Ankara
Jeotermal Elektrik Santral Yatırımcıları Derneği (JESDER) Yönetim Kurulu Başkanı Ufuk Şentürk, Türkiye'nin jeotermal enerjideki potansiyelini tam olarak kullanabilmesi için yeni alanların keşfi ve santral yapımı çalışmalarına hız verilmesi gerektiğini bildirdi.
Şentürk, yeniden JESDER Başkanı seçilmesinin ardından AA muhabirine, jeotermal enerji sektörüne ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Aydın-Denizli-Manisa hattında, jeotermal kaynakların önemli bir yoğunluğa sahip olduğunu ve bu potansiyelin tümüyle kullanılabilmesi için kısa vadede mevzuat ve düzenleyici ortamın netleşmesi gerektiğini belirten Şentürk, "Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik taslağı gibi düzenlemeleri hızlıca sahaya indirmek, yatırımcının yatırım yapabilmesi için güvenini artırmak ve gelecek planlarını öngörülebilir hale getirmek oldukça önemli." diye konuştu.
Şentürk, orta vadede keşif, sondaj ve veri toplama kapasitesinin artırılmasını jeotermal enerji sektörünün gelişimine hız katacağını anlattı.
Depolama ve hibrit kullanım modellerinin geliştirilmesinin YEKDEM sonrası tavan ve taban fiyat sistemi ile santrallerin depolama ya da alternatif fayda modellerine yönelmesinin sektörde gündeme geldiğini vurgulayan Şentürk, şöyle devam etti:
"Bu da orta vadeli stratejinin önemli bir parçası. Uzun vadede jeotermal kaynakların sürdürülebilir üretim modeliyle işletilmesi, kaynak yönetimi, yeniden enjeksiyon teknikleri, entegre kullanımın teşvik unsurları ile desteklenmesi, çevresel etkilerin kontrolü öncelikli olmalı diye düşünüyoruz. Jeotermal ile diğer teknolojilerin entegrasyonu da yatırımcıyı rahatlatacak çözüm önerilerindendir. Türkiye'nin jeotermal enerjideki potansiyelini tam olarak kullanabilmesi için yeni alanların keşfi ile santral yapımı çalışmalarına hız verilmesi gerekiyor."
- Jeotermalde özel sektör katkısı olmazsa olmaz
Şentürk, jeotermal enerjide özel sektör olmadan atılım yapmanın mümkün olmadığını aktardı.
Kaynakların ortaya çıkarılması için gerekli ruhsatların neredeyse tamamının özel sektör elinde bulunduğuna dikkati çeken Şentürk, "Bu nedenle devletin aktif bir 'ortak' rolü üstlenmesi, riskleri uygun şekilde dağıtması ve özel sektörün yatırım motivasyonlarını artırması gerekir. Uygulanabilir modellerin başında risk paylaşımı ve sondaj garantileri geliyor. Jeotermal sahalarda sondaj derinliği ve belirsizlik büyük yatırım riski yaratıyor. Devlet ya da kamu kuruluşları sondaj riski yüksek aşamalara doğrudan destek sağlayabilir veya özel sektörle ortaklaşa 'kaynak geliştirme şirketleri' oluşturabilir. Jeotermal kaynak işletme ruhsat sahibi şirketlerin devlete ödedikleri yüzde 1 devlet payı bu fona aktarılmalı ve mevzuata dahil edilmeli." değerlendirmesinde bulundu.
- Vergi istisnaları ve akaryakıt desteği önerisi
Mevcut sistemde jeotermal elektriğe ilişkin destek mekanizmaları bulunduğunu ifade eden Şentürk, şunları kaydetti:
"Yatırım maliyetleri oldukça yüksek. Bu nedenle yatırım ve sondajlı delme aşamalarında da SGK teşvikleri, arazi ve yatırım yeri hibeleri gibi teşviklerle de yatırım aşaması desteklenmeli. Ayrıca, büyük ovalarda yatırım öncelikleri gibi özel teşvikler devreye alınabilir. Ayrıca yerli malı kullanımını teşvik eden politikalar da önemli elbette ancak bu politikalar belirlenirken ülkemizde hangi ekipmanın ne surette üretilebildiği veya ham maddenin nereden hangi ekonomik gösterge ile geleceği çok önemli. Özellikle bu durum bizim en yüksek maliyet kalemimizi oluşturuyor. Sondaj sırasında maliyet unsurlarının en büyüğü olan ve sondajda kullanılan akaryakıt için KDV ve diğer vergiler için istisna sağlanabilir."
Şentürk, Türkiye'yi jeotermal alanda sadece "yeni santral yatırımı yapılan" ülke olmaktan çıkararak, teknoloji üreten, dış pazara hizmet veren bir konuma taşımak istediklerini belirterek, "Bu bağlamda hem kamu tarafıyla hem özel sektörle uluslararası iş birliklerini aktif bir şekilde geliştirmeyi oldukça önemli buluyoruz." ifadelerini kullandı.