
-ATA'YA SEVGİ SELİ
ANKARA (A.A) - 10.11.2006 - Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün ebediyete intikalinin 68. yılında Anıtkabir, binlerce ziyaretçiyle doldu taştı.
Sabah saatlerinde gerçekleştirilen devlet töreninin ardından saat 11.00'de halkın ziyaretine açılan Anıtkabir'in kapısında Türkiye'nin dört yanından gelen vatandaşlar, saatler öncesinden beklemeye başladı. Bu arada, Anıtkabir'in kapısında karanfil ve gül ile Türk bayrağı satan seyyar satıcılar da yerlerini aldı.
Anıtkabir'in ziyarete açılmasıyla birlikte başı ilköğretim okullarından gelen öğrenciler çekti. Ellerinde Türk bayraklarıyla Anıtkabir'e gelen küçük ziyaretçilerden bazıları da dev bayrakları başlarının üzerine taşıyarak Ata'nın kabrini selamladı.
Vatandaşlardan bazıları burada dualar ederken, kimi ziyaretçiler de Atatürk'ün kabrine kapandı ve gözyaşları döktü. Ziyaretçiler, ellerindeki çiçekleri Ulu Önder'in kabrine serpiştirdiler. Pusetlerinde bebekleriyle gelenler de olurken, Ata'nın kabrinin önünde ellerinde fotoğraf makineleri ve cep telefonlarıyla bu anı ölümsüzleştirmek isteyenler adeta birbiriyle yarıştı.
-ATA İÇİN ''HELVA'' VE JAPONLAR-
Ulu Önder Atatürk'ün ziyaretine gelenlerin içinde halk ozanı Aşık Veysel'in kızı Menekşe Süzer de yer aldı.
Atatürk'ün kabrinin başına elinde bir kase helvayla gelen Süzer, ''Atatürk'ün yıldönümü için geldim'' diyerek helvadan çevredekilere de dağıttı.
Atatürk'ün 10 Kasımdaki ziyaretçileri arasında Japon turistler de vardı. Japon grup, büyük ilgiyi şaşkın gözlerle izlerken, bol bol da fotoğraf çekti.
-MEMİK DEDE'NİN ARKADAŞLARI ANITKABİR'DE-
Bu arada, dışarıdan bir alkış tufanının kopmasıyla gözler Anıtkabir'in avlusuna çevrildi.
Türkiye Kuvayı Milliye Mücahitler Derneği İstanbul Şubesi'nin üyeleri, üzerlerinde milli mücadele yıllarının üniformalarıyla geldikleri Anıtkabir'de vatandaşlarca alkışlar ve çiçek seliyle karşılandı.
Vatandaşların fotoğraflarını da çektiği üyelerden bazılarının ''Yabancı Damat'' dizisinde, ''yurdunu Yunanlılar'a ezdirmemek için'' mücadele veren ünlü dede Memik Baklavacıoğlu'nun gazi arkadaşlarını oynadığı belirtildi.
-ATATÜRK KIYAFETLİ MİNİKLER-
Ziyaret sırasında Ata'nın kabrinin bulunduğu bölümden Zafer Kulesi'ne kadar uzun kuyruklar oluştu.
Askerlerin nöbet değişimi de vatandaşlar tarafından ilgiyle izlenip cep telefonlarıyla kaydedilirken, avluya gelen bir grup minik büyük ilgi çekti. 10 Kasım nedeniyle Atatürk Lisesi'nde düzenlenen defile çıkışında Ata'sını ziyarete gelen küçükler, Atatürk'ü, O'nun giydiği, birbirinden güzel 18 kıyafetiyle selamladılar.
Çankaya İlköğretim Okulu 4-D sınıfında okuyan bu miniklerden, Türk bayrağının renklerinde bir kıyafet giyen küçük kız, ilgiyi en fazla üzerinde toplayanı oldu.
Büyük kalabalığın toplandığı Anıtkabir'de zaman zaman annesini kaybeden küçükler ile kalabalıkta birbirini kaybedenler de dikkati çekti. Bu kişiler, Anıtkabir'de görevliler tarafından telsizler aracılığıyla birbirine kavuşturuldu.
-CUMHURBAŞKANI SEZER: ''ATATÜRK, ULUSLAŞMA, UYGARLAŞMA, ÇAĞDAŞLAŞMA VE AYDINLANMANIN TÜMÜNE AYNI ANDA VE İVEDİLİKLE ÇÖZÜM BULUNMASI GEREKTİĞİNİ BİLİYOR VE BUNA İNANIYORDU''
ANKARA (A.A) - 10.11.2006 - Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Atatürk'ün uluslaşma, uygarlaşma, çağdaşlaşma ve aydınlanmanın tümüne aynı anda ve ivedilikle çözüm bulunması gerektiğini bildiğini ve buna inandığını belirterek, ''Onun için her şeyin temeline laikliği yerleştirerek yola çıkmıştır. En kısa söyleyişle O'na göre laiklik 'adam olmak' demektir'' dedi.
Ulu Önder Atatürk'ün ebediyete intikalinin 68. yılı nedeniyle Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumunca ''Anma Toplantısı'' düzenlendi.
Cumhurbaşkanı Sezer, Atatürk Yüksek Kurumu Başkanlığındaki toplantıda yaptığı konuşmada, Kurtuluş Savaşı'nın önderi, yurdun kurtarıcısı, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu büyük komutan ve devlet adamı Yüce Atatürk'ün doğumunun 125'inci, aramızdan ayrılışının 68'inci yılında yüksek anısı önünde saygıyla eğildiğini söyledi.
Sezer, Türk ulusunun Atatürk'ü sonsuzluğa uğurladığı günün yıl dönümünde, her geçen gün değerini daha çok anladığı ölümsüz önderine gönülden bağlılığını artan bir sevgi ve saygıyla, büyük bir içtenlikle gösterdiğini dile getirdi. Ölümünün üzerinden 68 yıl geçmesine karşın Türk Ulusu ile Atatürk arasındaki bağın daha da güçlendiğini, Yüce Önder'in Türk insanının gönlünde erişilmez ve dokunulmaz bir yer edindiğini ifade eden Sezer, ''O, her an dilimizde, yüreğimizde ve belleklerimizdedir'' dedi. Sezer, şöyle devam etti:
''Bugün hepimiz Yüce Önder'in yokluğunun burukluğunu yaşıyor, O'nu özlemle arıyor, aydınlığından güç alarak cumhuriyetimize, ilke ve devrimlerine daha sıkı sarılıyoruz. Savaşımıyla yazgımızı ve tarihin akışını değiştiren Atatürk, eserleri, düşünce sistemi ve yüksek öngörüleriyle insanlığın yetiştirdiği büyük kişilikler arasındaki unutulmaz yerini almıştır. Hakkında yazılan eserler, yapılan araştırma ve değerlendirmeler, düzenlenen konferans ve seminerler Ulu Önder'in evrenselliğini ve yüceliğini gözler önüne sermektedir.
Ulusumuzun soylu niteliklerini kişiliğinde birleştiren Atatürk, boyun eğmeyen, yazgıcılığı reddeden, engin öngörüleriyle olaylara yön veren bir önderdir. O, aynı zamanda bilimsel ve çağdaş düşüncenin de simgesidir.
Avrupa'da totaliter rejimlerin güçlendiği bir dönemde, Atatürk'ün Türk ulusunun yapısına en uygun yönetim biçimi olarak gördüğü cumhuriyeti kurması, O'nu bir önder olarak farklı ve üstün kılan özelliklerini ortaya koymaktadır.
Lord Kinross, 'Atatürk 20. yüzyılın ilk yarısını olağanüstü kişiliği ile etkilemiş büyük bir asker ve devlet adamıydı. O'nu çağın diktatörlerinden ayıran iki önemli nokta vardı: Dış politikası, sınırları genişletmek yerine daraltmak esasına; iç politikası ise ölümünden sonra da ayakta kalabilecek bir siyasal sistem kurma düşüncesine dayanıyordu. Bu gerçekçi ruhladır ki, memleketini yeniden canlandırmayı ve yıkık, dağınık Osmanlı İmparatorluğu'ndan yeni, katıksız bir Türkiye Cumhuriyeti yaratmayı başarabildi' sözleriyle Yüce Önder'in tarihteki yerini ve önemini anlatmaktadır.''
-''O, HER ZAMAN İLERİYE BAKMIŞTI''-
Atatürk'ün toplumu çağdaş değerlerle bütünleştirebildiğini ve çağdaşlaşmayı bir bilinç durumuna getirmeyi başardığını vurgulayan Sezer, ''O, her zaman ileriye bakmış, ülke ve dünya gerçeklerini doğru yorumlamış, ileri görüşlülüğü ile Türkiye'yi yarınlara taşıyacak sonsuza kadar güçlü kılacak atılımları yaşama geçirmiştir. Ulusumuzun sevgisi, gelişmelere açık, yenilikçi ve dinamik yapısı Yüce Önder'e bu savaşımında büyük güç vermiştir'' diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Sezer, Atatürk'ün zaferin ardından asıl savaşın yoksulluğa, cahilliğe karşı verileceğinin bilinciyle hareket ettiğini, bunu ülkenin aydınlığa çıkarılması, düşüncelerin, bireylerin özgürleştirilmesi, Türk insanının onurlu ve çağdaş bir yaşam sürmesi savaşı olarak gördüğünü dile getirdi. Atatürk'ün ''kurtuluş'' ve ''kuruluş'' evrelerinde gerçekleştirdikleri iyi irdelendiğinde Albert Einstein'in 1949 yılında Prof. Dr. Münir Ülgür'e söylediği gibi Türkiye'nin ''Dünyanın en büyük liderine sahip olduğunun'' kolaylıkla görüleceğini kaydeden Sezer, genç subaylık döneminden başlayarak ulus ve yurt sevgisini en temel değer belleyen, cumhuriyet düşüncesini ''vicdanında milli bir sır gibi saklayan'' Atatürk'ün bu değerlerin yanına yüksek sorumluluk duygusunu, özveriyi, yürekliliği, kararlılığı eklediğini, bu değerlerin tümünü akıl ve bilimle birleştirdiğini vurguladı. Sezer, Yüce Önder'in yüksek sorumluluk bilincinin yurdun her yanında yalnızca o bölgenin kurtuluşu yolunda savaşım vermek için kurulan reddi ilhak ve müdafai hukuk cemiyetlerinin Sivas Kongresi'nde tek çatı altında toplanmasını ve halkta yurdun tümünden sorumlu olduğu bilincini yaratmasını sağladığını belirtti.
Sezer, ''O'na göre vatan toprağı kutsaldır, kaderine terk edilemez ve bu nedenle hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır ve o satıh bütün vatandır'' diye konuştu.
-''20 YAŞINDA BİR YOBAZ GİBİ...''-
Cumhurbaşkanı Sezer, Kurtuluş Savaşı ile başlayan ve cumhuriyetle taçlanan savaşımın amacının uygarlaşma, çağdaşlaşma, aydınlanma, Ulusal Ant sınırları içinde ulusal egemenliğe dayalı, tam bağımsız laik ve demokratik bir ulus devlet kurmak olduğunu vurguladı. Sezer, şöyle devam etti:
''Atatürk, uluslaşma, uygarlaşma, çağdaşlaşma ve aydınlanmanın tümüne aynı anda ve ivedilikle çözüm bulunması gerektiğini biliyor ve buna inanıyordu. Onun için her şeyin temeline laikliği yerleştirerek yola çıkmıştır. Çünkü Yüce Önder, çağdaşlaşmanın da uygarlaşmanın da aydınlanmanın da uluslaşlaşmanın da anahtarının laiklik olduğunun bilincindedir. En kısa söyleyişle O'na göre laiklik 'Adam Olmak' demektir.
Yüce Önder, 'Benim Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler bu temel eksen üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse manevi mirasçılarım olurlar' derken, işaret ettiği 'bu temel eksen' uygarlaşma, çağdaşlaşma, aydınlanmayı temel alan Türkiye Cumhuriyeti'dir. Bu nedenle Yüce Atatürk, 'Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür' kuşaklar yetiştirilmesini isterken biliyordu ki ancak özgür düşünceli, ilimi ve aklı yol gösterici kabul eden, dogmaların esaretinden uzak kalıp sorgulayabilen ve konulara eleştirel yaklaşabilen yurttaşlar bu temel ekseni yakalayabilirler.
Yine Yüce Atatürk'ün cumhuriyeti 'Türk gençliği'ne emanet ederken kastettiği bu temel eksen doğrultusunda yetiştirilmiş kuşaklardır. Büyük Önder'in 'anladığı gençlik' kendi deyişiyle 'Bu inkılabın fikirlerini ve ideolojilerini benimseyip gelecek nesillere götürecek' her yaştaki gençlerdir.
Yüce Önder'e göre 20 yaşında bir yobaz ihtiyar, 70 yaşında bir idealist ise zindedir, gençtir.''
-''PAROLASI YA İSTİKLAL, YA ÖLÜMDÜR''-
Yüce Atatürk'ün en büyük özelliklerinden birinin, özgürlüğe ve bağımsızlığa olan tutkusu olduğunu, bu tutkuyu ''Hürriyet ve istiklal benim karakterimdir'' sözüyle açıkça belirttiğini anlatan Cumhurbaşkanı Sezer, ''Yüce Önder'e göre, 'bir ulusta şerefin, namusun ve insanlığın' var olabilmesi ve sürdürülebilmesi, kesinlikle 'o ulusun bağımsızlığını elinde bulundurmasına' bağlıdır'' diye konuştu.
Kurtuluş Savaşı'na başlamadan önce, ülkede Amerikan mandacıları ve İngiliz koruması isteyenler bulunmasına karşın, Atatürk'ün kurtuluş ve bağımsızlığın yolunun ulusun istenç ve kararlılığında, kendi geleceğine el koymasında ve yurdunu savunmasında gördüğünü ifade eden Sezer, şöyle konuştu:
''28 Ağustos 1919'da, Erzurum'dan, Türk Ulusu'na şöyle seslenmiştir:
'İstanbul bir Amerikan mandasıdır tutturmuş gidiyor. Bu olmayacaktır. Türkiye, istiklal bütünlüğüne sahip olacaktır. Bunu istemekte devam edeceğiz. İstanbul bizi, Wilson'a müracaat ettirmek istiyor, Türk Milleti namına istenen bir manda oyununa düşürmek istiyorlar. Bu oyuna gelmeyeceğiz.' Kısaca O'nun savaşım yolundaki parolası, 'Ya istiklal, ya ölüm'dür. Yüce Önder, bağımsızlığın tek kaynağının ulusun kendi gücünde yattığının bilincindedir.
'Efendiler!
Bir millet, varlığı ve hakları için maddi ve fikri bütün kuvvetleriyle ilgili olmazsa, bir millet kendi kuvvetine dayanarak varlığını ve bağımsızlığını sağlamazsa, şunun bunun oyuncağı olmaktan kurtulamaz' sözüyle, bu bilincin boyutunu açıkça ortaya koymuştur.
Lozan Antlaşması görüşmelerinde İngiliz delegasyonu başkanı Lord Curzon'un, 'Verdiklerimizi bir yere not ettik. Bunu en kısa sürede sizden geri alacağız' yaklaşımı, Yüce Atatürk'ü, ekonomik bağımsızlık olmadan siyasal bağımsızlık olamayacağı sonucuna götürmüş ve ekonomiye büyük önem vermiştir.''
-''ONURUMUZ OLMALI''-
Cumhurbaşkanı Sezer, Türkiye Cumhuriyeti'nin, kuruluş yıllarında uygulanan bağımsız ekonomi politikasıyla 13 yıl boyunca dünyanın en yüksek kalkınma hızına sahip olduğunu, ekonomisi güçlenen Türkiye'nin, Atatürk'ün dirayeti ile dış politikada da etkin rol oynadığını ve onurlu bir dönem geçirdiğini belirtti. Atatürk, bağımsızlık ve özgürlüğün ancak çok çalışarak sağlanıp korunabileceğini ''Çalışmadan, öğrenmeden, yorulmadan rahat yaşamayı alışkanlık haline getirmiş milletler; evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini ve daha sonra da istikballerini kaybetmeye mahkumdurlar'' sözüyle ortaya koyduğunu anlatan Sezer, şunları kaydetti:
''Ne var ki, küreselleşme olgusu, artık ulusları ve devletleri birbirine ekonomik düzeneklerle bağımlı kılmakta, sömürgeci güçler, silahla yapamadıklarını, ekonomik yoldan gerçekleştirmeyi başarmaktadırlar.
Oysa, Yüce Önder'in şu sözleri önemli bir ders niteliğindedir: 'Artık vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa'dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa'nın emellerine göre yapmak, bütün dersleri Avrupa'dan almak gibi birtakım zihniyetler belirdi. Halbuki, hangi istiklal vardır ki ecnebilerin nasihatleriyle, ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin? Tarih, böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir.'
Aydınlık, çağdaş ve evrensel değerlerin yol göstericiliğinde gelişen, gönençli bir Türkiye ülküsünün gerçekleşebilmesi için cumhuriyetimizin temel niteliklerinin, bağımsızlığımızın, birliğimizin korunmasının vazgeçilmez önem taşıdığını bir kez daha anımsatmak istiyorum.
Bugünlere ulaşabilmek için ulusça ödenen büyük bedelleri unutmadan, Atatürk'ün yarattığı aydınlık Türkiye'nin değerini iyi bilmek, cumhuriyeti birlik ve beraberlik içinde sahiplenerek, temel niteliklerinden ödün vermeden çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine taşımak onurumuz olmalıdır.
Türk Ulusu ile Atatürk arasında güçlü bir bağ vardır. Ulusumuz, ölümsüz önderini tüm tartışmalardan uzak tutmaya, gönlündeki saygın ve erişilmez yerinde yaşatmaya, O'nun düşüncelerini, yüksek ülkülerini yeni kuşaklara aşılamaya kararlıdır.
Çağdaş uygarlık düzeyine ulaşma ve onu aşma çabalarımızda Yüce Önder Atatürk, sonsuza kadar yolumuzu ve yüreğimizi aydınlatmayı, ilke ve devrimleri ülkemizin geleceğine yön vermeyi sürdürecektir.
Sözlerime son verirken bir kez daha sesleniyorum: Yüce Atatürk, vatan sana minnettardır.
Bu duygu ve düşüncelerle, doğumunun 125., aramızdan ayrılışının 68. yılında, Türk Ulusu'nun gönlünde ölümsüzleşen Yüce Önder Atatürk'ü bir kez daha saygı ve gönül borcuyla anıyor, sizleri saygıyla selamlıyorum.''
-BAŞBAKAN ERDOĞAN: ''ATATÜRK İLKELERİNİ, CUMHURİYET DEĞERLERİMİZİ HER TÜRLÜ GÜNDELİK SİYASİ TARTIŞMANIN ÜZERİNDE TUTARAK, AYRIŞTIRICI DEĞİL, BİRLEŞTİRİCİ, MİLLETİMİZİN BÜTÜN FERTLERİNİ KUCAKLAYAN BİR MUTABAKAT ÇERÇEVESİ ŞEKLİNDE MUHAFAZA ETMELİYİZ''
ANKARA (A.A) - 10.11.2006 - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Atatürk'ün, her ferdi, Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığı temelinde birleştirmeyi başardığını belirterek, ''Onun için de Atatürk ilkelerini, Cumhuriyet değerlerimizi her türlü gündelik siyasi tartışmanın üzerinde tutarak, ayrıştırıcı değil, birleştirici, milletimizin bütün fertlerini kucaklayan bir mutabakat çerçevesi şeklinde muhafaza etmeliyiz'' dedi.
Başbakan Erdoğan Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumunda düzenlenen ''Atatürk'ü Anma Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, istiklal mücadelesinin önderi, Cumhuriyetin kurucusu Gazi Mustafa Atatürk'ü, ebediyete intikalinin 68. yılında rahmet ve şükranla andıklarını söyledi.
Erdoğan, bu yıl, Atatürk'ün işaret ettiği gibi muasır medeniyetleri aşma hedefine doğru daha çok mesafe aldıklarını ve Türk milletinin refah ve özgürlük standartlarını daha çok yükseltmiş olarak, Atatürk'ün aziz hatırasını anmanın bahtiyarlığını yaşadıklarını söyledi.
Atatürk'ün ''Türkiye Cumhuriyetine en büyük eserim'' dediğini anımsatan Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Türkiye Cumhuriyeti son yıllarda millet olarak sağladığımız ilerlemeler, elde ettiğimiz kazanımlarla bölgesinde ve dünyada bir istikrar ve refah unsuru haline gelmiştir. Türkiye, özgür, müreffeh dünyanın aktif bir üyesi, evrensel değerlerin güçlü bir savunucusu küresel barış ve istikrara katkı yapan önemli bir aktör olmaya devam edecektir.''
-AB'NİN EŞİT VE ONURLU ÜYESİ OLMA KARARLILIĞI-
Bugün içerde ve dışarda elde ettikleri başarıların herkesten önce Cumhuriyetin kuruluş felsefesinin ürünü olduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Hiç şüphe yok ki ekonomik kalkınma ile demokratik reformların birlikte gerçekleştirilmesi sayesinde mümkün olmuştur. Ne mutlu bize ki AB ile katılım müzakerelerine başlamış olan ülkemiz, Cumhuriyetimizin kuruluş ideali olan çağdaşlaşma hedefine bugün her zamankinden daha yakındır. Medeni milletler camiasının saygın bir ülkesi haline gelen Türkiye, AB'nin eşit ve onurlu bir üyesi olma yolunda kararlı adımlarla ilerlemektedir.''
-''CUMHURİYET REJİMİ MİLLETLE KUCAKLAŞTI''-
Erdoğan, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün, emanet bıraktığı demokratik, laik, sosyal hukuk devleti olan Cumhuriyetin, bütün değer ve kurumlarıyla yaşatılmakta olduğunu ve ilelebet yaşatılacağını söyledi.
83 yıllık Cumhuriyet rejiminin milletle kucaklaştığını ve milletin de Cumhuriyet değerlerini özümsediğini anlatan Erdoğan, bundan memnuniyet duyduklarını ifade etti.
Türkiye'nin son yıllarda dünyanın 'sesiz devrim' olarak söz ettiği büyük bir değişim ve dönüşüm sürecinden geçtiğine dikkati çeken Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Türkiye yıllarca atıl kalan büyük potansiyelini harekete geçirmiş, imkan ve kaynaklarını en verimli bir biçimde kullanarak ciddi bir atılım başlatmış, istikrar ve güven ülkesi haline gelmiştir.
Bugün Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün 'Yurtta sulh cihanda sulh' ilkesi doğrultusunda, bölgemizde ve dünyada barışın korunmasında aktif rol oynuyoruz ve bunun mücadelesini ısrarla veriyoruz. Dünyada giderek tırmanan şiddet ve çatışma kültürüne karşı, Medeniyetler İttifakı Projesi'ne öncülük ediyoruz. Bütün bunlar kısa zamanda ne kadar büyük mesafeler aldığımızı ortaya koymaktadır''
-ATATÜRK'ÜN FİKİRLERİNİ İYİ ANLAMA-
Erdoğan, büyük devlet adamı Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün, ebediyete uğurlanışının 68. yılında O'nun mücadele heyecanını yaşamanın, fikirlerini çok daha iyi anlamanın gayreti içerisinde olunması gerektiğini belirterek, şöyle konuştu:
''Bana göre bu, onu doğru anma biçimi olacaktır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün, bize emanet ettiği, Cumhuriyetimiz, milli mücadele zaferimizin neticesi olarak millet iradesinden doğmuştur.
İşte bu yüzden biz de O'nun 'millete efendilik yoktur, millete hizmet vardır' ilkesini şiar ediniyoruz. Atatürk, aziz milletimizin her ferdini, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı temelinde birleştirmeyi başarmıştır. Onun için de Atatürk ilkelerini, Cumhuriyet değerlerimizi her türlü gündelik siyasi tartışmanın üzerinde tutarak, ayrıştırıcı değil, birleştirici, milletimizin bütün fertlerini kucaklayan bir mutabakat çerçevesi şeklinde muhafaza etmeliyiz.''
-TÜRKİYE'NİN ÖNÜ AÇIK GELECEĞİ AYDINLIKTIR''-
Erdoğan, Cumhuriyeti daha yükseklere taşıyacak olan birlik ve beraberliğin ve toplumsal barışın ancak bu şekilde güçlendirileceğini vurguladı.
Başbakan Erdoğan, ''Unutmayalım ki biz büyük bir milletiz. İnanıyorum ki üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir güçlük yoktur. Yeter ki öz güvenimizi kaybetmeyelim. Türkiye'nin önü açık, geleceği aydınlıktır'' diyerek sözlerini tamamladı.
-TBMM BAŞKANVEKİLİ ALPTEKİN, MECLİS'TEKİ ATATÜRK ANITI'NA ÇELENK KOYDU
ANKARA (A.A) - 10.11.2006 - Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu büyük önder Mustafa Kemal Atatürk, ebediyete intikalinin 68. yıldönümünde TBMM'de de törenle anıldı.
TBMM Başkanvekili İsmail Alptekin, saat 09.05'de Meclis'teki Atatürk Anıtı'na çelenk koydu ve saygı duruşunda bulundu.
Buradaki törene TBMM İdare Amiri Burhan Kılıç, Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu, Dışişleri Komisyonu Başkanı Mehmet Dülger, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Başkanı Cevdet Erdöl, Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı Tayyar Altıkulaç, AK Parti Grup Başkanvekili İrfan Gündüz, ANAVATAN Grup Başkanvekili Ömer Abuşoğlu, bazı milletvekilleri, TBMM Genel Sekreteri Rauf Bozkurt ve Meclis çalışanları katıldı.
Törene katılanlar saygı duruşundan sonra İstiklal Marşı'nı birlikte okudular.
-ATATÜRK'ÜN ÖLÜMÜNÜN 68. YIL DÖNÜMÜ NEDENİYLE TAKSİM CUMHURİYET ANITI ÖNÜNDE TÖREN DÜZENLENDİ
İSTANBUL (A.A) - 10.11.2006 - Ulu Önder Atatürk, ölümünün 68. yıl dönümünde Taksim Cumhuriyet Anıtı önünde düzenlenen törenle anıldı.
Tören, İstanbul Valiliği, Büyükşehir Belediyesi, 1. Ordu Komutanlığı ile diğer kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum örgütleri ve siyasi parti çelenklerinin anıta konulmasıyla başladı.
Atatürk'ün hayata gözlerini yumduğu saat 09.05'te sirenlerin çalması ve bayrağın yarıya indirilmesiyle birlikte bir dakikalık saygı duruşu yapıldı. Saygı duruşunun ardından da İstiklal Marşı okundu.
İstanbul Valisi Muammer Güler'in Japonya'da olması nedeniyle törene katılan Vali Yardımcısı Ergun Güngör, anıt şeref defterine şunları yazdı:
''Ulu Önder Atatürk,
'Benim naciz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır' demiştir. Ulu Önder Atatürk, bu sözlerinde sonsuza kadar yaşatılmasını istediği Türkiye Cumhuriyeti ilelebet yaşayacaktır. İlke ve inkılaplarınız sonsuza kadar bize yol gösterecek, yüreğimizi aydınlatacak, ülkemizin geleceğine yön vermeyi sürdürecektir. En büyük eseriniz kurduğunuz Türkiye Cumhuriyeti'ne sahip çıkacağımıza, içinde bulunduğumuz koşullar ne olursa olsun her türlü tehditten uzak tutacağımıza ve sonsuza kadar yaşatacağımıza huzurunuzda söz veriyoruz.''
Törene, Vali Yardımcısı Güngör'ün yanı sıra İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, 1. Ordu Komutanı Orgeneral Fethi Tuncel, Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin, Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan, İstanbul Barosu Başkanı Kazım Kolcuoğlu, siyasi parti ve sivil toplum örgütleri temsilcileri ile vatandaşlar katıldı.
Tören sırasında bazı vatandaşların duygulanarak ağladığı görüldü.
Bu arada, The Marmara Oteli önündeki tüm bayraklar yarıya indirilerek otel çalışanları saygı duruşunda bulundu.
-TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN KURUCUSU BÜYÜK ÖNDER ATATÜRK, EBEDİYETE İNTİKALİNİN 68. YILINDA ANITKABİR'DE DEVLET TÖRENİYLE ANILDI
ANKARA (A.A) - 10.11.2006 - Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, ebediyete intikalinin 68. yılında Anıtkabir'de düzenlenen devlet töreniyle anıldı.
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer başkanlığındaki devlet erkanı, Atatürk'ün kabrine çelenk koyarak, manevi huzurunda saygı duruşunda bulundu.
Anıtkabir'deki tören saat 08.55'de devlet erkanının Aslanlı Yol'dan yürüyüşüyle başladı.
Cumhurbaşkanı Sezer başkanlığındaki kortejde, TBMM Başkanı Bülent Arınç, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili Haşim Kılıç, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, Yargıtay Başkanı Osman Arslan, Danıştay Başkanı Sumru Çörtoğlu, bakanlar kurulunun bazı üyeleri, kuvvet komutanları, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, bazı siyasi partilerin temsilcileri, milletvekilleri, YÖK Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç, bürokratlar ve diğer devlet erkanı yer aldı.
Cumhurbaşkanı Sezer, üzerinde ''Cumhurbaşkanı'' yazılı kırmızı-beyaz karanfillerden oluşan çelengi Büyük Önder'in kabrine koydu.
Atatürk'ün 68 yıl önce ebediyete intikal ettiği saat 09.05'te ''ti'' sesi ve sirenler eşliğinde saygı duruşunda bulunuldu ve ardından İstiklal Marşı okundu.
Bu saatte tüm yurtta Atatürk'e saygının ifadesi olarak sirenler çalındı. Vatandaşlar da 2 dakika süreyle saygı duruşunda bulundu. Bütün resmi kurum ve kuruluşlardaki bayraklar yarıya indirildi.
-ANITKABİR ÖZEL DEFTERİ-
Cumhurbaşkanı Sezer ve protokolde yer alan devlet erkanı, saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunmasının ardından Misak-ı Milli Kulesi'ne geçti.
Cumhurbaşkanı Sezer, burada Anıtkabir Özel Defteri'ne şunları yazdı:
''Yüce Atatürk,
Aramızdan ayrılışınızın 68. yılında, ışığınızdan güç alan ve size yürükten inanan bir kişi olarak, Cumhurbaşkanı sıfatıyla son kez huzurunuzdayım.
Yurdun her köşesinde yurttaşlarımız, sizi, dünyada hiç bir öndere gösterilmeyen bir sevgi ve saygıyla anmakta, ilke ve devrimlerinizle oluşturulmuş cumhuriyetimize bağlılığını dile getirmektedir. Bugün insanlığa umut kaynağı olan, dünyayı derinden etkileyen, tarihte silinmez izler bırakan yüce kişiliğinizle övünüyor, savaşımınız, başarılarınız, evrenseleşen düşünceleriniz ve yıkılmaz eserlerinizle gurur duyuyoruz.
Türk Ulusu yorulmadan, güçlükler karşısında yılmadan çalışacak, cumhuriyeti, birliğini ve bağımsızlığını koruyacak, çağdaş dünyayla bütünleşme yolunda duraksamadan ilerleyecektir. Laik cumhuriyetin yaşatılması, ulusumuzun dili, kültürü, tarihi ve saygın kimliğiyle aydınlık yarınlara ulaşması için toplumun tüm kesimleri, sorumluluklarının bilinciyle hareket edecektir.
Türk ulusunun yurt sevgisi, geçmişine ve öz değerlerine bağlılığı, birlik ve dayanışma duygusu, çalışma ve aydınlanma istenci Türkiye Cumhuriyeti'ni geleceğe taşıyacak en büyük güçtür. Size duyulan sevgi ve saygı hiç eksilmeyecektir, düşünceleriniz ilke ve devrimleriniz, gösterdiğiniz hedeflere ulaşma çabalarında yolumuzu aydınlatmayı sürdürecektir. Yüksek anınız önünde ulusça saygı ve gönül borcuyla eğiliyoruz.''
Cumhurbaşkanı Sezer, daha önceden deftere yazılmış olan metni yüksek sesle okudu ve imzaladı.
Devlet protokolünün katıldığı törenin ardından askeri ve sivil erkan ve öğrenciler, Atatürk'ün kabrinin önünden saygı geçişi yaptılar.
Öte yandan, tören dolayısıyla Anıtkabir çiçeklerle süslendi. Atatürk'ün kabrine çıkan merdivenlerin yanı sıra Aslanlı Yol'un kenarlarına çiçekler konuldu. Ata'nın kabrine çıkan merdivenlerin ortasına karanfillerden yapılmış büyük bir Türk Bayrağı yerleştirildi.
Tören dolayısıyla, Anıtkabir çevresindeki Akdeniz ve Gençlik caddeleri 08.00-11.00 saatleri arasında trafiğe kapatılırken, tören sırasında bir polis helikopteri havadan denetim yaptı. Anıtkabir saat 11.00'den itibaren halkın ziyaretine açılacak.
Büyük Önder'in ebediyete intikalinin 68. yılı dolayısıyla Ulus Atatürk Anıtı, Sıhhiye Zafer Anıtı ve Atatürk Orman Çiftliği Anıtı'na da çelenk konuldu ve saygı duruşunda bulunuldu.
Törenin ardından, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt ile beraberindeki komutanlar, Anıtkabir Komutanı'nın odasında bir süre dinlendi.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.