylüyorum millet götürür. Montaj kasetlerle milletin emanetini yere düşüreceğimiz zannedenler de ancak ham hayalle yetinir."

 30 Mart’a kadar bunları hiç umursamayacağız 

Bu gündeme teslim olmayacaklarını, vakti zamanı geldiğinde bütün iddialara, bütün iftiralara, tüm ithamlara tek tek cevap vereceklerini vurgulayan Erdoğan, "Süreç zaten akla karayı ortaya çıkartıyor. Yaşadığımız süreç, oynanan oyunu, kurulan tuzağı, yapılmak istenen itibarsızlaştırma operasyonunu zaten deşifre ediyor" dedi.

"Cevabını veremeyeceğimiz hiçbir iddia yok ama ne ben ne de AK Parti teşkilatı, bu gündem değiştirme tuzağına düşmeyecek, bunların gündemine teslim olmayacağız" diyen Erdoğan, "Eğer bunların gündemine teslim olursak, bunların kirli montajlarıyla, tuzaklarıyla uğraşmaktan millete hizmet üretemeyiz. 30 Mart’a kadar bunları hiç umursamayacağız" ifadesini kullandı.

Bu saldırının Recep Tayyip Erdoğan'a, AK Parti Genel Başkanı'na değil Türkiye Cumhuriyeti’ne ve onun Başbakanı'na yapılan bir saldırı olduğunu belirten Erdoğan, "Bugün eğer buna boyun eğersek, bizden sonra gelecek tüm başbakanlara, tüm bakanlara, Türkiye siyasetinin geleceğine haksızlık yapmış oluruz. Merhum Menderes’i idam ederek, sonra gelen tüm başbakanlara bunlar korku salmak istediler. Hiçbir şeyden, hiçbir kimseden korkumuz yok. Hiçbir ülkeden, hiçbir ülkede kurulan tezgahtan, tuzaktan, hiçbir hainden korkumuz yok" diye konuştu.

 Son sözü millet söyleyecek

 Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bizimle hesabı olan varsa 30 Mart'ta gelsin bunu sandıkta görüşelim. Sandık dışındaki her niyet açık şekilde milli iradeye, demokrasiye, istiklalimize bir saldırıdır. Değerli arkadaşlar, bu bir istiklal mücadelesidir. İstiklalimiz adına canımızı ortaya koymaktan da bir an bile tereddüt etmeyeceğiz. Ellerinden geleni yapsınlar, istedikleri montajı üretsinler, ne yaparlarsa yapsınlar, son sözü millet söyleyecek, son kararı millet verecek.

17 Aralık’ta yargı ve emniyet içindeki bir örgüt eliyle, milletin hükümetine, milli iradeye, milli kurum ve değerlerimize açık bir saldırı yapıldı. 17 Aralık sürecinin ne kadar hukuksuz ve ne tür gayeler taşıdığını aziz milletimiz gördü ve görmeye devam ediyor. Aslında hesapları şuydu: 17 Aralık, ardından 25 Aralık saldırısıyla hükümeti saf dışı bırakacak ve AK Parti'yi bölecek, siyaseti yeniden tanzim edecek ve bir kez daha yönetime el koyacaklardı. Bütün planlarını bunun üzerine yapmışlardı ama bu hesaplar tutmadı. Kendilerince kusursuz bir senaryo hazırlamışlardı. Vaiz lobisi, yargı ve emniyetle vuracaktı. Belli yapılanma var ya, oradan hare bunu yapacaklardı. Medya lobisi, manşetlerle, televizyonla vuracaktı. Sosyal medyada kurdukları robot lobisi tweetlerle vuracaktı. Rüyalarında görülen biliyorsunuz, senaryo, 'iki katı artırın...' Peygamberimiz öyle buyuruyor, onlar da aynen bu şekilde 'artırın tweetleri' diyerek bu süreci devam ettireceklerdi. Faiz lobisi açıklamayla 'ekonomi kötüye gidiyor' yaygarası yaparak vuracaktı. Terör lobisi, terör örgütünü kışkırtarak, silahları yeniden devreye sokarak vuracaktı. Uluslararası lobi de sağdan soldan açıklama yaparak, kınayarak, eleştirerek, uluslararası medya da haberler çıkararak vuracaktı. Marjinal örgütler sokağa dökülecek, yine cam çerçeve kırılacak, sokakta anarşiyle vuracaktı. CHP ve MHP güya siyasetin içindeymiş gibi görünecek, onlar da siyasetle vuracaklardı. Ayrıca AK Parti içinde bazı tuzluklara emir verilecek, onlar da sırttan vuracak, hançerleyecekti. Kendilerince planları kusursuzdu. Böylece 17 Aralık’ta büyük bir heyecanla, umutla harekete geçtiler. Herkes rolünü oynadı. Herkes kendisine yazılan senaryoyu uyguladı ama bir şeyi unuttular. Onların bir hesabı varsa, milletin de bir hesabı var, onların bir tuzağı varsa Allah’ın da bir tuzağı var. Milletin hesabı, Allah'ın takdiri galebe çaldı ve hesapları, tuzakları, oyunları, senaryoları alt üst oldu. Aradan iki ay geçmiş olmasına rağmen başarısızlığı hazmedemiyor, 'yanlış yaptık' demeyi gururlarına yediremiyor, ayakta duruyormuş gibi yapıyorlar. Bu darbe girişiminde, bu saldırıda her kim yer aldıysa ve alıyorsa şu anda zaten rezil olmuştur çok daha rezil olacaktır."

HSYK değişim yapmamış olsaydı, bunlar ortaya çıkmayacaktı

 Bu darbe girişiminin hesapsız kalmayacağını ifade eden Erdoğan, "27 Mayıs hesapsız kalmış olabilir, 12 Eylül ancak 30 yıl sonra yargıya intikal etmiş olabilir, 28 Şubat 15 yıl sonra yargılanmış olabilir, 17 Aralık darbesi inşallah o kadar gecikmeyecek. Önce millet sonra yargı bu darbe girişiminin hesabını mutlaka soracaktır" dedi.

Dün tarihin en büyük dinleme skandalının deşifre edildiğini dile getiren Erdoğan, bir tek dosya içinde her görüşten her fikirden her siyasi partiden, kendileri hariç 2 bin 287 kişinin dinlendiğini kaydetti.

Bunların bir kısmının defaatle dinlendiğini kaydeden Erdoğan, "Dikkatinizi çekiyorum, bu liste sadece bir dosyaya ait. Buna benzer daha onlarca dosyanın, daha binlerce dinleme klasörünün olduğu tahmin ediliyor. Bakanlarımızı, milletvekillerimizi, genel başkan yardımcılarımızı, danışmanlarımızı, bürokratları, herkesin ailesini, parti genel merkezlerini, STK'ları, gazeteleri, yazarları, yıllarca dinlemişler, üç yıl asgari" diye konuştu.

Birbiriyle hiç alakası olmayan isimleri, sözde bir terör örgütü şüphesinin altına koyup yıllarca insanların özel hayatlarının takip edildiğine dikkati çeken Erdoğan, "Bunların çoğu hukuksuz, hukukta yeri yok. Hukuksuz olarak başlamış, hukuksuz olarak devam etmiş, en temel hukuk ilkeleri, hukuk usulü çiğnenmiş. Eğer HSYK son değişimi İstanbul’da yapmamış olsaydı, bunlar ortaya çıkmayacaktı. Bu değişim neticesinde önlerinde bu klasörleri, bu dosyaları görünce gerçek ortaya çıktı" diye konuştu.

Dünyada MİT dediğiniz örgütler ya devlet başkanına ya başbakana bağlıdır

Erdoğan, gündemlerinde torba yasa teklifi, MİT, dershaneler ile Demokratikleşme Paketi'nin bulunduğunu belirten Erdoğan, 1983 yılında müdahale döneminde hazırlanan MİT Yasası'nın artık dünya şartlarına uymadığını ifade ederek, şöyle konuştu:

"Kim ne derse desin MİT yasası, Amerika, Avrupa ve bütün buralardaki istihbarat örgütlerinin yasaları incelenerek, onlardan daha ağır değil, tam aksine onların aslında gerisinde olan bir düzenlemedir. Bunu da bilmenizi istiyorum. Bazıları böyle ileri geri yazıyor, 'Yok işte MİT şöyle, böyle oluyor, MİT Başbakan'a bağlı olur mu?' Dünyada nereye bağlı, bunu bir öğrenmek lazım. İstihbarat teşkilatları dünyada nereye bağlı? Bunlar nasıl siyasetçi, nasıl köşe yazarı? Bunlar hiçbir yere bakmadan, ileri geri yazıyor veya konuşuyorlar. Dünyada MİT dediğiniz örgütler ya devlet başkanına ya başbakana bağlıdır. Bunun dışında bir başka yere bağlı değildir. Tamamıyla bunların dışında ve bağımsız değildir. Bir devlet başbakanının, bir başbakanın MİT gibi bir örgütü olmayan devlet, devlet değildir. Böyle bir şey yok. Bunlar bu kadar cahil, bunlar bu kadar zavallı. Böyle bir şey olabilir mi? Büyük Türkiye'nin ihtiyaçlarını karşılamakta yetersiz kalıyoruz, onun için MİT'i güçlendirmemiz gerek. 2023 hedeflerimiz, geniş ufkumuz ve vizyonumuz çerçevesinde MİT Yasası'nı yeniden ele alıyor ve günün ihtiyaçlarını karşılar hale getiriyoruz."

Dershaneler ile ilgili düzenlemeye de işaret eden Erdoğan, "Milletin, gençlerimizin üzerine adeta karabasan gibi çöken sorunu inşallah ortadan kaldırıyoruz ve bununla ilgili adımı istedik ki seçim öncesinde atalım ve bu iş artık masamızın üzerinden kalksın. Çünkü bunun içinde de paralel yapının farklı hesapları vardı. Bu hesabın da bir an önce bozulması gerekiyordu. Onun için de bu adımı atıyor ve seçim öncesinde bunu bitiriyoruz. Demokratikleşme Paketi ile atılacak adımlarla seçim öncesinde ülkemize nefes aldıracak, ülkemizin yolunu, rotasını aydınlatacak adımlar atıyoruz. Bu çalışmaları tamamlar tamamlamaz da artık sahaya dağılıyor, illere dağılıyor yeni istiklal mücadelemizin sahadaki çalışmalarına başlıyoruz" dedi.

Hafta sonunda yedi ile gideceğini, bu illere giderken milletvekillerinin sadece günü birlik olarak illerine gelmesini isteyen Erdoğan, "Arkadaşlarımız ilinde mitingini yapacağımız gün ile gelsinler ama onun dışında Meclis çalışmalarına devam etsinler. Çünkü Meclis'te her zaman, her an toplantı yeter sayısı, karar yeter sayısıyla biz gümbür gümbür yerimizi almalıyız ki süratle bu işi hafta sonuna kadar bitirelim" diye konuştu. 

Erdoğan, milletvekillerinin çok yoğun çalıştığını, gece gündüz çok büyük emek sarf ettiklerini, tüm saldırılara, şiddete ve hakaretlere göğüs gerdiklerini, hepsiyle mücadele ettiklerini ifade ederek, konuşmasını, "Demek ki bu çatının altında da herhalde yapı bu... Artık burada sonuna kadar katlanacağız. İnanıyorum ki aziz milletim sizlerden razıdır. Bizler de sizlerden razıyız. Allah hepinizden razı olsun. Rabbim emeklerinizi karşılıksız bırakmasın, zayi etmesin. 30 Mart'ta Türkiye'nin coşkusunu, sevincini, AK Parti'nin zaferini inşallah birlikte yaşayacağız. Allah yar ve yardımcımız olsun. Yolunuz, bahtınız açık olsun, şehirlerinize selamlarımı iletmenizi sizlerden rica ediyorum. Sağ olun, var olun, Allah'a emanet olun" diyerek tamamladı.

Uzun süre ayakta alkışlandı

Başbakan Erdoğan, grup toplantısına saat 12.10'da geldi. Erdoğan, salonda bulunan izleyici ve milletvekilleri tarafından uzun süre ayakta alkışlanarak karşılandı. Localarda bulunan vatandaşlar, "dik dur eğilme, bu millet seninle" sloganı attı.  Erdoğan, konuşmasına başlamak için alkış ve sloganların bitmesini bekledi. Erdoğan'ın konuşması boyunca da sık sık sloganlar atıldı.

Muhabir: Meltem Yılmaz, Alp Özden

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
İlgili konular
Bu haberi paylaşın